İstanbul
Klasik Türk müziği sanatçısı, bestekar ve hafız Bekir Sıdkı Sezgin'in oğlu, neyzen Hüseyin Kudsi Sezgin, babasının musiki eğitiminde, dedesi Hafız Hüseyin Efendi'nin önemli bir rolü olduğunu belirterek, "Bizim musikimizle dinimiz iç içedir. Bizim dinimiz musikimizden, musikimiz dinimizden ayrı değildir. Dolayısıyla eskiden bu mevzuda daha yetkin eğitim alınıyordu. Dedem, almış olduğu eğitim itibariyle de babama bu musiki bilgilerini ilk aktaran kişiydi." dedi.
Hüseyin Kudsi Sezgin, babasının hayatını, klasik Türk musikisi ve dini musiki alanındaki çalışmalarını, Ahmet Sadık Hıdır ve Yasin Eker'le birlikte hazırladıkları, Ketebe Yayınları'ndan çıkan "Bekir Sıdkı Sezgin - Musikiye Vakfedilmiş Bir Ömür" isimli eserin hazırlık aşamalarını AA muhabirine anlattı.
SORU: Babanızla beraber ailenizde musikiyle ilgilenen ve bunu meslek edinen ikinci kişisiniz. Bize bu süreci anlatır mısınız?
Hüseyin Kudsi Sezgin: "1965 yılında İzmir'de dünyaya geldim. Ortaöğrenimden sonra İstanbul'a babamın nakliyle ben de İstanbul Teknik Üniversitesi Türk Musikisi Devlet Konservatuvarı'na girdim. Burada çeşitli bölümlerde okuduktan sonra Temel Bilimler bölümünden 1991'de mezun oldum. Bu arada mezuniyetimi müteakip eski Dar'ül-Elhan dediğimiz İstanbul Belediye Konservatuarı sonra İstanbul Üniversitesi'ne bağlandı. Oranın icra heyetinde okuldayken ney meşki aldığım için neyzen olarak göreve başladım. Aynı zamanda TRT İstanbul Radyosu'nda da vakitli olarak görev yaptım. 1993'te Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın açmış olduğu devlet koroları sınavını başarıyla geçip Edirne Devlet Korosu'na dahil oldum. Edirne, İstanbul, Bursa'da devlet korosunda 10 sene şeflik yaptım. Şu anda İstanbul Tarihi Türk Müziği Topluluğu'nda sanatçı olarak görev yapmaktayım."
SORU: Babanız Bekir Sıdkı Sezgin, hiç şüphesiz ki Türk müziği için çok önemli bir isimdi. Sizin hayatınızda nasıl bir etkisi ve rolü oldu?
Hüseyin Kudsi Sezgin: "Bir evlat için baba çok önemli tabii. Yani Bekir Sıdkı Sezgin olsa da olmasa da herkesin babası kendisi için çok önemlidir. Fakat Bekir Sıdkı Sezgin dediğimiz zaman ayrı hususiyetleri ortaya çıkıyor. Çünkü bizim medeniyetimiz içerisinde yer alan, kendi klasik müziğimizin son devirdeki en önemli üstatlarından birisidir. Başka üstatlar da var tabii. Onların da bazıları berhayat, bazıları vefat etti. Allah rahmet eylesin. Fakat konumuz babam olduğu için babam musiki açısından bunların en önde gelenlerinden birisidir. Belki bizim toplumumuzun fark etmesi güç olsa da çok önemli hizmetlerde bulunmuştur."
"Musiki bir nimettir, hüsn-ü istimal gerektir"
SORU: Bekir Sıdkı Sezgin'in hem dini musikide hem de ladini musikide çok güzel eserler icra ettiğini biliyoruz. Babanızın musiki yolculuğu nasıl başlamış? Kimlerin, nasıl etkileri olmuş?
Hüseyin Kudsi Sezgin: "Bıraktığı kayıtlarıyla, toplumumuzda klasik musikimize hizmet etmek amacıyla eğitim alan gençlerimize eğitim veriyor. Tabii Cenabıhakk'ın insanlara çizdiği bir kader var. Siz isteseniz de istemeseniz de bu kader doğrultusunda oraya doğru sevkitabii oluyorsunuz. Eğer sizde, sevk olduğunuz tarafa doğru birtakım kabiliyetler söz konusu ise ki rahmetli babamda da ses ve mükemmel bir kulak özelliği olduğunu dedem Hafız Hüseyin Efendi hemen anlıyor. Bizim musikimizle dinimiz iç içedir. Yani bizim dinimiz musikimizden, musikimiz dinimizden ayrı değildir. Dolayısıyla eskiden bu mevzuda daha yetkin eğitim alınıyordu. Dedem almış olduğu eğitim itibariyle de babama bu musiki bilgilerini ilk aktaran kişiydi. 'Benim musiki hocam, babam, sebeb-i hayatım Hafız Hüseyin Efendidir' diye kendisi de söylüyor. Küçük yaştan bu yeteneğini fark ettiğinden dolayı onu direkt bir eğitime tabi tutuyor. Sübhaneke ile Kur'an-ı Kerim eğitimine başlatıyor ve 5 yaşına geldiği zaman Kur'an-ı Kerim'i yüzünden hatmetmiş hale geliyor. Kendisini bütün tahsil hayatı boyunca bu yeteneği dolayısıyla musikiye sevk etmiştir. Ama nasıl? Bekir Sıdkı Sezgin'in sözlerinden bir tanesi olan 'Musiki bir nimettir, hüsn-ü istimal gerektir' anlamıyla sevk etmiştir. Yoksa bedenlerin zevk aldığı musiki için değil, ruhların zevk aldığı musiki için, Hakk'a ulaşma yolunda yürümesine sebep olmuş ve bunu toplumumuza da örnek olarak sunmuştur. Yani şimdilerle rol model diyorlar."
