USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000
Medya

FETÖ'nün medyadaki en temel faaliyeti: Algı operasyonları

Kayyuma devredildikten sonra kapatılan Zaman gazetesinin eski yönetici ve yazarlarından oluşan 30 şüpheliye yönelik "darbe girişimi" ve "FETÖ/PDY üyeliği" suçlarından hazırlanan iddianame detayları belli oldu.

FETÖ'nün medyadaki en temel faaliyeti: Algı operasyonları
11-04-2017 19:57
Google News

İSTANBUL

Kayyuma devredildikten sonra kapatılan Zaman gazetesinin eski yönetici ve yazarlarından oluşan 30 şüpheliye yönelik "darbe girişimi" ve "FETÖ/PDY üyeliği" suçlarından hazırlanan iddianamede, "Örgütün medyadaki en temel faaliyeti, örgüt amacı ve stratejisi doğrultusunda algı operasyonu yapmaktır. Bu yolla örgüt toplumdaki tepkiselliği yönlendirmekte, kendisine meşruiyet alanı sağlamaya çalışmaktadır." denildi.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu tarafından hazırlanan iddianamede, "Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması'nın (FETÖ/PDY), örgütün tabanı ile haberleşmeyi sağlamak, motive etmek ve çeşitli propaganda teknikleriyle kamuoyunu yanlış yönlendirebilmek amacıyla medyayı etkili bir şekilde kullandığı belirtildi.

"Örgütün medyadaki en temel faaliyetinin, örgüt amacı ve stratejisi doğrultusunda algı operasyonu yapmak" olduğu vurgulanan iddianamede, "Bu yolla örgüt toplumdaki tepkiselliği yönlendirmekte kendisine meşruiyet alanı sağlamaya çalışmaktadır." ifadesi kullanıldı.

İddianamede, algı operasyonları yapılırken medyanın çok etkin kullanılmasıyla beraber, örgütsel faaliyetler çerçevesinde toplumun muhtelif kesim ve katmanlarına sızmış örgüt mensuplarının da bulundukları konuma göre dedikodu yapıp istihbarat toplayarak, sahte delil üreterek, yargılama konularında örgüt menfaatini gözetip maddi katkı sağlayarak bu algıya destek oldukları dile getirildi.

"Yayınlanan sohbetlerde örgüt mensuplarına talimat veriliyor"

Bu algı operasyonuyla bireylerin, objektif olmaktan uzaklaşarak örgüt ideolojisi ve amaçları doğrultusunda, örgüt gözüyle olaylara yaklaşmaları ve yanlış değerlendirme yapmalarının hedeflendiği vurgulanan iddianamede, şunlar kaydedildi:

"Fetullah Gülen tarafından düzenlenen 'sohbet' adlı örgüt propagandaları, örgütün medya organları tarafından geniş kitlelere iletilmekte, bu yöntemle toplum tabanında taraftar toplamaktan ziyade örgüt mensuplarına, örgüt dili ve jargonuyla gizli ya da açık talimatlar verilmektedir. Sohbetlerde dini bir konu anlatılıyormuş gibi yapılıp gerçekte siyasi, sosyal, kültürel ve ekonomik meselelerle birlikte örgütün geleceği ile ilgili konular işlenmekte, örgüt propagandası yapılmaktadır."

Örgüt liderinin medya üzerinden verdiği talimatlarla örgüt tabanını motive ederek harekete geçirmeyi hedeflediği ve bilhassa Zaman gazetesinin FETÖ/PDY içi iletişimde önemli bir role sahip, bu örgütün adeta sözcüsü konumunda olduğu aktarılan iddianamede, "Nurcu hareketten ayrılan Gülen tarafından kurulan FETÖ/PDY, bu ve benzeri hareketlerin kullandığı İslami dili tercih etmedi. İslami düşünceyi temsil ettiğini ileri süren FETÖ/PDY, pragmatik kazanımlar uğruna İslam'ı doğrudan değil, dolaylı yollardan anlatmayı, bazen de anlatmamayı tercih etti. Örgüt medyasında defaatle Gülen'in kendileri ile doğrudan ilgisi olmadığı savunulduğu halde örgüt medyası Gülen'in talimatları doğrultusunda hareket etmekte, yayın ilke ve prensipleri onun istediği şekilde belirlenmektedir." değerlendirmesi yapıldı.

