USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000
Kültür Sanat

'Hepimiz sığınmacıyız'

Baba Zula grubu müzisyeni Levent Akman dünyada sığınmacı sorununun herkesi ilgilendirdiğini belirterek, "Hepimiz sığınmacıyız. Dünya aslında ortak bir gezegen biraz bunu da unutmuşuz. Sınırlar çizilerek insanlar ayrıştırılmaya çalışılıyor." dedi. - Anadolu Ajansı

'Hepimiz sığınmacıyız'
13-11-2016 16:22
Google News

PARİS - ONUR USTA

Yeni Albümleri "Do Not Obey" (İtaat Etme) ile dünyaya açılan Baba Zula, ilk konserini dün gece Fransa'nın başkenti Paris'te düzenledi. Sığınmacı sorunu gibi sosyal meselelere müziğinde yer veren Baba Zula grubu müzisyenleri AA muhabirine değerlendirmelerde bulundu.

Paris'te bu yıl "sığınmacı sorunu" temasıyla düzenlenen Dünya Şehirleri Müzikleri Festivali'ne (Villes de Musiques du Monde) katılan grubun perküsyonisti Levent Akman, "Hepimiz sığınmacıyız. Dünya aslında ortak bir gezegen biraz bunu da unutmuşuz. Sınırlar çizilerek insanlar ayrıştırılmaya çalışılıyor. Bu iyi değil aslında hepimiz bu dünyanın kardeşleriyiz. Bazı ülkelerdeki yaşam koşulları ne yazık ki bazı güçler tarafından bozulduğu için insanlar daha iyi yaşamak ya da hayatta var olabilmek için coğrafya değiştiriyorlar. Bu hep olmuş aslında ama günümüzde iyice çığrından çıktı." diye konuştu.

"Göçtükleri yerlerde iyi hissederlerse ne mutlu bize"

Sığınmacıların bir gün tekrar ülkelerine dönme ümidi taşıdıklarına dikkati çeken Akman, "Kuşlar gibi, bu insanlar bir yerlere göçüyorlar ve hayatlarını devam ettirmeye çalışıyorlar. Eğer ülkeleri düzelirse aynı göçmen kuşlar gibi geri döneceklerdir. İşte biz de müziğimizle bunlara destek olmaya çalışıyoruz. Göçtükleri yerlerde bir nebze kendilerini iyi hissederlerse ya da insanlığı o tarafa kanalize edip bu düşünceleri onlara verebilirsek ne mutlu bize." ifadelerini kullandı.

Türkiye'de geleneksel müziğe karşı bazı ön yargılar olduğuna işaret eden Akman, "Türkiye'de çok kullanılan enstrümanları kullanıyoruz. Ancak nedense Türkiye’de kendi kültürümüze karşı bir sınır koyma, reddetme durumu var. 20 yıldır biz hep kendi parçalarımızı çaldık. Çok az başka büyüklerin parçalarını değiştirerek, deforme ederek yeni şeyler çaldık. Genelde hep kendi parçalarımızı çalıyoruz. Konserlerde saz, kaşık, darbuka, bendir, asma davul gibi geleneksel Türk müzik aletlerini kullanıyoruz. Ama yurtdışında bunlar o kadar bilinmediği için çok enteresan geliyor." şeklinde konuştu.

"Tek düzeliği kırmak istiyoruz"

Grup olarak sahneye çıkarken belli kurallara dikkat ettiklerini vurgulayan Akman, sözlerine şöyle devam etti:

"Giyime özellikle dikkat ediyoruz. Özen gösteriyoruz, gelen insanlara saygı göstermemiz gerekiyor. Onun için kendimizce giydiğimiz bir takım değişik kostümler var. Bir de renkli şeyler giymeye çalışıyoruz. Maalesef dünyada tek tipleşme durumu var. Herkes birbirine benziyor. İkiyüz yıl önce çok daha renkliymiş. İnsanlar rengarenk şeyler, rengarenk şapkalar, çoraplar, ayakkabılar giyerken şimdi bir tekdüzelik var. Biraz da onu kırmak istiyoruz aslında."

