Yaklaşık 4 buçuk yıldır devam eden Suriye iç savaşı, 250 bini aşkın kişinin ölümüne, 12 milyona yakın kişinin de evlerini terk etmesine sebep oldu. Türkiye ve Ürdün başta olmak üzere bölgedeki çeşitli ülkelere giden Suriyeli sığınmacılar, her geçen gün daha acımasız koşullarla karşılaşıyor. ‘Uluslararası barış’ amacıyla faaliyet gösteren Birleşmiş Milletler, sığınmacılar için türlü pazarlıklara girişirken bölgede kurulması planlanan Güvenli Bölge tartışmaları ise farklı bir alternatif olarak öne çıkıyor.
Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Doç. Dr. Naim Demirel, Suriye’nin kuzeyindeki Afrin ile Kobani kantonları arasında oluşturulması düşünülen Güvenli Bölge’nin önemine vurgu yaptı. Sivil toplum örgütleri ve özel güvenlik şirketlerinin merkezde olduğu bir çözüm hakkında bilgi veren Demirel, “Suriye’de kurulacak Güvenli Bölge için en ideal formül, ulusal ya da uluslararası insani yardım amacıyla çalışan bir sivil toplum kuruluşunun sözkonusu çatışmasız alanda faaliyet göstermesidir.
Ancak Güvenli Bölge’ye dair en önemli problemlerden biri de bu alanların güvenliklerinin sağlanmasıdır. Çünkü her an her yerden havadan ve karadan saldırı gelebilir. Havadan saldırıya uçuş yasağı ile engel olunabilir. Bunu Türkiye angajman kurallarıyla sağlayabilir. Esas sorun karadan güvenliğin sağlanmasıdır. Burada Türkiye’nin ya da herhangi bir devletin, devlet olarak bizzat bu işi üslenmesi uluslararası hukukta sorun oluşturur.
Bu sebeple güvenli bölgenin güvenliğini sağlayacak güç sivil bir organize olmalıdır. Sivil toplum örgütleri, güvenli bölgenin idari organizesini sağlarken, bu bölgeye karadan silahlı müdahalenin engellenmesini ise sivil toplum örgütlerinin anlaşacakları özel askeri şirketler sağlayabilir. Bu konuda sivil toplum örgütlerine, Türkiye ve diğer ilgili devletlerin yardımı gerekir” diye konuştu.
GÜVENLİ BÖLGE NEDİR?
Güvenli Bölge tartışmalarına açıklık getiren Naim Demirel, “Bir devletin sınırları içerisine uluslararası operasyonun yapılmaması için Güvenlik Konseyi’nin karar alması gerekir. Fakat konseyde yer alan Rusya’nın vetosu sonucunda Suriye’de yaşanan iç savaşa ilişkin müdahale kararı alınamıyor. Bu nedenle Uluslararası Hukuk’a uygun bir şekilde başka formüller oluşturulmalı.
Güvenli Bölge, Birleşmiş Milletler sisteminde öngörülmüş bir yöntem değildir. Fakat 1990’lardan sonra devletlerin kendi içinde uluslararası nitelikte olmayan çatışmalar yaşanmasıyla siviller hak ihlallerine uğramaya başladı. Bu nedenle de alternatif çözümler arandı. Kuzey Irak’ta, Yugoslavya’da ve Ruanda’da örnek uygulamalar oldu. Silahtan arındırılan ve sivillerin rahatlıkla hayatlarını sürdürebilecekleri alanlar ilan edildi. Bu bölgede insani yardımlarla da sivillerin hayatlarını sürdürmesi sağlandı” dedi.
dikgazete.com