Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, Lahor’da yapılan saldırıyı kınayarak, "Müslüman olsun, Hristiyan olsun, Sünni olsun, Şii olsun veya hangi etnik gruptan, dini gruptan ya da mezhepten olursa olsun masum insanların böyle katledilmesi asla ve asla kabul edilemez" dedi.
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde düzenlediği basın toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, Pakistan’ın Lahor kentinde yaşanan intihar saldırısına yönelik, "Özellikle Lahor’da meydana gelen saldırıyı üstlenen grubun amaçlarının biraz da orada kutlama yapan Hristiyanlar olduğu şeklindeki açıklamaya atıfla bu terör saldırısını tekrar en sert şekilde kınadığımızı ifade etmek istiyorum. Müslüman olsun, Hristiyan olsun, Sünni olsun, Şii olsun veya hangi etnik gruptan, dini gruptan ya da mezhepten olursa olsun masum insanların böyle katledilmesi asla ve asla kabul edilemez. Hele bu din adına, İslam adına yapılıyorsa şunu herkesin bilmesi gerekir ki, bunun ne bizim dinimizde ne inancımızda ne kültürümüzde hiçbir karşılığı yoktur, bu olsa olsa bir barbarlıktır. Ondan öte bir şey de değildir. Bu vesileyle ben bütün Hristiyan vatandaşlarımızın ve dünyadaki bütün Hristiyanların da kutlamakta oldukları Paskalya Yortusu’nu bu vesileyle tebrik ediyorum" ifadelerini kullandı.
"SURİYE’DE SAVAŞ BİTMİŞ DEĞİL"
Suriye ve Irak’taki gelişmelerle ilgili değerlendirmelerde bulunan Kalın, şunları söyledi:
"Suriye’de Cenevre görüşmeleri Şubat ayının başında inkıtaa uğramış ve daha sonra yapılan müzakereler neticesinde de 14 Mart’ta yeniden başlamıştı. İlan edilen Münih Ateşkes Anlaşması ya da çatışmaların durdurulması bağlamında da şuanda kısmi olarak bu ateşkesin uygulanmakta olduğunu görüyoruz. Ölümlerin azaltılmış olması elbette sevindirici bir durum fakat savaş bitmiş değil, Suriye’deki kriz bitmiş, çözülmüş değil. Hala bu ateşkes ya da çatışmaların durdurulması anlaşması çerçevesinde bile maalesef çatışmalar yer yer devam ediyor, insani yardımların ulaştırılması konusunda da büyük sıkıntılar yaşanmaya devam ediliyor. Sivillere karşı saldırılar, insani yardımların engellenmesi, kuşatmalar, haksız tutuklamalar ve insanları açlığa mahkum etme gibi uygulamalar da maalesef belli noktalarda, Suriye’nin farklı noktalarında hala devam ediyor. Örneğin Şam kırsalı ve İdlip’te insani yardımlar şuana kadar ancak 150 bin kişiye ulaştırılabildi, halbuki ihtiyaç sahibi insan sayısı burada 650-700 bin civarındadır. Bu konuda Suriye rejiminin engelleyici tavrını kınadığımızı bir kez daha ifade ediyoruz. Bu arada müzakerelerin sonuç vermesi en büyük arzumuzdur. Biz baştan beri hep Suriye’de bir siyasi çözümün ancak bu krizi sona erdirebileceğini söyledik. Bu noktada da Cenevre’de yürüyen, Birleşmiş Milletler çatısı altında devam eden bu müzakerelerin olumlu netice vermesini umut ediyoruz. Ama bunu çok kolay olmayacağını da herhalde hepimiz birlikte görmekteyiz."
