Uzman Psikolog Bülent Baykal, ’Evlilikte Aşkı Öldüren 8 Neden’i anlattı. Baykal, çiftler arasında en çok yaşanan kavgaları sıralayarak uyarılarda bulundu.
Evliliğin aşkı öldürmemesi için basit ve etkili yolların varlığına dikkat çeken Acıbadem Ankara Hastanesi Uzman Psikoloğu Baykal, uzun süreli ilişkilerde çiftlerin kapısını en sık çalan kavgalarda nasıl bir yol izleneceğinin en etkili kurallardan biri olduğunu söyledi. Bir evi paylaşmanın karşılıklı özveri ve çaba gerektirdiğini belirten Baykal, “Kişilerin birbirlerinin düşüncelerine saygı göstermesi, onun düşünce ve duygularını anlaması, evlilik ve ilişkinin uzun süreli olması için olmazsa olmazların başında geliyor. Ancak her ilişkide insanların kendi kişilik özellikleri, yetiştirilişten gelen değer ve inançları, düşünce yapıları ön plana çıktığından bu da zaman zaman ilişkiyi zedeleyebiliyor. Zedelenmiş ilişkiler insanda anksiyete ve stres yaratarak huzursuzluk verir. Kendinizi huzursuz, gergin, mutsuz, düşük enerjili, üzgün, kırgın, öfkeli hissedersiniz. Hepimiz zaman zaman eşimiz-sevgilimiz ile belli konularda çatışma yaşarız. Bu son derece normal ve ilişkilerde bence olması gereken bir durumdur. Çatışma yaşamamak değil de, nasıl çözeceğini bilmek çok önemlidir" dedi.
"BUGÜN YA DA BU GECE NE YAPACAĞIZ?"
Evlilikte aşkı öldüren 8 nedenden birisinin “Bugün ya da bu gece ne yapacağız?” sorusu olduğunu ifade eden Baykal, “Basit bir şey gibi geliyor ama birçok çift eğlenmek için ne yapacağını ayarlamakta güçlük çekiyor. Siz evde oturup romantik bir film seyretmek istersiniz, eşiniz de sizi alıp dışarıya çıkıp arkadaşlarıyla eğlenmek isteyebilir. Birisi doğa yürüyüşlerinden hoşlanırken, diğeri brunchta oturup sohbet etmeyi sevebilir. Bu eğlenme ve vakit geçirme yöntemlerindeki farklılık çiftler arasında hayal kırıklığı ve bazen kızgınlık, öfke yaratmaktadır. İsteklere uzlaşma yollarını arayarak ve zaman zaman taviz vererek orta yolu bulmanız gerekmekte” diye konuştu.
"DEĞİŞMEYİ KABUL ETMİYORSUN"
Evlilikte en sık kavga edilen konulardan bir diğerinin “Değişmeyi kabul etmiyorsun” olduğuna dikkat çeken Baykal, “İlişkiler başladığında her iki taraf da karşısındakinin kendisine göre iyi, olumlu ve olumsuz yönlerini bilinçli veya bilinçsiz olarak tartar. Eğer olumlu taraflar ağır basarsa ilişki başlar ve yürür. Bazen iki tarafın da aklında olumsuz olarak gördüğü özellikleri zamanla değiştirebileceği ile ilgili bir düşünce olur. Bunu gerçekleştirmek için çaba gösterir ve bazen de ilişkiyi yıpratıcı emir ve suçlayıcı söylemler havada uçuşur. Aklınızda olsun hiç kimseyi değiştiremezsiniz. İlk başta iyi ve kötü yönleriyle kabul ettiğiniz bir kişiyi değiştirme çabaları ilişkinin sona ermesine bile neden olabilir. Her insanın kişiliği esnektir. Şartlara ve o anki ruh haline göre sabit olmayan düşünce biçimleri uzun vadede değişir. Sabredin ve kabullenmeyi, uyumlu davranmayı deneyin” uyarısında bulundu.
"PATRON KİM?"
