USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000
Politika

"Eğer 1 Kasım’da 7 Haziran’ın tekrarı olursa..."

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, “7 Haziran’ın tekrarı olması halinde hiç kimse kaygılanmasın. Böyle bir durum karşısında MHP, PKK uzantısı HDP dışındaki her partiyle 4 ilkesi saklı kalmak kaydıyla iktidar kurmaya ve iktidar olmaya...

"Eğer 1 Kasım’da 7 Haziran’ın tekrarı olursa..."
03-10-2015 21:29
Google News
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, “7 Haziran’ın tekrarı olması halinde hiç kimse kaygılanmasın. Böyle bir durum karşısında MHP, PKK uzantısı HDP dışındaki her partiyle 4 ilkesi saklı kalmak kaydıyla iktidar kurmaya ve iktidar olmaya vardır. Bunu da şimdiden ilan etmektedir” dedi.
1 Kasım seçimleri için partisinin seçim bildirgesini açıklayan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, “Son 13 yıl israf ve heba edilmiş de görülebilir. Ancak geleceğin rotasını belirlemek, geleceğin yol haritasını tahayyül etmek elimizdedir. Bir ülküsü olan elbette geleceği kafasında ve vicdanında şekillendirecektir. Bunun da ilk yolu ülkenin geleceğine samimiyetle, karşılık beklemeden, bir vecd haliyle hizmet etmektir. Mevzu milletimiz lehine olduktan sonra hayallerimizin sınırı yoktur. Biz geleceği hainlerin, işbirlikçilerin, Türklüğe diş bileyen köksüz ve kimliksizlerin tasallutundan kurtarmayı kafamıza koyduk. Bunu da başaracağız” diye konuştu.

“ERDOĞAN SIKIŞTI MI, İŞLER SARPA SARDI MI HEMEN MİLLİĞİ HATIRLAMAKTADIR”
“Türkiye’nin geleceğinde AK Parti denen çıkar ve soygun ittifakı yoktur” diyen Bahçeli, “Türk milletinin yarınlarına, saray serumuyla güç bela canlılık emaresi gösteren ’Bozgun Ahmet’ yön veremeyecektir. Recep Tayyip Erdoğan Allah’ın izniyle istikbalimizde söz ve pay sahibi olamayacaktır. Erdoğan karanlık bir devrin günah yuvasıdır. Erdoğan demokrasiyle gelip demokratik değer ve kültüre ilk taşı atan, ilk hançeri batıran nankörlerden birisi, belki ilkidir. Davutoğlu ise bu yuvada gözlerini açan, bu yuvada kundağa alınarak irade ve karakter nakli yapıp ruhunu koltuğa değiştiren aciz ve esasen yardıma ihtiyacı olan bir şahsiyettir. Şimdi bu ikili kalkmış millikten bahsediyorlar. Tıpkı İblisin sevaptan bahsetmesi gibi bunlar kalkmış yerlilikten bahsediyorlar. Tıpkı cenaze törenine katılan katilin maktulü övmesi ve ah vah etmesi gibi. Erdoğan sıkıştı mı, işler sarpa sardı mı hemen milliği hatırlamaktadır. Fakat mizaç ve müktesebatına yabancı geldiğinden milliği de yanlış anımsamakta, üstelik bunu da bambaşka bir üslupla aktarmaktadır. Sanıyorlar ki milli demekle milli olunur. Sanıyorlar ki, Rabia işaretine hapsedilmiş vatan, bayrak, millet ve devlet kavramlarını farklı mahfillerde söyleyince milli kalınır. Yok öyle yağma. Millilik ayakkabı kutularına, para kasalarına, vakıf adı altında kurulan tahsilat ve rüşvet merkezlerine ahlakını rehin bırakmışların harcı değildir. Anayasal sınırlarını açıkça çiğneyen Erdoğan için asıl maksat 1 Kasım seçimlerine milliyetçi yığınak yapmak ve Milliyetçi Hareket Partisi’nden sözde oy aşırmaktır. Davutoğlu da saraydan verilen ev ödevleri kapsamında bu amaca hizmet etmektedir. Yani Türklüğün yaşayan iki düşmanı, bölücülüğün iktidardaki iki elebaşı, milliyetçiliği alet ederek 1 Kasım’da AKP’nin tek başına iktidarı için sinsi bir siyasi faaliyet