Batı Şeria'nın kuzeyinde bulunan Ürdün Vadisi'ndeki (El-Agvar) ziraat için elverişli verimli geniş topraklara ve Ölü Deniz kıyısına uzanan alanlara işaret eden yetkililer, AA muhabirine yaptıkları açıklamalarda, Filistinliler için "ilhak" planının sonuçlarını "felaket" olarak nitelendirdi.
Filistinli yetkililer, İsrail'in Ürdün Vadisi'ni ilhakının; bölgedeki tarım alanlarının kaybedileceği ve Filistinlilerin su kaynaklarından mahrum bırakılacağı anlamına geldiğini belirtti.
Filistin Sular İdaresi Başkanı Mazin Ganim, konuya ilişkin yaptığı açıklamada, sadece Ürdün Vadisi'ne yönelik ilhakın, en az 3,5 milyar dolar değerindeki birçok ekonomik fırsatın ve 560 ila 600 milyon metreküp suyun kaybı demek olduğunu bildirmişti.
Ganim, "Geçen zaman; işgalci İsrail'in kurduğu ve daha sonra genişletilen tüm planların temelinin su olduğunu kanıtlıyor." ifadesini kullanmıştı.
Ürdün Nehri ve Ölü Deniz'in kaybıFilistin Müzakereleri Destek Birimi Danışmanı ve eski Filistin Sular İdaresi Başkanı Şeddad el-Atili, "İlhak planı uygulanırsa su açısından sonuçları felaket olacak. Doğu havzasındaki su hakkımızdan yaklaşık 250 milyon metreküp kaybedeceğiz." diye konuştu.
Atili ayrıca ilhakın Eriha, Beytüllahim ve El Halil'deki hurma bahçelerinin sulanmasında kullanılan 100 milyon metreküp yarı tuzlu suyun da kaybına yol açacağını belirtti.
Yeraltı sularının Filistinliler için önemli su kaynaklarından biri olduğunu dikkati çeken Atili, Batı Şeria'da doğu, kuzeydoğu ve batı olmak üzere 3 su havzası bulunduğunu söyledi. Atili, bu üç havzanın senelik toplam su üretim kapasitesinin 700 milyon metreküpe ulaştığını kaydetti.
Ancak İsrail'in sulara el koyması nedeniyle Batı Şeria'daki Filistinliler tarafından kullanılan ortalama su miktarının 115 milyon metreküpü aşmadığını dile getiren Atili, şunları söyledi:
"Uluslararası su olarak kabul edilen Ürdün Nehri havzasındaki varlığımızı devlet olarak yitireceğiz. Ayrıca su konusunda bölgesel bir oyuncu olarak da hakkımızı kaybetmiş olacağız. İlhak planının uygulanması durumunda Ürdün Nehri ve Ölü Deniz'in yanı sıra çok büyük miktarlarda suyu kaybedeceğiz."
Atili, İsrail'in Filistinlilerin su kuyusu açmasını engelleyeceğini böylece "ilhak" planıyla Filistinlilerin yeraltı suyuna ulaşma olasılığının da sona ereceğini dile getirdi.
Filistinli yetkili, "ilhak"ın barış sürecini bitirdikten sonra bağımsız ve egemen bir Filistin devleti kurulması yönündeki umutları da öldüreceğini sözlerine ekledi.
İsrail'in Filistinlileri Ölü Deniz'den de mahrum bırakmasıAtili, "ilhak" planının neden olacağı bir diğer kaybın da Ölü Deniz'deki kaynaklar olduğunu vurguladı.
Ölü Deniz'in birçok mineralin yanı sıra brom ve magnezyum açısından da zengin olduğuna işaret eden Atili, İsrail'in planıyla, Ölü Deniz'deki mevcut kaynaklardan elde edilen senelik 1 milyar doları aşan bir gelirden de tamamen mahrum olacaklarını aktardı.
Filistin Kurtuluş Örgütü Yürütme Konseyi Genel Sekreteri Saib Ureykat, daha önceki açıklamasında, Ölü Deniz kıyısındaki 37 kilometrelik alanın Filistin'e ait olduğunu, bu bölgenin 1967'de İsrail tarafından işgal edildiğini aktarmıştı.
İsrail'in genel anlamda Filistin'in haklarını reddettiğine işaret eden Ureykat, İsrail'in Filistinlilerin Ölü Deniz'de bulunan doğal kaynak ve turistik alanlardan yararlanma ve yatırım yapma haklarını da işgal ettiğini belirtmişti.
Deniz seviyesinden 400 metre aşağıda, normalin üzerinde tuz yoğunluğu ile bilinen Ölü Deniz, suyundaki minerallerin tedavi edici özellikleri sayesinde her yıl dünyanın dört bir yanından binlerce turisti ağırlıyor.