IRAK’TA YAŞANAN GELİŞMELER
Musul’da IŞİD saldırısı sonucu bir askerin şehit olması, Türk askerlerinin Irak’taki varlığı ve yürütülen operasyonlar konusunda değerlendirme yapan Kalın, "Irak’taki güvenlik sorunları çerçevesinde de Irak hükümetiyle yakın çalıştığımızı, özellikle Musul’un kurtarılması operasyonu bağlamında da Iraklı yetkililerle aynı şekilde uluslararası koalisyonla yakın temas içinde olduğumuzu ifade etmek istiyorum. Musul’un geleceği, Irak’ın geleceği için son derece önemli. Irak’ın bu son derece önemli şehrinin DAEŞ’ten kurtarılması, temizlenmesi, Irak’ın geleceği açısından da büyük önem arz ediyor. Bu konuda biz Irak yetkililerinin yanında olduğumuzu bir kez daha ifade etmek isterim" dedi.
“TERÖRİSTLERİ SEVİNDİRECEK BİR PSİKOLOJİ İÇERİSİNE DE GİRMEMEK GEREKİR”
Gazetecilerin sorularını da cevaplayan Kalın, bir gazetecinin İsrail’in Türkiye’de bulunan vatandaşlarını teröre karşı uyararak Türkiye’yi terk etme çağrısında bulunduğunu hatırlatması üzerine, “Ülkeler zaman zaman bu tür saldırılar olduğunda çeşitli güvenlik değerlendirmeleri yaparlar ve kısıtlı ve geçici olmak üzere bu tür seyahat uyarılarında bulunurlar. Brüksel saldırısından sonra Amerika başta olmak üzere bizde yaptık aynı uyarıları. Vatandaşlarımızı bu konuda uyardık, dikkatli olmaları, ihtiyaç ya da zaruri değilse gitmemeleri şeklinde. İsrail’in yaptığı açıklamayı da bu çerçevede görüyoruz. Ama bildiğiniz gibi İstiklal Caddesi’nde meydana gelen saldırıdan sonra bir trafikte oldu. Karşılıklı taziyeleşme trafiği oldu. Ben şunun altını çizmek isterim, terör elbette küresel bir sorun, nerede ne zaman saldıracağı önceden kestirilemeyen bir bela. Bunun Lahor’dan Brüksel’e kadar dünyanın her yerinde örneklerini görebiliyoruz. Burada teröristleri sevindirecek tarzda hayatı adeta askıya alan, kilitleyen tavırlardan kaçınmak gerekir. Bu bütün ülkeler için geçerli İsrail bağlamında söylemiyorum bunu. Genel olarak zaten terörün yapmak istediği şeylerden bir tanesi bu, hayatı askıya aldırmak, dondurmak, gündemi belirlemek. Buna izin vermemek lazım. Bu ancak teröristleri sevindirir. Elbette teröre karşı her tür tedbir en ince ayrıntısına kadar alınmakta. Bizimde ülkemizde bu tür tehdidiyle mücadele ediyoruz. Geçtiğimiz haftalar içerisinde Milli İstihbarat Teşkilatımız ve İçişleri Bakanlığımızın yürüttüğü mücadele neticesinde bildiğiniz gibi birçok terör eylemcisi hazırlık halindeyken de yakalandı, intihar saldırıcıları yakalandı, bomba düzenekli araçlar yakalandı. Bu konuda kapsamlı güvenlik tedbirleri devam ediyor. Teröristleri sevindirecek bir psikoloji içerisine de girmemek gerekir” değerlendirmesinde bulundu.
“DEAŞ’A KARŞI MÜCADELE SON DERECE ÖNEMLİDİR"
İngiliz Times Gazetesi’nin Suriye’nin kuzeyindeki Menbiç bölgesinde ABD’nin o bölgeye Kürtleri yerleştirerek IŞİD tehdidini önlemek istediği ancak Türkiye’nin buna karşı çıktığı yönündeki iddiaların sorulması üzerine Kalın, “Menbiç civarında bildiğiniz gibi devam eden bir süreç var. DEAŞ terör örgütüne karşı orada bizim uluslararası koalisyonla beraber yürüttüğümüz bir çalışma var. ABD tarafıyla da Türkiye’nin sınır bölgesinde DEAŞ’ın mevcudiyetiyle ilgili özellikle de Menbiç Cerablus arasındaki durumu en ince detaylarına kadar çalıştık, çalışmaya da devam ediyoruz. Geçen hafta ülkemizi ziyarete eden ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Blinken’ın ziyaretinde bu konuyu ele aldık. Şuanda oraya PYD, YPG unsurlarının yerleştirilmesi diye bir şey söz konusu değil. Bizim bu konudaki hassasiyetimizi herkes biliyor. Yani DEAŞ’a karşı mücadele son derece önemlidir. Ama kimlerin nasıl mücadele ettiği ve bu mücadele üzerinden bir takım çıkarlar peşinde olup olmadıkları konusu da bizim için ayrıca önem arz ediyor. Bu hem bizim ulusal güvenliğimizi ilgilendiren bir konu hem de Suriye’nin geleceğini tehlikeye atacak bir gelişme olacaktır. Dolayısıyla Cerablus-Menbiç hattı üzerinde bu dinamik süreci de en uygun bir şekilde yönetmek için biz hem Amerikalılar’la hem diğer koalisyon güçleriyle yakın bir şekilde çalışmaya devam ediyoruz” şeklinde konuştu.
