USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000
Spor

Ertem Şener: Bir mektup hayatımı değiştirdi

“35 müdüre ‘bana yardımcı olunuz’ diye mektup yazıp Sirkeci Postanesi'nden yollamıştım. Ve o mektuplardan birine cevap geldi. Dönen mektup, TGRT’den Ümit Aktan’ınki idi...”

Ertem Şener: Bir mektup hayatımı değiştirdi
07-04-2017 15:32
Google News

Mustafa Arıdoru

mustafa.aridoru@iha.com.tr

Şampiyonlar Ligi maçlarındaki heyecanıyla zihinlere kazınan ünlü spiker Ertem Şener, Türkiye gazetesine içine döktü. TGRT'ye ve Enver Ören Ağabeye duyduğu minneti de dile getiren Şener, 15 Temmuz'dan Cumhurbaşkanı Erdoğan hayranlığına çok özel açıklamalarda bulundu.

Ertem Şener spikerlik kariyerine nasıl başladı?

Spikerlik ve televizyonculuk çocukluk hayalimdi. Orhan Ertanhan, İlker Yasin, Ümit Aktan gibi ustaları seyrederdim ve hep spiker olmak isterdim. Allahıma çok şükür bu isteğimizi kalben istediğimiz için bize bahşetti. Ne kadar şükretsem azdır.

Kariyerinizdeki en önemli dönüm noktası ne oldu?

“TGRT YUVAM OLDU”

Kariyerime Avcılar’da bölgesel bir radyoda başladım. Sonrasında üniversite yıllarında Muğla’da bölgesel bir televizyonda çalışmaya devam ettim. Sonrasında ise TGRT’ye başvurdum. Benim için TGRT bir yuvadır, çok başkadır.

“ENVER ÖREN BEYEFENDİ BENİM İÇİN ÇOK ÖZELDİR”

Allah rahmet eylesin Enver Ören beyefendi benim için çok önemli ve özeldir. Hatta bir kere elini öpme fırsatını da yakalamıştım özel bir isimdi. Ümit Aktan, o zamanlar TGRT spor müdürüydü. Bana el verdi, sen çok iyi yerlere geleceksin, iyi bir kumaşın var ama bu kumaşı benim iyi dikmem lazım dedi. Hamdolsun TGRT benim için okul oldu. Benim doğduğum yerdir.

“ÜMİT AKTAN’IN MEKTUBU HAYATIMDA DÖNÜM NOKTASI OLDU”

Bir gün Sayın Ümit Aktan, Sayın Şansal Büyüka, Sayın Erman Toroğlu, Sayın İlker Yasin gibi 35 müdüre “Bana yardımcı olur musunuz” diye mektup yazdım. Sirkeci Postanesi’ne gidip bu mektupları gönderdim. Dışarı çıktığımda Eminönü Yeni Camii’nde bir ezan sesi yükseldi. O an Allahıma şükürler olsun kalbimde bir huzur hissettim. Kendi kendime “Bu iş olacak galiba” dedim. Ve o mektuplardan birine cevap geldi. Dönen mektup TGRT’den Ümit Aktan oldu. Hayatımın dönüm noktalarından birisidir.

İdolünüz var mı? Kimleri örnek alırsınız?

“USTALARIM ÜMİT VE İLKER AĞABEY”

Benim için Ümit Aktan ve İlker Yasin bu meslekte Türkiye’nin bir numaralarıdır. Ümit ağabey, ben Barcelona’da, Milano’da, Brüksel’de, Madrid’de, Londra’da Şampiyonlar Ligi maçı anlatırken telefonla arayıp, “Oğlum sana helal olsun. Bunlar böyle şunları söyle yap, gerisini kafana takma.” diyen bir usta olmuştur. İlker ağabeyle de sayısız Şampiyonlar Ligi, UEFA Avrupa Ligi maçı anlatmışızdır. O da bana gerektiği yerlerde hatalarımı söylemiştir. Bir zımpara gibi üzerimden geçen ustalarım olmuşlarıdır.

