OHAL’İN temel hak ve özgürlükler ile ilgili çok ciddiherhangibir kısıtlama getirmeyeceğini ifade eden Prof. Dr. Öztürk, “Tehlike o kadar büyük ki müdahale zorunluluğu olduğu için bu müdahale yapıldı. Bize verilen bilgilere göre darbe teşebbüsü tehlikesi tamamen ortadan kalkmış değil. Halen ülkemiz tam bir huzura kavuşmadı.Yaygın şiddet hareketlerinin veya muhtemel yaygın şiddet hareketlerinin önlenebilmesi için anayasanın 120. maddesi olan OHAL’in ilan edilmesi son derece doğal ve yapılması zorunlu durumdur. Bu yaygın şiddet hareketlerinin önlenmesi için ön görülen bir olağanüstü haldir” dedi.
OHAL nedir?
Darbe teşebbüsünü lanetleyerek konuşmaya başlayan Prof. Dr. Öztürk, demokrasilerde ve insan onuruna saygı duyulan yerlerde bu tür darbelerin adının bile söz konusu olamayacağının altını çizdi.
“OHAL meselesini görüşmemizin sebebi de bu lanetlenesi darbe olayıdır” diyen Öztürk,“Şunu ifade edelim, Anayasamızın 119., 120. ve 121. maddelerinde OHAL meselesini düzenlenmiş, sıkıyönetim meselesi de Anayasamızın 122’nci maddesi ile 1402 sayılı sıkıyönetim kanununda etraflıca düzenlenmiştir. Sıkıyönetim, OHAL’den daha ağırdır. Demokrasiyi ve anayasal düzeni savunabilmek için son çare sıkıyönetimdir; ondan önceki ise OHAL’dir. Bu durum diğer demokratik ülkelerde de bu şekildedir. Yani OHAL, demokratik hukuk devletlerinde, onların anayasalarında etraflıca düzenlenen bir hukuki kurumdur” açıklamalarında bulundu.
“OHAL’de yetki,esas olarak validedir;çıkan olaylara hızlı bir şekilde müdahale şansı verir”
“OHAL’ de asıl yetkili olan valilerdir” diyen Öztürk, “Emniyet kuvvetleri, polis, jandarma, silahlı kuvvetler olsun valinin emrindedir. Bunun da en büyük faydası şudur; hızlı bir şekilde çıkan olaylara müdahale imkânı verir. Yani koordinasyonu daha kolaydır. Çünkü düşünün bir ilde çeşitli yerlerde olaylar gelişiyor, eğer olağanüstü halle ilgili düzenleme yapılmazsa ve valiye gerektiğinde silahlı kuvvetlerden yardım alma imkânı vermezseniz. Bunun prosedürünü İl İdaresi Kanunu hukuk çerçevesinde ve diğer mevzuat çerçevesinde yapmaya çalışırsanız o zaman eliniz kolunuz belli noktalarda bağlı kalabilir veya belki de zorunlu olarak yasanın dışına çıkabilirsiniz” diye konuştu.
“OHAL, 70’li, 80’li hatta 90’lı yıllarda olduğu gibi yansımayacak”
OHAL’in bütün toplumun anayasal düzenin temel hak ve özgürlüklerinin, tehlikeye düştüğü durumlarda bunları korumak ve kurtarmak için öngörülmüş bir müessese olduğunu dile getiren Prof. Dr. Bahri Öztürk, “Bu OHAL, bir defa bizim günlük hayatımıza 70’li,80’li hatta 90’lı yıllarda olduğu gibi yansımayacaktır. Bir müesseseyi istediğiniz kadar güzel düzenleyin veya o müessese istediği kadar kötü olsun, eğer siz uygulamayı güzel bir şekilde yapmazsanız sonuç yine aynı olur” dedi. İktidara gelir gelmez, o zaman yürürlükte olan OHAL’i kaldıran bir siyasi kadronun malum tehlike yüzünden şimdi ilan etmek zorunda kaldığı OHAL’i titiz bir şekilde uygulayacağını düşünüyorum.
Olağanüstü hal, yürütmeye kanun hükmünde kararname çıkartma yetkisi de verir. Bu da bazen zamanla yarışarak yapılan müdahalelerde son derece faydalı sonuçlar doğurur.
“Sıkıyönetim askeri bir yönetimdir, OHAL ile alakası yoktur”
“OHAL ilan edilmişse, zaten temel hak ve özgürlüklerinizi kullanmaya imkânınız olmadığı için ilân edilmiştir” diyen Öztürk, sözlerine şöyle devam etti;
“Allah korusun bir darbe yapıldığını düşünün, ben sıkıyönetimi yaşamış ve sıkıyönetimdeki mahkemelerini görmüş birisi olarak, Allah korusun diyorum, derhal sıkıyönetim ilân edilmektedir. Bunun OHAL ile alakası yoktur. Sıkıyönetim, tamamen askeri bir rejimdir. Yani bütün yetkiler askerdedir. Komutanın insanları 45 gün sorgusuz sualsiz gözaltına alma yetkisi vardır. Temel hak ve özgürlükleri dilediği gibi değerlendirme yetkisi vardır. Dolayısıyla son derece sıkıntılı bir rejimdir. Anayasamızın 120. maddesinde OHAL’İN süresi 6 aydır. Fakat hükümet 3 ay olarak ön gördü. Bunun ihtiyaç halinde uzatılması söz konusu. 3 aylık bir sürede, kısa bir süre değil.Olmamasını da temenni ederiz.İnşallah bu darbeye teşebbüs girişimi çok kısa bir sürede tamamen ortadan kaldırılır. Ülkemiz tekrar 15 Temmuz öncesindeki huzurlu günlerine geri döner.”
GÜL KABA