“Patron kim” sorusunun ise kontrol düşünceleriyle ilgili olduğunu söyleyen Baykal, şöyle devam etti:
“Bazı ilişkilerde bazen bir taraf sanki karşı tarafın annesi veya babası gibi davranmaya başlıyor. İlişkilerin iki eşit insan arasında olması gerektiği gerçeğini unutarak veya bilinçaltı süreçlerin ortaya çıkmasıyla bir taraf dominant ve hükmedici olabiliyor. Bu durum tabi ki muhatap olan tarafın gerilmesine, baskı altında hissetmesine, kızmasına, isyan etmesine, huzursuz olmasına yol açıyor. Eşinize-sevgilinize ’dur, onu giyme, üşütürsün’, ’saat 8’de eve gelsen iyi olur’, ’iş yeri arkadaşlarınla dışarı çıkmayacaksın’ gibi emir ve kontrol cümleleriyle yaklaşırsanız baskıyı hisseden kişi karşılığını verecek ve güzel bir çatışmanız olacaktır. Ne yapmalı? Eşit insanlarız, tabi ki karşımızdaki kişinin iyiliğini ve onu korumayı istemekteyiz. Bunu karşımızdakine güvenerek, eşit olduğunu hatırlayarak, onun da düşünceleri ve aklı olduğunun farkına vararak yaklaşabiliriz. Böylece çatışmalar ve kırgınlıklar azalır.”
"PARAYI NASIL HARCIYORSUN?"
Çiftlerin kavga etmelerinde paranın harcanma yönteminin de etkili olduğuna dikkat çeken Baykal, “Parayı harcama ile ilgili kavga etmek normaldir. İnsanlar para ile ilişkilerinde farklı tutumlarla ve düşüncelerle yetiştirilmişlerdir. Bazı durumlarda erkek paranın kontrolünün çoğunun kendinde olmasını isterken, eşi eşit bir harcamayı düşünebilir. Bu konuda orta yolu bulmak için oturup konuşmak ve bir anlaşmaya varmak gerekir” diye konuştu.
"VALLA BİLMİYORUM"
İlişkilerde küçük kararların bazen büyük bir tartışmaya veya öfkeye neden olduğunu kaydeden Baykal, konuya ilişkin şu bilgileri verdi:
“İlişkilerde her gün sürekli küçük veya büyük kararlar veriyoruz. Bazen ’bu akşam nereye gidelim’ veya ’yemekte ne yiyelim’ gibi basit ve normal karar sorularına ’bilmiyorum’, ’sen bilirsin’ gibi cevaplar sürekli geliyorsa basit ve kaygı yaratmayacak gibi görünse de karşı tarafta bir belirsizlik ve öfke yaratır. Kararsızlık sürekli ise hemen kavgaya yol açabilir. Kararsız taraf her zaman güvenilir olmayan ve daha büyük kararları veremeyecek zayıf bir kişi olarak etiketlenerek saygı gösterilmede azalma yaşar.”
"İYİ EBEVEYNLİK YAPMIYORSUN"
Evliliklerde çocuk doğduktan sonra kaçınılmaz olarak kavgaların ortaya çıktığını ifade eden Baykal, “Evdeki statüko değişmiştir. Adaptasyon için sürece ihtiyaç vardır. Çatışmalar sürer. Bazen çocuk yetiştirmeyle ilgili kavgalar çok uzun sürerek hem ilişkiyi hem de çocuğu olumsuz etkiler. Bu konuda karşılıklı konuşarak, bir ortak sistem bularak, birinin ak dediğine diğerinin kara demesini engelleyerek kavgaların sayısını ve şiddetini en aza indirgemek gerekir” dedi.
