USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000
Gündem

'Genç nüfusun sekülerleşmesi İran'da rejime tehdit olarak görülüyor'

İRAM İç Politika Uzmanı Koç, "Devletin elindeki tüm yetkilere ve araçlara rağmen halen halkı istedikleri noktaya getiremediğini görüyoruz. Genç nüfusun sekülerleşmesi İran'da rejime tehdit olarak görülüyor." dedi.

'Genç nüfusun sekülerleşmesi İran'da rejime tehdit olarak görülüyor'
22-02-2019 00:07
Google News

İran Araştırmaları Merkezi (İRAM) İç Politika Uzmanı Mehmet Koç, İran'da devrimden bu yana toplumu dönüştürmenin sonuç vermediğini ve genç nüfusun sekülerleşmesinin Tahran yönetimi için tehdit olarak görüldüğünü belirtti.

İRAM tarafından Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi (AYBÜ) Esenboğa Külliyesi'nde "Devrimin 40. Yılında İran: Kazanımlar ve Sorunlar" başlıklı panel düzenlendi.

Moderatörlüğünü AYBÜ Siyasal Bilgiler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Kudret Bülbül'ün yaptığı panele İRAM'dan uzmanlar ve çeşitli üniversitelerden akademisyenler katıldı.

İki oturum şeklinde düzenlenen panelin ilk oturumunda konuşan İRAM Ekonomi Koordinatörü Prof. Dr. Murat Aslan, İran'ın yüksek ekonomik kapasitesine rağmen ülke içindeki sorunlar ve uzun yıllardır süren yaptırımlar nedeniyle ekonomide bu kapasiteden uygun şekilde faydalanılamadığını belirtti.

İran nüfusunun devrimin başladığı dönemde yaklaşık 32 milyonken bugün 82 milyona ulaştığına dikkati çeken Aslan, "İran'da genç nüfus ülkenin ekonomisini hızlandıracak bir değer olarak kabul edilebilir. 15-35 yaş arası gençlerin oranı yüzde 35 civarında. Ülkede genç işsizlik oranının da çok yüksek olduğunu görüyoruz." dedi.

İran'ın eski cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad döneminde petrolden yaklaşık 100 milyar dolar gelir elde ettiğini ifade eden Aslan, buna karşın ekonominin iyi bir şekilde yönetilemediğini vurguladı.

İran'daki azınlıklar hakkında konuşan AYBÜ Öğretim Üyesi Dr. Abdolmoghsed Bani Kamal ise İran'ın sadece Tahran'dan ibaret olmadığını, ülkenin diğer bölgelerinde ülke tarihinde önemli rollere sahip olan Türk, Arap, Beluç ve Kürt kökenliler olduğunu anlattı.

Fars kökenli İranlıların, nüfusun yüzde 46'sını oluşturduğunu söyleyen Kamal, Arap, Kürt ve Beluçlardan oluşan Sünni azınlığın ise ülke yönetimi tarafından görmezden gelindiğini öne sürdü.

İRAM İç Politika Uzmanı Koç ise 1979'daki devrimin lideri Ayetullah Ruhullah Humeyni'nin ülkeye dönmesinin ardından yapılan referandumdan sonra devleti ve toplumu İslamileştirmeye çalışan yeni rejimin kurulduğunu belirtti.

İran-Irak savaşının sona erdiği 1989'dan sonra Humeyni'nin ölümüyle birlikte ülkede yeniden yapılanma sürecine geçildiğini hatırlatan Koç, "Cumhurbaşkanı daha çok cumhuriyeti temsil eden kısıtlı yetkilere sahip bir makam olarak kalıyor.

Cumhurbaşkanı hem meclise hem halka hem de Devrim Rehberi'ne karşı sorumluyken Devrim Rehberi'nin kimseye karşı sorumluluğu bulunmuyor." diye konuştu.

Devrimin üzerinden 40 yıl geçmesine rağmen devlet eliyle toplumu İslamileştirme çabalarının sonuç vermediğinin görüldüğünü söyleyen Koç, şöyle konuştu:

"Devletin elindeki tüm yetkilere ve araçlara rağmen halen halkı istedikleri noktaya getiremediğini görüyoruz. Hamaney bir konuşmasında 'biz bu kadar emek sarf ediyoruz ancak gençler karşımıza sekülerleşmiş olarak çıkıyor' demişti. Genç nüfusun sekülerleşmesi İran'da rejime tehdit olarak görülüyor."

"Türkiye İran'ın hedef alınmasına karşı konum alıyor"

Konuşmasında İran'ın devrimden önceki süreçten bu yana Türkiye ile ilişkilerinden söz eden İRAM Başkan Vekili Dr. Hakkı Uygur da iki ülkenin kültürel ve sosyal yapılarının birbiriyle uyuştuğunu söyledi.

Devrimden önceki süreçte Türkiye ve İran arasında güvenlik temelli ilişkilerin geliştirildiğini dile getiren Uygur, zaman zaman sorunlarla karşılaşılmasına rağmen Türkiye'nin devrimin sonrasından bu yana İran'a yönelik dengeli politikasını sürdürdüğünü belirti.

Uygur, "Türkiye, Suriye'de ve bölgede İran'ın birçok politikasına karşı olmasına rağmen askeri tehditler veya ekonomik yaptırımlarla İran'ın hedef alınmasına karşı konum alıyor." dedi.

TOBB Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Dr. Öğretim Üyesi Gülriz Şen de
devrimden sonra ABD karşıtlığının İran siyasetinin bir parçası olduğunu belirtti.

İran'da devrimin öncülüğünü yapan İslamcıların ABD karşıtlığı sayesinde sol örgütlerin desteğini aldığına dikkati çeken Şen, "ABD karşıtlığı yine gerçek devrimcileri 'hainlerden' ayıran turnusol kağıdı işlevini gördü." ifadesini kullandı.

Şen, ABD Başkanı Donald Trump'ın göreve gelmesiyle Washington'un Tahran'a karşı muhalifleri kışkırtma politikası izlediğini bunun da muhafazakarların güçlenmesine ve ülkede güvenlikçi politikaların hakim olmasına yol açabileceğini söyledi.

"Devrim Muhafızları önemli bir gücü elinde bulunduruyor”

AYBÜ Dr. Öğr. Üyesi Bayram Sinkaya ise Devrim Muhafızları Ordusu'nun dış politikada önemli etkisinin olduğunu belirtti.

İran'ın dış politikasında karar alma gücünün doğrudan İran lideri Ayetullah Ali Hamaney’in yetkisinde olduğunu vurgulayan Sinkaya, "Devrim Muhafızları, askeri gücünün yanı sıra ekonomi, medya ve istihbarat noktasında da önemli bir gücü elinde bulunduruyor." dedi.

Kaynak: AA

dikGAZETE.com

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
ARŞİV ARAMA
PUAN DURUMU TÜMÜ
GÜNÜN KARİKATÜRÜ TÜMÜ
Günün çizgisi
ANKET TÜMÜ