Sizi etkileyen bir siyasi karakter var mı diye sormayacağım çünkü bunun cevabını çok iyi biliyorum. Neler söylemek istersiniz?

“ERDOĞAN’I HEP BABAM GİBİ GÖRDÜM”

Beni etkileyen siyasi karakteri kimliği değil, adamlığı. Ben Tayyip beyi bundan 21, 22 yıl öncesinde Gaziosmanpaşa’da bir açılışta görmüştüm. Orada uzaktan uzağa bir göz teması kurduk. Öyle keskin baktım ki yanıma doğru geldi, başımı sıvazlayıp enseme dokundu. Dokunuş o dokunuş. Ondan sonra Allahım dedim bu adam başka bir adam. Onu babam gibi gördüm. Baba ne yapıyorsa doğrudur. Ben Tayyip beyin yaptıklarını hiçbir zaman doğrudur ya da yanlıştır demedim. Benim babam çünkü, ne yapıyorsa doğrudur deyip hep arkasından gittim ve öyle gidiyorum.

“ERDOĞAN BANA ADAMLIĞI, MAZLUMA EL UZATMAYI ÖĞRETTİ”

Cezaevine girdi Pınar Hisar’a Gezegen Mehmet’le birlikte arkasından gittim. Beni cezaevine almadılar. Çünkü cezaevine giriş kağıdım yoktu, hüngür hüngür ağladım. İçeri Tayyip beye bir mektup gönderdim. Ben o adamı cezaevindeyken sevdim. Okuduğu şiirden dolayı sevdim. Ben çok muhafazakar bir insan değildim. Bana muhafazakar olmayı, dinime yakınlaşmayı öğretti. Bana adamlığı, dik durmayı, mazluma el uzatmayı, baba olmayı öğretti.

Cumhurbaşkanlığı sistemi için ne düşünüyorsunuz? İlerleyen dönemde siyasi kariyer düşünüyor musunuz?

“TAM BAĞIMSIZ BİR ÜLKE OLABİLMEK İÇİN EVET”

Öncelikle ben siyaset düşünmüyorum. Benim görevim televizyonculuk yapmak. Ben televizyonda kendimi ve düşündüklerimi anlatmakla yükümlüyüm. Cumhurbaşkanlığı sisteminin ise çok geç kalınmış bir sistem olduğunu düşünüyorum. Keşke bunu yıllar öncesinde Süleyman Demirel, Tansu Çiller, Necmettin Erbakan, Alparslan Türkeş, Bülent Ecevit yapsaydı. Cumhurbaşkanlığı sisteminin Türkiye’ye çok şey getireceğine inanıyorum. Tam bağımsız bir ülke olabilmek için gerçek Türkiye Cumhuriyeti’nin ilanı için referandumda kesinlikle herkesin evet demesi gerektiğini düşünüyorum. Çok açık ve net söylüyorum. PKK’nın DEAŞ’ın FETÖ’nün, Avrupa’nın hayır dediği bir yerde ben nasıl hayır diyebilirim. Elini vicdanına koysun herkes.

15 Temmuz'da neler hissettiniz? Sizi en çok etkileyen an neydi?

“AİLEMDEN HELALLİK İSTEYİP DIŞARI ATTIM KENDİMİ”

Hain girişimi öncesinde Twitter’dan daha sonra ise bildiriyi okurken Tijen Karaş hanımın sesinden duydum. Gözümden yaşlar geldi. Ailemden helallik istedim. Böyle şeyler söylenmez bunu Allah rızası için kimse riya olarak kabul etmesin. Abdestimi aldım, namazımı kıldım ve sonrasında dışarı attım kendimi herkes gibi. Henüz Tayyip bey açıklama yapmak için çıkmamıştı. Saat 23.45 civarında Tayyip Bey ile olan fotoğrafımı paylaşarak ‘tarafımız belli’ tweetini atmıştım. Yani bu demek oluyor ki eğer siz Tayyip beyi alıyorsanız gelin beni de alın. Ben o mesajı verdim.