Grubun vokalistlerinden Murat Ertel ise dünya çapındaki turnelerine devam edeceklerini belirterek, "Devamlı çalıyoruz her yerde. Fransa ayrıca bizim için önemli. Türkiye Fransa ilişkileri kültürel olarak epey derin. Müzik olarak Fransızlar, Afrika, Asya gibi başka kültürlere de yaklaşabilen insanlar. Bu da bize hoşgörülü bir bakış açısıyla yaklaşmalarını sağlıyor. Fransız izleyiciyle yakın bir ilişkimiz var." dedi.

"Bataclan'da yapılan müziğe yapılan bir saldırı"

Paris'te Bataclan konser salonunda 89 kişinin öldüğü 13 Kasım 2015'te düzenlenen terör saldırısının yıldönümünde Fransa'da bulunduklarına değinen Ertel, "En son Paris’te çaldığımızda Bataclan kulubünde çalmıştık. Sonra bu olaylar olunca gerçekten şöyle bir titredik. Bu çok sembolik bir şey. Kültüre müziğe, sanata, yaşama yapılan bir saldırı. Bunun karşılığının da yine insanlığa yakışır şekilde verilmesi gerekiyor. Yani mesela 1 dakikalık saygı duruşu yapılması çok güzel bir adım. Daha önce Fransa'nın da kültür bakanlığına ayrılan bütçeyi artırması da çok önemliydi." diye konuştu.

Son albümlerinin plak olarak da yayınlanmasından çok memnun olduklarını belirten Ertel, "Çok iyi bir başlangıç yaptığımızı düşünüyoruz. Paris de çok önemli tabii, dünyanın sayılı kültür başkentlerinden biri. Albüm yayınladıktan sonra da ilk konserimizi burada vermek çok güzel bir his." ifadelerini kullandı.

"Doğduğumuz topraklarla ilişkimizi hiçbir zaman kaybetmiyoruz"

Baba Zula grubunun dünyada da beğenilmesini Türkiye'nin kültür mirasını iyi yansıtmasına bağlayan Ertel, "Türkiye coğrafyası inanılmaz zengin. Müthiş bir miras devraldığımızı düşünüyoruz. Oraya özgü çok güzel bir takım verileri, ister görsel ister müzikal olsun bu mirası sahiplenmemiz önemli. Bunun dışında da özgün olmak çok önemli. Kendimiz gibi davranıyoruz. Bir takım insanlara özenmiyoruz. Kendimizi ifade etmeye çalışıyoruz ve bunu ifade ederken doğduğumuz topraklarla ilişkimizi hiçbir zaman kaybetmiyoruz ama dünya ile olan ilişkimizi de kaybetmiyoruz." şeklinde konuştu.

Kendilerini "belli bir tür müzik içine dahil edilemeyen ender bir grup" olarak tanıtan Baba Zula, 1996 yılında yönetmen Derviş Zaim’in Tabutta Rövaşata adlı filmine müzik yapmak üzere kuruldu. Geleneksel halk müziğinden beslenen grup, teknolojinin de imkanlarını kullanarak çağdaş müzikle özel bir sentez oluşturuyor. Grup, müzisyenler Murat Ertel, Levent Akman, Periklis Tsoukalas, Melike Şahin ve Özgür Çakırlar'dan oluşuyor. Grup üyeleri, Türkiye'den Aşık Veysel, Aşık Mahzuni, Barış Manço, Moğollar’dan, dünyada ise Jimi Hendrix, Bob Marley, Santana, The Doors’dan da etkilendiklerini belirtiyor.

dikGAZETE.com
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
ARŞİV ARAMA
PUAN DURUMU TÜMÜ
GÜNÜN KARİKATÜRÜ TÜMÜ
Günün çizgisi
ANKET TÜMÜ