İsrail'deki seçimlerle ilgili AA muhabirine değerlendirmelerde bulunan uzmanlar, İsrail halkının aşırı sağcı siyasetçiler ve işgalin devam etmesinden yana seçim yaptığını söyledi.
İsrail Merkez Seçim Komisyonunun açıkladığı sonuçlara göre, Başbakan Binyamin Netanyahu liderliğindeki Likud Partisi 120 sandalyeli meclise 36 milletvekili gönderirken, en güçlü rakibi Mavi-Beyaz İttifakı 35 sandalye kazandı.
Netanyahu hükümetine destek verecek sağ partilerin toplam milletvekili sayısı ise 65'e ulaştı.
Seçim sonuçlarını sosyal medya hesabından yorumlayan Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) Genel Sekreteri Saib Ureykat, "İsrailli seçmen, apartheid rejimi (ırk ayrımı) için oy verdi. Parlamentoya giren 120 milletvekilinin sadece 18'i iki devletli çözümü destekliyor." ifadesini kullandı.
"Oslo Anlaşması ve her şey tehlikede"Filistinli yazar ve analist Abdulmecid Suveylim de AA muhabirine yaptığı açıklamada, "Aşırı sağın seçimi kazanması, Başbakan Binyamin Netanyahu'nun kuracağı ve Batı Şeria'nın topraklarının büyük kısmını parçalayarak Filistinlilerin yerleşim bölgelerini izole etmeyi, özerk yönetimle yönetmeyi ve Gazze'de Filistin'den kopmuş bir devletçik kurmayı hedefleyen hükümetin saldırgan davranışını güçlendirecektir." dedi.
Suveylim, uyarılarını şöyle sürdürdü:
"Sonuçlar, Kudüs kentinden, Filistinlilerin kendi topraklarına dönüş hakkından ve mültecilerin haklarından söz etme imkanı kalmadığına işaret ediyor. Oslo Anlaşması ve her şey tehlikede. İsrail sağının politikası nedeniyle Filistin-İsrail ilişkisi, Filistin'in İsrail'i tanıması ve her şey tehlikede."
Netanyahu'nun kuracağı hükümetin ABD'nin de desteğiyle Filistin-İsrail sorununun kendi çıkarları doğrultusunda çözülmesini dayatmaya çalışacağını kaydeden Suveylim, Filistin yönetiminin bu sorunlara karşı koymak için Filistinliler arasındaki bölünmüşlüğü sona erdirmesi ve ilkelere bağlı kalması gerektiğini söyledi.
Filistinlilere "proje dayatması"Filistinli siyasi analist Talal Avkel de seçim sonuçlarının İsrail vatandaşlarının aşırı sağcıların safında yer aldığını yansıttığını dile getirdi.
İsrail sağının şimdiye kadarki siyasetini uygulamaya devam edeceğini dile getiren Avkel, "Gelecek aşamada barış süreci yok olacak, 'yüzyılın anlaşması' büyük engellere takılmadan uygulanacak ve Filistinlilere, Araplara ve bölge ülkelerine programlar dayatılacak." ifadesini kullandı.
Filistinli yazar ve siyasi analist Ahmed Refik Avad ise "Netanyahu, hükümeti kurduktan sonra hiçbir şeye bağlı kalmayacak ve Batı Şeria'yı İsrail'e katma planını uygulamaya ve barış sürecini yıkmaya başlayacak." diye konuştu.
İki devletli çözüm çerçevesindeki barış umutlarının yok olduğunu ifade eden Avad, "Filistinliler ile İsrailliler arasındaki ilişkide, Oslo Anlaşması'na ve onun kalıntılarına benzemeyen yeni bir aşamaya girdiğimize inanıyorum." dedi.
Avad, "Oslo'dan çok daha az bir çözüm dayatma aşaması başlamıştır. Göstergeleri ise işgal altındaki Batı Şeria'da Yahudi yerleşim birimlerinin inşasının devam etmesi ve bunların İsrail'e ilhak edilmesi ve Filistinlilerin hiçbir şey elde edemeyeceği 'yüzyılın anlaşması'nın uygulanmasıdır. Bu, İsrail-ABD yöntemiyle bir çözüm dayatmasıdır." değerlendirmesinde bulundu.
İsrail ile Filistin arasındaki barış görüşmeleri, İsrail'in "1967 sınırlarını, zorunlu göçe maruz bırakılan Filistinlilerin geri dönüş hakkını ve yasa Yahudi yerleşim birimleri inşasına son vermeyi kabul etmemesi" nedeniyle Nisan 2014'te durmuş ve bütün çabalara rağmen yeniden başlatılamamıştı.
İsrail'deki sağcı partiler, Batı Şeria'daki Yahudi yerleşim birimlerinin İsrail'e ilhak edilmesi ve Kudüs kentinin tamamında işgalin devam etmesi çağrısında bulunuyor.
Yasa dışı Yahudi yerleşim birimlerini takip eden İsrailli sivil toplum kuruluşu Barış Şimdi Hareketi'nin verilerine göre, Doğu Kudüs ve Batı Şeria'da 630 binden fazla Yahudi yerleşimci yaşıyor.
"Yüzyılın Anlaşması"ABD Başkanı Donald Trump'ın İsrail-Filistin meselesinin çözümü konusunda öne sürdüğü, Suudi Arabistan, Birleşik Arapları Emirlikleri ve Mısır'ın da destek verdiği belirtilen "Yüzyılın Anlaşması" planının, Filistin devletini kurmak için Sina topraklarının bir bölümünün alınmasını öngördüğü ileri sürülüyor.
Planın, Kudüs'ün tamamının İsrail'e bırakılması ve Batı Şeria'daki yasa dışı Yahudi yerleşim birimlerinin büyük bölümünün varlığını sürdürmesi gibi Filistinlilerin aleyhine maddeler içerdiği de belirtiliyor.
İsrail tarafından yerlerinden edilen 6 milyona yakın Filistinli mültecinin geri dönüş hakkı konusuna yer verilmediği dile getirilen planda, Filistin tarafına birtakım maddi yardımlar ile Kudüs'ün kenar mahallelerinden birinin başkent olarak önerildiği ifade ediliyor.
Kaynak: AA
dikGAZETE.com