"ANNENE-BABANA TAHAMMÜL EDEMİYORUM"
İlişkilerde bu durumun normal ve ciddi bir konu olduğunu söyleyen Baykal, bunun önlenmesi açısından şu uyarılarda bulundu:
“Bu toplumuzda birçok şakaya da konu olmuş normal ve ciddi bir konudur. Bazen kayınvalidelerin bir ilişkiyi bozdukları, yıprattıkları, insanları mutsuz ettikleri, huzursuz ettikleri görülür. Tabi ki kayınvalideler bu çatışmada yalnız değildirler. Karşılarındaki kişilerin tavırları da bir o kadar kasıtlı ve acımasız olabilir. İlişkilerin ilk zamanlarında normal olan, kişilik farkından dolayı üçüncü şahıslarla ilgili çatışmaların çıkmasını bekleriz. Uzun vadede kendi iç işlerine çok karıştırmadan, karşılıklı suçlamaya veya savunmaya geçmeden herkesi duruma adapte ederek yaklaşıldığında bu kavgaların azaldığını görmekteyiz. Daha evvel bahsettiğim gibi burada da eşlerin düzgün, öfkesiz ve gerçekçi iletişimleri olayları yumuşatacak, sorunların büyümesini önleyecektir.”
"ESKİSİ GİBİ DEĞİL"
İlişkiler ilerlediğinde kişilerin karşısındakilere olan düşüncelerinin, sevgilerinin değişmese bile davranışlarının ve ilginin değişebileceğine dikkat çeken Baykal, “Kanıksarız, eskiden yaptığımız jestleri, ilgiyi göstermeyiz. Karşımızdaki kişi bunu ilişkide bir problem olduğu şeklinde yorumlarsa işler kötü demektir. Evet, bazen ’sen artık eskisi gibi ilgi göstermiyorsun, sevmiyorsun’ benzeri bir tepkiyle karşılaşınca duygularımızda bir değişiklik olmadığı için haksızlığa uğradığımızı düşünür ve karşı tarafa öfkeleniriz. Kavga çıkar. Kalp kırıklığı, üzüntüler, mutsuzluklar devreye girer. Burada sakin bir şekilde durumu açıklayıp bazı şeylerin artık daha az gerçekleşmesinin sevgi ve ilgi eksikliği değil, alışkanlıkla ilgili bir durum olduğunu belirtirsek çatışmaların frekansı düşecektir” diye konuştu.
(İHA)
Evliliğin aşkı öldürmemesi için basit ve etkili yolların varlığına dikkat çeken Acıbadem Ankara Hastanesi Uzman Psikoloğu Baykal, uzun süreli ilişkilerde çiftlerin kapısını en sık çalan kavgalarda nasıl bir yol izleneceğinin en etkili kurallardan biri olduğunu söyledi. Bir evi paylaşmanın karşılıklı özveri ve çaba gerektirdiğini belirten Baykal, “Kişilerin birbirlerinin düşüncelerine saygı göstermesi, onun düşünce ve duygularını anlaması, evlilik ve ilişkinin uzun süreli olması için olmazsa olmazların başında geliyor. Ancak her ilişkide insanların kendi kişilik özellikleri, yetiştirilişten gelen değer ve inançları, düşünce yapıları ön plana çıktığından bu da zaman zaman ilişkiyi zedeleyebiliyor. Zedelenmiş ilişkiler insanda anksiyete ve stres yaratarak huzursuzluk verir. Kendinizi huzursuz, gergin, mutsuz, düşük enerjili, üzgün, kırgın, öfkeli hissedersiniz. Hepimiz zaman zaman eşimiz-sevgilimiz ile belli konularda çatışma yaşarız. Bu son derece normal ve ilişkilerde bence olması gereken bir durumdur. Çatışma yaşamamak değil de, nasıl çözeceğini bilmek çok önemlidir" dedi.
"BUGÜN YA DA BU GECE NE YAPACAĞIZ?"