SORU: Dedeniz Hafız Hüseyin Efendi kadar babaanneniz Feride Hanım'ın da Bekir Sıdkı Sezgin'in musiki eğitiminde büyük rol oynadığını biliyoruz. Babaannenizden biraz bahseder misiniz?
Hüseyin Kudsi Sezgin: "Babaannem rahmetli Feride Hanım, babasını ve ağabeylerini 93 Harbi zamanı kaybediyor. Trabzon, Vakfıkebirli fakat oradan yola çıkıyorlar. Yolda babası vefat ediyor, abilerini kaybediyor ve yapayalnız kalıyor. Ulviye hanım, babaannemi evlatlık olarak alıyor ve eğitiyor. Ulviye Hanım'da musiki muallimliği de var. Dolayısıyla pratikten ut çalmasını biraz biliyor. Babam, kendisiyle ilgili yapılmış bir belgeselde, 'Babam, bir taraftan bana dini musiki eğitimi verirken, annem de o zamanın meşhur şarkılarını pratik olarak bana öğretiyordu.' diyor. Dolayısıyla babaannemle amatör de olsa bir eğitim safhası var. Çift taraflı yani eskilerin zülcenaheyn dediği bir eğitimle, belirli bir noktaya gelinceye kadar devam ediyor. 9-10 yaşlarına geldiğinde, 'Ben artık makamları tanıyan, çıkıp halkın önünde okuyabilen birisi olarak profesyonel hale yaklaşmış bir durumdaydım.' diyor."
"Babamın en büyük özelliği dini ve ladini musikiyi birbirine karıştırmadan icra edebilmesidir"
SORU: Peki, babanızın hem dini hem de din dışı musikideki başarısını neye bağlıyorsunuz? İki taraftan da kabul görmesinin nedeni sadece yetenekli olması mıydı?
Hüseyin Kudsi Sezgin: "Esasında her sanatkarın yapabileceği bir şey değil. Çünkü Türk musikisi çok geniş bir sanattır. Dini musiki ve bazılarının din dışı, bazılarının da ladini dediği, dini olmayan musiki olarak ana başlık altında ikiye ayırıyoruz. Fakat dini musiki kendi arasında cami musikisi, tekke ve dergah musikisi olarak da ayrılıyor ve Kur'an-ı Kerim tilaveti hepsine giren bambaşka bir özellik. Kendi sözlerinden söyleyecek olursak 'Türk musikisi eğitimi alan birisinin muhakkak dini musiki öğrenmesi gerekir. Dini musiki eğitimi almamış birinin, Türk musikisinde istenilen bir safhaya doğru yürümesi kolay değildir.' diyor. Dolayısıyla işin içerisinde mevlithanlık, Kur'an-ı Kerim tilaveti, naathanlık, ayinhanlık, gazelhanlık, klasik üslupta ya da neoklasik şarkı okuma filan gibi birçok şık var. Bütün bu şıkların hepsini, özellikle de dini musikiyle dini olmayan musikiyi birbirine karıştırmadan kendi disiplinleri içerisinde yetkin bir şekilde icra edebilmek çok yetkin ve üniversiteler üstü eğitim almış bir sanatkarın yapabileceği bir icra tarzıdır. Bundan dolayıdır ki rahmetli babamın en büyük özelliği, dini ve ladini musikiyi birbirine karıştırmadan icra edebilmesidir."
SORU: Babanızın hayatı, onu tanıyanların hakkındaki yazıları ve eserleri, "Bekir Sıdkı Sezgin - Musikiye Vakfedilmiş Bir Ömür" ismiyle yayımlandı. Kitaplaştırma fikri nasıl çıktı ortaya, nasıl bir hazırlık süreci geçirdiniz?
