Tarihçi-Yazar Prof. Dr. İlber Ortaylı, sağlık çalışanlarının önemine değinerek, "Hekimlere saygı ve güven olmazsa, şifa bulmanız mümkün değildir." dedi.
Ankara'daki tıp fakültelerince 14 Mart Tıp Bayramı dolayısıyla Ufuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Dr. Rıdvan Ege Konferans Salonu'nda düzenlenen programda konuşan Ortaylı, 14 Mart Tıp Bayramı'nı kutladı.
Ortaylı, tıp tarihinin insanlığın gelişimine layık bir şekilde ele alınmadığını belirterek, dünyanın her dönemde yeni problemler ürettiğini, tıbbın da bu doğrultuda geliştiğini ve tüm asırları kapsadığını söyledi.
Tıp tarihine ilişkin bilgi veren Ortaylı, İslam tıbbının büyük bir tercüme faaliyeti dönemi olduğuna işaret ederek, "İslam tıbbının alternatifi günümüzde Arap tıbbı olarak söylenir. Bu tabii doğru bir tanım değildir. İçlerinde çok azının saf Arap olduğunu göreceksiniz. Buna sadece Müslümanların tıbbı demek de doğru değildir. Çünkü daha o dönemde bizim 'Süryani' dediğimiz Aramca konuşan Hristiyanlar ve İran'daki Zerdüştlerin de büyük rolü olduğunu göreceksiniz." diye konuştu.
"Hekimlere saygı ve güven olunmazsa şifa bulmanız mümkün değildir." diyen Ortaylı, "Hiçbir zaman kendimi bıraktığım doktorun cehaletini düşünmedim. Ne ameliyat ne de teşhis için kapısını çaldığım hekime saygısızlık ettiğim ve itimatsızlık ettiğim görülmemiştir. Uygar insan böyledir." ifadelerini kullandı.
Ortaylı, Türkiye'de modern tıbbın başarı ile uyguladığını belirterek, "Batıda 1900'lerde Türkiye'de hekim olup olmadığı tartışılıyordu. Bizim doktorlarımız, Avrupa'da laboratuvarları gezdikten sonra sordukları sorularla onları şaşırttılar. Az gelişmiş, fakirce bir ülkenin şartları içinde modern tıbbı yakalamak gibi bir çizgi var. O çizgi Türkiye'de çok hakimdir. Türkiye, bu kademeden geçtiği içindir ki Nobel Tıp Ödülünü kimya adı altında aldı. Tıp ve mühendislik konusunda bu ülke bazı şeyleri becermiş." şeklinde konuştu.
Türk toplumunun savaşçı olma özelliğinin tıp ve mühendislik ilmindeki gelişmeye katkılarını anlatan Ortaylı, şunları kaydetti:
"Biz askeriz. Savaşan toplumuz. Muharebe halinde olduğumuz için, zayiat çok fazla olduğu için anında cerrah kullanman lazım. Eski cerrahlar bir şey yapmayınca yenileri çıkıyor. Ardından eczacı geliyor. Ve tabii ki kimyager geliyor. Birinci evre 19'uncu asra kadar Türkiye'nin mühendislikte ve tıptaki atılımıdır. Bizim gibi kalabalık ordularda tıbbiye sınıfının son derece yaygın olması lazım. Birdenbire yardımcı elemana ihtiyaç doğuyor."
Ortaylı, Cumhuriyetin kurulmasının ardından Türkiye'de sıtma, frengi ve Akdeniz anemisi gibi hastalıklar konusunda birçok tıbbi keşfe imza atıldığı halde bunun dile getirilmediğini, yakın zamanda Türkiye'nin tıp turizm ile geçinebilecek bir ülke haline gelebileceğini aktardı.
"Ar-Ge çalışmalarına büyük kaynak ayırmalıyız"Ankara Tabip Odası Başkanı Vedat Bulut da stratejik değeri olan tıbbi ürünlerin üretilmesinin önemine dikkati çekti.
Bulut, "Eğer Ar-Ge'yi geliştiremezsek, tıbbi teknoloji ve ilaçlarımızı üretemezsek bu ürünler olmadıkça savaş, kaos ve afet dönemlerinde, Türkiye büyük bir risk yaşayacaktır. TÜBİTAK, üniversiteler ve özel sektör bu konuda Ar-Ge çalışmalarına büyük bir kaynak ayırmalıdır." ifadelerini kullandı.
Ufuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Fikri İçli, 14 Mart 1919'da İstanbul'un işgaline karşı direnen dönemin tanınmış doktorlarını andı.
Ankara'daki tıp fakültelerinin bu yılki 14 Mart kutlamalarında sigara bağımlılığına karşı mücadeleyi ön plana çıkardığını belirten İçli, Türkiye'de sigara tüketiminin her yıl 100 binden fazla insanın ölümüne yol açtığını, bunun önlenmesi için doktorların "rol model" olarak sigarayı bırakması gerektiğini vurguladı.
Ufuk Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Tevfik Tezcaner de konuşmasında, 14 Mart'ı sadece mesleki bir gün olarak görmediklerini ayrıca ulusal kurtuluşun sembollerinden biri olarak hatırladıklarını söyledi.
Kaynak: AA
dikGAZETE.com