İSTANBUL
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, İstanbul'da 3. Seçim Bölgesindeki bazı mahallelerin muhtarlarıyla bir araya geldiği toplantıda, herkesin hakkının ve hukukunun anayasalarla güvence altına alındığını anlattı.
16 Nisan’da halkın sandık başına giderek anayasa değişikliğini oylayacağını, bunun kişiler ve partilerle ilgisinin olmadığını aktaran Kılıçdaroğlu, muhtarlık seçimlerinin en demokratik seçim tarzını yansıttığını, dolayısıyla muhtarların mahallelerin kanaat önderleri olduğunu, anayasa değişikliğinin ülkenin hangi sorunlarına çözüm getireceğinin sorulması gerektiğini kaydetti.
Anayasa değişikliğinin tüm siyasi parti mensupları olan vatandaşları ilgilendirdiğini vurgulayan Kılıçdaroğlu, neden 'evet' veya neden 'hayır' denileceğinin iyi hesaplanması gerektiğini belirtti.
Kılıçdaroğlu, konuşmasında, "'Cumhurbaşkanının Meclisi fesih yetkisi yok' deniliyor. Var kardeşim. Bugünkü anayasada Meclisi feshetme yetkisi var. Yeni modelde hiçbir gerekçeye bakılmaksızın, arzu ettiği zaman Meclisi feshederek 'buyurun seçime gidiyoruz' diyebilir." dedi.
Bugünkü modelde bir bakanın Meclis kürsüsüne çıktığında milletvekilinin sorularına cevap verdiğini söyleyen Kılıçdaroğlu, "Yeni modelde ise bakan hiçbir soru önergesine muhatap olamayacak. Çünkü Meclisi yok sayıyorlar." ifadelerini kullandı.
Kılıçdaroğlu konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Diyorlar ki meydanlarda, 'Kılıçdaroğlu doğruları söylemiyor' Onların ifadesiyle-özür dileyerek burada söylüyorum-'Kılıçdaroğlu yalan söylüyor'. Ben de onlara gayet makul, akılcı bir çağrı yapıyorum; Medyanın yüzde 90'ı zaten sizin kontrolünüzde, gazeteler sizin kontrolünüzde, televizyonlar sizin kontrolünüzde. Sizin istediğiniz televizyon kanallarına beraber çıkalım. Her biriniz yarım saat konuşun, vallahi bana sadece 15 dakika verin, ben mi doğruyu söylüyorum, siz mi doğruyu söylüyorsunuz, vatandaş evinde otururken seyretsin"
Muhabir: Adem Demir, Mücahit Türetken
Kılıçdaroğlu, anayasa değişikliklerinin daha önce uzlaşma ile yapıldığını dile getirerek, şöyle konuştu:
"Ülkenin sorunlarını çözen anayasa değişiklikleri yapıldı. 1982 Anayasası'nda önemli değişiklikler yapıldı. Yapılan değişiklik işsizliği çözmüyor. Muhtarların, çiftçilerin, Suriyelilerin sorunlarını çözmüyor. Hiçbir sorunu çözmüyor. O zaman biz bu değişikliği neden yapıyoruz? Deniliyor ki, 'devlette çift başlılık var, bu anayasa değişikliği çift başlığı çözecek'. Şimdi elinizi vicdanlarımıza koyup düşünelim. Devlette çift başlılık var mı? Kaç tane cumhurbaşkanımız, kaç tane başbakanımız var. Bir tane. Devlette çift başlılık var mı? Yok. Cumhurbaşkanının, Başbakanın görevleri yasalarda yazılı. Herkes kendi görevini yapar bir başkasının görev alanına girmezse, çift başlılık olmaz."
- "Cumhurbaşkanı tarafsız mı taraflı mı olmalı?"
Yeni modelin çift başlılık getireceğini ifade ederek, "O zaman şu soruyu kendimize sormamız lazım; Cumhurbaşkanı taraflı mı olmalı, tarafsız mı olmalı?" diyen Kemal Kılıçdaroğlu, devamla şunları kaydetti:
"Cumhurbaşkanı tarafsız olursa anlamı başkadır. Taraflı yani partizan olursa anlamı başkadır. Tarafsız olursa 80 milyonu temsil eder. Çünkü tarafsızdır. Bütün siyasi partilere, sivil toplum kuruluşlarına ve sendikalara karşı tarafsızdır ve bunları temsil eder. Partinin genel başkanı olursa, 80 milyonu temsil edemez. O zaman tarafsızlık bitiyor, taraflı bir süreç başlıyor. Bir partinin genel başkanı aynı zamanda hakim tayin edecek. Adalete siyaset bulaşmış olacak. Cumhurbaşkanı tarafsız iken hakim tayin edebilir. Ama taraflı biriyse hakim tayin ederse, hakime karşı güvensizlik ortaya çıkar. Siyasetçinin hakim tayin ettiği yerde adalet olmaz. Adaletin olmadığı yerde devlet olmaz. Çünkü adalet bir kutup yıldızı gibidir. Yerinde sabit durur, bütün kainat onun etrafında döner. 'Varsın, hakim taraflı olsun. Cumhurbaşkanı da taraflı olsun' diyorsanız, gideceksiniz ve 'evet' oyunu kullanacaksınız. 'Olur mu, hakim tarafsız olmalı, bu ülkede adalet olmalı, adalet olmayınca devlet olmaz diyorsanız o zaman gidip 'hayır' oyu kullanacaksınız. Bunun ortası yok."