İslam İşbirliği Teşkilatı’nın Nisan ayında yapılacağı hatırlatılarak, Mısır’dan başkanlığın devralınacağının ve Mısır’a hangi düzeyde davetiye gönderildiğinin, Türkiye’ye ise katılım olarak hangi düzeyde geri döneceklerini söylediklerinin sorulması üzerine Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, “Mısır tarafı bize Dışişleri Bakanı düzeyinde katılacaklarını ifade ettiler zirveye. Bizde bunu memnuniyetle karşıladık. Sayın Bakanımızda mevkidaşıyla zirve öncesinde bakanlar toplantısı olacak. Önce yüksek düzeyli memurlar, ardından bakanlar toplantısı, sonra liderler zirvesi şeklinde yapılıyor. Bu toplantıya Mısır Dışişleri Bakanı katılacak. Bizde zaten zirvenin hem gündemi hem devir teslim töreni ve bundan sonra Türkiye’nin başkanlığında yürümesiyle ilgili bu hazırlıkları hem İslam İşbirliği Teşkilatı Genel Sekreterliği’yle hem de Dışişleri Bakanlığımız üzerinden şuanda yürütüyoruz” diye konuştu.
“TÜRKİYE’NİN YENİ BİR ANAYASAYA İHTİYACI VAR"
Başbakan Davutoğlu’nun Nisan ayının sonunda yeni anayasayı Meclis’e sunmayı planladığını açıklamasının ve AK Parti’nin başkanlık sistemi önerisinde Amerikan tipi başkanlık sistemini esas alacağı yönündeki iddiaların sorulması üzerine Kalın, “Bu konu öncelikle Meclis’in konusudur. Hükümet bu konuda bir teklif geliştirip bunu Meclis’e sunacaktır. Ama benim anladığım kadarıyla bunu eş zamanlı olarak kamuoyuyla da paylaşmak suretiyle kamuoyunun da katkılarını önerilerini almaya planlamaktadır. Yeni anayasa ve başkanlık sistemiyle ilgili Cumhurbaşkanımız bu konuda bir çerçeve çizen açıklamalar yaptı daha önce. O da nedir; Türkiye’nin yeni bir anayasaya ihtiyacı var. 82 Anayasası bugünkü Türkiye’nin ihtiyacını karşılamadığı, kendi iç bütünlüğünü kaybettiği hepimizin malumu. Türkiye etkin ve hızlı karar verme mekanizmalarını geliştirecek bir yönetim yapısına ihtiyaç duyduğu 2023 hedeflerine giderken, bu mevcut anayasanın sebep olduğu engellerin aşılması gerekiyor. Tabi bunlar Meclis’te tartışıldığı için o konuda hükümetin getireceği teklifi kamuoyuyla beraber biz de izleyeceğiz. Bu konuda katkımız olursa bunu Sayın Cumhurbaşkanı ifade edeceklerdir” yanıtını verdi.
Reza Zarrab’ın Amerika’da tutuklanmasıyla ilgili Amerikan makamlarından Türkiye’deki şirketleriyle ilgili bilgi ve belge talebinin olup olmadığı sorusu üzerine Kalın, “Benim bildiğim bize intikal eden bir bilgi yok ama detayları Adalet Bakanlığı’na sorabilirsiniz” dedi.