“BU RÖPORTAJ ÇOCUKLARIMA MİRAS KALSIN”

Bakın benim 3 tane çocuğum var, bu röportaj benim çocuklarıma miras kalsın. Ben bir gün vatanımı, bayrağımı, ezanımı satarsam benim de çocuklarımı satarlar. Benim dedem Adnan Menderes’in hesabını veremedi babama. Benim babam da Turgut Özal’ın hesabını veremedi bana. Ama ben Tayyip beyin hesabını çocuklarıma vermek zorundayım. Dedemin ve babamın yaptığı hatayı ben yapmayacağım, yapmamda.

Beyaz TV’deki Derin Futbol, Beyaz Futbol programlarınız en çok izlenenler arasında. Neye bağlıyorsunuz bu başarıyı? Orada yaşanan her şey gerçek mi?

“ORADA HERKES ÇOK DOĞAL”

Doğallığa bağlıyorum, orada herkes çok doğal. Ben doğal olduğuma inanıyorum. Seyirciye nasıl dokunulması gerektiğini biliyorum. Seyirciyle biz iç içeyiz. Biz evin içindeki muhabbetleri yapıyoruz. Salonda kahvehanede konuşulan muhabbetleri konuşuyoruz. Zaman zaman sınırı aşıyoruz evet ama herkes arkadaşları arasında zaman zaman sınırları aşıyor. Biz doğal olduğumuz için kazanıyoruz ve bu yüzden de çok beğeniliyor programımız.

Televizyonculuk açısından bakınca dünyanın en zor yayınlarından birini yapıyorsunuz. Çünkü Ahmet Çakar bir yanda, Rasim Ozan Kütahyalı bir yanda. Onlara hakim olmak çok zor. Geriliyor musunuz ya da sabrınızın zorlandığı anlar oluyor mu?

“İLK ZAMANLAR GERİLİYORDUM, ŞİMDİ KENDİ HALLERİNE BIRAKTIM”

İlk zamanlarda çok geriliyordum ama şimdi gerilmiyorum. Kendi hallerine bıraktım. Çünkü gerilmenin gerçekten hiçbir anlamı yok. Kendimi gerince, seyirciyi germiş oluyorum. Herkesi olduğu gibi kabul edeceksin kimseyi değiştiremezsin. Ben eğer Ahmet Çakar’a, Rasim Ozan Kütahyalı’ya engel olursam o zaman program programlıktan çıkar. Ama insanların kırmızı çizgilerine dokundukları zaman devreye giriyorum. Zaman zaman bu da yaşanıyor tabi.

Hakan Şükür’ün canlı yayına bağlanmak istemesine karşı koyduğunuz tepki çok yankı buldu? Neler söylemek istersiniz?

Ben Galatasaray Kulübü’nü bir terör örgütü üyesi eski futbolcunun, bir vatan haininin nasıl affedilebilmesi için el kaldırılabilir bir oylama sunduğunu anlamadım. Bu beni çok rahatsız etti. Bir devlet adamı, dava adamı düşünün son nefesime kadar bu adamların peşindeyim derken orada 250 kişi Hakan Şükür ve Arif Erdem için el kaldırıyor.

“BİR HAİNİ NASIL YAYINA BAĞLAYAYIM?

Programın olduğu gün Hakan Şükür bir tweet atmış. Beni yayına bağlayın şeklinde. Ben bir haini bağlar mıyım yayına. Ben o zaman bunun hesabını ahirette 260 şehide nasıl veririm. Bana herkes diyorki iyiki yayına bağlamadın sonrasında ne olurdu. Beni sonrası ilgilendirmiyor. Beni 260 şehidimiz ve ülkemin geleceği ilgilendiriyor. Ben böyle bir hainlik nasıl yaparım. Haini yayına bağlamak hainlikten daha büyük hainliktir. Benim için evime defalarda girdi çıktı yazmış. Ben Allah huzurunda yemin ediyorum evine sadece bir kere girdim. O da beni kendisi milletvekiliyken iftara çağırmıştı ailemle o zaman AK Parti milletvekiliydi.

