Uzmanlara göre, 5 önemli etken hamileliliği riske sokuyor.
Kadın Hastalıkları Uzmanı Dr. Ebru Füsun Donat, "Anne adayları hamilelik esnasında gerekli kontrolleri yaptırsalar da riski en aza indirmek için detaylı tetkikleri göz ardı etmemeli. Risk faktörleri hamilelik öncesi var olabildiği gibi hamilelik sırasında da meydana gelebilir. Dikkat edilmediğinde bebeğin hatta annenin kaybına kadar gidebilen üzücü sonuçlarla karşılaşılabilir" dedi.
Kadın Hastalıkları Uzmanı Dr. Ebru Füsun Donat, "Dikkat edilmediğinde bebeğin hatta annenin kaybına kadar gidebilen bu faktörler arasında; yüksek tansiyon, diyabet, tiroit, romatizmal yumuşak doku hastalıklar ve ileri yaşta gebelik geliyor. Sağlıklı bir doğum için bu tip gebeliklerde anne adayları sürekli kontrol altında tutulmalı" diyor.
"YÜKSEK TANSİYONA DİKKAT"
Anne adayında var olan yüksek tansiyon gebelik için önemli risk faktörleri arasında yer alıyor. Eğer yüksek tansiyon gebelik öncesinde bilinen bir rahatsızlıksa, hamilelik döneminde kullanıma uygun ilaçlarla tansiyonun kontrol altına alınması gerekiyor. Yüksek tansiyon sorunu gebelik sırasında tespit edildiyse gerekli tetkikler sonrasında yine uygun ilaç tedavisine başlanması öneriliyor. Hamilelerin kardiyoloji tarafından düzenli olarak takip edilmesi gerektiğini belirten Kadın Hastalıkları Uzmanı Dr. Ebru Füsun Donat, "Gebelik sırasında yüksek tansiyonun neden olabileceği komplikasyonların gelişip gelişmediği izlenmeli. Gerekirse kan, EKG ve EKO incelemeleri yapılmalı. Aksi takdirde yüksek tansiyon hastası hamilelerin gebeliğinin 2. evresinde preeklampsi denilen gebelik zehirlenmesi tablosunun gelişme riski artabiliyor" diyor.
"KAN ŞEKERİ KONTROL ALTINA ALINMALI"
Diyabet gebelik öncesinde biliniyorsa öncelikle kan şekerinin; diyet, ilaç veya insülin ile kontrol altına alınması gerekiyor. Bazı durumlarda hamileliğe bağlı şeker de gözlenebiliyor. Hamilelik şekerinin gelişip gelişmediğinin anlaşılabilmesine yönelik tetkiklerin 24 ile 26. haftalarda yapılması gerekiyor. Hamileliğe bağlı meydana gelen şeker, genellikle 24. haftada ortaya çıkıyor ve bu haftadan önce gelişen şeker sorunu çoğunlukla gebelikten önce var olan ancak tespit edilmemiş bir diyabet hastalığına bağlı oluyor. 24. hafta sonrasında hamilelik ile gelişen şeker, doğum sonrasında geçiyor.
Gebeliğe bağlı gelişen diyabetin diyetle çözülebildiğine dikkat çeken Dr. Ebru Füsun Donat, "Nadir durumlarda hamilelik sırasında insülin kullanımı gibi ek yöntemlere başvurulabiliyor. Diyabetik anne adaylarının dikkat etmesi gereken bir diğer konu ise, bu hastaların çocuklarında özellikle kalple ilgili doğumsal anomali görülme riskinin yüksek olduğu. Diyabetik anne adaylarının hamileliklerinin ortalama 24. haftalarında bebeğin kalbinin fetal EKO ile detaylı incelenmesi gerekiyor" dedi.
Diyabetik hastalarda ayrıca böbreklerde fonksiyon bozukluğu ya da görme kaybına sebep olabilen diyabetik retinopati gibi ciddi sağlık sorunlar ortaya çıkabildiğinden, böbrek fonksiyonlarının ve göz muayenelerinin de dikkatle yapılması önemli. Diyabetik anne adaylarında gebelik süresince kan şekeri regüle edildiğinde doğumsal riskler en aza indirilebiliyor.
