VAN (AA) - Van'da Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması'na (FETÖ/PDY) yönelik soruşturma kapsamında "Göç İdaresi İl Müdürlüğü imamı" olduğu iddiasıyla gözaltına alınan şüpheli O.I, örgütün kuruma özel önem verdiğini, kurum çalışanı mensuplarını, yükselmelerini sağlamak amacıyla uzmanlık sınavlarına yönlendirdiğini itiraf etti.
Van Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen FETÖ/PDY soruşturmasında gözaltına alınan O.I, ifadesinde örgütün yapısını anlattı.
Üniversiteden mezun olduktan sonra çeşitli illerdeki cemaat okullarında öğretmenlik yaptığını belirten O.I, bu okullara öğrenci toplamak amacıyla kentteki esnafı dolaşarak broşür dağıttıklarını, kazandırılan öğrenci sayısının cemaatte hizmet ölçüsü sayıldığını kaydetti.
Fakir öğrencilere yardım etmek isteyen öğretmenlere, "Bu işin ihlası bozulur, öğrenciler rencide olur." şeklinde yanıt verilerek rıza gösterilmediğini dile getiren O.I, paraların belirlenen kişilerce toplandığını aktardı.
"İnsan kazanma" faaliyetleri yapmamız isteniyordu
O.I, katıldığı sohbetlerde "insan kazanma" faaliyetlerinde bulunmaları konusunda kendilerine telkinde bulunulduğunu, görevlilerden toplanan paraların da muhasebecilere teslim edildiğini belirterek, şunları dile getirdi:
"İrşatçı, sohbetlere katılanlara, 'İnsanların dini hislerini kullanarak durumu kötü öğrencilere sahip çıkmak için yardımcı olmanız gerekir' derdi. 17-25 Aralık sürecinden sonra yanıma gelen bir cemaat üyesi, telefonlarımızın dinlendiğini, mesajlarımızın kayıt altına alındığını, eşime gönderdiğim 'Seni seviyorum' mesajının başka bir mesaj olarak değerlendirilebileceğini söyleyerek, telefonuma 'ByLock' programını kurdu ancak süreç nedeniyle ben de örgütten bağımı koparmaya çalıştım."
17-25 Aralık sürecinin ardından Milli Eğitim Bakanlığına geçmek istediğini örgütün "Ordu il imamı"na ilettiğini ancak bu talebinin ilk etapta reddedildiğini aktaran O.I, dershanelerin kapatılması ve cemaat okullarının öğrenci kaybetmesi nedeniyle açıkta kalan öğretmenlerin KPSS'ye girmelerine izin verildiğini anlattı.
"Bakanın fikir sorduğu kişiler bizden olmalı"
Erzurum'da görüştüğü örgütün üst düzey sorumlularından birinin "Hizmeti bırakmak yok, hizmet için bir vazife yapacaksın. Göç İdaresi kurumunun ülkeler arasında çok önemli yeri var. Türkiye'de Göç Bakanlığı kurulacak. Sen, Van'da Göç İdaresinde çalışan arkadaşlarla ilgileneceksin" dediğini ileri süren O.I, şu itiraflarda bulundu:
"Bana, 'Göç İdaresine mahrem hizmetler kadar önem veriyoruz. Şu anda değeri bilinmiyor olabilir ama ileride değeri ortaya çıkacak' dedi. O dönemde hükümet kurulmamıştı ve bana Göç Bakanlığının kurulacağını söylediler. Kendilerine bakanlıktan böyle bilgi geldiğini anlattı. 'Türkiye'de 3 milyon Suriyeli var. Bu Göç İdaresinde çok para dönüyor. Bizim büyüklerimiz mutlaka burada olmamız gerektiğini söylediler. Biz de arkadaşlarımızı buraya yönlendiriyoruz. Göç İdaresi memurları, diğer memurlara nazaran daha değerli, KPSS'de arkadaşlarımızı Göç İdaresine yönlendiriyoruz. Van Göç İdaresinin sorumlusu sensin. Buradaki arkadaşlarla yapacağın görüşmelerde yükselmeleri için sınavlara girmelerini tavsiye edeceksin. Hedef, Göç Bakanlığında çalışmak olacak. Bakanın fikir sorduğu kişiler bizden olmalı, arkadaşları bu yönde hazırla.' diye telkinde bulundu.
