Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, YPG güçlerinin Tel Abyad’ı ele geçirdiği haberlerine ilişkin, "Bu haber doğru değil. Bakanlar Kurulu’nda konuşulmadı. Buna yönelik gelen haberler de teyit edilmedi" dedi.
Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Arınç,
Çankaya Köşkü’nde gerçekleştirilen ve 7.5
saat süren Bakanlar
Kurulu Toplantısı’nın
ardından düzenlediği basın toplantısında açıklamalarının ardından gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını cevapladı.
Suriye’den gelen
göç dalgasına ilişkin
nasıl tedbirler alınacağının sorulması
üzerine Arınç, "Alınan önlemler, icra
edilen faaliyetler var. Ama son gelişme bildiğiniz gibi PYD, YPG ve diğer
bazı unsurların bölgedeki
Arap ve Türkmenlere yönelik bir göç
dalgası meydana getirme arzusu var. Kısmen de DEAŞ işin içerisine giriyor. Güneyimizde,
Suriye’nin kuzeyinde Türkiye’yi
tehdit edecek oluşumlara
izin vermemek
gerektiğini baştan beri söylüyoruz" karşılığını verdi.
Esed
rejiminin silahını
kendi halkına doğrultmasından
sonra yaklaşık 5 yıldır Suriye’de bir trajedi yaşandığını söyleyen Arınç, "Bu trajedi sonunda
ülkeye dışarıdan giren güçler bir kaos ortamını meydana getirdiler. Bu kaos ortamı içerisinde de silahlı çarpışan güçler, elde ettikleri mevziler var. Bu sebeple insanların can kaybına uğradıklarını, Suriye’den
farklı ülkelere sığınmak zorunda kaldıklarını, Suriye içerisinde de maalesef
toprak ve yer değiştirdiklerini biliyoruz. Bu kaosun sebebi bombalarla, uçaklarla, helikopterle şehirleri bombalayan, maalesef kadın, çocuk ve insanların şu ana
kadar tespit edilebildiği kadarıyla 300 binden fazlasının hayatına son veren ülkedeki eli kanlı
yönetimin olduğunu biliyoruz. Ülkeye dışarıdan sızan ve muhaliflerin güçsüzlüğünden istifade
ederek kendi ideolojileri doğrultusunda
hareket eden güçlere
karşı da bir hareket yürütülüyor" dedi.
"TÜRKİYE’NİN SURİYE’DE TÜRKMENLERE SİYASİ DESTEĞİ BULUNUYOR"
Arınç,
Türkiye’nin kendi iç ve
dış güvenliği bakımından hem
bölgesel hem kendi sınırları itibarıyla
gereken her türlü tedbirleri aldığını vurgulayarak şunları söyledi:
"Türkiye, dış politikamız açısından da, iç
güvenlik açısından da diğer koalisyon ülkeleri ve ABD olmak
üzere gelişmeleri yakinen
takip ediyor. O güçlerin kendi öncelikleri veya çıkarlarıyla Türkiye’nin öncelikleri ve çıkarları
arasında bazen farklılıklar olabiliyor, bazen de örtüşen
konular olabiliyor. Mesela Eğit-Donat
konusunda ABD,
Ürdün ve Katar’la Türkiye’nin
işbirliği söz konusu. Ancak bu faaliyetin ne denli
etkili olabildiği ve Suriye’deki tabloyu değiştirecek güçte olup
olmadığı herkesin bilgileri dahilindedir. Yine Türkiye’nin Suriye’de hem Türkmenler
hem de diğer yasal muhalif unsurlara karşı bir siyasi desteğinin söz
konusu olduğunu da biliyoruz. Ancak son gelişmeler maalesef farklı noktalarda
Türkiye için aciliyet göstermeye başladı. Bu konuda özellikle harekat planları içerisinde Suriye’de cereyan eden olaylar ve 910 kilometre sınırımızın olduğunu bildiğimize göre, Türkiye’nin sınır güvenliğinin
sağlanması konusunda alınacak askeri tedbirler masaya yatırıldı. İkinci açıdan iç güvenliğimiz konusunda alınacak tedbirler baştan sona konuşuldu. Bunların bir kısmı zaten uygulanıyor. Sığınmacıların ne kadarının
kabul edilebileceği, ne kadarına kadar bir gelişme olabileceği de gözden geçirildi."
BAŞBAKAN DAVUTOĞLU’NDAN DIŞİŞLERİ BAKANI VE AB BAKANI’NA SURİYE TALİMATI
AFAD rakamlarına
göre Türkiye’ye 18 bin civarında
Suriyeli sığınmacının kabul edildiğine dikkat çeken Arınç, "Bekleyenlerin
sayısı az ama olası bir göç, olası bir zorlama konusunda bunun ne noktalara çıkabileceği de takdir edildi. Dış politikamız açısından
Dışişleri Bakanımıza ve
Avrupa Birliği (AB) Bakanımıza
Sayın Başbakanımız
talimat verdi. Bir kısmını kendileri yürütüyor, bir kısmını da her iki
bakan arkadaşımız yürütmek üzere görevlendirildi. Dışişleri Bakanımız şu an itibarıyla
Birleşmiş Milletler (BM)
Genel Sekreteri, BM Güvenlik
Konseyi Başkanı ve üyelerine ayrıca BM
Mülteciler Yüksek Komiserliği’ne
durumu anlatan kapsamlı bir
mektup yazdı" dedi.
