Cumhurbaşkanı Erdoğan, yurt içi ve sınır ötesi operasyonlara ilişkin, "Tabii en önemli olay güneyde attığımız adımlardır. Bunun yanında Kandil’de ve içeride attığımız ve atacağımız adımlardır. Bugünlerde yapılanlar ‘bu iş bitmiştir’ anlamına gelmez. Bunda
Cumhurbaşkanı Erdoğan, yurt içi ve sınır ötesi operasyonlara ilişkin, "Tabii en önemli olay güneyde attığımız adımlardır. Bunun yanında Kandil’de ve içeride attığımız ve atacağımız adımlardır. Bugünlerde yapılanlar ‘bu iş bitmiştir’ anlamına gelmez. Bundan sonraki süreçte de bunlar devam edecek" dedi. İşte Erdoğan'ın konuşmasının tamamı.
Çin ve Endonezya’ya gerçekleştireceği resmi ziyaretler öncesi Ankara Esenboğa Havalimanı’nda basın toplantısı düzenleyen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bugünlerin dostları tanımanın da tefrik edildiği günler olduğunun ifade etti.
Kendilerinin tüm devlet başkanlarıyla, hükümet başkanlarıyla kurdukları telefon diplomasisiyle kendilerine çok açık net her şeyi anlattıklarını dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Sağolsun dostlar gerekli açıklamayı kararlı bir şekilde yapıyorlar. Bugün bildiniz gibi NATO’nun da olağanüstü bir konuyu muhtevi bir toplantısı var ve burada da NATO üzerine düşen neyse bu adımı atmaya hazır olduğunu beyan edeceğine inanıyorum. Tabii en önemli olay güney de attığımız adımlardır. Bunun yanında Kandil’de ve içeride attığımız ve atacağımız adımlardır. Şu arada 23-24-25 bugünlerde yapılanlar ‘ha bu iş bitmiştir’ anlamına gelmez. Bundan sonraki süreçte de bunlar devam edecektir ve kesinlikle kararlı bir şekilde bu mücadelede yer alan, görev alan güvenlik güçlerimize idari ve adli personelimize şahsım ve milletim adına başarılar diliyorum. Özellikle güvenlik güçlerimizin bunu tüm milletime de duyurmak durumundayım çünkü vatandaşlarımızın da ellerindeki bilgileri, belgeleri güvenlik güçlerimize ulaştırmasının önemine de inanıyorum. Belgelerle birlikte yargıyı desteklemeleri, yargıyı güçlendirmeleri ve hukuk içerisinde de yargının süratle bunlar hakkında kararları vermeleri inanıyorum ki beklenti içerisinde olan mağdur ve mazlumların gönlünü biraz olsun ferahlatacaktır” dedi.
Çin Halk Cumhuriyeti ve Endonez’ya resmi ziyaret için yola çıkacaklarını bu ziyareti sırasında kendisine Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Sağlık Bakanı Mehmet Müzzinoğlu, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Feridun Bilgin, Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın yanı sıra işadamlarının eşlik edeceğini sözlerine ekleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, uzun bir aralıktan sonra Çin’e yaptığı ikinci bir ziyaret olacağını vurguladı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, başbakanlığı döneminde Çin’e bir ziyaret gerçekleştirdiğini anımsatarak, Cumhurbaşkanı olarak ilk resmi ziyaretini yaptığı hatırlattı.
“PEKİN’DE BAZI ANLAŞMALARA İMZA KOYACAĞIZ”
Çin Halk Cumhuriyeti ile ilişkileri 2010 yılında Stratejik İşbirliği seviyesine çıkardıklarını kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu ziyaretiyle birlikte mevcut ilişkileri her alanda daha da geliştirmeyi arzu ettiklerini kaydetti.
Çin’in başkenti Pekin’de mevkidaşı Şi Cinping ile yapacağı görüşmelerde ikili ilişkileri etraflıca ele alarak güncel, bölgesel ve uluslararası konular hakkında kapsamlı görüş alışverişinde bulunacaklarını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, ziyaretleri sırasında Ulusal Halk Meclisi Başkanı Cang Dıciang ile aynı zamanda Başbakan Li Keqiang ile de görüşmelerinin olacağını kaydetti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Pekin’deki temasları sırasında bazı anlaşmalara da imza koyacaklarını sözlerine ekledi.