"Zaman, Gülen'in düşünceleri doğrultusunda yayın yapıyordu"

FETÖ/PDY kurucusu ve lideri Fetullah Gülen ile organik bağları aşikar olduğu halde Zaman gazetesinin imtiyaz sahipleri ile yönetici ve yazarlarının samimiyetsiz bir şekilde bu bağları açıkça kabul etmedikleri, "sadece kendisine, düşüncelerine destek ya da sempatilerinin olduğunu" ifade ettikleri anlatılan iddianamede, şu ifadeler kullanıldı:

"Malum olduğu üzere 28 Şubat 1997 postmodern darbe sürecinde darbe rejimini destekleyen Gülen'in düşünceleri doğrultusunda yayın politikaları geliştirilmişti. Yine, 'dinler arası diyalog' düşüncesi kapsamında FETÖ/PDY lideri Gülen'in uluslararası bağlantılar kurmasını Zaman gazetesi imtiyaz sahipleri, yönetici ve yazarları sağlarken, gazete de bu doğrultuda yayınlar yaparak örgütü alenen destekliyor, propagandasını yapıyordu. Bir dönem FETÖ/PDY içerisinde yer alan ancak Fetullah Gülen ile ilişkilerinin bozulması nedeniyle bu örgütle bağları kesilen Zaman gazetesinin eski genel müdürlerinden Nurettin Veren, 'Zaman gazetesinin sayfa içeriklerinden manşetlerine kadar hemen hemen bütün içeriğinin doğrudan Gülen'in talimatları ve onayı doğrultusunda belirlendiğini' 2005 yılında Türkiye'de ilk defa dile getirerek malumu ilan etmiştir. 17-25 Aralık 2013 komplo teşebbüsleri sonrasında örgütten ayrılan ve Gülen'e çok yakın oldukları bilinen şahıslar da bu ifadelerin doğruluğunu desteklemişlerdir."

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen bir soruşturma kapsamında Gülen ile örgütün yayın organlarından Samanyolu TV yöneticisi Hidayet Karaca arasındaki konuşmaların, medya temsilcilerinin Gülen'den nasıl talimat ve onay aldıklarını gözler önüne serdiği belirtilen iddianamede, şunlar kaydedildi:

"Söz konusu konuşmada Hidayet Karaca'nın, Gülen'in onayı ve talimatı doğrultusunda, 'Şefkat Tepe' dizisinin formatında değişikliğe giderek sonraları örgütün algı operasyonlarını yürütecek 'karanlık kurul' adı verilen sahneleri oluşturduğu anlaşılmaktadır. Yine ikili arasındaki başka bir konuşmada, Karaca'nın 'Şefkat Tepe' adlı dizi senaryosunun önemli ve örgüt açısından etkili bir bölümünü Gülen'in onayına sunduğu görülmektedir. Senaryo metninde dershaneler meselesinin işleneceği anlaşılmakta olup, Gülen'in ifadelerinden Ekrem Dumanlı'nın da bu meseleyi örgüt medyasına bağlı Zaman gazetesinde işlemek amacıyla müsaade ve onay istediği tespit edilmekte ve Gülen'in bu meselenin yumuşakça işlenmesine onay verdiği görülmektedir."