Göç İdaresinde sorumlu olacağım bekar arkadaşları, hizmet olarak evlendireceklerini, bu işi onlara bırakmayacaklarını aktardılar. Göç İdaresine, yargıya, emniyete, askeriyeye baktıkları gibi mahrem bakıyorlardı. Çok önemsiyorlardı. Hala Göç Bakanlığının kurulacağına kesin gözüyle bakıyorlar."
Şüpheli O.I, ayrıca 15 Temmuz darbe girişimi öncesinde Erzurum'da örgütün sözde sorumlularından birinin kendisine "Güzel günler çok yakın. Hoca efendi böyle diyor." sözleriyle moral vermeye çalıştığını söyledi.
"Örgüt içinde sorgulama kavramı yoktur"
FETÖ'nün Türkiye'yi İstanbul, Ankara, İzmir, Erzurum ve Adana olmak üzere 5 bölgeye böldüğünü, "il, bölge ve Türkiye imamı" şeklinde örgütlendiğini anlatan O.I, şu bilgileri verdi:
"FETÖ/PDY'nin genel yapısında şu düşünce hakimdir. İnsanlara İslamiyet'i anlatarak, insanlığa barışı getirmek temel görüştür. Peygamber Efendimizden sonra asrın alimlerinin geleceği, son alim kabul edilen Said Nursi'den sonra ise Fetullah Gülen'in bu vazifeyi aldığı inancı tabana aktarılır ve bu düşünce, inanış hakimdir. Bu örgüt içinde sorgulama kavramı yoktur. Talimatlar, emirler sorgulandığında 'hain' yakıştırması yapılacağı korkusu taşınırdı. Bu yüzden sorgulama mekanizması yok gibidir. İnsanlar kendi içlerinde sorguladıklarını aktaramazlar.
Genel olarak alt tabaka, örgütün hem imajı hem de maddi kaynağıdır. Alt kesim ile bu örgütün legal görünmesi sağlanır. Dershaneler, çok sayıda insana ulaşılması ve legal görünümün sağlanmasına örnektir, aynı zamanda para ve örgüt üyesi kaynağıdır."
"Fakir ailelerin zeki çocukları alınırdı"
O.I, 17-25 Aralık sürecinin örgütün kabul etmek istemediği yıkılışın başlangıç dönemi olduğunu, bu dönemde tabanın dağılmasını engellemek amacıyla motive edici konuşmalar yapıldığını anlattı.
O.I, şunları ifade etti:
"Bu süreçten sonra birçok kişi örgütten ayrılmıştır. Bölge ve Türkiye imamlarını alt tabaka bilmezdi. Süreçten sonra il imamları gizlilikle atanırdı ve yardımcılarından başka kimse il imamlarını tanımazdı. Cemaatin tabanını oluşturan insanların birçoğu fakir ailelerin zeki çocuklarıydı. Cemaat, bu insanları hedef alır, okumasına yardımcı olur ve kendine bağımlı hale getirirdi. Ekmek parası kazandığı için cemaat ile iltisakı olan kurumlarda çalışan birçok insan koşulsuz itaat altına girmişti.
Öğrenciler, cemaate kazandırılırken zeki olması ve dini bilgilere yatkınlığı önemliydi. Dini eğitim verilir ve öğrenciden ışık görürlerse hizmete bağlı kalması istenir, cemaat kurumlarında çalışmaları sağlanırdı."