“TEK BAŞIMA DA KALSAM BAĞLAMAM”

Kimse ne olduğunu bilmiyordu ki o zamanlar. Tamam ben senin evine bir kere girdim ama sen Tayyip beyin yanından bir kere ayrılmadın ki. Sen hainlik yaptın. Biz sana hainlik yapmadık. Sen bu millete, ülkeye hainlik yaptın. Çok açık ve net söylüyorum değil Hakan Şükür onun gibi bin tane gelse tek başıma da kalsam yayına bağlamam. Kendimi keserim bağlamam. Beni öldürseler bağlamam.

Sizi sunduğunuz Şampiyonlar Ligi maçlarındaki o coşkulu anlatımlarınızdan hatırlıyoruz. Bu coşkunun kaynağı nedir?

Ben her zaman doğallıktan yanayım. Bizim programımızın sihri de burada aslında. Başarımız buradan geliyor. Maç anlatırken de öyle. coşkumu her zaman belli eden anlatan bir insanım. Ben her zaman kimi ne kadar çok sevdiğimi, gole ne kadar çok sevinebildiğimi çok çabuk belli eden bir insanım. İçimde tutmam hiçbir şeyi. İçimdeki coşkuyu yaşayabildiğim bir insan olduğum için maçı da çok kolay anlatabilen bir insanım. Bir insanın etrafındaki şeyleri anlatabilmesi biraz yetenek ister. Bu yetenek aslında kendinle ilgili değildir. Bu sana Allah’ın vermiş olduğu bir yetenektir. Allah bunu bana doğarken kodlamış bana bunu yüklemiş. Bundan sonrası onun aklıyla ilgili demiş. Bende Allah’ın bana vermiş olduğu yeteneği aklımda birleştirerek ve kendimi geliştirerek insanların önüne çıkmaya çalışıyorum ve sonrasında da böyle bir tablo çıkıyor ortaya. Samimiyeti seven bir insanım.

“Messi bu adam neyin nesi?” Gibi benzetmeler uzun süre akıllarda kalıyor. Doğaçlama mı, çalışılmış replikler mi bunlar?

Tamamen doğaçlama. Bunlar çalışılmış olsa yıllar sonra kimsenin ağzında kalmaz böyle. Yani yıllarca kimse bunlardan bahsetmez. O doğallığı samimiyeti görmeselerdi insanlar, buna çalışmış daha önce, bunu kafasında kurgulamış bunun için böyle böyle oluyor derler. Zaten bunları daha önceden kağıda yazarsanız olmaz. Bu işin inandırıcılığı kalmaz.

Unutamadığınız bir hatıranız var mı? Bizimle paylaşır mısınız?

Türk Telekom Arena’da Sayın Cumhurbaşkanımızın Başbakan olduğu dönem Arena’nın açılışını yapmaya geldiği maçtı. Karşılaşmada maç bana yazıldı. Galatasaray-Ajax maçıydı. İlker Yasin bana dedi sen maçı mı anlatmak istersin yoksa o dönemin Başbakan’ı Sayın Erdoğan gelecek onunla röportaj mı yapmak istersin dedi. Benim hayattaki en sevdiğim şey maç anlatmak ama maç anlatmayı bir kenara bırakıp Tayyip Erdoğan’la röportaj yapmak istiyorum dedim. İlker Yasin tamam dedi. Sonra rahmetli Mehmet Ali Birand geldi hayır dedi röportajı ben yapacağım, Ertem yanımda dursun dedi. Tabi ben kahroldum. Çok istiyordum…

