HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, bayrak tartışmalarına ilişkin, “O bayrakta Kürt’ün kanı var, Türk’ün olduğu kadar. Bu halkların kanının oluşturduğu bayrağı bir ulus adına başka bir ulusa karşı kimse kullanamaz” dedi.
Süleymaniye ve Erbil’de YNK ve KDP yetkilileriyle görüşen Eş Genel Başkanı Figen Yüksedağ, HDK Eş Sözcüsü ve İzmir Milletvekili Ertuğrul Kürkçü, DTK Eş Başkanı ve Hakkari Milletvekili Selma Irmak ve DBP Eş Genel Başkanı Kamuran Yüksek’ten oluşan HDP heyeti görüşmelerle ilgili HDP Genel Merkezi’nde basın toplantısı düzenledi. Toplantıda gazetecilerin sorularını da cevaplayan Yüksekdağ, Kandil’e gidip gitmediklerini ve herhangi bir temaslarının olup olmadığının sorulması üzerine, “Kandil’e gitmedik. Kandil’e gitmeyeceğimizi aslında ilk gün Süleymaniye’de gerçekleştirdiğimiz ilk heyet toplantısı sonrasında da ifade etmiştik. Kandil’e gitme koşulları da yok. Bugün Kandil dediğiniz yer sürekli bombardıman altındaki bir coğrafyadır. Siyasi muhataplık temelinde bir görüşme gerçekleştirmenin asgari güvenlik koşulları dahi yoktur. Bu nedenle Kandil’e gitme üzerine bir plan yapmanın da zemini yoktur. Bugün de döndük bölge gezisinden bugün de Kandil’e gitmedik diyoruz. Üzerinde konuşulması gereken şey şu; bizim açıklamamız ve yanıtımız bu olmasına rağmen ısrarlı bir şekilde ‘Kandil’e gittiniz mi’ sorusu bize yöneltiliyor” diye konuştu.
Yeniden diyalog zeminine dönülmesi gerektiğini söyleyen Yüksekdağ, “Bunun nedeni de dil ağrıyan dişe gidermiş. Bütün kamuoyu bütün siyasi mekanizmalar bugün yaşanan şiddeti giderek artan savaşın çözümüne odaklanmış durumda ve bu savaşın taraflarından birisinin bu süreç içerisinde söyleyeceği bir söz yapacağı bir açıklama çatışmasızlığın önünü açması bakımından bu savaşın şiddetini ortadan kaldırması bakımından belirleyici bir yerde duruyor. Beklenti buraya daha çok evrilmiş durumda. Bugünkü koşullar içerisinde Kandil ile bir görüşme yapılabilir mi? Yapılmalı mı? Bence ihtiyaç Kandil ile böyle bir siyasi bağın, köprünün kurulmasıdır. Mesele şudur; bütün kamuoyu ve bütün siyaset şu sorunun cevabına odaklanmalıdır; ‘Neden Kandil ile bir görüşme yapılamıyor. Bundan 3 ay önce HDP heyeti Kandil’ e gidip gelebilirken niye bugün Kandil ile bütün bağlar temas köprü iletişim kesilmiş durumda?’ bütün kamuoyu ve siyasetin bu sorunun cevabını vermesi gerekiyor. Sorunun başladığı yer budur. Kandil’e HDP heyeti gitmiyor. Çünkü siyasi iktidar savaşa karar verdi. Bütün köprüleri, bütün iletişim enformasyon köprülerini de attı. Kandil’e heyetin gidememeye başladığı tarih, çözüm sürecinin rafa kaldırıldığı tarihtir” ifadelerini kullandı.
Dün KCK Yönetiminden Mustafa Karasu’nun bir açıklama yaptığını hatırlatan Yüksekdağ, “Hükümet cephesinden, siyasi iktidar cephesinden savaşı durdurmaya dönük bir adım atılırsa çift taraflı ateşkesin sağlanması noktasında masaya dönüşün yoluna yönelme konusunda biz üzerimize düşen görevi yerine getiririz dedi. Yeniden konuşmaya diyaloğa alan açılması gerekiyor. Artık yeniden konuşma ve diyalog zeminine dönülmelidir” şeklinde konuştu..
