İSTANBUL (AA) - ide buluşmaları, gazeteci-yazar Nora Romi moderatörlüğünde uzman klinik psikolog İpek Gökozan ile başladı.
ide okulları'ndan yapılan açıklamaya göre, ide okulları, "Okul, Aile ve Çocuk Üçgenindeki En Temel Zorluklar Neler?" konulu söyleşide anne babalarla bir araya gelerek ailelerin en çok merak ettiği konuları tartıştı.
Gazeteci-yazar Nora Romi moderatörlüğünde gerçekleşen ide buluşmasında, uzman klinik psikolog İpek Gökozan ve ide okulları Okul Müdürü, Eğitim Direktörü Dilek Yakar soruları yanıtladı.
Açıklamada görüşlerine yer verilen uzman klinik psikolog İpek Gökozan, okulun sisteme ya da doğaya aykırı bir şey olmadığını belirterek, şunları kaydetti:
"Doğru yaş ve gelişim basamakları tamamlandıktan sonra kural ve sınırlara ihtiyacımız var. 3 yaş itibarıyla sınırlar başlar. Çocukların okula gitmek istememesinin pek çok nedeni olabilir. İlk yaşadığı okul deneyimi kötü geçtiyse, çocuk aile içinde duygusal sorunlar yaşıyorsa, anne-baba tutumları uygunsuzsa, çocuk sosyalleşmede sorun yaşıyorsa, okula adapte olmasını engelleyecek fizyolojik sorunlar yaşıyorsa veya öğretmeni ile sıkıntılar yaşıyorsa okula gitmek istemeyebilir."
Gökozan, ödevin ödev olarak değil, bir sorumluluk olarak değerlendirilmesi gerektiğini, çocuğun neden ödev yapmak istemediğini anlamanın, altında yatan sorunu keşfetmenin çok daha önemli olduğunu vurguladı.
Sanal zorbalığa da değinen Gökozan, sanal zorbalık kavramının çok sık görüldüğünü ve çocukları iyi takip etmek gerektiğini belirterek, "Özellikle okulda dışlanan çocuklar, WhatsApp gruplarına da dahil edilmiyor, Instagram ,Facebook hesaplarının altına olup olmadık yorumlar alıyor vesaire... Ancak yakın takip deyince, aileler hemen telefonu alıp yasaklıyor. Onun yerine çocuğun duygusal ritmini takip etmek gerekiyor." ifadelerini kullandı.
- "Ödevin birinci vazifesi, çocuğa sorumluluk duygusunu öğretmek"
ide okulları Okul Müdürü, Eğitim Direktörü Dilek Yakar da ödev kavramının eğitimciler için de önemli olduğunu vurgulayarak, ödevin gerekli olduğunu düşündüklerini kaydetti.
Yakar, "Ödevin birinci vazifesi, çocuğa sorumluluk duygusunu öğretmek... Örneğin, anaokulunda şöyle yapıyoruz; 'yarın meyve salatası yapacağız. Sen bir tane elma getir, sen bir tane muz getir' diyoruz. Çocuk bunu ödev olarak algılıyor, hatırlıyor, o sorumluluğu yükleniyor ve ertesi gün okula meyveyle geliyor. Büyüdükçe bu daha farklı sorumluluklara dönüşüyor. Ancak ödevi iyi yapılandırmak gerekiyor. Ödev, bir pekiştirme aracıdır. O dersi anladığını gösterecek kapasitede, seviyesine göre ödev verilmesi gerekiyor." ifadelerini kullandı.
Ailenin, ödev noktasında çok fazla karışmaması gerektiğini belirten Yakar, "Bu süreçte, hem anne-baba, öğretmen rolünü üstlendiği için çocukla ilişkisini yıpratıyor hem de ödevle ilgili destek aldığı için öğretmen, çocuğun neyi yanlış yaptığını anlayamıyor. Bu noktada çocuğa iyilik yapılmıyor. Ödevi kendisinin yapması ve sonucunu yaşaması gerekiyor." değerlendirmesinde bulundu.