KAYSERİ - Esma Küçükşahin
Türü yok olma tehlikesi altında bulunan ve eski tadı vermemesinden yakınılan ekşi karadutlar, Erciyes Üniversitesi (ERÜ) akademisyen ve öğrencilerinin projesiyle hem daha kolay çoğaltılmaya hem de koruma altına alınmaya başlandı.
ERÜ Tarımsal Biyoteknoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Kahraman Gürcan ve yüksek lisans öğrencileri, Türkiye'de üretimi yapılan en eski meyvelerden ekşi karadutların yaşlı olanlarının Türkiye'deki haritasını çıkardı.
Çoğunluğu Cumhuriyet öncesinde dikildiği belirlenen ekşi karadutların türünün tükenmek üzere olduğu, aşılama yöntemiyle çoğaltılamadığı tespit edildi.
Bunun üzerine Doç. Dr. Gürcan ve öğrencileri, Genom Kök Hücre Merkezindeki laboratuvarlarında doku kültürüyle ekşi karadut fidanı çoğaltmaya başladı.
"Fidan göçünü tersine çevirmek istiyoruz"Doç. Dr. Gürcan, AA muhabirine yaptığı açıklamada, ekşi karadut dahil birçok meyvenin fidanlarının Avrupa ve ABD'den getirildiğini, Türkiye'de değerli çok fazla genetik materyal bulunduğunu ancak bunlar tarıma aktarılmadığı için gün geçtikçe kaybolduğunu söyledi.
Birçok insanın çocukken yediği elma, armut ve dutun tadını bulamadığını söylediğini aktaran Gürcan, şöyle konuştu:
"Çünkü ABD çeşitleri bizim Türkiye'deki piyasaya hakim oluyor. Şu an elmada neredeyse kendi yerli çeşitlerimizin hiçbirini çoğaltmıyoruz, tamamen ithal çeşitler hakim. Karadutta da Avusturya dutu piyasaya hakim. Halbuki sadece Kayseri'de bile Avusturya dutundan çok daha kaliteli, aroması çok güzel olan dut çeşitleri var. Karadutların çoğunluğu Osmanlı'dan ve Cumhuriyet döneminden kalma. Kimse bu dutları değerlendirip özelliklerini belirleyip yetiştiriciye önermemiş. Biz, batıdan ülkemize olan fidan göçünü tersine çevirmek istiyoruz. Kayseri'de 800-1000 yaşında anıt karadut ağaçlarımız var, sayıları her geçen gün azalıyor."
"Asırlık karadut ağaçları"Doç. Dr. Gürcan, ekşi karadutların varlığını belirlemek için Hakkari'den Edirne'ye kadar bütün ülkeyi gezdiklerini ve 400 kadar yaşlı karadut ağacı tespit ettiklerini bildirdi.
Genç ağaç yetiştiriciliğinin ise İzmir'de, Van Gölü kenarında, Adıyaman ve Balıkesir'de yapıldığını ifade eden Gürcan, "Genellikle asırlık karadut ağaçlarına türbe ve külliyelerde rastlıyoruz. Örneğin Hacı Bektaş Veli Türbesi'nde beş karadut ağacı var, Eskişehir'de Seyit Gazi Türbesi'nde ve yine başka şehirlerde de bin yıllık ekşi karadut ağaçları var. Bu türbelerde yatanlar Orta Asya ya da Horasan'dan gelirken beraberlerinde bu fidanı getirmiş olabilirler ya da fidan Anadolu kökenli de olabilir." diye konuştu.
Laboratuvar ortamında fidan yetiştiriyorlarGürcan, aşılama yöntemiyle ekşi karadut fidanı elde etmenin elma ya da kayısı gibi diğer meyvelere oranla zor olduğunu, bu nedenle asırlık ağaçlardan doku alarak laboratuvar ortamında seri çoğalttıkları bilgisini verdi.
Üretim sürecini anlatan Doç. Dr. Gürcan, şunları kaydetti:
"Laboratuvar ortamında bunlara bebek gibi muamele ediyoruz. Kapların içine aldığımız dokulara özel besinler veriyoruz, yöntemimiz tamamen organik. Uygun sıcaklık ve nem bu bitkilerin köklenmesini sağlıyor. Bu sisteme doku kültürü diyoruz. Küçük bir kabın içinde 70 fidan çoğaltabiliyoruz."
Erciyes Teknopark bünyesinde faaliyet gösteren LifosBio Tarım Ar-Ge şirketinin kurucularından yüksek lisans öğrencisi Onur Canbulat da 6 yıldır ekşi karadutlar üzerinde çalıştıklarını, bu türün kültürel miras olduğunu aktardı.
TÜBİTAK'ın "1512 Programı"ndan yararlanarak destek aldıklarını anlatan Canbulat, 3 ay önce şirketlerini kurduklarını kaydetti.
Ürettikleri ekşi karadut fidanını hem iç hem de dış pazarda satmayı hedeflediklerini vurgulayan Canbulat, "Meyvemizin antioksidan miktarı oldukça yüksek. İthal gelen ağaçlar ekşi karadut bile değil, karadut. Ekşi karadut yaş meyve, kuru meyve olarak tüketildiği gibi dondurma sanayisinde kullanılabiliyor, reçel ve marmelat olarak da tüketilebiliyor. Kapama bahçeleri yapılarak, yetiştirilip ürün pazara sunulabilir." ifadelerini kullandı.
Kaynak: AA
dikGAZETE.com