Eski medya patronu, Sabah Gazetesinin eski sahibi Dinç Bilgin, Etibank’ın zarara uğratılmasına ilişkin hakkında açılan davada "nitelikli zimmet" suçundan 6 yıl 8 ay hapis cezasına çarptırıldı.
İstanbul 8. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen karar duruşmasında tutuksuz sanıklar Dinç Bilgin, Şükrü Karahasanoğlu, Hakkı Cengiz Kırgül, İsmail Hakkı Karakaya, Murat Yüksel, Zeki Ünal ve Cahit Demir ile avukatları hazır bulundu."TARAFIMA YÖNELTİLEN SUÇLAMALAR İFTİRADIR"
Duruşmanın başlamasının ardından sanık Dinç Bilgin, davanın 16 yıldır sürdüğünü hatırlatarak bankaya el konulduğu tarihten önce Türkiye’de medya sektöründe iki büyük firmadan biri olduğunu söyledi. Bilgin, "Bünyemizde gazeteler, televizyonlar olmak üzere 3 bini aşkın çalışanımız vardı. Eldeki dava, Betomek isimli firmaya kullandırılan kredi ile ilgili olmak üzere devam etmektedir ve cezalandırılmamız istenmiştir. Oysa 2012 yılına ait Yargıtay’ın bozma öncesinde hakkımdaki suçlamalarda paravan, gerçek olmayan şirket kurup bu şirket üzerinde banka yani kamu kaynaklarını iç ettiğim iddia ediliyordu. Oysaki Betomek şirketi, ben Etibank’ı satın almadan 17 ay ve 18 ay önce kurulmuş bir şirkettir. Bunun benimle bir ilgisi yoktur. Dosyaya giren pek çok yazıdan da anlaşılacağı üzerine bu firma gerçektir ve Yüksel Sert Grubuna ait olduğu ortaya çıkmıştır. Tarafıma yöneltilen suçlamalar bir iddia değil, bir iftiradan ibarettir. Zira söz konusu firmanın gerçek bir firma olması benimle bir ilgisinin olmaması 2012 bozma ilamından sonra dosyaya giren belgelerden de ortaya çıkmıştır. Öncelikle Betomek Şirketine 1 milyon TL civarında bir kredi kullandırılmış, üç parça halinde Meksa şirketinin iki elemanına ödenmiş ama dikkat edilirse bu paraların bana getirilip verildiği şeklinde herhangi bir iddia yok. Zaten böyle bir şey de yok. Ama sözde bu parayla borsada kendi şirketlerim lehine manipülasyon yaptırdığım iddia edilmiştir. Bu tarafıma yöneltilmiş bir iftiradır" ifadelerini kullandı."ŞU AN BEN 200 BİN DOLAR KAMU ALACAKLISI STATÜSÜNDEYİM"
Dava sürecine değinen Bilgin, ifadesinde, "Benimle ilgili bu iddialar nasıl iftiraya dönüştü, nasıl oradan Yargıtay’a taşındı? En başından beri Zekeriya Temizel yazıda banka murakkıplarına açıkça benimle ilgili suç bulmaları talimatı verilmiştir. Murakkıplar zaten bu niyet ve düşünceyle incelemeye başlamışlar. Ve iş yuvarlana yuvarlana bu zamana kadar gelmiştir. Benimki bir banka davası olmaktan ziyade medya davası niteliğindedir. O zamanın egemenleri Zekeriya Temizel, Hüsamettin Özkan’ın kendi arasındaki siyasi çekişmeler o dönem başbakan Ecevit’in rahatsızlığı ve onun rahatsızlığı nedeniyle partiye kimin egemen olacağı yarışı ve tartışması vardı Bunun için de medyaya ihtiyaçları vardı. O dönem Zekeriya bey, benim elemanlarımı bizzat Ankara’ya çağırıp bu konuda teklifte de bulunmuştur. Bu kredi nedeniyle bankanın zararı da doğmadı. Daha sonradan TMSF bu parayı muhatabından tahsil etti. Bu yönüyle zimmet oluşmadı. Neticede kamunun bir kuruş alacağı kalmadığı gibi şu anda ben 200 bin dolar kamu alacaklısı statüsündeyim. Beraatime karar verilmesini talep ediyorum" dedi.Sanıklara son sözünü soran mahkeme heyeti, avukat beyanlarının tamamlanmasının ardından kararını açıkladı.