"TİROİD HORMONU NORMAL SEVİYEDE TUTULMALI"
Özellikle ülkemizde oldukça sık görülen sağlık sorunlarından bir tanesi de tiroit bezinin normalden az ya da çok çalışması. Her iki durumun da tedavi ile çözümlenebildiğini belirten Dr. Ebru Füsun Donat, "Tiroidi az çalışan anne adaylarının gebeliklerinde, bebekte büyüme geriliği gözlenebiliyor. Bu nedenle bu tip hamileliklerde tiroit hormonunun normal seviyede tutulması gerekiyor ve tedavi, dışarıdan tiroithormonu takviyesi ile sağlanabiliyor. Tiroidi az ya da çok çalışan hamilelerin gebelik boyunca endokrinoloji uzmanıyla birlikte takip edilmesi önemli. Belirli aralıklarla endokrinolog, tiroit sorunu olan anne adaylarını kontrol ederek hormon seviyesinde doz ayarlamasına gitmeli. Hormon seviyesine, hamileliğin ilk genel tetkikleri arasında yer alan TSH yani tiroit fonksiyon ölçümü ile rutin olarak bakılıyor" ifadelerini kullandı. Gebelik haftası ilerledikçe tiroit hormonuna duyulan ihtiyaç da artabiliyor. Gerekli tedavinin uygulanması ile sorunlu hamilelik riski minimalize ediliyor.
ROMATİZMAL YUMUŞAK DOKU HASTALIKLARINA DİKKAT
Romatoidartrit ya da lupus gibi romatizmal hastalıkları olan anne adaylarının da hamilelik sırasında özel olarak kontrol edilmesi gerekiyor. Bu hastalıklarda, gebelik süresinde belirtilerin alevlenmesi ya da remisyon adı verilen belirtilerin kaybolması durumu gözlenebiliyor. Romatizmal yumuşak doku hastalığı olanların, diğer kronik hastalıklarda olduğu gibi hamilelik sürecinde de gerekli ilaç tedavisine devam etmesi gerektiğini belirten Dr. Donat, "Bunun gibi Crohn ya da ülseratif kolit benzeri kronik enflamatuar bağırsak hastalığı olan anne adaylarında da medikal tedavi sürdürülmeli" dedi.
İLERİ YAŞTA GEBELİĞE DETAYLI KONTROL
Son yıllarda kadınlarda evlilik yaşının ve çalışma oranının artması ile hamile kalma yaşı önemli oranda artış gösterdi. İlk ya da ikinci hamilelik yaşı 30 hatta 40’a kadar yükselmiş durumda. Özellikle 35 yaşından sonra gelişen gebeliklerde bebekte Down Sendromu görülme oranı da artıyor. Geç gebeliklerde ikili, üçlü ve dörtlü genetik tarama testlerinin çok önemli olduğunu belirten Dr. Donat, "Genetik tarama testleriyle birlikte amniosentez, koryonvillus biyopsisi gibi ekstra tetkiklerin yapılması önemli. Bu testler ile bebekte genetik problemler tespit edilebiliyor. Tetkikler sonrasında aile bebeğin genetik durumu ve ilgili alternatifler konusunda bilgilendiriliyor" bilgisini verdi.
"İLAÇLARI DOKTOR KONTROLÜNDE KULLANIN"
Kadın Hastalıkları Uzmanı Dr. Ebru Füsun Donat, özellikle gebelik öncesi varlığı bilinen kronik hastalıklarda, doktor kontrolünde gerekli ilaçların kullanımının önemli olduğunu vurguluyor. Kronik hastalıklarda belirtilerin alevlenmesi durumunda kortizon kullanımı da gerekli olabiliyor. Bu gibi durumlarda kullanılan kortizonun ters bir tesire neden olmadığını belirten Dr. Donat, "Kortizon kullanımı ile gebeliğe bağlı alevlenmeler tedavi edilebiliyor. Yine aynı şekilde hamileliğin migren ve astım üzerindeki etkisini de öngörmek mümkün değil. Belirtilerin semptomatik hale gelmesi durumunda gebelikte ilaçlarla müdahale, hastanın rahat bir hamilelik geçirmesini sağlayabiliyor" dedi.