“HİÇBİR ZAMAN KORKU SİYASETİYLE OY ALMADIK”
Antalya’da bir belediyenin ışıklı bir tabela hazırlattığı ve tabelada ‘HDP’ye oy vermek korkaklıktır, alçaklıktır’ yazdığı iddiasının sorulması üzerine Yüksekdağ, “Biz hiçbir zaman korku siyasetiyle oy almadık. O ışıklı tabelayı hazırlatan her kimse korku siyasetiyle oy alabileceğini sanıyorsa yanıldığını görecek. Biz kimsenin gözünü korkutarak da korku siyasetini bizim çizgimize zemin haline getirerek de bir siyasi çalışma yapmadık. HDP’ye oy vermek yürek istemiştir, cesaret istemiştir. Biz 7 Haziran seçimlerinden sonra şunu çok iyi gördük, bu memlekette çok yürekli insan varmış” değerlendirmesinde bulundu.
“O BAYRAĞIN ALINDA, KIZILINDA KÜRT’ÜN, TÜRK’ÜN, LAZ’IN, ÇERKEZ’İN KANI VAR”
TOBB’un önderliğinde yarın teröre karşı yürüyüş olacağı hatırlatılarak, Selahattin Demirtaş’ın ‘Bayrağını da al getir’ söylemini eleştirmesinin sorulması üzerine Yüksekdağ, şunları kaydetti:
“Parti genel merkezimizin önündeki Türk bayrağına da saldırdılar. Irkçı linç güruhları. Biz Perşembe günü düzenlenen yürüyüşün amacının, gayesinin bayrağın temsil ettiği kutsiyete sahip çıkma hareketi olduğunu düşünmüyoruz. Eleştirdiğimiz karşı çıktığımız şey budur. Önünde Türk bayrağı asılı olan genel merkezimize saldıran güruh da o bayraklarla gelmişlerdi. Önünde bayrak asılı olan parti genel merkezimizi yaktılar. Bizim karşı çıktığımız şey bayrağın, bayrağın kutsiyetinin ve bayrağın birleştirici değerlerinin ırkçılığa, şovenizme ve devlet terörüne alet edilmesidir. Kimse Türk bayrağını, ırkçı kafatasçı savaş yanlısı emellerine alet etmeye kalkmasın. Yürüyüşlerde bayrağın gölgesine sığınarak faşizm yapmasın. O bayrağın alında, kızılında Kürt’ün, Türk’ün, Laz’ın, Çerkez’in kanı var. Bütün Türkiye halklarının kanı var. O bayrağın kızılı oradan gelmiş. O bayrağın kızılını gölgesini Türkçülüklerine, faşizmlerine alet etmeye kalkmasınlar. Biz buna itiraz ediyoruz, ederiz. O bayrakta Kürt’ün kanı var Türk’ün olduğu kadar. Çerkez’in, Arap’ın, Laz’ın, Pomak’ın, Gürcü’nün, Türkiye’nin bugünkü birliğini oluşturan bütün halkların kanı var. Bu halkların kanının oluşturduğu bayrağı bir ulus adına başka bir ulusa karşı kimse kullanamaz. Biz o nedenle bu süreç içerisinde bu ırkçı faşist yürüyüşler ve linç hareketleri esnasında Türk bayrağının kullanılmasını, bayrağın kutsiyetine hakaret olarak görüyoruz. Halklara karşı yapılan en büyük hakaret olarak görüyoruz. Yarın öbür gün bunlar tarih sayfalarında esas değerleri neyse öyle anılacaklar. Ve tarih karşısında hesap verecekler. Perşembe günü gerçekleştirilecek yürüyüş, soruyorum. Bizler karakolların basılmasını istemiyoruz, askerlerin polislerin ölmesini istemiyoruz. Buna da karşı çıkıyoruz. Gerillaların ölmesini de istemiyoruz. Bizler sivillerin bu süreç içerisinde yaşamını kaybetmesini istemiyoruz. Ama bu süreç içerisinde bu gerçekleştirilecek yürüyüşte terörün her türlüsüne karşı tutum alacaklar mı? Bizler o nedenle şiddete karşı, şiddetin her türlüsüne karşı bütün Türkiye olarak ses verelim, tepki verelim diyoruz. Silahların kullanılmasını kınayalım. Bu süreçte hep birlikte barışa davet edelim. Bu yürüyüşte barışa güçlü bir çağrı çıkacak mı? Bizim ilgilendiğimiz, sorduğumuz soru budur.”