Oy kullananlarının sadece kendilerini değil, Türkiye'yi, çocukları ve torunlarının geleceklerini de düşünmeleri gerektiğini aktaran Kılıçdaroğlu, yeni sistemle başbakanlık makamının kaldırıldığını aslında buna gerek olmadığını söyledi.
Kılıçdaroğlu, "Yeni sistemde Başbakanlığı kaldırıyoruz. Niye kaldırıyoruz? Hükümet programını TBMM'de güvenoyuna sunar. Milli iradenin onayını ister. Meclisten güvenoyu alır, icraatına başlar. Yeni modelde hükümet programını başkan hazırlar ama Meclise getirmez. Meclisten güvenoyu istemeye tenezzül bile etmez. O zaman bu 600 milletvekili niye orada duracak? Hükümeti kim denetleyecek? Bir devleti yöneten hükümet TBMM'de güven istemiyorsa bu hükümet ne yapacak? 'Efendim, hükümet milletten güven oyu istiyor' diyor. Millet her yıl güvenoyu vermiyor ki. 5 yılda bir seçim olacak. Siz, milletin önüne hükümet programı koyuyor musunuz? Hayır. Güvenoyu dünyanın her yerinde parlamentolardan istenir." ifadelerini kullandı.
- "Herkes görevini yaparsa çift başlılık olmaz"
Son günlerde gündemde olan Cumhurbaşkanına Meclisi fesih yetkisi verildiği tartışmasının aslında bir polemik değil gerçek olduğunu dile getiren Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:
" 'Cumhurbaşkanının Meclisi fesih yetkisi yok' deniliyor. Var kardeşim. Nasıl var anlatayım. Bugünkü anayasada Meclis’i feshetme yetkisi var. Yeni modelde hiçbir gerekçeye bakılmaksızın, arzu ettiği zaman Meclisi feshederek 'buyurun seçime gidiyoruz' diyebilir. 80 milyonun iradesini temsil eden TBMM'yi bir kişinin iradesiyle feshetmek doğru mudur, yeniden seçime götürmek doğru mudur? 'Doğrudur' diyorsanız gidip evet oyu kullanacaksınız. 'Doğru değildir' diyorsanız gidip 'hayır' oyu vereceksiniz. Bu çok basittir. Bu partilerle ilgili bir mesele değildir. Bu tamamen bir demokratik tercihtir. Milli iradeye saygı gösterelim mi yoksa milli iradeye değil de bir kişinin iradesine mi saygı gösterelim. Mesele budur. Bu bir Türkiye, memleket meselesidir. 80 milyon kişinin iradesinin bir tek kişiye verilmesi doğru mudur? Deniliyor ki 'Cumhurbaşkanı da seçime gidecek.' Evet kendisi de seçime gidecek. Halk onu seçti. 'Seçime gitmek istiyorum' diyebilir. Kararı Meclis vermelidir. Erken seçim kararını Meclis veriyordu. Şimdi ise Meclis değil bir tek kişi verecek. Bu doğru değildir. Bunun hangi parti ile ilgisi var. Hangi kişiyle ilgisi var. Hiçbir kişiyle. O nedenle sandığa giderken oturup düşünmemiz gerekiyor. Adalet ve Kalkınma Partisi için demokrasi geçerli değil mi, onun için de geçerli. Demokrasi var ki siyasi partiler var. Demokrasi var ki siyasi partiler demokrasinin vazgeçilmezidir. Hepimizin oturup yeniden düşünmesi lazım."
"Yeni modelde cumhurbaşkanı yardımcıları ne de bakanlar milletvekili olamazlar" diyen Kılıçdaroğlu, "Bugünkü modelde bir bakan Meclis kürsüsüne çıktığında milletvekilinin sorularına cevap veriyor. Yeni modelde ise bakan hiçbir soru önergesine muhatap olamayacak." dedi.
Kılıçdaroğlu, "Çünkü Meclisi yok sayıyorlar. Hangisi doğrudur, bakanın gelip milletvekilinin sorusuna cevap vermesi mi, yoksa milletvekilinin sorusuna cevap vermemesi mi doğrudur? Güvenoyu istenmesi ne kadar doğru ise, sözlü soru önergesi de o kadar elzemdir, doğrudur." diye konuştu.