“UYGUR TÜRKLERİ VE HUİ MÜSLÜMANLARININ TEMSİLCİLERİYLE BİR ARAYA GELECEĞİZ”
Ziyaret vesilesiyle dönem başkanlığı yürüttükleri G-20 konularını da ele alacaklarını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:
“Hepimizin bildiği gibi bu yıl Kasım ayının ortasında Antalya’da G-20 Zirvesi’ne ev sahipliği yapacağız. Akabinde 1 Ocak 2016 itibariyle ev sahipliği Çin Halk Cumhuriyeti’ne geçecek. Ziyaretimiz sırasında Türkiye ve Çin’li iş adamlarının katılımıyla bir iş formu düzenlenecek. Ayrıca Uygur Türkleri ve Hui Müslümanlarının temsilcileriyle bir araya gelecek hasbihal edeceğiz. Bu ziyaretimiz stratejik işbirliği içinde olduğumuz Çin Halk Cumhuriyetiyle ikili ilişkilerimizi daha fazla ivme ve içerik kazandıracağına inanıyorum. Çin Halk Cumhuriyeti’ni ziyaretime müteakip inşallah 30 Temmuz-1 Ağustos tarihlerinde de Endonezya’da olacağız. Endonezya bizim kadim, tarihi, beşeri ve kültürel bağlarımızın olduğu bir ülke. Endonezya ile ikili ilişkilerimizi yine 2011 yılında stratejik ortaklık düzeyine çıkarmıştık. Güney Doğu Asya’nın en büyük ekonomisi olan Endonezya bizim uzak doğudaki en büyük ticaret ortağımızdır. G-20, İslam İşbirliği Teşkilatı ve MIKTA gibi uluslararası platformlarda yakın işbirliği içindeyiz. Ayrıca en kalabalık Müslüman nüfusa sahip olarak Orta Doğu ve Güney Asya’daki meselelerin çözümü noktasında eş güdüm halindeyiz. Geçtiğimiz yıl seçilen Devlet Başkanı sayın Joko Widodo ile çeşitli bölgesel ve uluslararası gelişmeler hakkında daha önce telefon görüşmelerim olmuştu. Türkiye-Endonezya İş formu vesilesiyle işadamlarımız Endonezyalı muhataplarıyla görüşmeler yapacak ve inşallah yeri projelerinde kapısını aralayacaklardır.Bu temasların ikili, ekonomik ve ticari ilişkilerimizin ilerletilmesine katkı sağlayacağına inanıyorum. Oldukça yoğun bir gündemle bu ziyaretleri gerçekleştireceğiz. Dönüşte de Pakistan’da İslamabat’ta Pakistan Başbakanı sayın Navaz Şerif’le havalimanında şöyle bir kısa çalışma yemeğimiz olacak ve orada yapacağımız görüşmelerle de bu turumuzu Çin-Endonezya ve Pakistan olarak tamamlamış olacağız. Birin gecesi ülkemize tekrar dönmüş olacağız. Yapacağımız temasların, imzalanacak olan anlaşmaların ülkemiz ve bölgelerimiz açısından hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum.”
“ARINDIRMA VE TEMİZLEMEDEN SONRA GÜVENLİ BÖLGE ADIMI ATILMIŞ OLACAKTIR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, açıklamalarının ardından gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını cevaplandırdı.
Bir gazetecinin, ABD ile terörle mücadele konusunda sağlanan mutabakat ile Türkiye’nin en başından beri dile getirdiği ‘güvenlikli bölge’ konusunda bir anlaşmanın gerçekleşip, gerçekleşmediğini sorması üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Tabi burada şuanda ilk adım malum bu güvenli bölgenin alt yapısını oluşturmak. Konuyla ilgili olarak benim geçtiğimiz Çarşamba sayın Obama ile yaptığımız görüşmede bunları etraflıca ele aldığımız gibi daha önce Dışişleri bakanlığımızın ABD’li yetkililerle yapmış olduğu görüşmeler ve şuanda da devam etmekte olan görüşmelerle her şeyden önce malum terör örgütüyle, DEAŞ’la özellikle Kuzey Suriye’deki mücadelenin verilmesi büyük önem arz ediyor. Aynı zamanda yine ulusal güvenliğimize tehdit oluşturan yine bölgedeki malum unsunlar var, buradaki bizler için ikmal bölgesi diye tanımladığımız bu bölgelerin tehditten arındırılması ve orada güvenli bölge oluşturulması takdir edersiniz ki bizdeki bir milyon 700 bin Suriyeli vatandaşın içerisinde artık ülkelerine dönme beklentisi içerisinde olmaları bakımından onların içinde bir zemin oluşturacaktır. Bunların çalışmalarını da görevli olan heyetlerimiz ayrıca yapmaktadırlar. İlk etapta buranın arındırılması, temizlenmesi ve bu arındırma ve temizlemeden sonra oranın güvenli hale getirilmesinden sonra güvenli bölge tanımımın yapılması adamı da atılmış olacaktır” diye konuştu.