Dumanlı'nın Gülen önünde el pençe divan durması

İddianamede, söz konusu görüşmeler sonrasında "Şefkat Tepe" adlı dizide ve Zaman gazetesinde dershaneler meselesinin Gülen'in talimatları doğrultusunda "yumuşakça" işlenmeye başladığı anlatılarak, bu durumun örgüt medyasının, örgüt açısından hayati derecede önem taşıyan yayınlarının, liderin talimatlarına göre şekillendirildiğini açıkça ortaya koyduğu vurgulandı. İddianamede, "Nitekim Zaman Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni olduğu dönemde Ekrem Dumanlı'nın Fetullah Gülen önünde el pençe divan durduğunu gösteren ve örgüt medyası başta olmak üzere birçok medya organı tarafından kamuoyuna sunulan fotoğrafta gerçek otoritenin Gülen olduğunu gözler önüne sermiştir." değerlendirmesi yapıldı.

Başta Hüseyin Gülerce olmak üzere FETÖ/PDY medyasında üst düzey yöneticilik yapan kişilerin, gerek tanık olarak verdikleri ifadelerde gerekse kamuoyuna yaptıkları açıklamalarda Zaman gazetesinde çalıştıkları dönemlerde örgüt medyasında yer alacak ve örgüt için önem derecesi yüksek yazıların Fetullah Gülen'in onayı alınarak yayınlandığını belirttikleri aktarılan iddianamede, "Örgüt medyasına bağlı televizyon ekranlarında yer alan dizi senaryolarının Gülen'in onayı dahilinde belirlendiğine şahit olduğunu sözlerine ekleyen Gülerce, 'örgüt medya organlarının yazılı ve görsel yayınlarına Gülen tarafından ekleme, çıkarma, düzeltme, değiştirme ve sansür uygulandığını, bu şekilde onun yayınlara müdahale ettiği ve yayınları yönlendirdiğini' de vurgulamıştır." denildi.

"Medya ile ilgisi olmayan, bu saha hakkında yeterli bilgisi bulunmayan ve dolayısıyla 'üst akıl' tarafından daha kolay yönlendirilebilecek ehliyetsiz şahıslara FETÖ/PDY medya organlarının yönetimlerinde görev verilmiştir. Bu sayede yönetim kurulu üyeleri ve hatta yöneticiler 'kukla' durumunda kalmışlardır." ifadesi kullanılan iddianamede, başka işlerle uğraşan kişilerin hiçbir bedel ödemeksizin Feza Gazetecilik AŞ'ye ortak edildiğinin bu kişilerin beyanlarıyla ortaya çıktığı dile getirildi.

FETÖ/PDY medyasının ve medyada görevli örgüt üyelerinin, Gülen'in talimatları doğrultusunda nasıl hareket ettikleri ve hangi yöntemlere müracaat ederek algı operasyonları gerçekleştirdikleri hususlarına ilişkin örgüt üyeleri hakkında açılmış soruşturmalardan örnekler verilen iddianamede, FETÖ/PDY medyasının, örgüt fikir ve uygulamalarına muhalefet eden kişi ve oluşumlara yaklaşım tarzını ve tutumunu, kamuoyunda "Tahşiyeciler grubu" olarak adlandırılan dini grubu sindirmeye yönelik saldırı kampanyasının gayet net bir şekilde ortaya koyduğu vurgulandı.

Soruşturma ve dava konusu olan "Tahşiyeciler Grubu"na örgütün medya ve kamudaki uzantıları aracılığıyla kumpas kurulduğunun tespit edildiği anlatılan iddianamede, soruşturmalara konu MİT tırları operasyonu, sözde Selam Tevhid-Kudüs ordusu ve 17-25 Aralık soruşturmalarında da FETÖ/PDY medyası aracılığıyla nasıl bir algı çalışmasının yürütüldüğü aktarıldı.

dikGAZETE.com

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
ÇOK OKUNANLAR
ARŞİV ARAMA
PUAN DURUMU TÜMÜ
GÜNÜN KARİKATÜRÜ TÜMÜ
Günün çizgisi
ANKET TÜMÜ