MEHMET ALİ BİRAND’A TARİHİ ÇALIM

Allah o kadar büyükki maç saaati Tayyip bey geliyor o sırada ben mikrofonu kaptım. Mehmet Ali Birand’da içeride çay içiyor, farkında değil. İçeriye rejiye dedimki Tayyip bey geliyor, tabi çok sessiz bir şekilde söyledim bunu Mehmet Ali Birand duymasın diye. Tabi Tayyip bey gelirken o anda Mehmet Ali Birand da duydu ve Erdoğan bana doğru gelirken mikrofonu elimden alacaktı. Tayyip bey beni kendine doğru çekti hani seninle yapalım der gibi ve röportajı benimle yaptı. Orada güzel bir röportaj oldu. Alahıma çok şükürler olsun. Sonrasında ben bir de Tayyip beye bir soru sordum orada Fenerbahçe’yle ilgili güzel de bir espri yaptı. Hatta ertesi gün tüm gazetelere manşet oldu. Çokta güzel anı oldu benim için. Türk Telekom Arena’da Recep Tayyip Erdoğan’la ilk röportajıda ben yapmış oldum. Benim için onur madalyalarından birisi olmuştur.
Bizim camiamızda olduğunuz için soruyorum. Daha önce TGRT’de çalıştığınızı biliyoruz. O dönemlere dair paylaşmak istedikleriniz var mı?

“ÖVÜNEREK SÖYLERDİK MAÇLARI TGRT’DEN VERİYORUZ DİYE”

TGRT ailemdi. Düşünün işi hiç bilmeyen ya da amatör bir adamı bünyesine alıp ona 1 milyon dolarlık bir yayını emanet eden bir yönetim kurulumuz ve müdürümüz Ümit Aktan vardı. Çalışanlarla aramda çok güzel sıcak bir bağ vardı. Benim için çok büyük anlam ifade eden yerdir TGRT. Sadece iş yaptığım yer değildi benim oradan çıkmak istemediğim bir yerdi. O mecradan ayrılmak istemediğim bir yerdi. Herkes birbirine yardım ediyordu. O içerdeki ailevi, sıcak tüm birimler arasındaki bağ TGRT’de inanılmaz derecede vardı. Maçları anlatırdık mesela Galatasaray’ın Avrupa Kupası maçlarını TGRT veriyordu o zamanlar ve büyük bir gururla veriyorduk. Övünerek söylüyorduk TGRT’den yayınlanacak diye. Beni bütün Türkiye çok kısa bir zaman içerisinde TGRT’de tanımıştı. Çünkü Türkiye’nin çok büyük markalarından birisiydi hala da öyle benim için. Her zaman inandığım her zaman sıcaklığını hissettiğim ve kendisine has bir kokusu vardır TGRT’nin içeri girdiğiniz zaman. Ve ben Yenibosna’dan geçtiğim zaman içim kalbim bir sızlar. Hep o eski günlerim aklıma gelir.

“RAHMETLİ ENVER AMCANIN ÜZERİMDEKİ EMEKLERİ BÜYÜK”

İleride neden olmasın bir bakmışsınız yeniden TGRT ile birleşmişiz, buluşmuşuz ve son nefesimizi de son anımızı da orada vermişiz mikrofonumuzla. Olabilir neden olmasın. Başta rahmetli Enver amca haklarını helal ederler inşallah ahirettede. Üzerimde çok büyük emekleri vardır. Mücahit beyler bize güven verdiler her zaman orada. Ümit Aktan ağabey TGRT’nin kapılarını bana açan insandır. TGRT’de çok özel isimler vardı, hala da var. TGRT bir ailedir. TGRT’yi anlatmak sayfalara sığmaz yani bir kitap yazın derseniz yazarız. Onu düşünüyoruz.

dikGAZETE.com
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
ÇOK OKUNANLAR
ARŞİV ARAMA
PUAN DURUMU TÜMÜ
GÜNÜN KARİKATÜRÜ TÜMÜ
Günün çizgisi
ANKET TÜMÜ