CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, demokrasi, yargı, medya özgürlüğü ve üniversitelerle ilgili görüşlerinin yer aldığı 10 maddenin Başbakan Ahmet Davutoğlu tarafından da kabul edilmesi halinde, bu ülkeye özgürlükçü demokrasiyi getirmeye hazır olduklarını söyledi.
Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, kendisine yönelik söylediği sözlere ilişkin, "Sayın Cumhurbaşkanıyla aramızda özel bir tartışma var. Kendisine Salı gününe kadar izin veriyorum. Şu karın ağrısı işini bir açıkla kardeşim, niye açıklamıyorsun? Benim karnım ağrımıyor. Ama senin karının ağrımasını da istemem. Salı gününe kadar açıkla karın ağrısını da gider. Emin ol ben Salı günü sana hepsinin cevabını vereceğim tek tek belgeleriyle” dedi.
CHP’nin 35. Olağan Kurultayı’nın ardından ilk Parti Meclisi (PM) Toplantısı Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu başkanlığında başladı. Toplantının açılışında yaptığı konuşmada Kılıçdaroğlu, “Açık net çağrı yapıyorum, gelin din ve vicdan özgürlüğünü anayasal güvence altına alalım” ifadesini kullanan Kılıçdaroğlu, “İsteyen istediği gibi düşünebilir. Yasaklarla bir ülke büyümemiştir ve gelişmemiştir. Bunları gelin değiştirelim. Birinci sınıf demokrasi istiyorsanız gelin hep beraber darbe hukukundan Türkiye’yi arındıralım. Madem birinci sınıf demokrasi ve özgürlükçü demokrasi diyorsunuz gelin hep birlikte arındıralım. Açık net söylüyorum her zaman, her dönem darbecilere karşı olduk. Gelin hep birlikte darbe hukukunu değiştirelim. Üçüncü olarak hiç kimse yargıya güvenmiyor. Sokağa çıkın vatandaşa sorun. Kimse güvenmiyor. Yargıyı bu hale kim getirdi? Bu ülkede adalet var diyen kimse yok. İçinde adaletin olmadığı saraylar yaptık. Sadece büyük binaların üzerinde adalet yazıyor. Geçen gün bir AKP’li belediye başkanı soruyor ’Hangi hakime gideceğim ben, adalete güvenmiyorum’ diye. Gelin adaleti her türlü vesayetten kaldıralım. Her türlü yasal değişikliğe hazırız.
Milli iradenin önüne niye baraj kuruyorsunuz. Bütün algıları yerle bir edeceğiz. CHP’ye yönelik oluşturulan bütün haksız algıları yerle bir etmeliyiz. Gelin siyasal partiler yasasını değiştirelim. Size açık çek veriyoruz. TBMM gerçek anlamda milletin meclisi olmalı. Lider sultasını kaldıralım diyoruz. Beşinci olarak düşünceyi açıklama özgürlüğü. Hem demokrasi diyeceksiniz hem de düşüncesini açıklayanı suçlayacaksın. İfade özgürlüğünü ülkemize getirmezsek nasıl uygar bir ülke haline geleceğiz? Düşüncemizi açıklayacağız ki bir masa etrafında uygarca tartışalım. Altı medya özgürlü. Bir ülkede medya özgür değilse halk özgür değildir. Halkın haber alma kaynaklarını tıkamışsınız demektir. Halk dedikodularla mı bilgi alacak? Haberleri izliyor, gazete alıyor. Medya üzerine baskı kuruyorsunuz şu haberleri yapma yaparsan seni hapse atarım diyorsun. Medya özgürlüğü sadece söylemde olsun diye söylemiyoruz. Gelin anayasa da 3 büyük güçten söz ediyor ya yasama, yargı, yürütme. Dördüncü medya diyelim. Yedi kendi sorunlarımızı kendimiz çözmeliyiz. Bir ülke kendi iç sorunlarımızı çözemezse sorun uluslararası evreye evrilebilir" dedi.