(İHA)
Kadın Hastalıkları Uzmanı Dr. Ebru Füsun Donat, "Anne adayları hamilelik esnasında gerekli kontrolleri yaptırsalar da riski en aza indirmek için detaylı tetkikleri göz ardı etmemeli. Risk faktörleri hamilelik öncesi var olabildiği gibi hamilelik sırasında da meydana gelebilir. Dikkat edilmediğinde bebeğin hatta annenin kaybına kadar gidebilen üzücü sonuçlarla karşılaşılabilir" dedi.
Kadın Hastalıkları Uzmanı Dr. Ebru Füsun Donat, "Dikkat edilmediğinde bebeğin hatta annenin kaybına kadar gidebilen bu faktörler arasında; yüksek tansiyon, diyabet, tiroit, romatizmal yumuşak doku hastalıklar ve ileri yaşta gebelik geliyor. Sağlıklı bir doğum için bu tip gebeliklerde anne adayları sürekli kontrol altında tutulmalı" diyor.
"YÜKSEK TANSİYONA DİKKAT"
Anne adayında var olan yüksek tansiyon gebelik için önemli risk faktörleri arasında yer alıyor. Eğer yüksek tansiyon gebelik öncesinde bilinen bir rahatsızlıksa, hamilelik döneminde kullanıma uygun ilaçlarla tansiyonun kontrol altına alınması gerekiyor. Yüksek tansiyon sorunu gebelik sırasında tespit edildiyse gerekli tetkikler sonrasında yine uygun ilaç tedavisine başlanması öneriliyor. Hamilelerin kardiyoloji tarafından düzenli olarak takip edilmesi gerektiğini belirten Kadın Hastalıkları Uzmanı Dr. Ebru Füsun Donat, "Gebelik sırasında yüksek tansiyonun neden olabileceği komplikasyonların gelişip gelişmediği izlenmeli. Gerekirse kan, EKG ve EKO incelemeleri yapılmalı. Aksi takdirde yüksek tansiyon hastası hamilelerin gebeliğinin 2. evresinde preeklampsi denilen gebelik zehirlenmesi tablosunun gelişme riski artabiliyor" diyor.
"KAN ŞEKERİ KONTROL ALTINA ALINMALI"
Diyabet gebelik öncesinde biliniyorsa öncelikle kan şekerinin; diyet, ilaç veya insülin ile kontrol altına alınması gerekiyor. Bazı durumlarda hamileliğe bağlı şeker de gözlenebiliyor. Hamilelik şekerinin gelişip gelişmediğinin anlaşılabilmesine yönelik tetkiklerin 24 ile 26. haftalarda yapılması gerekiyor. Hamileliğe bağlı meydana gelen şeker, genellikle 24. haftada ortaya çıkıyor ve bu haftadan önce gelişen şeker sorunu çoğunlukla gebelikten önce var olan ancak tespit edilmemiş bir diyabet hastalığına bağlı oluyor. 24. hafta sonrasında hamilelik ile gelişen şeker, doğum sonrasında geçiyor.
Gebeliğe bağlı gelişen diyabetin diyetle çözülebildiğine dikkat çeken Dr. Ebru Füsun Donat, "Nadir durumlarda hamilelik sırasında insülin kullanımı gibi ek yöntemlere başvurulabiliyor. Diyabetik anne adaylarının dikkat etmesi gereken bir diğer konu ise, bu hastaların çocuklarında özellikle kalple ilgili doğumsal anomali görülme riskinin yüksek olduğu. Diyabetik anne adaylarının hamileliklerinin ortalama 24. haftalarında bebeğin kalbinin fetal EKO ile detaylı incelenmesi gerekiyor" dedi.
Diyabetik hastalarda ayrıca böbreklerde fonksiyon bozukluğu ya da görme kaybına sebep olabilen diyabetik retinopati gibi ciddi sağlık sorunlar ortaya çıkabildiğinden, böbrek fonksiyonlarının ve göz muayenelerinin de dikkatle yapılması önemli. Diyabetik anne adaylarında gebelik süresince kan şekeri regüle edildiğinde doğumsal riskler en aza indirilebiliyor.