yürütmektedir. Ancak şer oyunları bozulacak, hayal ve hırslarının kurbanı oldukları da inşallah görülecektir. Düne kadar şanlı Türk bayrağını tahrik unsuru gören bu Erdoğan değil miydi? Düne kadar ’Her türlü milliyetçiliği ayaklarımın altına alıyorum’ diye höyküren bu BOP’çu değil miydi? Kamu kurum ve kuruluş tabelalarındaki TC ibaresini sildiler. Ne mutlu Türküm diyene sözünü dağdan taştan kazıdılar. Devlet nişanındaki TC ifadesiyle Atatürk siluetini kaldırdılar. ’Türk’üm, doğruyum’ sözlerinden gocundular, Andımıza saldırdılar. Tarihimizde kara bir leke gibi duran isyankarları, devlete baş kaldırmış, milletin kanını dökmüş teröristleri alkışladılar, özürler dilediler, adlarına anıtlar yaptırdılar. Bunların yatacağı yer, sığınacağı delik yoktur. Bunların milli vicdanda affı da mümkün değildir. Türkmenlerin canını alan Barzani’yle Erbil’de sıra geceleri düzenleyip sazlı sözlü, çiğ köfteli eğlence ortamlarında sarılıp kucaklaşan, şimdilerde millilik taslayan Erdoğan’dı. Aziz Türk milletinin gözü önünde Diyarbakır’ı ihanet üstüne çevirip 37 yıl sonra bir PKK’lıyı Türkiye’ye getirip megri megri söyleten, yine Barzani’nin başından konfetileri sevgiyle temizleyip Kürdistan diyen aynı Erdoğan’dı. Türklükle karşıma gelmeyin tehdidi savuran Kandil misyonerinin kim olduğunu şüphesiz sizler iyi biliyorsunuz. Bitmedi. Habur’da teröristleri muzaffer bir ordunun geriye dönen neferleri gibi davul ve zurnayla yeri göğü inleterek karşılayan, karşılanmasına zemin hazırlayan şerefsizlerden ne milli ne de yerli bir irade duyulacaktır” diye konuştu.

“BİZ OLMASAYDIK AK PARTİ İLE PKK ÇOKTAN TÜRKİYE’NİN FİŞİNİ ÇEKMİŞLERDİ”
Bugün millilik diyenlerin dün milliyetçilere en ağır, en galiz küfürlerle saldırdığını ifade eden Bahçeli, “Bugün millilik maskesi takanlar, milliyetçiliğe ve milliyetçilere tezgah kuruyorlardı. Milli ne varsa, yerli ne görüyorlarsa savaş nizamına geçip ateş açanların, fitne saçanların kaçak sarayda sırtı sıvazlanıyordu. Irkçı, kafatasçı dediler, aldırmadık. Faşist, cahil dediler, oralı olmadık. Kandan geçinen, ölümden beslenen, morg bekçileri, Fatiha bilmeyenler diye suçlandık; bu da geçer diye sabır gösterdik. Biliyorduk ki, MHP’ye düşmanlık kuyruğuna girenler Sevr’in yarım kalan hesaplarını görmek için memur edilmişlerdi. Biliyorduk ki, Türk ve Türk milletinin her değerine kin duyan iktidar mensupları tarihi şark meselesinin, yani Türkleri Anadolu’dan atma planının piyonları olarak seçilmişlerdi. Bu hıyanet hesaplarının önünde Bozkurt gibi dikilen MHP bunlara göre tehdit ve engeldi. Bunun için Türk milliyetçiliği kötülenmeli, aşağılanmalıydı. Ülkücüler tahrik edilmeli, küçümsenmeli, yavaş yavaş budanmalıydı.13 yıldır Türkiye’yi kuşatma altına alan AKP, MHP’yi zaafa sürüklediği takdirde ülkeyi de yıkıma götüreceğinin farkındaydı. Bu nedenle Erdoğan’ın MHP düşmanlığı boşuna değildir. Davutoğlu’nun MHP alerjisi, AKP yönetiminin MHP öfkesi tesadüf görülmemelidir. Biz olmasaydık AK Parti ile PKK çoktan Türkiye’nin fişini çekmişlerdi. Biz olmasaydık müzakere ortakları Erdoğan ve Öcalan Türkiye Cumhuriyeti’ni çökertmiş olacaklardı. Biz olmasaydık Oslo’da, İmralı’da, Kandil’de verilen sözlerin hepsi gerçekleşecek, Türkiye’nin tarihten kaydı düşülecekti. Ama dün başaramadılar, Allah’ın izniyle gelecekte de asla başaramayacaklar” ifadelerini kullandı.