FETÖ'nün "mahrem" olarak nitelediği kurumlar
"Örgütün, 'mahrem kısım' denen bir yapısı vardır. Bu, asker, polis ve adliye olarak bilinir." diyen O.I, şunları belirtti:
"Bu kurumlara imam olacak kişiler küçük yaşta tespit edilir ve ona göre yetiştirilir. Mahrem kısmı il imamı dışında kimse bilmez çünkü mahrem kısım imamları cemaat üyesi gibi görünmez, deşifre olmamış ve deşifre olmasına yönelik faaliyetlere katılmazlardı. Cemaat okullarında çocukları okumaz, genelde entelektüel bir profil olarak görünür. Mahrem kısım sohbetlere çağrılmazdı ve mütevelli heyetinden kimseyle irtibat kurmazlardı.
Doğrudan il imamlarına bağlıdır. Bazen bölge imamının belirlediği yardımcısı konumundaki başka birine de bağlı olabilirdi."
Örgütten ayrılanlara "ajan" ve "hain" yakıştırması
Son zamanlarda örgütten ayrılmaları engellemek amacıyla farklı yöntemler kullanıldığını aktaran O.I, şu bilgileri paylaştı:
"Örgütten ayrılanları örgüt içinde 'MİT ajanı', 'hain' şeklinde anlatarak itibarsızlaştırıyorlar. Kesinlikle bunlara itibar edilmemesini söylüyorlardı. Ayrılanlara, isimlerinin Fetullah Gülen'e kadar gittiğini ve kendisi için beddua edeceğini, işlerinin ters gideceğini, hiçbir zaman iflah olamayacaklarını anlatıyorlardı. Örgütten ayrılanları ayrılmamış gibi göstererek, hizmetlerine başka yerde devam ettiğini aktarıyor, böylece tabanın dağılmasını engellemeye çalışıyorlardı. Cemaatte daha önce 'AK Parti'ye oy verin' derlerdi ancak 17-25 Aralık sürecinden sonra AK Parti dışında kendimize yakın gördüğümüz partiye oy vermemiz için telkinde bulunuluyordu.
Darbe girişiminden Ankara Gölbaşı'nda arkadaşımı ziyarete giderken haberim oldu. Bana herhangi bir talimat ve bilgi verilmedi. Erzurum'da görüştüğüm şahıs konuşmalarında güzel günlerin geleceğini söyledi, belki darbeden söz etmiş olabilir."
Van Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen FETÖ/PDY soruşturmasında gözaltına alınan O.I, ifadesinde örgütün yapısını anlattı.
Üniversiteden mezun olduktan sonra çeşitli illerdeki cemaat okullarında öğretmenlik yaptığını belirten O.I, bu okullara öğrenci toplamak amacıyla kentteki esnafı dolaşarak broşür dağıttıklarını, kazandırılan öğrenci sayısının cemaatte hizmet ölçüsü sayıldığını kaydetti.
Fakir öğrencilere yardım etmek isteyen öğretmenlere, "Bu işin ihlası bozulur, öğrenciler rencide olur." şeklinde yanıt verilerek rıza gösterilmediğini dile getiren O.I, paraların belirlenen kişilerce toplandığını aktardı.
"İnsan kazanma" faaliyetleri yapmamız isteniyordu
O.I, katıldığı sohbetlerde "insan kazanma" faaliyetlerinde bulunmaları konusunda kendilerine telkinde bulunulduğunu, görevlilerden toplanan paraların da muhasebecilere teslim edildiğini belirterek, şunları dile getirdi:
"İrşatçı, sohbetlere katılanlara, 'İnsanların dini hislerini kullanarak durumu kötü öğrencilere sahip çıkmak için yardımcı olmanız gerekir' derdi. 17-25 Aralık sürecinden sonra yanıma gelen bir cemaat üyesi, telefonlarımızın dinlendiğini, mesajlarımızın kayıt altına alındığını, eşime gönderdiğim 'Seni seviyorum' mesajının başka bir mesaj olarak değerlendirilebileceğini söyleyerek, telefonuma 'ByLock' programını kurdu ancak süreç nedeniyle ben de örgütten bağımı koparmaya çalıştım."
