İSTANBUL - ETEM GEYLAN
Gelişimini henüz tamamlamamış çocukların dijital dünya ile etkileşimi giderek artıyor. Televizyon, bilgisayar, cep telefonları, oyun sistemleri bebeklikten itibaren çocukları etkiliyor. Okullarda akıllı tahtalar, tabletle öğrenim, kodlama dersleri, bilgisayarla ders tekrarı gibi durumlarla çocuklar mecburi olarak dijital dünyayla etkileşime giriyor.
Çocuk ruh sağlığı, dikkat eksikliği, otizm gibi konularda çalışmalar yapan Doç. Dr. Osman Abalı, AA muhabirinin sorularını yanıtladı.
Çocuk Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Abalı, çocukların yaygın ve yoğun olarak dijital araçlarla etkileşiminin özellikle okul öncesi çocuklarda dil gelişiminin bozulması, sosyal algının çarpıklaşması, empati ve duygusal zekanın körelmesi, el göz koordinasyonu ve kas gelişiminin zayıflaması, dikkat ve öğrenme bozukluklarının artması gibi sorunlara neden olabildiğini ifade etti.
Özellikle oyunlardaki şiddet ve kötü modellerin çocuklardaki olumsuz etkilerinin birçok araştırmanın konusu olduğunu ve çıkan sonuçların net bir şekilde gelişime negatif etkilerinin bulunduğunu gösterdiğini vurgulayan Abalı, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Buna rağmen sadece ülkemizde değil bütün dünyada çocukların kullanımı ve maruz kalma süresi artmaktadır. Fiziksel olarak görme ve odaklanma bozukluklarından, bel boyun eğriliklerine, obezite ve kas erimesinden epilepsiye (sara nöbeti) kadar birçok sorunu da beraberinde getirmektedir. Tabii ki bunlar teknoloji ve dijital araçların kötüye kullanılması yani yaygın ve yoğun bir şekilde kullanılması ile oluşmaktadır."
Teknolojinin yalnızca zararlarından söz edilemeyeceğini vurgulayan Doç. Dr. Abalı, şunları söyledi:
"Çocukların elektronik ve bilgisayar sistemleri ile tanışması onların modern hayata biraz daha kolay adapte olmalarına yardımcı olmaktadır. Özellikle internetin uygun kullanımı ile bilgiye ulaşım ve bilgi edinme artmaktadır. Farklı dünyalardan haberdar olma, sosyal medya aracılığı ile temel iletişim sistemi içinde olabilme yararlı görülmektedir. Klavye ile yazmaya, yazılım ve uygulamalara, bilgisayar ve telefon sistemlerindeki temel araçlara alışmak ve erken yaşta öğrenmekte faydalı olmaktadır. Burada en önemli konu eğer dijital dünya çocuğun günlük hayatının büyük bölümünü alıyor, orantısız bir şekilde kullanım oluyor ve çocuk artık bağımlılık derecesinde kalıyorsa bu ciddi riskler oluşmaktadır."
"Olumsuz örnekler daha fazla"Doç. Dr. Abalı, "Mavi balina" oyunu başta olmak üzere Türkiye'de şiddet, korku, cinsellik ve uygun olmayan kültürel modeller içeren oyunların çok yaygın olduğunu vurgulayarak, "Bugün artık oyun denince çocukların aklına kan, savaş, silah ve güç ile karşıdakini yok eden sistemler gelmektedir. Elbette ki zeka gelişimine faydalı olabilecek veya sadece eğlence amaçlı oyunlar da vardır ama genel olarak olumsuz örnekler daha fazla diyebiliriz." ifadelerini kullandı.
"Güzel vakit geçirirsek çocuklar ekranları değil bizleri tercih edecektir"Abalı, ebeveynlerin birçoğunun sosyal medya bağımlılığı başta olmak üzere internet ve cep telefonu kullanımında aşırıya gittiğini anlatarak, "Ailenin bir arada ortak vakit geçirmeye alışması, iletişim kalitesini artırması, teknoloji dışı oyunların ve aktivitelerin artırılması, evdeki sistemin düzenlenmesi gerekir. Bütün ev sistemi düzenlenmeden çocukların oyun bağımlılığından kurtulması mümkün değildir. Eğer çocuklarımızla güzel vakit geçirirsek çocuklar ekranları değil bizleri tercih edecektir. İlk üç yaşta ekran ve dijital araçlar kesinlikle zararlı. Bunların kullanımı, 3-6 yaş arasında günlük bir saat, 7-12 yaş arasında 2 saat, 12 yaş ve erişkinlik döneminde ise günlük 2-3 saati geçmemelidir." dedi.
Doç. Dr. Abalı, çocuklarını sanat ve spora yönlendirmek isteyen ailelere şu tavsiyelerde bulundu:
"Özellikle ödül merkezinin sanat ve spor faaliyetleri ile aktive edilmesi gerekir. Yani çocuk üretmeli, başarmalı, kazanmalı, mücadele etmeli, ortaya koyduğu ürün takdir edilmeli ve kendini bu konuda mutlu hissetmelidir. Çocuk kendini ortaya koyamadığı alanlarda bulunmak istemeyecektir. Ağır olmayan, aşırı rekabet ve riskten uzak, eğlenceli ve sosyalleşmesine yardımcı etkinlikler seçilirse çocuklar bunları yaparken de çok mutlu olacaktır."
"Kodlama derslerinin çocuğa çok katkısı olacağını düşünmüyorum"Abalı, son dönemde özel okullarda yaygınlaşan kodlama derslerine de değinerek, şunları kaydetti:
"Bunun çok katkısı olacağını düşünmüyorum. Öncelikli olarak temel gelişim alanları diyebileceğimiz dil gelişimi, sosyal gelişim, kas gelişimi ve zihinsel gelişim konusunda çocukları ideal hale getirmek gerekmektedir. Ekmek ve su vermeden pasta vermek fayda getirmez. Okullar çocuklara bu dersleri vermeden önce onların gerçek zihin, sosyal ve duygusal kapasitelerini kullanıp kullanmadıklarını değerlendirmeli ve bunu artırmalıdırlar. Zihinsel kapasitesi artan bir çocuğun kodlamayı öğrenmesi hiç zor olmayacaktır. Ancak çocuk kodlamayı öğrense bile temel iletişimi öğrenemezse hayatta ciddi sıkıntılar yaşayacaktır. Sonuç olarak teknoloji ve dijital dünya kaçınılmaz bir süreçtir. Önemli olan bunu hayatımıza entegre ederken kölesi olmadan onları kendimiz ve çocuklarımız için faydalı yönde kullanmaktır. İnsani özelliklerin, konuşmanın, duygu alışverişinin, empati duygusunun, aktif dinlemenin, aile bağlarının yerini hiçbir şey tutmaz bundan sonra da tutmayacaktır."