“ERDOĞAN VE DAVUTOĞLU MEHMETÇİĞİ KIŞLASINA, POLİSİ KARAKOLUNA ZORLAYA ZORLAYA ÇEKMİŞ, PKK’YA BUYUR ETMİŞLERDİR”
20 Temmuz’dan bu yana yaşanan terör saldırılarının korkunç boyutta olduğuna dikkat çeken Bahçeli, “Çözüm süreciyle terörün biteceğini, barışın geleceğini, silahların susacağını, kanın duracağını söyleyen yalancılar bugünlerde yüzünü saklamaktadır. Erdoğan 11. Muhtarlar Buluşması’nda diyordu ki; ’Tayyip Erdoğan yalandan en çok kaçınan insandır.’ Yalandan kaçındım derken bile yalan söyleyen, yalan çıtasını sürekli yükselten, baştan ayağa yalan olup çıkan yalan ustasına kanacak kimseler kalmamıştır. Analar ağlamasın propagandasından ne mutlu şehit analarına sözüyle dümen kıran utanmazların ipliği pazara çıkmıştır. AK Parti, PKK’yı diriltmiş, adeta eline silah vermiştir. Evet biz Erdoğan’dan, sözlerinden, soygun hanedanından rahatsızız, buna da devam edeceğiz. Sırtında taşıdığı akrebin ise kendisini sokması meselemiz değildir. Bizim dert ettiğimiz Erdoğan’ın bakımıyla büyüyen ve irileşen bu akrebin milletimizi zehirlemesidir. Buna da izin vermeyeceğiz. Yemin ettik, Allah şahidimiz olsun ki akrebi ayağımızla ezeceğimiz gibi, sahiplerinden millet namına mutlaka hesap soracağız. Yıllarca verilen tavizler PKK’ya cesaret aşılamıştır. Kanlı terör örgütü AK Parti’yle bir olup Türkiye’yi masaya yatırmıştır. PKK haraç toplamış, insan kaçırmış, şehirlere inmiş; AKP dağlardan çiçek böcek toplayacağız hayaliyle milleti avutmuştur. PKK, Doğu ve Güneydoğu’yu silahlarla doldurmuş, dağa taşa bomba döşemiş; Erdoğan valilere operasyon yapmayın emri vermiştir. Terör örgütü PKK; devletin egemenlik haklarına saldırırken buna göz yuman, alttan alan, sakın karşılık vermeyin diye talimatlar yağdıran işbirlikçilerin adı sanı, mevki, makamı ne olursa olsun bunlar topluca vatana ihanetten mutlaka yargılanacaklardır. Bize teröristlerin silah bırakacağı söylenmişti, meğer silahları indiren Türkiye olmuştur. Bize teröristlerin silahları gömeceği kibirli ve üstten bakan bir ifade tarzıyla duyurulmuştu, oysa silahı saklayan, namluyu yere çeviren güvenlik güçlerimiz olmuştur. Erdoğan ve Davutoğlu Mehmetçiği kışlasına, polisi karakoluna zorlaya zorlaya çekmiş, PKK’ya buyur etmişlerdir. Doğal olarak meydan da teröristlere kalmıştır. Valilere operasyon izni vermemek hangi akla hizmettir? PKK’nın silahlanmasını alçakça seyretmek, dağ ve şehir kadrosuna takviyeyi zelil bir iradeyle geçiştirmek, sonra da çözüm şarkılarıyla Türk milletine kast etmek nasıl bir çürümüşlüktür? 20 Temmuz’dan bu tarafa dökülen her şehit kanının vebali Erdoğan’ın üzerindedir. Eğer, PKK’nın hain saldırılarında Erdoğan ve Davutoğlu’nun en ufak bir desteği, yönlendirmesi ve teşviki tespit edilir ve bu şüpheler somut delillerle sabitleşirse herkes bilsin ki sarayı bunların başına yıkarız” dedi.