“SİYASİ İKTİDARI AK PARTİ’Yİ MASAYA DÖNMEYE ÇAĞIRMASI VE MASANIN YENİDEN KURULMASI İÇİN DEMOKRATİK BİR BASINÇ OLUŞTURMASI GEREKİYOR"
HDP’nin etkinliği öncesinde parka bomba koyan teröristlerin yakalandığının sorulması üzerine Yüksekdağ, "Kriminal soru cevaplar üzerinden tartışma yapmaya itiliyoruz. Benim kapsamlı bilgim olan bir konu değil bu. Her tarafı yakmaya dönük bir siyaset izleniyor. Esas meselemiz derdimiz, bugün geniş bir barış blokuyla bu kaosun önüne geçmektir” dedi.
“Biz önceden bu yana çözüm masasına oturalım ama bunun devletle anlaşma temelinde her türlü kolaylaştırıcı yöntemine ve formülüne destekçi olduğumuzu ifade ettik” diyen Yüksekdağ, “Desteklediğimizi, sahiplendiğimizi söyledik. Dünyada çeşitli örnekler vardır. İki taraf, kolaylaştırıcı başka yöntemler de, kanallar da devreye koymuştur. Türkiye’de neden olmasın dedik. Bu konuda muhataplık yerel güçlerdir. Uluslararası müdahale, güçler dedik ki bu böyle çözülmesin bu sorun. Bizler yine iç muhataplarımızla bu sürecin işletilmesini daha doğru görürüz. Ama bir gözlemci gücün devreye girmesinin mümkün olması bakımından da her şeyden önce masaya dönülmesi gerekiyor. Şu an masa tek taraflı devrilmiş durumda. Bütün uluslararası kamuoyunun da siyasi iktidarı AK Parti’yi masaya dönmeye çağırması ve masanın yeniden kurulması için demokratik bir basınç oluşturması gerekiyor. Biz bütün demokrasi güçleri olarak masaya dönülsün diyoruz. Hele bir masaya dönülsün hepimiz için hayırlı olan yöntemler de kanallar da oluşturulacaktır” şeklinde konuştu.
(İHA)
Süleymaniye ve Erbil’de YNK ve KDP yetkilileriyle görüşen Eş Genel Başkanı Figen Yüksedağ, HDK Eş Sözcüsü ve İzmir Milletvekili Ertuğrul Kürkçü, DTK Eş Başkanı ve Hakkari Milletvekili Selma Irmak ve DBP Eş Genel Başkanı Kamuran Yüksek’ten oluşan HDP heyeti görüşmelerle ilgili HDP Genel Merkezi’nde basın toplantısı düzenledi. Toplantıda gazetecilerin sorularını da cevaplayan Yüksekdağ, Kandil’e gidip gitmediklerini ve herhangi bir temaslarının olup olmadığının sorulması üzerine, “Kandil’e gitmedik. Kandil’e gitmeyeceğimizi aslında ilk gün Süleymaniye’de gerçekleştirdiğimiz ilk heyet toplantısı sonrasında da ifade etmiştik. Kandil’e gitme koşulları da yok. Bugün Kandil dediğiniz yer sürekli bombardıman altındaki bir coğrafyadır. Siyasi muhataplık temelinde bir görüşme gerçekleştirmenin asgari güvenlik koşulları dahi yoktur. Bu nedenle Kandil’e gitme üzerine bir plan yapmanın da zemini yoktur. Bugün de döndük bölge gezisinden bugün de Kandil’e gitmedik diyoruz. Üzerinde konuşulması gereken şey şu; bizim açıklamamız ve yanıtımız bu olmasına rağmen ısrarlı bir şekilde ‘Kandil’e gittiniz mi’ sorusu bize yöneltiliyor” diye konuştu.
