Türkiye’nin ilk merkezi sterilizasyon ünitesini bünyesinde bulunduran Dokuz Eylül ÜniversitesHastanesinde çalışan Eylem Akay ve İsa Filiz, görmeyen gözlerine rağmen mikroplarla savaşıyor. Ameliyatlarda kullanılacak en hassas malzemelerin hazırlık aşamasında ekip arkadaşları ile birlikte çalışan Akay ve Filiz, görme engellilere imkan tanınırsa pek çok alanda başarılı olabileceklerini söylüyor.
“El alışkanlığı oldu”
İsa Filiz ile birlikte 2004 yılında tamponlara iğneleme işlemi yapmak üzere işe başladıklarını, 2011 yılında ise merkezi sterilizasyon ünitesine geçtiklerini belirten Eylem Akay, yaptıkları işi şu sözlerle anlattı:
“Burada iğneli tamponlar yapıyoruz. 10’lu tamponları paketliyoruz. İlk başlarda elime hep iğne batırıyordum ama artık elim alıştı. Gazlı bezlerden 10’ar tane hazırlamamız gerekiyor. Elime bir tutam gazlı bez alıp saydığımda tam 10 tane aldığımı anlıyorum. 12 senede artık el alışkanlığı oldu. Hastanenin tüm tampon çeşitlerini sterilize edilmek üzere paketliyoruz.”
“Yeter ki imkan tanınsın”
Çalışma arkadaşlarıyla iyi bir diyalogları olduğunu ve hep birlikte mikroplarla savaştıklarını söyleyen Akay, “Yeter ki engelli arkadaşlarımıza imkan tanınsın. Pek çok alanda biz de çalışabiliriz. Dokuz Eylül Üniversitesine müteşekkiriz. Diğer kurumlara engellilerin nasıl çalışabileceğini gösteriyor. Diğer insanlar gibi biz de kaynaşarak hep beraber çalışıyoruz. Kurumumuzdan çok memnunuz. Görme engelliler santral dışında böyle işler de yapabilirler. Görme engelli arkadaşlarımızın değişik alanlarda çalışabileceklerini düşünüyoruz” ifadelerini kullandı.
“Altın teri ile para kazanıyoruz”
Eylem Akay ile hem arkadaş hem de ekip olduklarını vurgulayan İsa Filiz ise günde 7 bin paketleme işlemi yaptıklarını ve 10'arlı tampon hazırlamaları gerektiği için yaptıkları işin riskli olduğunu belirtti. Filiz, şunları söyledi:
“Başını yastığa koyduğun zaman alın teri dökerek kazandığın para için rahat uyuyabiliyorsun. Biz bir hastanın şifa bulması için mücadele ediyor ve mikroplara savaş açıyoruz.”
Türkiye’nin ilk merkezi sterilizasyon ünitesi
Dokuz Eylül Üniversitesi Hastanesi Merkezi Sterilizasyon Ünitesi Sorumlusu Hülya Erbil de, ünitedeki çalışmaları şu şekilde anlattı: “Burası 1997 yılında Türkiye’de ilk kez kurulan merkezi sterilizasyon ünitesi. Daha önce hastanenin içerisindeki belli odalarda yapılan işlemler Türkiye’de ilk defa böyle büyük bir merkezde uygulanmaya başlandı. Ünitemiz; kirli bölge, temiz bölge ve steril bölge olmak üzere üç kısma ayrılıyor. Kirli bölgede, müdahale sırasında kullanılan tıbbi aletleri alıyoruz. Bu aletler dezenfeksiyon işlemlerinden geçiyor. Daha sonra arkadaşlarımızın çalıştığı temiz bölgede bu aletlerin sayım ve paketleme işlemleri yapılıyor. Yani bu alan kontrol ve paketlemenin yapıldığı bir alan. İsa Bey ve Eylem Hanım, tampon çeşitlerini sayıya göre paketliyor. Paketlenmeden sonra sterilizasyon işlemi başlıyor. Buradaki döngümüz, kirli malzemenin bize ulaşmasıyla başlıyor, sterilize edilmiş malzemenin kullanıcıya ulaşmasıyla sonlanıyor.”
“Mikroplara karşı savaş veriyoruz”
Eylem Akay ve İsa Filiz’in, sayısal önemi olan ve hastanenin en önemli bölümlerinden birinde çalıştığını kaydeden Erbil, “Arkadaşlarımızın hazırladığı bu malzemeler direkt olarak ameliyatta kullanılıyor. Onlara inanarak, güvenerek bu görevi verdik. Onlar da her zaman en doğru şekilde yerine getiriyorlar. İletişimde asla sorun yaşamadık. ‘Görme engelliler sadece şu alanda çalışır’ gibi bir sınırlamamız olmadı. Bu sayede biz de onların çalışması ile iyi bir iş çıkarmış oluyoruz. Kullanılan her tıbbi malzeme bize geliyor. Bu malzemenin güvenilir ve hastaya en doğru şekilde ulaşması için sarf edilen çaba eğer mikroplarla savaşmaksa, evet biz bu savaşı veriyoruz” dedi.
Ceren Atmaca - Halil Karahan
dikGAZETE.com