Bahçeli, konuşmasına şöyle devam etti:
“AK Parti’ye oy veren kardeşlerim başta olmak üzere tüm vatandaşlarıma sesleniyorum; zalimleri tahtından indirmek için ülkenin geleceğine oy verelim. Terörsüz, tereddütsüz bir Türkiye için ülkenin geleceğine oy verelim. Göbeğinden icazetli, emir kumandayla çalışan, saray süsü bozgun Ahmet’in dinlenmesi, layık olmadığı mevkiden alınması için ülkenin geleceğine oy verelim. Gelecek MHP’dir, MHP ise gelecek demektir. MHP iktidara hazırdır. MHP her sözünde haklı çıkmıştır. Eleştirilerimiz isabetle yerini bulmuştur. Biz bugünleri seneler evvel gördük ve muhataplarını devamlı ikaz ettik. Elbette ki elimizin altında ne devletin istihbarat bilgileri vardı, ne güvenlik güçlerinin imkanlarına ilişkin ayrıntılı bilgiler. Bizler konuya ilişkin bütün kanaatlerimize yüksek milliyetçiliğin bizlere kazandırdığı şuur çerçevesinde düne, bugüne ve yarına bakarak ulaştık. Tahlillerimizde iki şeyi çok iyi biliyorduk. Türkiye’nin ve Türk milletinin temel değerleri ile oynamayın, tahrip ederseniz, tarihi bir yanlışa girmiş olursunuz dedik, haklı çıktık. Türk milleti bütündür, meselelere kavmiyet körlüğü ile bakarak 36’ya bölmeyin kutuplaşmayı körüklersiniz dedik, haklı çıktık. Milli kimliğin tartışılmasına zemin hazırlamayın milletimizi ayrılığa ve kamplaşmaya sürüklersiniz dedik, haklı çıktık. Dayatılmaya çalışılan açılım denen yıkımın devlet ve millet yapımız için tehdit olduğunu, aktörlerinin gaflet ve ihanet içinde bulunduklarını söyledik, haklı çıktık. Çözüm süreci PKK ile pazarlıktır; pazarlıkla terör durmaz, teröristlerin silahları alınmadan, bunlar teslim olmaya zorlamadan bu iş kendiliğinden yalvararak veya bekleyerek çözülmez dedik, haklı çıktık. İdamı kaldırmayın, cezaları hafifletmeyin, sınır ötesi tezkereleri kadük bırakmayın, terörün anladığı dilden cevap verin aksi halde bölücülüğe destek olursunuz dedik, haklı çıktık.”

“DAVUTOĞLU’NUN HÜKÜMET KURMA GİBİ BİR NİYETİ ASLA YOKTU”
MHP’yi koalisyon kurmamakla suçlayanlara seslenen Bahçeli, “Bizim her şeye hayır dediğimizi ileri sürdüler. Tüm tekliflere kapalı durduğumuzu anlattılar. Uzlaşmaz olduğumuzu, intihar ettiğimizi, istikrarsızlığa kanat gerdiğimizi söylediler. İktidardan korktuğumuz ve kaçtığımız yalanına bel bağladılar. Hazırlıksız olduğumuzu, reddiyeci tavır takındığımızı ifade ettiler. Havuz ve hıyanet medyasının arşivlerine bakın bunları göreceksiniz. AK Parti ile istikşafi ortağı CHP sürekli bu asılsız iftiralarla bizi karalamaya çabalamıştır. Biz iktidardan kaçmadık, kaçmayız. Kaldı ki aksi bir tutum var oluşumuzu inkar anlamına gelecektir. Biz dedik ki; çözümde anlaşanlar samimiyse, Dolmabahçe mutabakatı ekseninde bir araya gelip hükümet kursunlar. Biz dedik ki, AK Parti ile HDP; olmadı AKP ile CHP; bu da yetmezse AK Parti-CHP-HDP bir araya gelsinler. Soruyorum sizlere, AK Parti ile CHP 32 gün görüştü, koalisyon kuruldu mu? Elbette hayır. AK Parti ile CHP 50 saate yakın orada burada toplanıp, sanki iki yabancı ülkenin partisi gibi birbirini keşfe çıktılar; bir arpa boyu mesafe aldılar mı? Elbette hayır. Peki, hükümeti kurma görevini uhdesinde bulunduran Davutoğlu CHP’ye koalisyon teklifinde bulundu mu? Bu sorunun cevabı da şüphesiz hayır. 