Fetullah Gülen’e daha önce Türkiye’ye dönmesi konusunda çağrı yaptığını hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bu şarlatanı bu kadar büyütmeye gerek yok. Şu anda Türkiye’de fırsatı bulanlar kaçıyor. ’Ben dönmek istersem Türkiye’ye dönerim’ diyor. Ben ona çağrı yapmıştım. Türkiye’ye gel diye niye gelemedi. Güya beni zora sokmamak için gelememiş. Buna kinaye nazarıyla bakmak doğru olmaz. Ben orada vatandaşın tavrına bakarak bir şeyi gün yüzüne çıkaralım. ’O bize şah damarından daha yakın’ diyecek kadar sapkın bir yapı var. Orada olursa efsaneleşiyor. Buraya gelirse bir çok şey meydana çıkacak. Bunu yöneten bir üst akıldır demiştim. Burada bu üst akıl ki onun ne olduğunu içeriğini açıklamayı doğru bulmuyorum. Şu anda yine görevini yapıyor. Üst akıl onu kullanıyor. Dert güçlü bir Türkiye istemiyorlar. Bizi bölmek istiyorlar. Bizi parçalamak için malzeme bu. Beslediler büyüttüler ülkemizin üzerine saldılar. Türkiye’de aileleri parçaladılar. Şu olayın çıkışı bizim için bir milattır" diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan iptal edilen 2010 KPSS sınavına ilişkin de, "İptal edilen KPSS’da soruları çaldığı tespit edilenler ayıklanacak hak edenler kalmaya devam edecek" ifadelerini kullandı.
"Bu görüşmeyle birlikte bir çok şey rayına oturacaktır"
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 9 Ağustos’ta Rusya Devlet Başkanı Putin ile gerçekleştireceği görüşmeye ilişkin, "Bu görüşmeyle birlikte bir çok şey rayına oturacaktır" dedi.
TRT’nin ortak yayınında soruları yanıtlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, dış politikaya da değindi. Rusya ile yaşanan uçak krizine ilişkin konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Her şeyden önce bizim için birine bırak birine koş anlayışı yanlış. Rusya’ya mektup yazdık. Bu iki bölgede belirleyici ülkenin birbirinden ayrı yaşaması doğru değil. ’Bunu bir defa çözelim’ diyerek bu olayla ilgili üzüntülerimizi de ifade ettik. Süreci hızlandırdık. 9’unda bir araya geleceğiz. Görüşme hem siyasi, hem ekonomik, hem ticari olacak. Bu görüşmeyle birlikte günü birlik yapacağımız ziyaretle bir çok şey rayına oturacaktır. Suriye meselesi çok önemli. Sayın Putin ile bunu çok görüştük. Temenni odur ki burada verimli görüşme yaparsak Çin’de G20 zirvesinde bunları daha fazla netleştiririz" dedi.
“Kula kul olmayacağız, sadece Allah’a kul olacağız”
Televizyon kanallarına cep telefonuyla bağlanarak halkı sokağa davet etme sürecini anlatan Erdoğan, “Cep telefonlarıyla 4 ayrı kanala bağlanıp, sesimizi duyurma imkanı bulduk. Uluslararası medya, ne yazık ki yalan yanlış haberlerle birçok şeyler saptırarak verdiler. Şahsımla alakalı mesela Almanya’ya irtica talebinde bulunmuşum. Elhamdülillah bizim ne kitabımızda, ne inancımızda böyle bir şey söz konusu olamaz. Biz bu harekete başlarken, bu adımları atarken, bir şeye inanarak bunu yaptık. Biz dedik ki: ‘Kula kul olmayacağız, sadece Allah’a kul olacağız.’ Bu yola da böyle çıktık. ‘Ben aziz milletimi şuanda meydanlara davet ediyorum, havaalanlarına davet ediyorum ve ben de sizlerin arasında olacağım’ dedim. Bu mesaja müteakiben gerek Sayın Başbakanımız, gerek emniyet teşkilatımızın gerekli mercileri, gerek yargı mensuplarımız; Anayasa Mahkemesi’nden tutun da diğer yargı makamlarına varıncaya kadar yapılanın bir anayasa suçu olduğu ifade edilmek suretiyle, bunlara yönelik neler yapılabileceği konuşuldukça, buradaki o dik duruş, bazı askeri makamlardan yapılan açıklamalar, bunlar tabi havayı çok kısa zamanda olumlu istikamete dönüştürdü” ifadelerini kullandı.