“SAYIN CUMHURBAŞKANIMIZIN GELECEĞİ İLE İLGİLİ BİR KONU GİBİ VAAZ EDİLMESİ ELBETTE BU TARTIŞMANIN CİDDİYETİYLE ÖRTÜŞEN BİR KONU DEĞİL"
Cumhurbaşkanı ve Başbakanın ‘partili cumhurbaşkanı’ konusunda yeni anayasa çerçevesinde anlaştığı iddiasının sorulması üzerine İbrahim Kalın, şunları kaydetti:
“Böyle bir anlaşmaya vardılar falan, bilmiyorum onu ilk defa duyuyorum, neye atıfta bulunuyor o yazı. Ama dediğim gibi bunun genel çerçevesi yeni anayasa ve başkanlık sistemi konusunda zaten kamuoyunda yürüyen bir tartışma var. Bu konuda Cumhurbaşkanımız çerçeve çizen önerilerini zaten dile getiriliyor. Bu çerçevede de Meclis’e sunulacak olan anayasa teklifini de, idare modelini de hep beraber inceleriz, değerlendiririz, Vatandaşlar olarak görüşlerimizi de ifade ederiz. Umarım bu sağlıklı tartışma zemininde ilerler. Zaman zaman bu tartışmayı hep getirip bir kişinin kişisel geleceğiyle ilgili, yani Sayın Cumhurbaşkanımızın geleceği ile ilgili bir konu gibi vaaz edilmesi elbette bu tartışmanın ciddiyetiyle örtüşen bir konu değil. Bu son derece önemli bir konu. Yeni anayasa bu ülkenin yeni toplum sözleşmesi olacak. Dolayısıyla toplumun bütün kesimlerinin kanaatlerinin görüşlerinin bu metinde karşılık bulması son derece önem arz ediyor. Bu sefer sivil demokratik, çoğulcu güçler ayrımını esas alan, kontrol mekanizmalarını doğru oturtmuş, Türkiye’nin gerçekleriyle örtüşen bir anayasayı yazma imkanımız olur diye ümit ediyorum.”
(İHA)
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde düzenlediği basın toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, Pakistan’ın Lahor kentinde yaşanan intihar saldırısına yönelik, "Özellikle Lahor’da meydana gelen saldırıyı üstlenen grubun amaçlarının biraz da orada kutlama yapan Hristiyanlar olduğu şeklindeki açıklamaya atıfla bu terör saldırısını tekrar en sert şekilde kınadığımızı ifade etmek istiyorum. Müslüman olsun, Hristiyan olsun, Sünni olsun, Şii olsun veya hangi etnik gruptan, dini gruptan ya da mezhepten olursa olsun masum insanların böyle katledilmesi asla ve asla kabul edilemez. Hele bu din adına, İslam adına yapılıyorsa şunu herkesin bilmesi gerekir ki, bunun ne bizim dinimizde ne inancımızda ne kültürümüzde hiçbir karşılığı yoktur, bu olsa olsa bir barbarlıktır. Ondan öte bir şey de değildir. Bu vesileyle ben bütün Hristiyan vatandaşlarımızın ve dünyadaki bütün Hristiyanların da kutlamakta oldukları Paskalya Yortusu’nu bu vesileyle tebrik ediyorum" ifadelerini kullandı.