“TERÖR ULUSLARARASI İÇERİĞİ OLAN BİR KONUDUR”
Çinli bir gazetecinin, “Türkiye ve Çin arasındaki stratejik ilişkisini nasıl değerlendirirsiniz, hem Türkiye’de hem Çin’de terör ve şiddet olaylarında artış göründü. Sayın Cumhurbaşkanı Çin ziyaretinde Türkiye ve Çin ile güvenlik işbirliği alanının da nasıl bir beklenti olacak” diye sorması üzerine ise Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Öncelikle tabi terör mevzi bir konu değildir. Terör uluslararası içeriği olan bir konudur. Terör sadece Türkiye’yi ilgilendirmiyor. Komşu ülkeleri de, uluslararası camiayı da… İşte şuanda örneğin bir DEAŞ dediğimiz zaman DEAŞ’a gelen bütün yabancı savaşçıların dünyanın en ücra köşelerinden geldiğini görüyoruz. Avustralya’dan gelenler var. Aynı şekilde Çin’den gelenler var. Komşulardan, Avrupa’dan gelenler var. Bütün bunlara karşı örneğin Türkiye 16 bin yabancı savaşçıya rezerv koymuştur. İçeriye sokmuyor. Aynı şekilde Türkiye’den deport edilenler var. Bin 600 civarında. Bunlar bu konudaki hassasiyetimizi gösteriyor. Fakat bu hassasiyet Türkiye’nin tedbirleriyle bitmez. Burada bütün komşuların ve dostların en azından iletişimi, istihbaratı çok iyi sağlaması gerekiyor ki bu Türkiye’nin de işini kolaylaştırmış olsun ona göre tedbirlerini daha rahat bir şekilde alabilsin. Bu mücadeleyi sürdürmekte kararlıyız. Nitekim bu ziyarette de önemli konularımızdan bir tanesi de bu olacaktır. Stratejik işbirliği noktasında bizim Çin ile başlattığımız ama istediğimiz hızda devam etmeyen projelerimiz var. Örneğin sayın Devlet başkanıyla başbakanlığım döneminde İstanbul’da yaptığım görüşmede gerçekten çok çok önemli adımları hedeflemiştik onları hayata geçiremedik. Öyle zannediyorum ki bu ziyaretimde bunları tekrar görüşeceğiz. Gerek alt yapı gerek üst yapıya yönelik Çin-Türkiye işbirliği noktasında ciddi adımlar atacağımıza inanıyorum” yanıtını verdi.
“TÜRKİYE BURADA KENDİSİNE KORUMA HAKLARINI SONUNA KADAR DA KULLANACAKTIR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin NATO’dan sürdürülen mücadelede somut taleplerinin ve beklentilerinin ne olduğu yönündeki sorusu üzerine ise, “NATO’yla ilgili NATO üyesi bir ülke olarak herhangi bir NATO üyesi ülke bir saldırıya uğraması halinde malum NATO üyesi olan ülkeyle ilgili kendisine her türlü desteği verir. Burada da nihayetinde 4. Madde uygulamadadır. Şuanda saldırıya uğramış olan Türkiye burada kendisine koruma, güvence altına alma haklarını şuanda kullanmaktadır ve bunu sonuna kadar da kullanacaktır. Burada uluslararası hukuktan kaynaklanan ne hakkımız varsa bunu kullanıyoruz, kullanmaya devam edeceğiz. Diyoruz ki burada NATO’ya düşen görevler her an olabilir dolayısıyla NATO’nun da bu konuda hazırlıklı olması talebimiz var. Nitekim ABD’nin yapmış olduğu açıklamaları duydunuz ve DEAŞ nasıl bir terör örgütüyse terör örgütüyle savaştığını iddia eden PKK’da bir terör örgütüdür diye ABD açıklamasını yaptı. Mesele budur. Yani bunu görebilmek. ‘Efendim DEAŞ terör örgütü e onunla savaşıyorsa diğeri terör örgütü değil.’ Böyle bir şey yok. Terör örgütleri birbirleriyle savaşmıyorlar mı? Hepsi bir çıkar mücadelesi içerisinde bunu sürdürüyorlar. Nitekim yaptıkları da budur. Türkiye’de şuanda terör örgütünün uzantısı durumunda olan siyasi partinin bu terör örgütüne karşı ortaya koyduğu bir tavrı duydunuz mu? Herhangi bir açıklamasını duydunuz mu? Tam aksine onları sahiplenmesinin hep gayreti içerisinde olmuştur ve hala da onları sahiplenmeye devam ediyor. Bu konuda bizim uluslararası noktadaki konuşmamda da ifade ettiğim de bütün dezenformasyonlara karşı gerek sayın Başbakan gerekse ben hükümet başkanlarını bilgilendirdik, bilgilendiriyoruz, devlet başkanlarını bilgilendirdik, bilgilendiriyoruz ve bu konuyla ilgili görüşmeler yaptığımız devlet başkanları da sağolsunlar açıklamalarını yapmaya başladılar ve ‘Bizler Türkiye’nin yanındayız ve yanında olmaya devan edeceğiz’ diyorlar” şeklinde konuştu.