8. madde olarak devletin, elinde sopa olan bir organ olmaması gerektiğini ifade eden Kılıçdaroğlu, “Devletin bir özelliği daha var. Bütün vatandaşlarına eşit davranmalı. İnancı ne olursa olsun, kimliği ne olursa olsun, inanç ve kimlik konusunda devlet vatandaşına karşı kör olmak zorundadır. Gelen vatandaşın kimliğini devlet soramaz, inancını devlet soramaz. Onun yaşam tarzını soramaz. Net çağrı yapıyorum din ve vicdan özgürlüğünü anayasal güvence altına alalım. 9, bir ülke 21. yüzyılda vahşi kapitalizme terk edilemez. Bir ülkenin ekonomisi rant üzerine inşa edilemez. 10, üniversitelerimiz bilgi üretmeli. Bilgi üretmeyen üniversiteye üniversite denilemez. Elin oğlu lise çağında, ilköğretim çağında bilgi üretiyor. Biz üniversitelerin bilgi üretmesinin önüne duvar çekiyoruz. Bilginin üretilmesinin ana sözcüğü meraktır. Arkasından soracaksınız. Bu neden böyledir diye. Aklı kullanacaksınız. Eğer üniversite de her türlü düşünce özgürce tartışılmazsa o üniversite bilgi üretebilir mi? Bilgi üretmenin yolu merakla başlar. Bilimsel alt yapıyla bu sona erer. Yasaklarla bir yere gidebilir mi? 21.yüzyılda üniversitelerimize Ortaçağın Türkiye’sini yaşatabilir miyiz? Düşünceyi yasaklıyoruz, neden bunu söyledin diye. Söyler sende katılmazsın. Sende uygar bir insan gibi o düşüncenin neden doğru olmadığını oturursun anlatırsın. Halkta karar verir buna ‘evet bu doğru değilmiş’ diye. Eğer biz bunu yapabilirsek bu ülkeye demokrasiyi getirmiş oluruz” açıklamasında bulundu.
“EĞER SAYIN DAVUTOĞLU, ‘EVET BİZDE BU ON MADDEYİ AYNEN KABUL EDİYORUZ’ DİYORSA BÜTÜN KAPILARIMIZ, GÖNLÜMÜZ AÇIK”
Kılıçdaroğlu, konuşmasına şöyle devam etti:
“On madde halinde açıkladım. Çok açık çok net. Eğer Sayın Davutoğlu, ‘evet biz de bu on maddeyi aynen kabul ediyoruz’ diyorsa bütün kapılarımız, gönlümüz açık. Bu ülkeye özgürlükçü demokrasiyi getirelim. Bunların tamamında ahlak temeli, adalet temeli vardır. Söylemle olmuyor. Biz açık çek veriyoruz. Bizim milletvekili sayımız belli, ama bizimde düşüncemiz belli. Eğer siz bu düşünceler doğrudur diyorsanız kanun tekliflerini de biz vermeyelim siz verin. Sizin eseriniz olsun. Ama bu ülkeye çocuklarımıza bizim borcumuz var. Kimse Türkiye Cumhuriyetini bize altın tepsiyle ikram etmedi. Acıyla gözyaşıyla kurduk.”
“TÜRKMENLERİN YER ALMASINI İSTİYORUZ O MASADA”
Önümüzdeki günlerde Uluslararası Suriye Konferansı’nın toplanacağını hatırlatan Kılıçdaroğlu, “Şimdi en büyük endişemi tekrar dile getiriyorum. O uluslararası toplantıda Türkmenler masada yer alacak mı, almayacak mı? Türkmenlerin yer almasını istiyoruz o masada. Silah gönderiyordun Türkmenlere gönderiyorum diyordun, ilaç gönderiyordun Türkmenlere gönderiyorum diyordun. O zaman bütün bunların hiçbirisini yemeyeceksin ve yutmayacaksın Türkmenler o masada olacak biz bekliyoruz. Onların haklarını savunuyoruz” değerlendirmesinde bulundu.