"TİROİD HORMONU NORMAL SEVİYEDE TUTULMALI"
Özellikle ülkemizde oldukça sık görülen sağlık sorunlarından bir tanesi de tiroit bezinin normalden az ya da çok çalışması. Her iki durumun da tedavi ile çözümlenebildiğini belirten Dr. Ebru Füsun Donat, "Tiroidi az çalışan anne adaylarının gebeliklerinde, bebekte büyüme geriliği gözlenebiliyor. Bu nedenle bu tip hamileliklerde tiroit hormonunun normal seviyede tutulması gerekiyor ve tedavi, dışarıdan tiroithormonu takviyesi ile sağlanabiliyor. Tiroidi az ya da çok çalışan hamilelerin gebelik boyunca endokrinoloji uzmanıyla birlikte takip edilmesi önemli. Belirli aralıklarla endokrinolog, tiroit sorunu olan anne adaylarını kontrol ederek hormon seviyesinde doz ayarlamasına gitmeli. Hormon seviyesine, hamileliğin ilk genel tetkikleri arasında yer alan TSH yani tiroit fonksiyon ölçümü ile rutin olarak bakılıyor" ifadelerini kullandı. Gebelik haftası ilerledikçe tiroit hormonuna duyulan ihtiyaç da artabiliyor. Gerekli tedavinin uygulanması ile sorunlu hamilelik riski minimalize ediliyor.
ROMATİZMAL YUMUŞAK DOKU HASTALIKLARINA DİKKAT
Romatoidartrit ya da lupus gibi romatizmal hastalıkları olan anne adaylarının da hamilelik sırasında özel olarak kontrol edilmesi gerekiyor. Bu hastalıklarda, gebelik süresinde belirtilerin alevlenmesi ya da remisyon adı verilen belirtilerin kaybolması durumu gözlenebiliyor. Romatizmal yumuşak doku hastalığı olanların, diğer kronik hastalıklarda olduğu gibi hamilelik sürecinde de gerekli ilaç tedavisine devam etmesi gerektiğini belirten Dr. Donat, "Bunun gibi Crohn ya da ülseratif kolit benzeri kronik enflamatuar bağırsak hastalığı olan anne adaylarında da medikal tedavi sürdürülmeli" dedi.
İLERİ YAŞTA GEBELİĞE DETAYLI KONTROL
Son yıllarda kadınlarda evlilik yaşının ve çalışma oranının artması ile hamile kalma yaşı önemli oranda artış gösterdi. İlk ya da ikinci hamilelik yaşı 30 hatta 40’a kadar yükselmiş durumda. Özellikle 35 yaşından sonra gelişen gebeliklerde bebekte Down Sendromu görülme oranı da artıyor. Geç gebeliklerde ikili, üçlü ve dörtlü genetik tarama testlerinin çok önemli olduğunu belirten Dr. Donat, "Genetik tarama testleriyle birlikte amniosentez, koryonvillus biyopsisi gibi ekstra tetkiklerin yapılması önemli. Bu testler ile bebekte genetik problemler tespit edilebiliyor. Tetkikler sonrasında aile bebeğin genetik durumu ve ilgili alternatifler konusunda bilgilendiriliyor" bilgisini verdi.
"İLAÇLARI DOKTOR KONTROLÜNDE KULLANIN"
Kadın Hastalıkları Uzmanı Dr. Ebru Füsun Donat, özellikle gebelik öncesi varlığı bilinen kronik hastalıklarda, doktor kontrolünde gerekli ilaçların kullanımının önemli olduğunu vurguluyor. Kronik hastalıklarda belirtilerin alevlenmesi durumunda kortizon kullanımı da gerekli olabiliyor. Bu gibi durumlarda kullanılan kortizonun ters bir tesire neden olmadığını belirten Dr. Donat, "Kortizon kullanımı ile gebeliğe bağlı alevlenmeler tedavi edilebiliyor. Yine aynı şekilde hamileliğin migren ve astım üzerindeki etkisini de öngörmek mümkün değil. Belirtilerin semptomatik hale gelmesi durumunda gebelikte ilaçlarla müdahale, hastanın rahat bir hamilelik geçirmesini sağlayabiliyor" dedi.
(İHA)