Evlilikte aşkı öldüren 8 nedenden birisinin “Bugün ya da bu gece ne yapacağız?” sorusu olduğunu ifade eden Baykal, “Basit bir şey gibi geliyor ama birçok çift eğlenmek için ne yapacağını ayarlamakta güçlük çekiyor. Siz evde oturup romantik bir film seyretmek istersiniz, eşiniz de sizi alıp dışarıya çıkıp arkadaşlarıyla eğlenmek isteyebilir. Birisi doğa yürüyüşlerinden hoşlanırken, diğeri brunchta oturup sohbet etmeyi sevebilir. Bu eğlenme ve vakit geçirme yöntemlerindeki farklılık çiftler arasında hayal kırıklığı ve bazen kızgınlık, öfke yaratmaktadır. İsteklere uzlaşma yollarını arayarak ve zaman zaman taviz vererek orta yolu bulmanız gerekmekte” diye konuştu.
"DEĞİŞMEYİ KABUL ETMİYORSUN"
Evlilikte en sık kavga edilen konulardan bir diğerinin “Değişmeyi kabul etmiyorsun” olduğuna dikkat çeken Baykal, “İlişkiler başladığında her iki taraf da karşısındakinin kendisine göre iyi, olumlu ve olumsuz yönlerini bilinçli veya bilinçsiz olarak tartar. Eğer olumlu taraflar ağır basarsa ilişki başlar ve yürür. Bazen iki tarafın da aklında olumsuz olarak gördüğü özellikleri zamanla değiştirebileceği ile ilgili bir düşünce olur. Bunu gerçekleştirmek için çaba gösterir ve bazen de ilişkiyi yıpratıcı emir ve suçlayıcı söylemler havada uçuşur. Aklınızda olsun hiç kimseyi değiştiremezsiniz. İlk başta iyi ve kötü yönleriyle kabul ettiğiniz bir kişiyi değiştirme çabaları ilişkinin sona ermesine bile neden olabilir. Her insanın kişiliği esnektir. Şartlara ve o anki ruh haline göre sabit olmayan düşünce biçimleri uzun vadede değişir. Sabredin ve kabullenmeyi, uyumlu davranmayı deneyin” uyarısında bulundu.
"PATRON KİM?"
“Patron kim” sorusunun ise kontrol düşünceleriyle ilgili olduğunu söyleyen Baykal, şöyle devam etti:
“Bazı ilişkilerde bazen bir taraf sanki karşı tarafın annesi veya babası gibi davranmaya başlıyor. İlişkilerin iki eşit insan arasında olması gerektiği gerçeğini unutarak veya bilinçaltı süreçlerin ortaya çıkmasıyla bir taraf dominant ve hükmedici olabiliyor. Bu durum tabi ki muhatap olan tarafın gerilmesine, baskı altında hissetmesine, kızmasına, isyan etmesine, huzursuz olmasına yol açıyor. Eşinize-sevgilinize ’dur, onu giyme, üşütürsün’, ’saat 8’de eve gelsen iyi olur’, ’iş yeri arkadaşlarınla dışarı çıkmayacaksın’ gibi emir ve kontrol cümleleriyle yaklaşırsanız baskıyı hisseden kişi karşılığını verecek ve güzel bir çatışmanız olacaktır. Ne yapmalı? Eşit insanlarız, tabi ki karşımızdaki kişinin iyiliğini ve onu korumayı istemekteyiz. Bunu karşımızdakine güvenerek, eşit olduğunu hatırlayarak, onun da düşünceleri ve aklı olduğunun farkına vararak yaklaşabiliriz. Böylece çatışmalar ve kırgınlıklar azalır.”
"PARAYI NASIL HARCIYORSUN?"
Çiftlerin kavga etmelerinde paranın harcanma yönteminin de etkili olduğuna dikkat çeken Baykal, “Parayı harcama ile ilgili kavga etmek normaldir. İnsanlar para ile ilişkilerinde farklı tutumlarla ve düşüncelerle yetiştirilmişlerdir. Bazı durumlarda erkek paranın kontrolünün çoğunun kendinde olmasını isterken, eşi eşit bir harcamayı düşünebilir. Bu konuda orta yolu bulmak için oturup konuşmak ve bir anlaşmaya varmak gerekir” diye konuştu.