Yeniden diyalog zeminine dönülmesi gerektiğini söyleyen Yüksekdağ, “Bunun nedeni de dil ağrıyan dişe gidermiş. Bütün kamuoyu bütün siyasi mekanizmalar bugün yaşanan şiddeti giderek artan savaşın çözümüne odaklanmış durumda ve bu savaşın taraflarından birisinin bu süreç içerisinde söyleyeceği bir söz yapacağı bir açıklama çatışmasızlığın önünü açması bakımından bu savaşın şiddetini ortadan kaldırması bakımından belirleyici bir yerde duruyor. Beklenti buraya daha çok evrilmiş durumda. Bugünkü koşullar içerisinde Kandil ile bir görüşme yapılabilir mi? Yapılmalı mı? Bence ihtiyaç Kandil ile böyle bir siyasi bağın, köprünün kurulmasıdır. Mesele şudur; bütün kamuoyu ve bütün siyaset şu sorunun cevabına odaklanmalıdır; ‘Neden Kandil ile bir görüşme yapılamıyor. Bundan 3 ay önce HDP heyeti Kandil’ e gidip gelebilirken niye bugün Kandil ile bütün bağlar temas köprü iletişim kesilmiş durumda?’ bütün kamuoyu ve siyasetin bu sorunun cevabını vermesi gerekiyor. Sorunun başladığı yer budur. Kandil’e HDP heyeti gitmiyor. Çünkü siyasi iktidar savaşa karar verdi. Bütün köprüleri, bütün iletişim enformasyon köprülerini de attı. Kandil’e heyetin gidememeye başladığı tarih, çözüm sürecinin rafa kaldırıldığı tarihtir” ifadelerini kullandı.
Dün KCK Yönetiminden Mustafa Karasu’nun bir açıklama yaptığını hatırlatan Yüksekdağ, “Hükümet cephesinden, siyasi iktidar cephesinden savaşı durdurmaya dönük bir adım atılırsa çift taraflı ateşkesin sağlanması noktasında masaya dönüşün yoluna yönelme konusunda biz üzerimize düşen görevi yerine getiririz dedi. Yeniden konuşmaya diyaloğa alan açılması gerekiyor. Artık yeniden konuşma ve diyalog zeminine dönülmelidir” şeklinde konuştu..
“HİÇBİR ZAMAN KORKU SİYASETİYLE OY ALMADIK”
Antalya’da bir belediyenin ışıklı bir tabela hazırlattığı ve tabelada ‘HDP’ye oy vermek korkaklıktır, alçaklıktır’ yazdığı iddiasının sorulması üzerine Yüksekdağ, “Biz hiçbir zaman korku siyasetiyle oy almadık. O ışıklı tabelayı hazırlatan her kimse korku siyasetiyle oy alabileceğini sanıyorsa yanıldığını görecek. Biz kimsenin gözünü korkutarak da korku siyasetini bizim çizgimize zemin haline getirerek de bir siyasi çalışma yapmadık. HDP’ye oy vermek yürek istemiştir, cesaret istemiştir. Biz 7 Haziran seçimlerinden sonra şunu çok iyi gördük, bu memlekette çok yürekli insan varmış” değerlendirmesinde bulundu.
“O BAYRAĞIN ALINDA, KIZILINDA KÜRT’ÜN, TÜRK’ÜN, LAZ’IN, ÇERKEZ’İN KANI VAR”
TOBB’un önderliğinde yarın teröre karşı yürüyüş olacağı hatırlatılarak, Selahattin Demirtaş’ın ‘Bayrağını da al getir’ söylemini eleştirmesinin sorulması üzerine Yüksekdağ, şunları kaydetti:
“Parti genel merkezimizin önündeki Türk bayrağına da saldırdılar. Irkçı linç güruhları. Biz Perşembe günü düzenlenen yürüyüşün amacının, gayesinin bayrağın temsil ettiği kutsiyete sahip çıkma hareketi olduğunu düşünmüyoruz. Eleştirdiğimiz karşı çıktığımız şey budur. Önünde Türk bayrağı asılı olan genel merkezimize saldıran güruh da o bayraklarla gelmişlerdi. Önünde bayrak asılı olan parti genel merkezimizi yaktılar. Bizim karşı çıktığımız şey bayrağın, bayrağın kutsiyetinin ve bayrağın birleştirici değerlerinin ırkçılığa, şovenizme ve devlet terörüne alet edilmesidir. Kimse Türk bayrağını, ırkçı