32 gün görüşüp kalan kısa sürede bizden koalisyon kurmamızı beklemek saflık değilse ahmaklık ve zeka noksanlığıdır. Dahası Davutoğlu’nun hükümet kurma gibi bir niyeti asla yoktu. Çünkü Erdoğan kafasında seçim yenilenmesini 8 Haziran’dan itibaren planlamış, bu konuda da şartların olgunlaşmasını, ihtimallerin tüketilmesini kurnazca beklemişti. Erdoğan her fırsatta Meclis’te grubu bulunan siyasi partilere sorumluluk ikazı yaparak koalisyon görüşmelerinin asıl aktörü olduğunu hatırlattı. Yasa ve Anayasa’yı ihlal ederek bu işte ben de varım dedi. Davutoğlu’nun ise söz hakkı zaten yoktu ve bu her şeyiyle ortadaydı. Açık açık söylüyorum; Davutoğlu bize koalisyon teklifiyle gelmedi. Verilmiş bir kararın ilanı maksadıyla, 45 günlük sürenin dolması için geçerken bize de uğradı. Davutoğlu bizimle görüştüğünde kendisine 4 teklifimizi kabul ettiği takdirde değil elimizi, gövdemizi taşın altına koymaya hazır olduğumuzu söyledim. Anayasa’nın ilk dört maddesine dokundurmayız dedik, şaşkın şaşkın, sanki ilk kez duyuyorlarmış gibi ikircikli, bu da nereden çıktı dercesine yüzümüze baktılar. Çözüm sürecini tamamen kaldıralım, buzdolabında ise fişini çekelim dedik; başlarını öne eğdiler, kulaklarını tıkadılar. 17-25 Aralık rüşvet ve yolsuzluk sürecinin üzerine gidelim, ucu kime dokunursa dokunsun failleri adalete teslim edelim dedik; hayır bu bir darbe teşebbüsüdür dediler. Erdoğan anayasal sınırlarına çekilsin, parlamenter sistemle oynamasın dedik; olmaz, velinimetimize dokundurmayız dediler. Şayet bunlar kabul edilmiş olsaydı Türkiye hükümetsiz kalmayacak, siyasi buhran yaşamayacaktı. Dolmabahçe’de PKK’nın 10 maddesine evet diyenler, Ankara’da MHP’nin 4 milli ilkesine yüzünü çevirmiş, 7 Haziran seçimlerinin yenilenmesini sağlamıştır. Herkes bilsin ki koalisyon kurulmamasının azmettiricisi Erdoğan, icracısı Davutoğlu, itirafçısı da tüm gerçekleri korkusuzca açıklayan Bülent Arınç’tır” ifadelerini kullandı.
“Türkiye’nin 1 Kasım’dan sonra yeni bir bunalım yaşamaması için aziz milletimiz AK Parti’ye siyasi aldatmanın faturasını çıkarmalıdır” diyen Bahçeli konuşmasına şöyle devam etti:
“Ekonomideki kayıpların, dövizdeki ateşin, terördeki yükselişin en yakın sorumlusu Erdoğan ve AK Parti yönetimidir. Acaba, 1 Kasım’da sonuçlar beğenilmediği takdirde Erdoğan yine seçimleri yenileyecek midir? Bu defa da hükümet kurulmasına set çekecek midir? İnanıyorum ki, muhterem vatandaşlarımız kararlarını verirken ülkenin geleceğini bu kez daha fazla düşünerek oy kullanacaklardır. Milliyetçi Hareket Partisi’nin amacı tek başına iktidardır. Bu hususta yegâne güvencemiz aziz milletimizdir. Eğer algı operasyonlarıyla, anket oyunlarıyla, ahlaki olmayan yöntemlerle 1 Kasım seçimlerinin üzerine ambargo koymaya çabalayanların arzuladıkları gibi bir sonuç alınırsa; yani genel olarak medyada servis edildiği üzere 1 Kasım’ın aşağı yukarı 7 Haziran’ın tekrarı olması halinde hiç kimse kaygılanmasın. Böyle bir durum karşısında Milliyetçi Hareket Partisi, PKK uzantısı HDP dışındaki her partiyle 4 ilkesi saklı kalmak kaydıyla iktidar kurmaya ve iktidar olmaya vardır. Bunu da şimdiden ilan etmektedir. Türkiye’nin üst üste 1 Kasımlar yaşamaması için biz sorumluluğa varız. 1 Kasım seçim neticesinin kriz ve kaosa davetiye çıkarmaması için 4 ilkemizi kabul eden HDP dışındaki her partiyle, diğer bir seçenek olarak seçim beyannamelerimizi bir hükümet protokolü haline dönüştürmeye peşinen hazırız, bunu da muhataplarımıza bildiriyoruz. Sandık güvenliği konusunda şimdiden başlayan tartışmaların, Cizre’de bazı mahallerdeki sandıkları taşıma niyetlerinin millet iradesine gölge, devlet egemenliğine leke düşüreceği iyi bilinmelidir. Hükümet seçimlere şaibe karıştırmadan sandıkları emniyete almalı, oyların objektif kriterler dahilinde kullanılmasına ortam hazırlamalıdır. Biz bu sürecin takipçisi olacağız, eğer bir zafiyet ve ihmal görürsek gerekli müdahaleleri mutlaka yapacağız.”