"SURİYE’DE SAVAŞ BİTMİŞ DEĞİL"
Suriye ve Irak’taki gelişmelerle ilgili değerlendirmelerde bulunan Kalın, şunları söyledi:
"Suriye’de Cenevre görüşmeleri Şubat ayının başında inkıtaa uğramış ve daha sonra yapılan müzakereler neticesinde de 14 Mart’ta yeniden başlamıştı. İlan edilen Münih Ateşkes Anlaşması ya da çatışmaların durdurulması bağlamında da şuanda kısmi olarak bu ateşkesin uygulanmakta olduğunu görüyoruz. Ölümlerin azaltılmış olması elbette sevindirici bir durum fakat savaş bitmiş değil, Suriye’deki kriz bitmiş, çözülmüş değil. Hala bu ateşkes ya da çatışmaların durdurulması anlaşması çerçevesinde bile maalesef çatışmalar yer yer devam ediyor, insani yardımların ulaştırılması konusunda da büyük sıkıntılar yaşanmaya devam ediliyor. Sivillere karşı saldırılar, insani yardımların engellenmesi, kuşatmalar, haksız tutuklamalar ve insanları açlığa mahkum etme gibi uygulamalar da maalesef belli noktalarda, Suriye’nin farklı noktalarında hala devam ediyor. Örneğin Şam kırsalı ve İdlip’te insani yardımlar şuana kadar ancak 150 bin kişiye ulaştırılabildi, halbuki ihtiyaç sahibi insan sayısı burada 650-700 bin civarındadır. Bu konuda Suriye rejiminin engelleyici tavrını kınadığımızı bir kez daha ifade ediyoruz. Bu arada müzakerelerin sonuç vermesi en büyük arzumuzdur. Biz baştan beri hep Suriye’de bir siyasi çözümün ancak bu krizi sona erdirebileceğini söyledik. Bu noktada da Cenevre’de yürüyen, Birleşmiş Milletler çatısı altında devam eden bu müzakerelerin olumlu netice vermesini umut ediyoruz. Ama bunu çok kolay olmayacağını da herhalde hepimiz birlikte görmekteyiz."
IRAK’TA YAŞANAN GELİŞMELER
Musul’da IŞİD saldırısı sonucu bir askerin şehit olması, Türk askerlerinin Irak’taki varlığı ve yürütülen operasyonlar konusunda değerlendirme yapan Kalın, "Irak’taki güvenlik sorunları çerçevesinde de Irak hükümetiyle yakın çalıştığımızı, özellikle Musul’un kurtarılması operasyonu bağlamında da Iraklı yetkililerle aynı şekilde uluslararası koalisyonla yakın temas içinde olduğumuzu ifade etmek istiyorum. Musul’un geleceği, Irak’ın geleceği için son derece önemli. Irak’ın bu son derece önemli şehrinin DAEŞ’ten kurtarılması, temizlenmesi, Irak’ın geleceği açısından da büyük önem arz ediyor. Bu konuda biz Irak yetkililerinin yanında olduğumuzu bir kez daha ifade etmek isterim" dedi.
“TERÖRİSTLERİ SEVİNDİRECEK BİR PSİKOLOJİ İÇERİSİNE DE GİRMEMEK GEREKİR”
Gazetecilerin sorularını da cevaplayan Kalın, bir gazetecinin İsrail’in Türkiye’de bulunan vatandaşlarını teröre karşı uyararak Türkiye’yi terk etme çağrısında bulunduğunu hatırlatması üzerine, “Ülkeler zaman zaman bu tür saldırılar olduğunda çeşitli güvenlik değerlendirmeleri yaparlar ve kısıtlı ve geçici olmak üzere bu tür seyahat uyarılarında bulunurlar. Brüksel saldırısından sonra Amerika başta olmak üzere bizde yaptık aynı uyarıları. Vatandaşlarımızı bu konuda uyardık, dikkatli olmaları, ihtiyaç ya da zaruri değilse gitmemeleri şeklinde. İsrail’in yaptığı açıklamayı da bu çerçevede görüyoruz. Ama bildiğiniz gibi İstiklal Caddesi’nde meydana gelen saldırıdan sonra bir trafikte oldu. Karşılıklı taziyeleşme trafiği oldu. Ben şunun altını çizmek isterim, terör elbette küresel bir sorun, nerede ne zaman saldıracağı önceden kestirilemeyen bir bela. Bunun Lahor’dan Brüksel’e kadar dünyanın her yerinde örneklerini görebiliyoruz. Burada teröristleri sevindirecek tarzda hayatı adeta askıya alan, kilitleyen tavırlardan kaçınmak gerekir. Bu bütün ülkeler için geçerli İsrail bağlamında söylemiyorum bunu. Genel olarak zaten terörün yapmak istediği şeylerden bir tanesi bu, hayatı askıya aldırmak, dondurmak, gündemi belirlemek. Buna izin vermemek lazım. Bu ancak teröristleri sevindirir. Elbette teröre karşı her tür tedbir en ince ayrıntısına kadar alınmakta. Bizimde ülkemizde bu tür tehdidiyle mücadele ediyoruz. Geçtiğimiz haftalar içerisinde Milli İstihbarat Teşkilatımız ve İçişleri Bakanlığımızın yürüttüğü mücadele neticesinde bildiğiniz gibi birçok terör eylemcisi hazırlık halindeyken de yakalandı, intihar saldırıcıları yakalandı, bomba düzenekli araçlar yakalandı. Bu konuda kapsamlı güvenlik tedbirleri devam ediyor. Teröristleri sevindirecek bir psikoloji içerisine de girmemek gerekir” değerlendirmesinde bulundu.