"VALLA BİLMİYORUM"
İlişkilerde küçük kararların bazen büyük bir tartışmaya veya öfkeye neden olduğunu kaydeden Baykal, konuya ilişkin şu bilgileri verdi:
“İlişkilerde her gün sürekli küçük veya büyük kararlar veriyoruz. Bazen ’bu akşam nereye gidelim’ veya ’yemekte ne yiyelim’ gibi basit ve normal karar sorularına ’bilmiyorum’, ’sen bilirsin’ gibi cevaplar sürekli geliyorsa basit ve kaygı yaratmayacak gibi görünse de karşı tarafta bir belirsizlik ve öfke yaratır. Kararsızlık sürekli ise hemen kavgaya yol açabilir. Kararsız taraf her zaman güvenilir olmayan ve daha büyük kararları veremeyecek zayıf bir kişi olarak etiketlenerek saygı gösterilmede azalma yaşar.”
"İYİ EBEVEYNLİK YAPMIYORSUN"
Evliliklerde çocuk doğduktan sonra kaçınılmaz olarak kavgaların ortaya çıktığını ifade eden Baykal, “Evdeki statüko değişmiştir. Adaptasyon için sürece ihtiyaç vardır. Çatışmalar sürer. Bazen çocuk yetiştirmeyle ilgili kavgalar çok uzun sürerek hem ilişkiyi hem de çocuğu olumsuz etkiler. Bu konuda karşılıklı konuşarak, bir ortak sistem bularak, birinin ak dediğine diğerinin kara demesini engelleyerek kavgaların sayısını ve şiddetini en aza indirgemek gerekir” dedi.
"ANNENE-BABANA TAHAMMÜL EDEMİYORUM"
İlişkilerde bu durumun normal ve ciddi bir konu olduğunu söyleyen Baykal, bunun önlenmesi açısından şu uyarılarda bulundu:
“Bu toplumuzda birçok şakaya da konu olmuş normal ve ciddi bir konudur. Bazen kayınvalidelerin bir ilişkiyi bozdukları, yıprattıkları, insanları mutsuz ettikleri, huzursuz ettikleri görülür. Tabi ki kayınvalideler bu çatışmada yalnız değildirler. Karşılarındaki kişilerin tavırları da bir o kadar kasıtlı ve acımasız olabilir. İlişkilerin ilk zamanlarında normal olan, kişilik farkından dolayı üçüncü şahıslarla ilgili çatışmaların çıkmasını bekleriz. Uzun vadede kendi iç işlerine çok karıştırmadan, karşılıklı suçlamaya veya savunmaya geçmeden herkesi duruma adapte ederek yaklaşıldığında bu kavgaların azaldığını görmekteyiz. Daha evvel bahsettiğim gibi burada da eşlerin düzgün, öfkesiz ve gerçekçi iletişimleri olayları yumuşatacak, sorunların büyümesini önleyecektir.”
"ESKİSİ GİBİ DEĞİL"
İlişkiler ilerlediğinde kişilerin karşısındakilere olan düşüncelerinin, sevgilerinin değişmese bile davranışlarının ve ilginin değişebileceğine dikkat çeken Baykal, “Kanıksarız, eskiden yaptığımız jestleri, ilgiyi göstermeyiz. Karşımızdaki kişi bunu ilişkide bir problem olduğu şeklinde yorumlarsa işler kötü demektir. Evet, bazen ’sen artık eskisi gibi ilgi göstermiyorsun, sevmiyorsun’ benzeri bir tepkiyle karşılaşınca duygularımızda bir değişiklik olmadığı için haksızlığa uğradığımızı düşünür ve karşı tarafa öfkeleniriz. Kavga çıkar. Kalp kırıklığı, üzüntüler, mutsuzluklar devreye girer. Burada sakin bir şekilde durumu açıklayıp bazı şeylerin artık daha az gerçekleşmesinin sevgi ve ilgi eksikliği değil, alışkanlıkla ilgili bir durum olduğunu belirtirsek çatışmaların frekansı düşecektir” diye konuştu.
(İHA)