Arınç,
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun
İslam Konferansı Teşkilatı Dışişleri Bakanları Toplantısı’na katılmak için Bakanlar Kurulu’ndan
erken ayrıldığını belirtti. Arınç, Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun
Avrupa Birliği (AB) Konseyi Başkanı
Tusk ile AB Komisyon Başkanı Juncker’e Suriye konusunda mektup gönderdiğini bildirdi.
TÜRKİYE’NİN SURİYELİ KABUL ETME KAPASİTESİ
Türkiye’nin kaç Suriyeli’yi kabul
etme kapasitesi olduğuna yönelik
soru üzerine Arınç, "Bu çok arzu ettiğimiz, istekli olduğumuz bir konu değil, meseleye
insani açıdan bakıyoruz. Suriye’de ilk sığınmacılar geldiğinde belli rakamlar konmuştu ama bu rakamların yanlışlığı sonradan ortaya çıktı. Çünkü öylesine bir
zulüm oldu ki çocuklar, kadınlar, yaşlılar,
hastalar başta olmak üzere hayatlarını kurtarmak için
sınıra geldiler.
Türk milletinin karakterinde aman dileyen,
yardım isteyen, hayati tehlikede olduğunu söyleyene kapılarımızı kapatamayız. Belki bazı
Batı ülkeleri
böyle bir durum karşısında sağır, kör, dilsiz olabilirler ama Türkiye böyle bir şey yapamaz. Dolayısıyla kapılarımızı açmak mecburiyetinde kaldık. Bir kısmını konteyner kentlere ve diğerlerine yerleştirdik, bir kısmı da şehirlere kendi istekleriyle gittiler" yanıtını verdi.
"Bugün Türkiye’nin her tarafında Suriye’den sığınmacı
olarak gelen 1
milyon 600 bin civarında sığınmacı olduğunu biliyoruz" diyen Arınç, şunları kaydetti:
"Türkiye 5 yıldan beri insani amaçlarla bu insanların hayati ihtiyaçlarını karşılıyor.
Daha sonra Kobani’den, orada IŞİD’in
saldırıları karşısında Türkiye’ye sığınmak isteyen Kürtlere karşı da kapılarımızı açtık, takriben 200 bin civarındadır. Daha sonra IŞİD saldırıları bitince zannediyorum
yarıya yakını kendileri Kobani’ye dönmek zorunda kaldı. Gönül ister ki orada hayati tehlike kalmamışsa Türkiye’ye sığınan bu insanların tamamı kendi topraklarına, şehirlerine gitmelidir, gidebilirler. Zaman zaman da en son örneğini birkaç gün içerisinde gördüğümüz yine
saldırılar karşısında maalesef
bunların bir kısmı da ABD uçaklarının bombaladığı köylerden kaçıp gelenlerdir. Yani DAİŞ’e karşı koalisyon güçlerinin
hava saldırılarından maalesef bazı Sünni, Arap köyler de
zarar görmüştür. İnsanlar hayati endişe ile koşuyorlar ve geliyorlar. Bir sınır, rakam
koymak elbette
mümkün değil. Bu tehlike
devam ettiği sürece Türkiye çok arzu etmemekle birlikte eğer çok hayati
durumda kalınırsa
bugün örneğinde olduğu gibi 16-17 bin kişiyi birkaç gün içerisinde
kabul etti ama bu
sürdürülebilir bir şey değil. Türkiye bu durum karşısında mağdurlara, mazlumlara kucak
açan tek
ülke oluyor. Bunun
maddi yönü bir tarafa
bütün bu insanların Türkiye’ye gelmesiyle toplumda bir
takım değişimler
olumsuz anlamda da görülmesi gerekiyor. Dolayısıyla
dünyanın dikkatini çekmek için dış politika atağında bulunmamızın bir sebebi var. Bu sürdürülebilir bir şey değildir. Özellikle hür dünyanın, Batı ülkelerinin, demokrasiye,
insan haklarına inanan ülkelerin kendilerine
görev düştüğünü bilmeleri gerekir."
"BU HABER DOĞRU DEĞİL"
"YPG güçlerinin Tel Abyad’ı ele geçirdiği" iddiasına ilişkin ise Arınç, "Bu haber doğru değil. Bakanlar Kurulu’nda konuşulmadı. Buna yönelik gelen haberler de teyit edilmedi" dedi.