“KENDİSİNE SALI GÜNÜNE KADAR İZİN VERİYORUM. ŞU KARIN AĞRISI İŞİNİ BİR AÇIKLA”
Cumhurbaşkanı Erdoğan ile aralarında özel bir tartışma olduğunu söyleyen Kılıçdaroğlu, “Sayın Cumhurbaşkanıyla aramızda özel bir tartışma var. Geçen Muhtarlar Toplantısında benim kullanmaktan utanacağım sözcükleri kullandığı için ben onları kullanmıyorum. Ama benim yaptığım eleştirileri herkes tek tek okuyabilir. İçinde tek bir hakaret içeren sözcük yoktur. Ama o yapıyor bence hiç önemli değil. Kişi kendi iç dünyasında nasılsa o diline vurur. Benimle ilgili şöyle bir cümle kullanmış, ‘Aslında bu zatın asıl karın ağrısını da ortaya dökerim ama inanın bana ben bu konuları konuşmaktan hicap duyuyorum’ diyor. Kendisine Salı gününe kadar izin veriyorum. Şu karın ağrısı işini bir açıkla kardeşim, niye açıklamıyorsun? Benim karnım ağrımıyor. Ama senin karının ağrımasını da istemem. Salı gününe kadar açıkla karın ağrısını da gider. Emin ol ben Salı günü sana hepsinin cevabını vereceğim tek tek belgeleriyle. Açık ve net bütün belgeleriyle ortaya koyacağım. Ona da diyorum karın ağrısı çekme Salı gününe kadar açıkla. Bakarsın Salı günü ben sana teşekkür ederim, açıkladığın şeyler çok önemliydi. Kusura bakma derim ama açıklamazsan Salı günü cevabını alacaksın” ifadelerini kullandı.
“TERÖRÜN AMACI, KİMLİĞİ, İNANCI NE OLURSA HEP BERABER KARŞI DURMAK ZORUNDAYIZ”
Diyarbakır’da bir okulun bahçesine el yapımı bomba atıldığına değinen Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:
“Bunlarda vicdan, ahlak yok. Terörün eğer acımasızlığını görmek istiyorsanız, okulun bahçesine atılan el bombasına bakarsınız. Hangi ahlak, hangi amaçla siz okulun bahçesine el bombası atıyorsunuz. O nedenle diyoruz ki terörü lanetliyoruz. İnsanlık suçudur diyoruz. Terörün amacı, kimliği, inancı ne olursa hep beraber karşı durmak zorundayız. Çocuklardan ne istiyorsunuz siz? Okulun bahçesine bomba mı atılır, hangi amaçla yapıyorsunuz siz bunu? Terörün özelliği neydi kandan beslenmesi. Okulun müdürünü aradım. Bana verdiği cevap, ‘el yapımı bir bomba ve içinde cam kırıkları var. Cam kırıkları çocukları yaralamış.’ Gerçekten insan aklının almayacağı bir şey. O çocuklardan ne istiyorsunuz siz. Terörün acımasızlığını görmek istiyorsanız o çocuklara yapılan saldırıyı görmemiz gerekiyor. Bunu da asla unutmamamız gerekiyor. Bu acıyı da unutmayacağız.”
(İHA)
Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, kendisine yönelik söylediği sözlere ilişkin, "Sayın Cumhurbaşkanıyla aramızda özel bir tartışma var. Kendisine Salı gününe kadar izin veriyorum. Şu karın ağrısı işini bir açıkla kardeşim, niye açıklamıyorsun? Benim karnım ağrımıyor. Ama senin karının ağrımasını da istemem. Salı gününe kadar açıkla karın ağrısını da gider. Emin ol ben Salı günü sana hepsinin cevabını vereceğim tek tek belgeleriyle” dedi.
CHP’nin 35. Olağan Kurultayı’nın ardından ilk Parti Meclisi (PM) Toplantısı Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu başkanlığında başladı. Toplantının açılışında yaptığı konuşmada Kılıçdaroğlu, “Açık net çağrı yapıyorum, gelin din ve vicdan özgürlüğünü anayasal güvence altına alalım” ifadesini kullanan Kılıçdaroğlu, “İsteyen istediği gibi düşünebilir. Yasaklarla bir ülke büyümemiştir ve gelişmemiştir. Bunları gelin değiştirelim. Birinci sınıf demokrasi istiyorsanız gelin hep beraber darbe hukukundan Türkiye’yi arındıralım. Madem birinci sınıf demokrasi ve özgürlükçü demokrasi diyorsunuz gelin hep birlikte arındıralım. Açık net söylüyorum her zaman, her dönem darbecilere karşı olduk. Gelin hep birlikte darbe hukukunu değiştirelim. Üçüncü olarak hiç kimse yargıya güvenmiyor. Sokağa çıkın vatandaşa sorun. Kimse güvenmiyor. Yargıyı bu hale kim getirdi? Bu ülkede adalet var diyen kimse yok. İçinde adaletin olmadığı saraylar yaptık. Sadece büyük binaların üzerinde adalet yazıyor. Geçen gün bir AKP’li belediye başkanı soruyor ’Hangi hakime gideceğim ben, adalete güvenmiyorum’ diye. Gelin adaleti her türlü vesayetten kaldıralım. Her türlü yasal değişikliğe hazırız.
