İSTANBUL
Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, AK Parti Beykoz İlçe Başkanlığında partililerle bir araya geldi.
Kurtulmuş, 16 Nisan'da yapılacak halk oylamasına 9 gün kaldığını belirterek, "Son haftalarda her gün Anadolu'nun bir başka şehrindeyiz, gördüğümüz 'evet' oyları her gün üstüne koya koya hızla trendleri yükseltmiştir ve bugün itibarıyla Allah'ın izniyle milletimiz, 16 Nisan'da çok büyük bir oranda 'evet, evet, evet' diyerek yeni Türkiye'nin önünü açacaktır. Şimdiden hayırlı uğurlu olsun." diye konuştu.
Kurtulmuş, 2010'da referandum, 2014'te Cumhurbaşkanlığı seçimi yapıldığını ve yıllardır seçim yapıldığını hatırlatarak, şöyle devam etti:
"Artık Türkiye'de seçimler hiç kimsenin gık bile çıkaramayacağı demokratik olgunluk içerisinde gerçekleşir. Herkes seçim sonuçlarını kabul eder ve Türkiye, halk kimi seçtiyse, seçmen kime, niçin rey verdiyse o istikamette yoluna devam eder. A, B, C partilerinden adaylar çıkar, yarışırlar, söz söylerler, bazen fazla bazen eksik söylerler ama sonuçta hep kampanyayı kendi içimizde yapardık. Ben bildim bileli Türkiye'de bir seçim kampanyasında ilk sefer bu kampanyaya dışarıdan müdahale eden unsurları oldu. Hiç kendilerini ilgilendirmeyen, kendi ülkeleriyle hiç ilgisi olmayan kitlelerin, tarafların bu kampanyada 'hayır' kampanyasının tarafı olduğunu görmek, gerçekten ibretlik bir durumdur. Avusturya'nın, Almanya'nın, Hollanda'nın, diğer bazı Avrupa ülkelerinin çok açık bir şekilde seçilmiş Türk siyasetçilerin, bakanların gidip oralarda halkımızla buluşmasına mani olmaları, ama maalesef buna mukabil PKK'nın açıkça, aleni 'hayır' mitingleri yapmasını temin etmeleri, bununla da kalmayıp 'hayır' mitinglerinin etrafını polis kordonuna alarak güvenliklerini de sağlaması ibretliktir. Ne oluyor da Hollandasından, Avusturyasına, İsviçresine, Almanyasına kadar bu ülkeler kendilerini ilgilendirmeyen bir halk oylaması için bu kadar çok açıktan taraf oluyorlar, bu kadar çok 'hayır' cephesine destek veriyorlar? Gerçekten milletimiz ferasetle, basiretle bu olayları izlemekte ve inşallah gerekli cevabı da 16 Nisan'da vermeye hazırlanmaktadır."
Almanya'nın istihbarat dairesinin başındaki kişinin "15 Temmuz darbe teşebbüsünü FETÖ'nün yaptığına ikna olmadım" sözlerinin, doğrudan doğruya Türkiye siyaseti, Türk hükümeti üzerinde siyasi baskı oluşturmak anlamına geldiğini belirten Kurtulmuş, siyasi baskılar, atılan manşetler, istihbarat örgütleri liderlerinin konuşmalarının, sokaklarda PKK'ya, PYD'ye, DHKP-C'ye verilen yürüyüş izinlerinin ve terör örgütlerine müsamaha gösterilmesinin ilk kez karşılaşılan bir durum olduğunu anlattı.