Beş ana proje ile geleceği inşa edeceklerini söyleyen Bahçeli, “İlk olarak toplumsal onarım sürecinde devlet ve yönetim reformunu hayata geçireceğiz. İkinci olarak, herkesin merakla beklediği Üreten Ekonomi Programı’nı devreye sokacağız. Üçüncü olacak, milletimizin makus talihi olmadığına inandığımızdan Yoksullukla Mücadele Projesi’ni uygulamaya koyacağız. Dördüncü olarak, Terörle Mücadele ve Milli Birlik Projesi’ni gecikmeksizin uygulayacağız. Beşinci olarak, Yolsuzlukla Mücadele, Ahlak ve Kalitenin Tesisi Projesi’yle normalleşme ve adalet duygularını canlandıracağız. Türkiye’nin acil çözüme kavuşturulması gereken sorunlarına yönelik olarak ’Öncelikli Eylem Planı’ hazırlamış bulunuyoruz. Bu çerçevede ülkemizin içinde kıvrandığı kriz ortamının sükûnete kavuşturulmasını sağlayacağız. Türkiye’nin her noktasında huzur ve güveni yeniden ve kalıcı olarak tesis edeceğiz. Bu amaçla her türlü terörün kökünü süratle kazıyacağız. Milli bekamıza tehdit oluşturan içeride ve dışarıdaki terörist unsurların etkisiz hale getirilmesi, hainlerin yargı önünde hesap vermeleri için ne gerekiyorsa yağacağız. Teröre ve teröriste yataklık eden, hamilik yapan, destek veren, arka çıkan, göz yuman, açık ya da gizli işbirliği içinde olan kim varsa yargı önüne çıkaracağız. Çözüm süreci isimli ihaneti tamamen sonlandıracağız ve çözüm süreci çerçeve kanununu yürürlükten kaldıracağız. Partimiz, terörle mücadeleyi hiçbir şartta ihmal edilmemesi gereken milli bir politika olarak ele alacaktır. Sözümüz sözdür; Türkiye’yi terörizm bataklığından biz çıkaracağız, silahlarıyla birlikte teröristleri tesirsiz hale biz getireceğiz. Terörle etkin ve çok boyutlu mücadele edilirken, haksızla haklı, suçluyla suçsuz ayırt edilecek, hukuk devletinin gerekleri aynen tatbik edilecektir. Terörün yoğun olduğu yerlerde görev yapacak olan kamu çalışanlarının liyakatli kişilerden seçilmesine, bölgenin sürgün yeri olmaktan çıkarılmasına önem vereceğiz. Terörizmin sökülüp atılması için ülkenin geleceğine oy vermek, gelecek için fedakarlık yapmak her insanımızdan beklentimizdir” şeklinde konuştu.
Bahçeli, makroekonomik hedefleri de paylaşarak, “2016-2019 yıllarını kapsayacak olan birinci iktidar döneminde yıllık ortalama yüzde 5,2 büyüme ve 2 milyon 800 bin yeni istihdam sağlayacağız. Dönemin sonunda GSYH 1 trilyon dolara, kişi başına milli gelir 13 bin dolara, ihracat 230 milyar dolara erişecektir. Ve istihdam yaklaşık 29,1 milyon kişiye ulaşacaktır. 2014 yılında yüzde 45,5 olan işgücüne katılım oranını inşallah yüzde 47,8’e çıkaracağız. 2020-2023 yıllarını kapsayan orta vadeli hedefimiz Türkiye’nin bölgesel güç haline gelmesi, siyasi ve sosyal sorunları aşarak küresel ölçekte söz sahibi olmasıdır. Yıllık ortalama yüzde 6,6 büyüme ve toplam 4 milyon 100 bin yeni istihdamın sağlanacağı bu dönemin sonunda GSYH 1,7 trilyon dolara çıkacaktır. Kişi başına gelir 20 bin dolara, ihracat 400 milyar dolara yükselecektir. İstihdam sayısı da 33,2 milyon kişiye ulaşacaktır. Uzun vadeli stratejimiz ise 2053 yılında Türkiye’nin ’Küresel Güç ve Lider Ülke’ olmasını sağlamaktır. Milliyetçi Hareket Partisi olarak ekonomiye ilişkin 7 temel alanda yapısal mahiyetli reformlar yapacağız. Öncelikle bu reformlarla neleri hedeflediğimizi sizlerle paylaşmak istiyorum. Bu reformlarla sürdürülebilir ve yüksek büyüme ortamını tesis edeceğiz. Ekonominin dış kaynağa olan bağımlılığını azaltacağız, Türkiye ekonomisini şoklara karşı dayanıklı hale getireceğiz. Ekonomi genelinde verimliliği artıracağız. Fiyat istikrarını sağlayacağız. Ekonomik büyümeden taviz vermeden cari açığı kontrol altına alacağız. Bütçe gelir ve giderlerinin kalitesini iyileştireceğiz. Ekonomide kaynakları üretken alanlara yönlendireceğiz. Gelirin daha adil bölüşümünü sağlayarak yoksulluğu azaltacağız. İstihdamı teşvik edici bir işgücü piyasası kuracağız. Ar-Ge desteklerini artırarak, bilgiyi ticarileştirerek, yenilikçiliği ve girişimciliği destekleyerek ekonominin rekabet gücünü artıracağız. Ve böylece firmalarımızın karlılığını, vatandaşlarımızın gelirini artıracağız” diye konuştu.