kafatasçı savaş yanlısı emellerine alet etmeye kalkmasın. Yürüyüşlerde bayrağın gölgesine sığınarak faşizm yapmasın. O bayrağın alında, kızılında Kürt’ün, Türk’ün, Laz’ın, Çerkez’in kanı var. Bütün Türkiye halklarının kanı var. O bayrağın kızılı oradan gelmiş. O bayrağın kızılını gölgesini Türkçülüklerine, faşizmlerine alet etmeye kalkmasınlar. Biz buna itiraz ediyoruz, ederiz. O bayrakta Kürt’ün kanı var Türk’ün olduğu kadar. Çerkez’in, Arap’ın, Laz’ın, Pomak’ın, Gürcü’nün, Türkiye’nin bugünkü birliğini oluşturan bütün halkların kanı var. Bu halkların kanının oluşturduğu bayrağı bir ulus adına başka bir ulusa karşı kimse kullanamaz. Biz o nedenle bu süreç içerisinde bu ırkçı faşist yürüyüşler ve linç hareketleri esnasında Türk bayrağının kullanılmasını, bayrağın kutsiyetine hakaret olarak görüyoruz. Halklara karşı yapılan en büyük hakaret olarak görüyoruz. Yarın öbür gün bunlar tarih sayfalarında esas değerleri neyse öyle anılacaklar. Ve tarih karşısında hesap verecekler. Perşembe günü gerçekleştirilecek yürüyüş, soruyorum. Bizler karakolların basılmasını istemiyoruz, askerlerin polislerin ölmesini istemiyoruz. Buna da karşı çıkıyoruz. Gerillaların ölmesini de istemiyoruz. Bizler sivillerin bu süreç içerisinde yaşamını kaybetmesini istemiyoruz. Ama bu süreç içerisinde bu gerçekleştirilecek yürüyüşte terörün her türlüsüne karşı tutum alacaklar mı? Bizler o nedenle şiddete karşı, şiddetin her türlüsüne karşı bütün Türkiye olarak ses verelim, tepki verelim diyoruz. Silahların kullanılmasını kınayalım. Bu süreçte hep birlikte barışa davet edelim. Bu yürüyüşte barışa güçlü bir çağrı çıkacak mı? Bizim ilgilendiğimiz, sorduğumuz soru budur.”
“SİYASİ İKTİDARI AK PARTİ’Yİ MASAYA DÖNMEYE ÇAĞIRMASI VE MASANIN YENİDEN KURULMASI İÇİN DEMOKRATİK BİR BASINÇ OLUŞTURMASI GEREKİYOR"
HDP’nin etkinliği öncesinde parka bomba koyan teröristlerin yakalandığının sorulması üzerine Yüksekdağ, "Kriminal soru cevaplar üzerinden tartışma yapmaya itiliyoruz. Benim kapsamlı bilgim olan bir konu değil bu. Her tarafı yakmaya dönük bir siyaset izleniyor. Esas meselemiz derdimiz, bugün geniş bir barış blokuyla bu kaosun önüne geçmektir” dedi.
“Biz önceden bu yana çözüm masasına oturalım ama bunun devletle anlaşma temelinde her türlü kolaylaştırıcı yöntemine ve formülüne destekçi olduğumuzu ifade ettik” diyen Yüksekdağ, “Desteklediğimizi, sahiplendiğimizi söyledik. Dünyada çeşitli örnekler vardır. İki taraf, kolaylaştırıcı başka yöntemler de, kanallar da devreye koymuştur. Türkiye’de neden olmasın dedik. Bu konuda muhataplık yerel güçlerdir. Uluslararası müdahale, güçler dedik ki bu böyle çözülmesin bu sorun. Bizler yine iç muhataplarımızla bu sürecin işletilmesini daha doğru görürüz. Ama bir gözlemci gücün devreye girmesinin mümkün olması bakımından da her şeyden önce masaya dönülmesi gerekiyor. Şu an masa tek taraflı devrilmiş durumda. Bütün uluslararası kamuoyunun da siyasi iktidarı AK Parti’yi masaya dönmeye çağırması ve masanın yeniden kurulması için demokratik bir basınç oluşturması gerekiyor. Biz bütün demokrasi güçleri olarak masaya dönülsün diyoruz. Hele bir masaya dönülsün hepimiz için hayırlı olan yöntemler de kanallar da oluşturulacaktır” şeklinde konuştu.
(İHA)