“BU MENFAATİ BİR KENARA KOYMAK MÜMKÜN DEĞİLDİR”
Aynı gazetecinin Çin ile Türkiye arasında uzun süredir Uzun Menzilli Füze projesiyle gündeminizde olacak mı diye sorması üzerine de Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bu konuyla ilgili olarak tabi işin başında en uygun teklifi bize veren ülke Çin Halk Cumhuriyeti olmuştur. Daha sonra bazı gelişmeler oldu. Bu gelişmeler sebebiyle bazı aksamalar söz konusu. Fakat bu ziyarette bu konuları tekrar ele alacağız. Tekrar kendileriyle görüşeceğiz. Bu uygun teklifi zenginleştirecek bir teklif tabiî ki bizler tarafından da makul karşılanacaktır. Zira aslı olan ülkelerin karşılıklı menfaatidir. Bu menfaati bir kenara koymak mümkün değildir” dedi.
“ÇÖZÜM SÜRECİNİ DEVAM ETTİRMEK ÖYLE ZANNEDİYORUM Kİ MÜMKÜN DEĞİL”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir gazetecinin, “Çözüm süreci sizce bitti mi, devam edecek mi, devam edecekse hangi şartlar altında devam edecek?” diye sorması üzerine ise şunları söyledi:
“Çözüm Süreci’nin başlangıcına bakalım, buraya geldiğimiz ana bakalım. Malum ‘Demokratik Açılım’ olarak biz bu süreci başlattık ve hükümetimizin samimi niyetiydi. Mesafe aldıkça olayı ‘Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi’ olarak zenginleştirdik. Bu adımı attığımız andan itibaren de ‘Akil İnsanlar’ çalışmalarını başlattık ve Anadolu’nun dört bir yanına sağolsun her düşünceden temsilcileri göndererek Anadolu’nun nabzını yokladık. ‘Neredeyiz, ne oluyor’ bütün bunları yoklarken o arada malum Çözüm Süreci’ni anlatıyorduk. Tabi bundan rahatsız olanlar oldu, destekleyenler oldu ve son seçimlere, yerel 30 Mart seçimlerine bütün bunlara giderken bir şeyi gördük, Çözüm Sürecinin istismarını gördük. Çözüm Süreci istismar edildi. Çözüm Süreci Mart’ta başbakan olarak partimin başındaydım maalesef karşılığını bulmadı ve daha sonra yapılan genel seçimlere geldiğimiz bu işin ciddi manada hasar gördüğünü gördük. Dolayısıyla bu hasarla birlikte artık ortada bir gerçek var. Bu ülkede milli birliğimize, kardeşliğimize kastedenlerle bir çözüm sürecini devam ettirmek öyle zannediyorum ki mümkün değil. Olması gereken nedir milli birliktir, kardeşliktir, bu kardeşlik zaten çözüm süreci denilen başlığın çok çok önünde olan içeriği zengin bir başlıktır bununla bu ülkede 78 milyon vatan evladı bugüne kadar verilmiş olan haklar ne ise bu hakları aynen kullanacaktır. Burada herhangi geri bir adım söz konusu değildir. Yani bu ülkede ret politikalarını, inkar politikalarını, asimilasyon politikalarını ayaklar altına iktidarımızdır. Bütün alt yapı, üst yapı yatırımlarını iktidarımızdır. Halk ve özgürlükler noktasında hiçbir iktidarın veremediklerini veren bizim iktidarımız olmuştur ve şuanda bu süreç aynen devam etmektedir. Ama bunun lafını yapıp uygulamaya gelince acımasızca, tehditlerle, sandıklar silahların gölgesinde işler görmeye kalkarsa bunun adı demokrasi olmaz. Biz demokrasinin gerçekten aklın, aklıselimin egemen olduğu bir ortamda sağlıklı bir şekilde yürüyeceğine inanıyorum. Aklı selimin egemen olmadığı bir ortamda demokrasi olabilir mi, olamaz. Orada işte bu tür çılgınlıklar oluyor ve bu çılgınlıkların bedeli de maalesef çok çok ağır oluyor.”