Hüseyin Kudsi Sezgin: "Bekir Sıdkı Sezgin vefat edeli 24 yıl oldu. Neredeyse çeyrek asır olacak. Biz ailesi olarak bugüne kadar kendi asil musiki anlayışıyla, şöhretten uzak yaşantısıyla kendisini alem-i ahirette de çok fazla taciz etmek istemedik. Hayattayken de böyle bir anlayışı vardı. Fakat böyle bir şahsiyetin ve böyle bir medeniyet erinin genç nesillerimize de aktarılması gerekiyor. Çünkü medeniyet hususunda cansiperane bir tarzı var. Dolayısıyla zaten uzun zamandır aklımda ve boynumun borcu olan bu çalışmayı 2016'da başlattım. Daha sonra bir vesileyle Ahmet Sadık Hıdır ve Yasin Eker kardeşlerimle tanıştık. Onların bu işe önem verdiklerini anladıktan sonra bu çalışmayı beraber yürüttük. Yardımları için kendilerine çok teşekkür ediyorum. Çok büyük katkıları oldu. Ailem, başta annem Sibel Hanım çok yardımcı oldu. Ailemizin özel arşivini kullandık.
Eserin son kısmında yer alan QR kodla bir siteye yönlendiriliyor, orada dinlenebilen 50'ye yakın eser kaydı var. Bu kitabı tasarlarken sadece musiki camiasından müzisyenlerin yer aldığı bir kitap olarak ele almak istemedim. Çünkü bizim kültürümüz bir bütün. Sadece bir tanesini aldığınız zaman boş kalan yerler oluyor. O yüzden medeniyetimiz içerisinde bulunan, bütün sanatların içerisinde barındırdığı birtakım önemli şahısların bu kitapta bulunmalarını arzu ettim. Hiçbirisi bizi kırmadı, hiçbir şekilde geri çevirmedi. Allah hepsinden razı olsun. Dolayısıyla toplumun her kesiminden, kültür ve medeniyetimize kendi alanı olmasa bile ilgisi ve alakası olan şahısları da dahil etmeye gayret ettik. Eserde, Sadettin Ökten, Ömer Tuğrul İnançer, Mustafa Kara, Süleyman Seyfi Öğün, Mutlu Torun, İncila Bertuğ, Sadrettin Özçimi, Necati Çelik ve Uğur Derman gibi önemli kültür adamlarının Bekir Sıdkı Sezgin'le ilgili tanıklıklarını anlatan yazıları da mevcut."
"Türk musikisine bir ordu yetiştirmiştir"
SORU: Bekir Sıdkı Sezgin, klasik Türk musikisine büyük hizmetlerde bulunmuş, müstesna bir sanatçı. Bunun yanı sıra kültürel anlamda yaptığı ne gibi faaliyetler var?
Hüseyin Kudsi Sezgin: "Kendisi çok yönlü bir sanatkar. Yani icracılığının ve yorumculuğunun dışında, hocalığı da var. Kendi talebelerinden Serhat Sarpel, bir yazısında, 'Türk musikisine bir ordu yetiştirmiştir.' diyor. Hakikaten de öyle. Bugün Kültür ve Turizm Bakanlığı devlet kadrolarında ve TRT radyolarında sanatkar olarak kim varsa babamın rahle-i tedrisinden geçmiş kişilerdir. Babam, musikimizde icracılık açısından yeni bir ekol ortaya koymuş bir yorumcu, hoca ve bestekardır. Vefatından önce İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Türk Musikisi Devlet Konservatuarı Sosyal Bilimler Fakültesinde yüksek lisans öğrencilerine usta tavırları, seste ileri icra teknikleri ve dini musiki dersleri vermekteydi. Bugün halen ders kayıtları dahi, elden ele dolaşmaktadır.
Kendi sesinden icrasıyla makamat üzerine Kur'an-ı Kerim tilavetiyle ilgili hazırlamış olduğu sesli bir eser de mevcut. Bu kayıtlar din eğitimi gören kişilere musikimizin makamsal yapısının yozlaşmadan ve en doğru şekilde bir zihniyet sahibi olma imkanı sunan sesli eserlerdir ve çok kıymetlidir. Bunun haricinde yayıncılık tarafı çok fazla bilinmez. 1981 yılında, yayıncı Ziya Belviranlı ile 'Sanat ve Kültürde Kök' adlı bir dergi çıkartmış. 22-23 sayı neşredilen bu dergide, çok önemli kültür adamları mevcuttur ve kültürümüzün her türü vardır. Yayıncılığının dışında bestekarlığı var. Geleneğe bağlı, çok önemli divan şairi şiirlerinden ve önemli şahısların cumhuriyet dönemindeki şiirlerinden bestelediği, klasik üsluba sadık ve icrada maharet isteyen önemli eserler bestelemiştir. Hazret Abdülkadir için segah makamında bir naat bestelemiştir."
SORU: Bu bestelere de kitapta yer vermişsiniz.
Hüseyin Kudsi Sezgin: "Evet, bu besteler de kitapta yer alıyor. Ayrıca kendi yazıları, kendisi için yazılmış yazılar, çeşitli gazete ve dergilerde yapılmış röportajlar yer alıyor. Kendisiyle ilgili yapılmış tezler de bibliyografya kısmında bulunuyor. Bekir Sıdkı Sezgin eserini, bu isme önem veren bir şahsın kütüphanesinde bulunması gereken bir eser olarak nitelendiriyorum."
Kaynak: AA
dikGAZETE.com