MHP’nin reform alanlarını açıklayan Bahçeli, “Birinci reform alanı ekonomide üretimin artırılması ve ithalat bağımlılığının azaltılmasıdır. İkinci reform alanımız yurt içi tasarrufların ve yatırımların artırılmasıdır. Vergi reformu da önem verdiğimiz diğer bir alandır. Bu kapsamda dördüncü reform alanımız harcama reformu olacaktır. Gelirin adil bölüşümü ve yoksullukla mücadele çok önemsediğimiz bir başka reform alanıdır. Emeklilere yıllık 2 bin 800 lira destek ödemesi yapacağız. Emeklilerimizin banka promosyonu alabilmelerinin önünü açacağız. Emeklilerimizi enflasyona ezdirmeyecek, emekli aylığı zammını tüketim kalıplarına göre özel bir endeksle belirleyeceğiz. Emekli aylıkları arasındaki eşitsizliği gidereceğiz, emekli aylığı hesabındaki refah payını çoğaltacağız. 65 yaş aylığını 300 liraya yükselteceğiz. Nüfusumuzun önemli kısmının istihdam edildiği ’tarım ve hayvancılık’ sektörü altıncı reform alanımızdır. Toprak arazi reformunu gerçekleştireceğiz. Tarımda rekabet gücünü ve çiftçilerimizin gelirini artırmak için mazot, gübre, yem, elektrik gibi tarımsal girdilerden vergi almayacağız. Böylece mazotu 1 lira 75 kuruştan vereceğiz. Yüksek verim ve kalitede tohum, fide ve fidan geliştirilmesi ve üretimini destekleyeceğiz. Buğday, mısır, pamuk, soya, ayçiçeği, çeltik, fındık, incir, üzüm, kayısı, zeytin, yer fıstığı ve enerji bitkileri için fiyat garantisi vereceğiz. Et ve sütte garanti fiyat uygulamasına geçeceğiz. Hazine ile olan arazi uyuşmazlıklarını giderecek ve 2/B sorununu adil ve hakkaniyete uygun şekilde çözüme kavuşturacağız” şeklinde konuştu.

“ASGARİ ÜCRETİ NET BİN 400 LİRAYA ÇIKARACAĞIZ”
İşgücü piyasası ve çalışma hayatı reformu hakkında da bilgi veren Bahçeli konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Mesleki eğitimi güçlendirerek, aktif işgücü programlarını etkinleştirerek işgücünün niteliğini yükselteceğiz. Sağlıklı bir eğitim-istihdam planlaması yapacağız. İstihdam vergilerini azaltacağız. İşçilerin kazanılmış haklarının güvence altına alındığı bir kıdem tazminatı sistemi getireceğiz. Emeklilikte yaşa takılanların mağduriyetini gidereceğiz. Esnek çalışma yöntemlerini uygulamaya koyacağız. Asgari ücreti net bin 400 liraya çıkaracağız. Asgari ücretlilere, büyük şehirlerde aylık 100 lira ulaşım desteği vereceğiz. Asgari ücretin tamamını vergi dışı bırakacağız. Öncelikle işsiz gençlerimize çıkarılan genel sağlık sigortası prim borçlarını sileceğiz, ailelerinin sağlık sigortasından yararlandıracağız. Her yıl ortalama 700 bin gencimize iş imkanı sağlayacağız. Evlenecek gençlerimize 10 bin lira tutarında faizsiz kredi alabilme imkânı getireceğiz. Staj ve çıraklık sürelerini emeklilik hizmetine dahil edeceğiz. Askerlik hizmetini yerine getiren gençlere, iş kurabilmeleri amacıyla, yarısı hibe olmak üzere 50 bin liraya kadar girişimcilik kredisi vereceğiz. Askerlik süresini prim ödemeksizin emeklilik hizmetine sayacağız. Askerlerin ailelerine yapılan yardımı aylık 500 liraya çıkaracağız.”