“DEAŞ’A KARŞI MÜCADELE SON DERECE ÖNEMLİDİR"
İngiliz Times Gazetesi’nin Suriye’nin kuzeyindeki Menbiç bölgesinde ABD’nin o bölgeye Kürtleri yerleştirerek IŞİD tehdidini önlemek istediği ancak Türkiye’nin buna karşı çıktığı yönündeki iddiaların sorulması üzerine Kalın, “Menbiç civarında bildiğiniz gibi devam eden bir süreç var. DEAŞ terör örgütüne karşı orada bizim uluslararası koalisyonla beraber yürüttüğümüz bir çalışma var. ABD tarafıyla da Türkiye’nin sınır bölgesinde DEAŞ’ın mevcudiyetiyle ilgili özellikle de Menbiç Cerablus arasındaki durumu en ince detaylarına kadar çalıştık, çalışmaya da devam ediyoruz. Geçen hafta ülkemizi ziyarete eden ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Blinken’ın ziyaretinde bu konuyu ele aldık. Şuanda oraya PYD, YPG unsurlarının yerleştirilmesi diye bir şey söz konusu değil. Bizim bu konudaki hassasiyetimizi herkes biliyor. Yani DEAŞ’a karşı mücadele son derece önemlidir. Ama kimlerin nasıl mücadele ettiği ve bu mücadele üzerinden bir takım çıkarlar peşinde olup olmadıkları konusu da bizim için ayrıca önem arz ediyor. Bu hem bizim ulusal güvenliğimizi ilgilendiren bir konu hem de Suriye’nin geleceğini tehlikeye atacak bir gelişme olacaktır. Dolayısıyla Cerablus-Menbiç hattı üzerinde bu dinamik süreci de en uygun bir şekilde yönetmek için biz hem Amerikalılar’la hem diğer koalisyon güçleriyle yakın bir şekilde çalışmaya devam ediyoruz” şeklinde konuştu.
İslam İşbirliği Teşkilatı’nın Nisan ayında yapılacağı hatırlatılarak, Mısır’dan başkanlığın devralınacağının ve Mısır’a hangi düzeyde davetiye gönderildiğinin, Türkiye’ye ise katılım olarak hangi düzeyde geri döneceklerini söylediklerinin sorulması üzerine Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, “Mısır tarafı bize Dışişleri Bakanı düzeyinde katılacaklarını ifade ettiler zirveye. Bizde bunu memnuniyetle karşıladık. Sayın Bakanımızda mevkidaşıyla zirve öncesinde bakanlar toplantısı olacak. Önce yüksek düzeyli memurlar, ardından bakanlar toplantısı, sonra liderler zirvesi şeklinde yapılıyor. Bu toplantıya Mısır Dışişleri Bakanı katılacak. Bizde zaten zirvenin hem gündemi hem devir teslim töreni ve bundan sonra Türkiye’nin başkanlığında yürümesiyle ilgili bu hazırlıkları hem İslam İşbirliği Teşkilatı Genel Sekreterliği’yle hem de Dışişleri Bakanlığımız üzerinden şuanda yürütüyoruz” diye konuştu.