Milli iradenin önüne niye baraj kuruyorsunuz. Bütün algıları yerle bir edeceğiz. CHP’ye yönelik oluşturulan bütün haksız algıları yerle bir etmeliyiz. Gelin siyasal partiler yasasını değiştirelim. Size açık çek veriyoruz. TBMM gerçek anlamda milletin meclisi olmalı. Lider sultasını kaldıralım diyoruz. Beşinci olarak düşünceyi açıklama özgürlüğü. Hem demokrasi diyeceksiniz hem de düşüncesini açıklayanı suçlayacaksın. İfade özgürlüğünü ülkemize getirmezsek nasıl uygar bir ülke haline geleceğiz? Düşüncemizi açıklayacağız ki bir masa etrafında uygarca tartışalım. Altı medya özgürlü. Bir ülkede medya özgür değilse halk özgür değildir. Halkın haber alma kaynaklarını tıkamışsınız demektir. Halk dedikodularla mı bilgi alacak? Haberleri izliyor, gazete alıyor. Medya üzerine baskı kuruyorsunuz şu haberleri yapma yaparsan seni hapse atarım diyorsun. Medya özgürlüğü sadece söylemde olsun diye söylemiyoruz. Gelin anayasa da 3 büyük güçten söz ediyor ya yasama, yargı, yürütme. Dördüncü medya diyelim. Yedi kendi sorunlarımızı kendimiz çözmeliyiz. Bir ülke kendi iç sorunlarımızı çözemezse sorun uluslararası evreye evrilebilir" dedi.
8. madde olarak devletin, elinde sopa olan bir organ olmaması gerektiğini ifade eden Kılıçdaroğlu, “Devletin bir özelliği daha var. Bütün vatandaşlarına eşit davranmalı. İnancı ne olursa olsun, kimliği ne olursa olsun, inanç ve kimlik konusunda devlet vatandaşına karşı kör olmak zorundadır. Gelen vatandaşın kimliğini devlet soramaz, inancını devlet soramaz. Onun yaşam tarzını soramaz. Net çağrı yapıyorum din ve vicdan özgürlüğünü anayasal güvence altına alalım. 9, bir ülke 21. yüzyılda vahşi kapitalizme terk edilemez. Bir ülkenin ekonomisi rant üzerine inşa edilemez. 10, üniversitelerimiz bilgi üretmeli. Bilgi üretmeyen üniversiteye üniversite denilemez. Elin oğlu lise çağında, ilköğretim çağında bilgi üretiyor. Biz üniversitelerin bilgi üretmesinin önüne duvar çekiyoruz. Bilginin üretilmesinin ana sözcüğü meraktır. Arkasından soracaksınız. Bu neden böyledir diye. Aklı kullanacaksınız. Eğer üniversite de her türlü düşünce özgürce tartışılmazsa o üniversite bilgi üretebilir mi? Bilgi üretmenin yolu merakla başlar. Bilimsel alt yapıyla bu sona erer. Yasaklarla bir yere gidebilir mi? 21.yüzyılda üniversitelerimize Ortaçağın Türkiye’sini yaşatabilir miyiz? Düşünceyi yasaklıyoruz, neden bunu söyledin diye. Söyler sende katılmazsın. Sende uygar bir insan gibi o düşüncenin neden doğru olmadığını oturursun anlatırsın. Halkta karar verir buna ‘evet bu doğru değilmiş’ diye. Eğer biz bunu yapabilirsek bu ülkeye demokrasiyi getirmiş oluruz” açıklamasında bulundu.
“EĞER SAYIN DAVUTOĞLU, ‘EVET BİZDE BU ON MADDEYİ AYNEN KABUL EDİYORUZ’ DİYORSA BÜTÜN KAPILARIMIZ, GÖNLÜMÜZ AÇIK”
Kılıçdaroğlu, konuşmasına şöyle devam etti:
“On madde halinde açıkladım. Çok açık çok net. Eğer Sayın Davutoğlu, ‘evet biz de bu on maddeyi aynen kabul ediyoruz’ diyorsa bütün kapılarımız, gönlümüz açık. Bu ülkeye özgürlükçü demokrasiyi getirelim. Bunların tamamında ahlak temeli, adalet temeli vardır. Söylemle olmuyor. Biz açık çek veriyoruz. Bizim milletvekili sayımız belli, ama bizimde düşüncemiz belli. Eğer siz bu düşünceler doğrudur diyorsanız kanun tekliflerini de biz vermeyelim siz verin. Sizin eseriniz olsun. Ama bu ülkeye çocuklarımıza bizim borcumuz var. Kimse Türkiye Cumhuriyetini bize altın tepsiyle ikram etmedi. Acıyla gözyaşıyla kurduk.”