Üretim ve ihracat kaybıBağımsız bir kuruluş olan Filistin Su Sektörü Düzenleme Konseyi Başkanı Muhammed Said el-Hamidi de su kaynaklarının kesilmesinin, hurma ekimi ve küresel pazarlarda rekabet edebilecek kaliteli hurmanın üretimi için en verimli Filistin toprakları olarak bilinen Ürdün Vadisi bölgesi üzerindeki olumsuz etkilerine değindi.
"Ürdün Vadisi'nin diğer tüm iller için bir gıda sepeti olduğu göz önüne alındığında, bölgedeki su kaynakları üzerinde oluşacak herhangi bir etki, doğrudan Batı Şeria'daki zirai üretime yansıyacaktır." diyen Hamidi, suya ulaşımın engellenmesinin, hurma üretimini dolayısıyla Filistin'in ihracat gücünü olumsuz etkileyeceğinin altını çizdi.
İsrail'in, kimyasal atıkları Ürdün Vadisi'ne taşıma niyetiHamidi ayrıca İsrail'in kimyasal atıkları, Necef'deki (Negev) sanayi bölgesi Ramat Hovav'dan Ürdün Vadisi'ne taşıma planına karşı da uyarıda bulundu.
Bunun gerçekleşmesi durumunda doğu havzasındaki yeraltı sularının etkileneceğine dikkati çeken Hamidi, şunları söyledi:
"İsrail'in, ilhak planını hayata geçirmesi durumunda neden olacak zararları hafifletecek hiçbir önlem olmayacak. İlhak planı, ancak önlenerek azaltılabilecek bir sorun."
Filistin kurumları tarafından yapılan istatistikler, Batı Şeria'daki tek bir Yahudi yerleşimcinin tükettiği ortalama su miktarının yaklaşık 2,5 Filistinlininkiyle eşdeğer olduğunu gösteriyor.
Ürdün Vadisi sakinlerinin göçe zorlanmasıSu ve sanitasyon konularıyla ilgilenen sivil toplum kuruluşu Filistinli Hidroloji Derneği Müdürü Abdurrahman et-Temimi de "Ürdün Vadisi'nin ilhakı durumunda yağmurla beslenen tarımda yüzde 95'ten fazla gerileme olacaktır." dedi.
Batı Şeria'nın pek çok bölgesinin, Ürdün Vadisi'ndeki tarım üretimine bağlı olduğunu; bu durumun da Filistin'in su ve gıda güvenliğini tehdit ettiğini vurgulayan Temimi, ilhakın gerçekleşmesi durumunda, Filistin'in Ürdün Nehri'ndeki su payının 270 milyon metreküp olacağını aktardı.
Temimi, böyle bir durumda da Filistinli çiftçilerin su için İsrail'in müşterisi olmak zorunda kalacağına dikkati çekti.
"İsrail, su kaynaklarına ulaşımı engelleyerek Ürdün Vadisi sakinlerini göçe zorluyor." diyen Temimi, bunun "demografik" bir savaş olduğunun altını çizerek, bölge halkının topraklarında kalabilmesi için desteklenmesi gerektiğini belirtti
Ürdün sınırı ile Batı Şeria arasında 15 kilometre genişliğinde 120 kilometre uzunluğundaki 1,6 milyon dönümlük alan Ürdün Vadisi olarak adlandırılıyor. Batı Şeria'nın yüzde 30'unu teşkil eden Ürdün Vadisi'nde yaklaşık 65 bin Filistinli, 13 bin de Yahudi yerleşimci yaşıyor.
İsrail'in Batı Şeria'daki bölgeleri "ilhak" planıABD Başkanı Donald Trump'ın, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile 28 Ocak'ta Beyaz Saray'da açıkladığı sözde Orta Doğu Barış Planında, Batı Şeria'daki yasa dışı Yahudi yerleşim yerlerinin "İsrail'in toprağı" olarak kabul edilmesi ve Tel Aviv yönetiminin Filistin'e ait Ürdün Vadisi üzerindeki hâkimiyetini sürdürmesi maddeleri yer alıyordu.
Netanyahu, 1 Temmuz'dan itibaren "ilhak" planını devreye sokmayı hedeflemiş, ABD yönetimi ise planın uygulanmasında aceleci davranılmamasını istemişti.
İsrail'de Netanyahu'ya yakınlığıyla bilinen Bölgesel İş birliği Bakanı Ofir Akunis, 1 Temmuz'da İsrail radyosuna yaptığı açıklamada, işgal altındaki Batı Şeria'da yer alan bazı bölgeleri Temmuz ayı başlangıcından itibaren "ilhak" etme planının ilerleyen bir tarihe ertelendiğini belirtmişti. Plana son halinin verilmesi için İsrail ve ABD'li yetkililerin görüşmelere devam ettiğini kaydeden Akunis, planın temmuz sonunda hayata geçirilmesini beklediğini ifade etmişti.
Kaynak: AA
dikGAZETE.com