FETÖ darbe girişimi sırasında Marmaris’ten zor şartlar altında İstanbul’a ayrılma sürecini anlatan Erdoğan, “Biz orada o durumla karşı karşıya kaldık da, bulunduğumuz yerden nasıl ayrılacağız? Orada helikopterle dolaşanlar falan var. Artık hava kararmış vaziyette. Bütün bunlarla beraber sağ olsun yanımdaki bütün güvenlik ekibim kendilerine göre tedbirlerini aldılar. Güvenlik ekibim içinden 2 şehidimiz var, Rabbim onlara rahmet etsin. Rabbim onlarla bizi inşallah cennetinde buluştursun. Hemen süratle çok yakın noktada olan helikopter pistine hareket ettik. Bu arada ailemiz hazırlanmıştı, hemen oraya geçtik. O gece benim için önemli isimlerden birisi de pilotumdur. Helikopter pilotlarımız, hem cansiperane hem de çok şeyi göze alarak o adımı attılar. ‘Yakıtım bitene kadar bunlar bizi yakalayamaz, ben söylediğiniz hedefe ulaşırım’ dedi. Bizi gerçekten 15 dakikada Dalaman’a ulaştırdılar. Dalaman’da 4 ayrı noktada uçaklarımız hazır bekliyordu. Dalaman’da inerek, oradan makam uçağımıza bindik. Uçağımızla hareket ederken de, pilotumuza ilk etapta hedef olarak ‘ya Ankara ya İstanbul’ dedik. Belli bir noktaya gelene kadar da hala pilot nereye ineceğimizi bilmiyordu. Biz tabi artık gecenin kararan saatleri, helikopterle kalkışımız, Dalaman’a gelişimiz saat 01.00 civarı olan bir noktaydı. Uçağımız hareket etti ve Biga çevrelerinde dedik ki, ‘İstanbul’a inelim.’ Dedi ki ‘pist karanlık.’ ‘Sen karanlığa inemiyor musun’ dedim. ‘İnerim ama riski var’ dedi. Bizim uçağımız kısa mesafede durma, kısa mesafede havalanma kabiliyeti olan bir uçak. Bunları hesap ederek ‘kendi aydınlatmalarınla buraya in’ dedik. Dedi ki ‘endişem buralarda tank, kamyon, şu bu, pistin üzerine koyarlarsa bizim için tehlike olur.’ Dedim ki ‘o zaman pistin üzerinde birkaç tur at. Ne kadar yakıtın var?’ 3-4 saatlik yakıtı olduğunu söyledi. Bu arada İstanbul Emniyet Müdürümüzle görüştüm. Mustafa kardeşime de çok teşekkür ediyorum, 10-15 dakika içerisinde kuleyi temizlediler. Kule temizlenince pist aydınlatıldı. Pist aydınlatıldıktan sonra rahatlıkla piste indik. Apron doluydu, aynı şekilde terminal önünde on binlerce insan bekliyordu. 2 kez F-16 uçaklarıyla ses hızını aşmak suretiyle patlama yaşandı. Oraya bomba atanlar buraya da atarlardı ama büyük ihtimal bomba yüklü değillerdi. Orada o ses hızının üzerine çıkınca patlama yapıyor. Konuk evinin camlarını da patlattı hatta orada birkaç yaralı vardı. O arada biz konuk evine girmiş olduk. Valimiz, 1. Ordu Komutanımız ve bakanımız beraber bir ufak kriz masası oluşturduk. Buradan da Genelkurmay Başkanı’nın rehin alındığı duyduk. Başbakanımızla da tekrar irtibat kurduk. Genelkurmay Başkanlığına vekaleten Ümit Paşa’yı getirmiş olduk” şeklinde konuştu.