17-25 Aralık sürecinin ardından Milli Eğitim Bakanlığına geçmek istediğini örgütün "Ordu il imamı"na ilettiğini ancak bu talebinin ilk etapta reddedildiğini aktaran O.I, dershanelerin kapatılması ve cemaat okullarının öğrenci kaybetmesi nedeniyle açıkta kalan öğretmenlerin KPSS'ye girmelerine izin verildiğini anlattı.
"Bakanın fikir sorduğu kişiler bizden olmalı"
Erzurum'da görüştüğü örgütün üst düzey sorumlularından birinin "Hizmeti bırakmak yok, hizmet için bir vazife yapacaksın. Göç İdaresi kurumunun ülkeler arasında çok önemli yeri var. Türkiye'de Göç Bakanlığı kurulacak. Sen, Van'da Göç İdaresinde çalışan arkadaşlarla ilgileneceksin" dediğini ileri süren O.I, şu itiraflarda bulundu:
"Bana, 'Göç İdaresine mahrem hizmetler kadar önem veriyoruz. Şu anda değeri bilinmiyor olabilir ama ileride değeri ortaya çıkacak' dedi. O dönemde hükümet kurulmamıştı ve bana Göç Bakanlığının kurulacağını söylediler. Kendilerine bakanlıktan böyle bilgi geldiğini anlattı. 'Türkiye'de 3 milyon Suriyeli var. Bu Göç İdaresinde çok para dönüyor. Bizim büyüklerimiz mutlaka burada olmamız gerektiğini söylediler. Biz de arkadaşlarımızı buraya yönlendiriyoruz. Göç İdaresi memurları, diğer memurlara nazaran daha değerli, KPSS'de arkadaşlarımızı Göç İdaresine yönlendiriyoruz. Van Göç İdaresinin sorumlusu sensin. Buradaki arkadaşlarla yapacağın görüşmelerde yükselmeleri için sınavlara girmelerini tavsiye edeceksin. Hedef, Göç Bakanlığında çalışmak olacak. Bakanın fikir sorduğu kişiler bizden olmalı, arkadaşları bu yönde hazırla.' diye telkinde bulundu.
Göç İdaresinde sorumlu olacağım bekar arkadaşları, hizmet olarak evlendireceklerini, bu işi onlara bırakmayacaklarını aktardılar. Göç İdaresine, yargıya, emniyete, askeriyeye baktıkları gibi mahrem bakıyorlardı. Çok önemsiyorlardı. Hala Göç Bakanlığının kurulacağına kesin gözüyle bakıyorlar."
Şüpheli O.I, ayrıca 15 Temmuz darbe girişimi öncesinde Erzurum'da örgütün sözde sorumlularından birinin kendisine "Güzel günler çok yakın. Hoca efendi böyle diyor." sözleriyle moral vermeye çalıştığını söyledi.
"Örgüt içinde sorgulama kavramı yoktur"
FETÖ'nün Türkiye'yi İstanbul, Ankara, İzmir, Erzurum ve Adana olmak üzere 5 bölgeye böldüğünü, "il, bölge ve Türkiye imamı" şeklinde örgütlendiğini anlatan O.I, şu bilgileri verdi:
"FETÖ/PDY'nin genel yapısında şu düşünce hakimdir. İnsanlara İslamiyet'i anlatarak, insanlığa barışı getirmek temel görüştür. Peygamber Efendimizden sonra asrın alimlerinin geleceği, son alim kabul edilen Said Nursi'den sonra ise Fetullah Gülen'in bu vazifeyi aldığı inancı tabana aktarılır ve bu düşünce, inanış hakimdir. Bu örgüt içinde sorgulama kavramı yoktur. Talimatlar, emirler sorgulandığında 'hain' yakıştırması yapılacağı korkusu taşınırdı. Bu yüzden sorgulama mekanizması yok gibidir. İnsanlar kendi içlerinde sorguladıklarını aktaramazlar.