Kurtulmuş, 2014'te cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Avrupa'da kampanyalar yürütüldüğüne işaret ederek, "Ne oldu da 2014'te biz rahat rahat Avrupa'nın her yerinde bu kampanyayı yaparken, 3 yıl sonra önümüze böyle bir tablo çıktı. Bunun cevabı çok basittir. Bazı çevreler 'evet'le birlikte Türkiye'nin ne kadar güçleneceğini biliyorlar. 'Evet'le birlikte Türkiye çok daha hızlı karar alan bir yönetim modeline sahip olacak, çok daha etkin bir şeklide yoluna devam edecek. Siyasi, ekonomik krizlerin, hükümet pazarlıklarının, kirli pazarlıkların olmadığı bir Türkiye olacak." diye konuştu.
"Korkarım ki yanına kar kalabilir"
Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, bir gazetecinin Esed rejiminin kimyasal silah saldırılarına ilişkin sorusu üzerine şunları söyledi:
"İdlib'te yaşanan mesele tam manasıyla bir insanlık suçudur, açık bir savaş suçudur. İdlib'te bu kimyasal silahların kullanılmasını sağlayanların, bu kimyasal silahların bizatihi kullanılmasında rolü olan herkesin Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesine çıkartılması, dünya sisteminin ve uluslararası camianın boynunun borcudur. İlk sefer Suriye savaşı sırasında, kaldı ki, kimyasal silah kullanılmıyor, maalesef daha önce de kimyasal silah kullanıldı dünya seyirci kaldı. Bu kimyasal silahlarla ölen her çocukla birlikte bütün insanlık büyük bir suç işlemiş olur, buna mani olmadığımız takdirde vebaline bütün insanlık ortak olur. Ne yazık ki, dünya sistemindeki çarpıklıklar dolayısıyla BM Güvenlik Konseyinin yapısı dolayısıyla ne yazık ki rejimin yaptığı korkarım ki yanına kar kalabilir. Çünkü BM Güvenlik Konseyinde rejimi destekleyen Rusya'nın veto yetkisini kullanarak alınacak kararları tehir etmesi, ertelemesi, uygulatmaması gibi bir durumla karşı karşıyayız. Biz onun için 'dünya beşten büyüktür' diyoruz. Beş ülkenin keyfine göre dünya yönetilemez. Bu açık bir sınavdır, açık bir insanlık suçudur. Bu suça dünya sistemi seyirci kalırsa dünya sistemi de suçun en büyük ortaklarından birisi olmuş olur. BM'nin bir an evvel kararını alması ve gerekli yaptırımları uygulaması lazım."
Rusya'ya düşen sorumluluk
Yapılanın kabul edilemez olduğunu vurgulayan Numan Kurtulmuş, sözlerini şöyle tamamladı:
"Türkiye'ye gelen yaralılara yapılan otopsilerde, açık bir şekilde kimyasal silah kullanıldığı ortaya konulmuştur. Bunlar resimleriyle, dokümanlarıyla tespit edilmiş, ispat edilmiştir. Bunlar uluslararası camianın istedikleri takdirde her birine de BM Genel Kuruluna, Güvenlik Konseyine verilecek dokümanlardır. Türkiye, bir komşumuzda çok yakın bir bölgemizde meydana gelen olay dolayısıyla meselenin takipçisidir. Her platformda bu insanlık suçunun karşılıksız kalmaması için üzerimize düşen sorumluluğu yapacağız. Bir kere daha şu çağrıda bulunmak istiyoruz; Astana görüşmeleri öncesinde Rusya, Türkiye ve İran'ın garantör olarak Suriye'deki ateşkesi sağlama konusunda devreye girdiği malumdur. Şimdi Rusya'nın üzerine düşen bir sorumluluk da bu garantörlük vasfını kullanarak Suriye rejiminin üzerine gitmesidir ve bu insanlık suçunu işleyen rejime bu şekilde bir daha destek vermemesidir. Kabul edilebilir bir şey değil. Bütün dünyayı da Batı dünyasını da BM'nin diğer üyelerini de bu konuda açık tavır almaya ve bu konuda sonuç alacak birtakım yaptırımlar uygulamaya davet ediyoruz."
Muhabir: Andaç Hongur
dikGAZETE.com