“3-3 buçuk saat içerisinde Akıncılar’a 12 bomba atıldı”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, savaş uçaklarının Eskişehir’den havalanıp Ankara’daki Akıncı Üssü’nü vurma süreciyle ilgili, “Sayın Başbakan Eskişehir’le kurduğu irtibatta ‘Söylüyorum Akıncılar’ı vurmuyorlar, bizden yazılı talimat bekliyorlar’ gibi bazı şeyler söyledi. Ümit Paşa’yla bunu konuştuktan sonra, Ümit Paşa Eskişehir’e gerekli talimatı verdi. O talimattan sonra Akıncılar’a bombalama başladı. 3, 3 buçuk saat içerisinde Akıncılar’a 12 bomba atıldı. Pist kullanılamaz hale geldi, helikopterler de uçamaz hale geldi; çünkü endişe ettiler. Dolayısıyla Akıncılar atıl hale gelince daha da rahatlamış olduk. Eskişehir bu işin harekat merkezidir. Orada atılan bu olumlu adımla daha da bir rahatlama oldu. Daha sonra iş iyice lehimize döndü” açıklamalarda bulundu.
“Tankların altına yatan, paletlerin arasına yatan da şuanda gazi olan insanlarımız var”
Darbe girişimi sırasında halkın verdiği kahramanca mücadeleye değinen Erdoğan, “Bizim bir iki hitabımız havalimanındaki vatandaşlarımıza. Onların oradaki heyecanı, coşkusu çok çok farklı. Emniyet müdürümüzden aldığımız bilgiyle de, Boğaz Köprüsü’nde tanklarla yapılan yürüyüşler hatta Boğaz Köprüsü’nün kulelerinden adeta Sniper’larla yapılan saldırılar… Orada da malum birçok şehidimiz oldu. Tankların altına yatan, paletlerin arasına yatan da şuanda gazi olan insanlarımız var. Sabri 2 tankın arasından çıktı. Bir kolu şuanda sakat ama inşallah kurtulacak. Bir diğer tarafta albayımız 7 mermi alıyor, aynı şekilde mücadele veriyor. Diğer tarafta Üzeyir kardeşimiz bir kolunu neredeyse tamamen kaybetmiş vaziyet. Hala o imanının gereğini, o şehadete koşmanın hassasiyetini taşıyor. Onlar hala bize ‘siz nasılsınız reisim’ diyor” ifadelerini kullandı.
“Ailem metanet içerisindeydi”
Yaşanan olaylar sırasında ailesinin çok metanetli davrandığını dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları anlattı:
“Gerek eşim, gerek kızım, gerek damadım bir metanet içerisindeydi. Sadece büyük torun ‘ne oluyor’ baba diye soruyordu. Bir de ortanca kız torunum var Aynur’umuz, o uykuya dalmıştı o esnada. Bizim 8-9 aylık bir torunumuz var, o tabi bunların hepsinden bihaber. Onlarla beraber geldik ama gerek eşim, gerek kızım, hepsi de temkinliydi, herhangi bir telaşları falan yoktu. Bir şeye inandınız o orada telaş olmaz. Teslimiyet bu noktada çok önemli. İnanmak, ondan sonra da yürümek; bütün mesele budur. Bizim için kaza ve kader imanımızın gereği değil mi? Bitti. Ölüm bizim için haktır. Zaten bir gün gelecek. Benim yol arkadaşım Erol Olçak orada şehit oldu. Şimdi telefonlarda çekilmiş olan o anı izliyorum. Oğlu 17 yaşında Abdullah Tayyip, o da orada babasıyla şehit oldu. Bunlarla beraber birçok kardeşimiz, köprünün üzerinde olsun, Vatan Caddesi’nde olsun, Esenler’de olsun, Ankara’da Kızılay’da olsun, Külliye’de olsun, birçok yerde… Sadece Özel Harekat’ta 53 şehidimiz var. Bunları neyle izah edeceğiz, neyle anlatacağız? Bunların insanlıktan nasibi falan yok.”
dikGAZETE.com