Bir başka tartışma konusunun kaç tane başkan yardımcısı olduğunu belirten Kemal Kılıçdaroğlu, "Diyorlar ki, 2 bilemedin 3 olacak. Peki nerede yazılıyor? Kaç tane atayacağı tamamıyla başkana bağlı. İsterse bir il başkanını başkan yardımcısı olarak atayabilir. Buna engel yoktur. Türkiye'de başkanın kaç tane yardımcısının olacağının sınırı yok. İstediği kadar başkan yardımcısı atayabilir. Bugünkü başkan atamayabilir ama bir başka başkan gelir fazla atar. Bir mahallede kaç tane muhtar var. Tabii ki bir tane. Milli Eğitim Bakanı bir tanedir, bir tane elçi olacağı kanunda yazılıdır. Fakat başkan yardımcılarının kaç tane olacağı hiçbir yerde yazılı değil. Bunu doğru bulmuyorsanız, gidip 'hayır' oyu vereceksiniz. 80 milyon bir kişiye teslim edilemez." değerlendirmesini yaptı.
- " Evet cephesi anlatamıyor"
Neden 'hayır' denilmesi gerektiğini güzel güzel anlattığını ama 'evet' cephesinin bunu anlatamadığını söyleyen Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:
"Dönüp bana diyorlar ki meydanlarda 'Kılıçdaroğlu doğruları söylemiyor.' Onların ifadesiyle-özür dileyerek burada söylüyorum-'Kılıçdaroğlu yalan söylüyor'. Ben de onlara gayet makul, akılcı bir çağrı yapıyorum; Medyanın yüzde 90'ı zaten sizin kontrolünüzde, gazeteler sizin kontrolünüzde, televizyonlar sizin kontrolünüzde. Sizin istediğiniz televizyon kanallarına beraber çıkalım. Gelin üçünüz, hatta kurmaylarınızı da alın, ben de tek başıma geleyim. Her biriniz yarım saat konuşun, vallahi bana sadece 15 dakika verin, ben mi doğruyu söylüyorum, siz mi doğruyu söylüyorsunuz, vatandaş evinde otururken seyretsin. Kimin doğruyu söyleyip söylemediği anlaşılır zaten. Bin maddeyi de tartışmayacağız, topu topu 18 madde. Oturalım konuşalım. Ama ona gelmiyorlar. Efendim niye kavga edelim, medeni insanlar gibi bir araya gelip konuşmak çok mu zor. Eğer ben doğruyu konuşmuyorsam bundan daha iyi bir fırsat mı olur. Alırsın eline 18 maddeyi, dersin ki 'Bak Kılıçdaroğlu sen şu maddede doğruyu söylemiyorsun.' Beni mahcup et, belki bu toplantılara hiç gerek kalmaz. Gelmiyorlar. Niye gelmiyorlar? Çünkü onlar da biliyorlar ki ben doğruları anlatıyorum. Ben doğruları anlattıkça onlar rahatsız oluyorlar. Niye rahatsız oluyorsunuz, bu memlekette doğruları anlatmak zor bir şey değil ki."
Referandumda 'hayır' çıkarsa kaos olmayacağını, cumhurbaşkanını milletin seçtiğini, konumunun tartışılmayacağını, başbakanın, bakanların yerinde olacağını kaydeden Kılıçdaroğlu, " 'Hayır' çıkarsa niye sosyal yardımlar kesilsin. Vatandaşı korkutmanın alemi var mı? Tam tersine biz sosyal yardımların daha fazla artmasını istiyoruz. Öyle dengesiz bir referandum yapıyoruz ki sevgili muhtar arkadaşlarım, devletin forsunu kullanıyorlar, devletin arabalarını kullanıyorlar, devletin uçaklarını kullanıyorlar, devletin televizyonlarını kullanıyorlar, devletin paralarını kullanıyorlar fakat neden vatandaşın 'evet' demesi gerektiğini bir türlü anlatamıyorlar. Bizim tek güvencemiz var; Allahımız ve halkımız. Meydan meydan geziyoruz, dilimizin döndüğü kadar anlatıyoruz, doğruları anlatmaya çalışıyoruz. Vatanı sevmek tekelimizde değildir. 'Evet' diyen de 'hayır' diyen bizim vatandaşımız. Bunların kararının başımız üstünde yeri vardır. Bu millet, demokrasiyi seviyor. "
CHP İstanbul İl Başkanlığının düzenlediği 3. Bölge Muhtarlar Buluşmasına CHP Grup Başkanvekili Engin Altay, İstanbul Milletvekilleri Erdoğan Toprak, Ali Şeker, Denizli Milletvekili İlhan Cihaner ve İstanbul İl Başkanı Cemal Canpolat ile vatandaşlar katıldı.
dikGAZETE.com