“TÜRKMENLERİN YER ALMASINI İSTİYORUZ O MASADA”
Önümüzdeki günlerde Uluslararası Suriye Konferansı’nın toplanacağını hatırlatan Kılıçdaroğlu, “Şimdi en büyük endişemi tekrar dile getiriyorum. O uluslararası toplantıda Türkmenler masada yer alacak mı, almayacak mı? Türkmenlerin yer almasını istiyoruz o masada. Silah gönderiyordun Türkmenlere gönderiyorum diyordun, ilaç gönderiyordun Türkmenlere gönderiyorum diyordun. O zaman bütün bunların hiçbirisini yemeyeceksin ve yutmayacaksın Türkmenler o masada olacak biz bekliyoruz. Onların haklarını savunuyoruz” değerlendirmesinde bulundu.
“KENDİSİNE SALI GÜNÜNE KADAR İZİN VERİYORUM. ŞU KARIN AĞRISI İŞİNİ BİR AÇIKLA”
Cumhurbaşkanı Erdoğan ile aralarında özel bir tartışma olduğunu söyleyen Kılıçdaroğlu, “Sayın Cumhurbaşkanıyla aramızda özel bir tartışma var. Geçen Muhtarlar Toplantısında benim kullanmaktan utanacağım sözcükleri kullandığı için ben onları kullanmıyorum. Ama benim yaptığım eleştirileri herkes tek tek okuyabilir. İçinde tek bir hakaret içeren sözcük yoktur. Ama o yapıyor bence hiç önemli değil. Kişi kendi iç dünyasında nasılsa o diline vurur. Benimle ilgili şöyle bir cümle kullanmış, ‘Aslında bu zatın asıl karın ağrısını da ortaya dökerim ama inanın bana ben bu konuları konuşmaktan hicap duyuyorum’ diyor. Kendisine Salı gününe kadar izin veriyorum. Şu karın ağrısı işini bir açıkla kardeşim, niye açıklamıyorsun? Benim karnım ağrımıyor. Ama senin karının ağrımasını da istemem. Salı gününe kadar açıkla karın ağrısını da gider. Emin ol ben Salı günü sana hepsinin cevabını vereceğim tek tek belgeleriyle. Açık ve net bütün belgeleriyle ortaya koyacağım. Ona da diyorum karın ağrısı çekme Salı gününe kadar açıkla. Bakarsın Salı günü ben sana teşekkür ederim, açıkladığın şeyler çok önemliydi. Kusura bakma derim ama açıklamazsan Salı günü cevabını alacaksın” ifadelerini kullandı.
“TERÖRÜN AMACI, KİMLİĞİ, İNANCI NE OLURSA HEP BERABER KARŞI DURMAK ZORUNDAYIZ”
Diyarbakır’da bir okulun bahçesine el yapımı bomba atıldığına değinen Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:
“Bunlarda vicdan, ahlak yok. Terörün eğer acımasızlığını görmek istiyorsanız, okulun bahçesine atılan el bombasına bakarsınız. Hangi ahlak, hangi amaçla siz okulun bahçesine el bombası atıyorsunuz. O nedenle diyoruz ki terörü lanetliyoruz. İnsanlık suçudur diyoruz. Terörün amacı, kimliği, inancı ne olursa hep beraber karşı durmak zorundayız. Çocuklardan ne istiyorsunuz siz? Okulun bahçesine bomba mı atılır, hangi amaçla yapıyorsunuz siz bunu? Terörün özelliği neydi kandan beslenmesi. Okulun müdürünü aradım. Bana verdiği cevap, ‘el yapımı bir bomba ve içinde cam kırıkları var. Cam kırıkları çocukları yaralamış.’ Gerçekten insan aklının almayacağı bir şey. O çocuklardan ne istiyorsunuz siz. Terörün acımasızlığını görmek istiyorsanız o çocuklara yapılan saldırıyı görmemiz gerekiyor. Bunu da asla unutmamamız gerekiyor. Bu acıyı da unutmayacağız.”
(İHA)