“TÜRKİYE’NİN YENİ BİR ANAYASAYA İHTİYACI VAR"
Başbakan Davutoğlu’nun Nisan ayının sonunda yeni anayasayı Meclis’e sunmayı planladığını açıklamasının ve AK Parti’nin başkanlık sistemi önerisinde Amerikan tipi başkanlık sistemini esas alacağı yönündeki iddiaların sorulması üzerine Kalın, “Bu konu öncelikle Meclis’in konusudur. Hükümet bu konuda bir teklif geliştirip bunu Meclis’e sunacaktır. Ama benim anladığım kadarıyla bunu eş zamanlı olarak kamuoyuyla da paylaşmak suretiyle kamuoyunun da katkılarını önerilerini almaya planlamaktadır. Yeni anayasa ve başkanlık sistemiyle ilgili Cumhurbaşkanımız bu konuda bir çerçeve çizen açıklamalar yaptı daha önce. O da nedir; Türkiye’nin yeni bir anayasaya ihtiyacı var. 82 Anayasası bugünkü Türkiye’nin ihtiyacını karşılamadığı, kendi iç bütünlüğünü kaybettiği hepimizin malumu. Türkiye etkin ve hızlı karar verme mekanizmalarını geliştirecek bir yönetim yapısına ihtiyaç duyduğu 2023 hedeflerine giderken, bu mevcut anayasanın sebep olduğu engellerin aşılması gerekiyor. Tabi bunlar Meclis’te tartışıldığı için o konuda hükümetin getireceği teklifi kamuoyuyla beraber biz de izleyeceğiz. Bu konuda katkımız olursa bunu Sayın Cumhurbaşkanı ifade edeceklerdir” yanıtını verdi.
Reza Zarrab’ın Amerika’da tutuklanmasıyla ilgili Amerikan makamlarından Türkiye’deki şirketleriyle ilgili bilgi ve belge talebinin olup olmadığı sorusu üzerine Kalın, “Benim bildiğim bize intikal eden bir bilgi yok ama detayları Adalet Bakanlığı’na sorabilirsiniz” dedi.
“SAYIN CUMHURBAŞKANIMIZIN GELECEĞİ İLE İLGİLİ BİR KONU GİBİ VAAZ EDİLMESİ ELBETTE BU TARTIŞMANIN CİDDİYETİYLE ÖRTÜŞEN BİR KONU DEĞİL"
Cumhurbaşkanı ve Başbakanın ‘partili cumhurbaşkanı’ konusunda yeni anayasa çerçevesinde anlaştığı iddiasının sorulması üzerine İbrahim Kalın, şunları kaydetti:
“Böyle bir anlaşmaya vardılar falan, bilmiyorum onu ilk defa duyuyorum, neye atıfta bulunuyor o yazı. Ama dediğim gibi bunun genel çerçevesi yeni anayasa ve başkanlık sistemi konusunda zaten kamuoyunda yürüyen bir tartışma var. Bu konuda Cumhurbaşkanımız çerçeve çizen önerilerini zaten dile getiriliyor. Bu çerçevede de Meclis’e sunulacak olan anayasa teklifini de, idare modelini de hep beraber inceleriz, değerlendiririz, Vatandaşlar olarak görüşlerimizi de ifade ederiz. Umarım bu sağlıklı tartışma zemininde ilerler. Zaman zaman bu tartışmayı hep getirip bir kişinin kişisel geleceğiyle ilgili, yani Sayın Cumhurbaşkanımızın geleceği ile ilgili bir konu gibi vaaz edilmesi elbette bu tartışmanın ciddiyetiyle örtüşen bir konu değil. Bu son derece önemli bir konu. Yeni anayasa bu ülkenin yeni toplum sözleşmesi olacak. Dolayısıyla toplumun bütün kesimlerinin kanaatlerinin görüşlerinin bu metinde karşılık bulması son derece önem arz ediyor. Bu sefer sivil demokratik, çoğulcu güçler ayrımını esas alan, kontrol mekanizmalarını doğru oturtmuş, Türkiye’nin gerçekleriyle örtüşen bir anayasayı yazma imkanımız olur diye ümit ediyorum.”
(İHA)