İSTANBUL
Milliyet ve Hürriyet gazetelerinde genel yayın yönetmenliği yapan gazeteci-yazar Çetin Emeç, katledilişinin 29. yılında anılıyor.
Hürriyet Gazetesi Yönetim Kurulu Üyesi ve yazar Çetin Emeç, 7 Mart 1990'da gazeteye gitmek üzere Suadiye'deki evinden çıkarken apartmanın önünde bindiği araçta silahlı saldırıya uğradı.
Emeç, çapraz ateşe tutulan otomobilde vücudunun birçok yerinden aldığı kurşunlarla 55 yaşında hayatını kaybederken otomobilden çıkarak kaçmaya çalışan şoförü Sinan Ercan da yaklaşık 15 metre ileride saldırganlar tarafından katledildi.
Genç yaşlardan itibaren sürdürdüğü gazetecilikte elde ettiği başarısıyla büyük bir saygınlık kazanan Emeç'i katleden saldırganlar, olayın ardından kaçtıkları otomobili Bostancı'da terk ederek izlerini kaybettirdi.
Türk basınının önemli değerlerinden birinin böyle bir saldırıyla katledilmesi toplumda büyük bir öfkeye neden olurken Emeç'in naaşı, düzenlenen kalabalık bir cenaze töreninin ardından Zincirlikuyu Mezarlığında defnedildi.
Genç yaşta gazetenin başına geçti
İstanbul'da 1935 yılında doğan Çetin Emeç, Galatasaray Lisesi'nin ardından İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nden mezun oldu.
Emeç, meslek hayatına henüz çok genç yaşlarda babası Ragıp Emeç'in sahibi olduğu Son Posta gazetesinde 1952 yılında başladı.
Babası Selim Ragıp Emeç'in Demokrat Parti milletvekilliğine seçilmesi ve 1960 darbesinde tutuklanmasının ardından gazetenin başına geçen Çetin Emeç, bazı dergilerde yazı işleri müdürlüğü yaptıktan sonra 1972 yılında Hürriyet gazetesine geçti.
Genel Yayın Müdürlüğünü yürüttüğü Hürriyet gazetesinden ayrılarak, Milliyet gazetesine geçen ve burada 1984-1985 yıllarında Genel Yayın Yönetmenliği yapan Emeç, 1986 yılında bu kez koordinatör olarak tekrar Hürriyet'e geçti.
Son olarak Hürriyet Gazetesi Yönetim Kurulu üyeliği ve gazetenin yazarlığını yapan Emeç, eşi Bilge Emeç'le olan evliliğinden dünyaya gelen Mehveş ve Mehmet isminde iki çocuk babasıydı.
Cinayet faili sahte kimlikle yakalanmıştı
Türk basınını yasa boğan cinayetten 6 yıl sonra zanlılarından İrfan Çağrıcı, 2 Mart 1996'da Kadıköy'de bir banka şubesinde ''Rasim Ayar'' adına düzenlenmiş sahte kimlikle yakalandı.
Suikaste ilişkin İstanbul 3 No'lu DGM'de açılan yasa dışı "İslami Hareket Örgütü" davasının iddianamesinde, Emeç'in Suadiye Suyanı Sokak'taki evine 7 Mart 1990 tarihinde gelen örgüt üyelerinden Tamer Arslan'ın, Levent'te gasbedilen 34 FFE 21 plakalı otomobili kullandığı anlatılıyordu.
Bu otomobilde İrfan Çağrıcı'nın ön, Muzaffer Dalmaz'ın da arka koltukta oturduğu belirtilen iddianamede, Çağrıcı'nın İran uyruklu "Mustafa" ve "Ali" adlı kişilerin verdiği çantadan çıkarttığı silahları dağıttığı ifade ediliyordu.
Çetin Emeç'in evinden çıktığı anda sanıkların kar maskelerini taktığı, Tamer Arslan'ın otomobille Emeç'in otomobilinin önünü keserek hareket etmesini engellediği vurgulanan iddianamede, Çağrıcı'nın Emeç'e, Dalmaz'ın da önce şoför Sinan Ercan'a, daha sonra da Çetin Emeç'e ateş ettiği kaydediliyordu.
İddianamede, eylemin ardından Ahmet Kerimi'nin İrfan Çağrıcı'ya 10 bin dolar verdiği ve bu paralarla çeşitli semtlerde hücre evleri tutulduğu anlatılıyordu.
Gazeteci-yazar Çetin Emeç ve Turan Dursun ile İran rejim muhalifi Ali Akbar Gorbani'nin öldürülmesi olaylarının da içinde yer aldığı çok sayıda cinayet, bombalama ve gasp eylemlerinden sorumlu tutulan yasa dışı İslami Hareket Örgütü'nün sözde ''İcra şurası'' üyesi İrfan Çağrıcı, ''Anayasal düzeni silah zoruyla değiştirmeye kalkışmak'' suçundan idam, 4 sanık da müebbet ağır hapis cezasına çarptırıldı. Çağrıcı'nın bu cezası, ''AB Uyum Yasaları'' çerçevesinde idam cezasının kaldırılmasının ardından ağırlaştırılmış müebbet hapse çevrildi. Davada yargılanan 4 sanığa da müebbet ağır hapis cezası verilmişti.
Kaynak: AA
.
dikGAZETE.com