Genel olarak alt tabaka, örgütün hem imajı hem de maddi kaynağıdır. Alt kesim ile bu örgütün legal görünmesi sağlanır. Dershaneler, çok sayıda insana ulaşılması ve legal görünümün sağlanmasına örnektir, aynı zamanda para ve örgüt üyesi kaynağıdır."
"Fakir ailelerin zeki çocukları alınırdı"
O.I, 17-25 Aralık sürecinin örgütün kabul etmek istemediği yıkılışın başlangıç dönemi olduğunu, bu dönemde tabanın dağılmasını engellemek amacıyla motive edici konuşmalar yapıldığını anlattı.
O.I, şunları ifade etti:
"Bu süreçten sonra birçok kişi örgütten ayrılmıştır. Bölge ve Türkiye imamlarını alt tabaka bilmezdi. Süreçten sonra il imamları gizlilikle atanırdı ve yardımcılarından başka kimse il imamlarını tanımazdı. Cemaatin tabanını oluşturan insanların birçoğu fakir ailelerin zeki çocuklarıydı. Cemaat, bu insanları hedef alır, okumasına yardımcı olur ve kendine bağımlı hale getirirdi. Ekmek parası kazandığı için cemaat ile iltisakı olan kurumlarda çalışan birçok insan koşulsuz itaat altına girmişti.
Öğrenciler, cemaate kazandırılırken zeki olması ve dini bilgilere yatkınlığı önemliydi. Dini eğitim verilir ve öğrenciden ışık görürlerse hizmete bağlı kalması istenir, cemaat kurumlarında çalışmaları sağlanırdı."
FETÖ'nün "mahrem" olarak nitelediği kurumlar
"Örgütün, 'mahrem kısım' denen bir yapısı vardır. Bu, asker, polis ve adliye olarak bilinir." diyen O.I, şunları belirtti:
"Bu kurumlara imam olacak kişiler küçük yaşta tespit edilir ve ona göre yetiştirilir. Mahrem kısmı il imamı dışında kimse bilmez çünkü mahrem kısım imamları cemaat üyesi gibi görünmez, deşifre olmamış ve deşifre olmasına yönelik faaliyetlere katılmazlardı. Cemaat okullarında çocukları okumaz, genelde entelektüel bir profil olarak görünür. Mahrem kısım sohbetlere çağrılmazdı ve mütevelli heyetinden kimseyle irtibat kurmazlardı.
Doğrudan il imamlarına bağlıdır. Bazen bölge imamının belirlediği yardımcısı konumundaki başka birine de bağlı olabilirdi."
Örgütten ayrılanlara "ajan" ve "hain" yakıştırması
Son zamanlarda örgütten ayrılmaları engellemek amacıyla farklı yöntemler kullanıldığını aktaran O.I, şu bilgileri paylaştı:
"Örgütten ayrılanları örgüt içinde 'MİT ajanı', 'hain' şeklinde anlatarak itibarsızlaştırıyorlar. Kesinlikle bunlara itibar edilmemesini söylüyorlardı. Ayrılanlara, isimlerinin Fetullah Gülen'e kadar gittiğini ve kendisi için beddua edeceğini, işlerinin ters gideceğini, hiçbir zaman iflah olamayacaklarını anlatıyorlardı. Örgütten ayrılanları ayrılmamış gibi göstererek, hizmetlerine başka yerde devam ettiğini aktarıyor, böylece tabanın dağılmasını engellemeye çalışıyorlardı. Cemaatte daha önce 'AK Parti'ye oy verin' derlerdi ancak 17-25 Aralık sürecinden sonra AK Parti dışında kendimize yakın gördüğümüz partiye oy vermemiz için telkinde bulunuluyordu.
Darbe girişiminden Ankara Gölbaşı'nda arkadaşımı ziyarete giderken haberim oldu. Bana herhangi bir talimat ve bilgi verilmedi. Erzurum'da görüştüğüm şahıs konuşmalarında güzel günlerin geleceğini söyledi, belki darbeden söz etmiş olabilir."