Beyannamede kadınların konumu ve aile kurumunu güçlendirecek çok önemli politikalara yer verdiklerini vurgulayan Bahçeli, “Engellilere yönelik politikalarımızdan bazılarını şu şekilde özetleyebiliriz. Engelli ve engelli yakını aylığını 400 liraya, ağır engelli aylığını 600 liraya çıkaracağız. Engellilere muhtaç aylığı bağlanmasında, engellilerin kendi gelirlerini esas alacağız. Gazilere ve şehit yakınlarına yönelik politikalarımızdan bazıları da şu şekildedir: Kamuda çalışan taşeron işçiler, 4/C’liler, vekil, sözleşmeli ve geçici statüde çalışanları kadroya alacağız. Geçici ve mevsimlik işçilerin mağduriyeti giderilecek, kamu işçilerine naklen atanabilme imkanı verilecektir. Kamuda eşit değerde iş yapan eşit ücret alacak, ücret adaleti sağlanacaktır. Kamu çalışanlarına yapılan tüm ek ödemeleri emekli aylıklarına yansıtacağız. Emekli ikramiyesinde yıl sınırını tümüyle kaldıracağız. İmam ve müezzini olmayan cami kalmayacak, vekil ve fahri statüde görev yapan din görevlilerimizi kadroya atayacağız. Diyanet İşleri Başkanlığını, Alevi İslam inancını da bünyesinde temsil edecek şekilde yeniden yapılandıracağız. Cemevi gerçeğini, siyasi kaygılardan uzak, cami-cemevi karşıtlığına dönüştürülmeden kabul edecek, inanç ve kültür hayatımızın bir unsuru olan Cemevlerine devlet yardımı yapacağız. Öğretmen eksiği olan hiçbir okul bırakmayacağız. Derslik ihtiyacını tamamlayacağız. Atanmayı bekleyen öğretmenlerin tamamını kademeli olarak atayacağız. Öğretmenlerin ek göstergesini 3 bin 600’e çıkaracağız. Seçim beyannamemizde yer alan taahhütlerimizin getireceği mali yük toplamını 81,5 milyar Türk Lirası olarak öngörmekteyiz” dedi.
Seçim beyannamesinde mali kaynakları beş ana başlık altında topladıklarını belirten Bahçeli, “Toplumsal bir seferberlik başlatılarak kayıtdışılıkla etkin mücadele sonucu vergilerde performans artışı sağlanmasından elde edilecek ilave kaynak 13,5 milyar Türk Lirası, kaçakçılıkla etkin mücadele edilmesinden sağlanacak ilave kaynak 6,4 milyar Türk Lirası, devletin mal ve hizmet alım giderleri ile bir kısım cari transfer kalemlerindeki israf, savurganlık ve yolsuzlukların azaltılmasından elde edilecek gider tasarrufu 23,3 milyar Türk Lirası, bir kısım rantiyeci azınlıkça elde edilen imar rantının vergilendirilmesinden sağlanacak 21,3 milyar Türk Lirası, uygulayacağımız ekonomik program sayesinde elde edilecek yüksek büyüme performansının sağlayacağı 17 milyar Türk Lirası. Böylece, taahhütlerimizin mali yükünü karşılamak üzere ekonomide oluşturulacak toplam ilave kaynak 81,5 milyar Türk Lirası’na ulaşacaktır. Bu miktar seçim beyannamemizdeki program, proje, ekonomik ve sosyal yardım ve desteklerin toplam maliyetini karşılamaktadır. İşte kaynak, işte gelecek projesi, işte ufukta görünen Milliyetçi Hareket İktidarı, Milliyetçi Hareket’in Türkiye’yi yönetme konusundaki yetkisinin ve siyasi meşruiyetinin yegâne kaynağı milli iradedir. Milliyetçi Hareket’in tek hedefi ve tek düşüncesi tek başına iktidardır. Huzurlu ve Güvenli Gelecek için “ülkenin geleceğine oy ver” diyerek milletimize sesleniyoruz. Türk milleti oylarıyla bu sorulara cevap verecektir. Türkiye ortak değerler etrafında milli birliğini güçlendirmesi için ülkemizin geleceğine oy verelim. Bin yıllık kardeşlik hukukunu korumak için ülkemizin geleceğine oy verelim. Kavga, çatışma ve cepheleşmelerin bitmesi için ülkemizin geleceğine oy verelim. Barış ve huzurun gelmesi için ülkemizin geleceğine oy verelim. Türk milleti birbirine kenetlenerek aydınlık bir geleceğe yürümesi için milletime diyorum ki; ülkenize sahip çıkın, ülkenizin geleceği için oy verin. MHP ülkenin geleceğidir, ülke sizin karar sizindir. Gayret ve çalışma bizden, yardım ve himaye Cenab-ı Allah’tan, takdir ve destek aziz milletimizdendir” ifadelerini kullandı.
(İHA)
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
ÇOK OKUNANLAR
ARŞİV ARAMA
PUAN DURUMU TÜMÜ
GÜNÜN KARİKATÜRÜ TÜMÜ
Günün çizgisi
ANKET TÜMÜ