Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) ile yürütülen çalışmalar, Türkiye sağlık sisteminin daha ileri taşınması ve aynı zamanda ülke tecrübe ve kapasiteleri doğrultusunda tüm insanlığa ve DSÖ’nün kapasitesine katkıda bulunma temel prensipleri doğrultusunda şekilleniyor. Bu çalışmalara yön vermek için oluşturulan Türkiye Cumhuriyeti ve Dünya Sağlık Örgütü Stratejik Ortaklığı kapsamında DSÖ Avrupa Bölge Direktörü Zsuzsanna Jakab Türkiye’ye geldi. DSÖ İstanbul Ofisi’nin kurulmasına ilişkin anlaşma, Sağlık Bakanı Akdağ ve DSÖ Avrupa Bölge Direktörü Jakab arasında imzalandı.
'Kimseyi geride bırakma’
Türkiye, kendi vatandaşlarına sunduğu kaliteli sağlık hizmetinin yanı sıra misafir ettiği Suriyelilere de sunduğu sağlık hizmetinin niteliği itibari ile rol model oldu. Türkiye’nin bu tutumu DSÖ için de esin kaynağı olarak Stratejik Ortaklık “Kimseyi geride bırakma” sloganı etrafında şekillendirildi. Acil ve insani durumlarda sağlık hizmetlerine erişim konusunda DSÖ’nün kapasitesinin güçlendirilmesi gerektiğine inanan Türkiye, bu kapsamda da çalışmalarını sürdürüyor. DSÖ tarafında yeterince bütçe ve personel ayrılamayan insani ve acil sağlık durumları konusunda gerekli kapasitenin oluşturulması için yürütülen müzakereler sonucunda ‘İnsani ve Sağlık Acil Durumlarına Hazırlıklılık DSÖ İstanbul Ofisi’nin kurulması kararlaştırıldı.
“Türkiye’nin DSÖ ofisi ile birlikte bütün dünya ülkelerine buradan ciddi bir katkı vermesi mümkün”
Düzenlenen törende konuşan Bakan Akdağ, Türkiye’nin geldiği nokta itibariyle sorunlara çok hızla cevap verebilen, hazırlığı çok yüksek bir ülke haline geldiğine vurgu yaparak, “Türkiye’nin bu tecrübesini Dünya Sağlık Örgütü’nün Avrupa Bölgesi ile birleştirmek ve Türkiye’de DSÖ’nün ofisi ile birlikte bütün dünya ülkelerine buradan ciddi bir katkı vermek gerçekten mümkün ve biz bunu bu ofiste önümüzdeki günlerde göstereceğiz. 2017-2021 biraz uzatılmış bir tarihle 2023 için hazırlamakta olduğumuz stratejik planımız çok daha mükemmel hazırlanmış bir doküman olacak. Hem Türkiye için bizim yapacağımız işler için bize yol gösterecek hem de bütün dünya ülkeleri için örnek bir doküman olacak. Neyi yazar çizerseniz çizin politik karalar, politik destek, rakiplerin adanmışlığı olmadığı müddetçe gerekli sonuca ulaşamazsınız” ifadelerini kullandı.
“Avrupalı dostlarımız birkaç milyar dolar taahhüt ettiler. Ne hikmetse bu birkaç milyar dolar Türkiye’ye bir türlü gelmiyor”
Dünya Sağlık Örgütü’ne haksızlık yapıldığını, oluşturulan bütçelerin küçük olduğunu kaydeden Bakan Akdağ, “Bütün yıllık bütçe 4-5 milyar dolar civarında, bu gerçekten küçük bir para. Aslında imkanı olan zengin ülkeler bunun çok daha fazlasını yapabilir, yapmalı. Mademki evrensel sağlık kapsayıcılığı diyoruz, o zaman imkanı olan ülkelerin bu meselelere daha fazla katkı vermesi lazım. Türkiye bu açıdan da müthiş bir örnek, biz 3 milyon Suriyeli kardeşimizi, biz onları İngilizcesi ile refugee, Türkçesi ile mülteci ya da sömürge diye isimlendirmek istemiyoruz. Biz 3 milyon Suriyeli kardeşimizi Türkiye’de misafir ederken son 5-6 yılda 25 milyar dolar para harcadık. Avrupalı dostlarımız buna küçük bir katkı vermek için birkaç milyar dolar taahhüt ettiler. Ne hikmetse bu birkaç milyar dolar Türkiye’ye bir türlü gelmiyor. Topu topu 750 milyon dolar aldık. Bari onu da vermeseydiniz de katkı verdik demeseydiniz. 25 milyar dolar harcamışız, biz kendi ekmeğimizi bölüşerek, paylaşarak harcıyoruz. Bu bizim medeniyetimizin bize emrettiği bir husus” şeklinde konuştu.
“Göçmen Sağlığı Merkezlerinin sayılarını sürekli arttıracağız”
Sağlık açısından Türkiye’ye gelen misafirler için hiçbir eksik bırakmadıklarını belirten Bakan Akdağ, “Bu anlamda kurmuş olduğumuz Göçmen Sağlığı Merkezlerinin sayılarını sürekli arttıracağız. Suriyeli sağlıkçıları eğiterek, birinci derece Suriyeli sağlıkçıların Suriyeli misafirlerimize hizmet verdiği bir sistem önümüzdeki günlerde geliştireceğiz. Acil ve afetlerin sağlık yönetimi konusunda Türkiye’de İstanbul’da birlikte oluşturacağımız ofis, çok önemli bir boşluğu dolduracak. Uzunca bir süre biz bu ofisin sadece hazırlık için değil aynı zamanda hızlı cevap açısından da bir merkez olarak kullanılmasını savunduk, sonunda da bu oluştu. Kurulacak ofis, her türlü hazırlık için ve hızlı cevap için DSÖ nezdinde DSÖ’nün en kıymetli ofislerinden biri olacak, bunu birlikte başaracağız ve yaptığımız işin ne kadar doğru bir iş olduğunu o zaman görmüş olacağız” açıklamalarında bulundu.
“Bulaşıcı olmayan hastalıkların risk faktörü konusunda durumumuz hiç iç açıcı değil”
Bulaşıcı olmayan hastalık konusuna da değinen Bakan Akdağ, şunları kaydetti:
“Türkiye sağlıkta dönüşümün birinci döneminde hastalık yükünü yüzde 4 azaltabilmiş bir ülkedir. Bulaşıcı hastalıklar, beslenmeyle ilgili problemler, anne sağlık çocuğu gibi sıkıntılar da büyük mesafeler aldık ama maalesef bulaşıcı olmayan hastalıkların risk faktörü konusunda da durumumuz hiç iç açıcı değil. Dünyanın pek çok ülkesiyle benzeşiyoruz. Özellikle zengin ülkelerle daha da çok benzeşiyoruz, şişmanlık, hareketsizlik, sigara; bu üçü şu anda ülkemizin sağlık geleceğini tıpkı dünyanın sağlık geleceğini tehdit eden çok önemli sebepler. Dünyada Kuzey Avrupa ülkeleri hariç sağlıklı yaşama biçimlerine toplumun dönmesi konusunda çok da başarılı olmuş ülke yok ama biz bu hususta da doğrusu çok arzuluyoruz.”
Bakan Akdağ, 4 Ekim Dünya Yürüyüş Günü’nde 4 ay içinde 10 kilo verme sözünü hatırlatarak, “Benim şahıs olarak da zayıflamam lazım, daha hareketli bir hayata dönmem lazım. Ben de yapabilirim, hepimiz yapabiliriz, bu bir disiplin meselesi, yapacağım da topluma borcum var zaten. 10 kilo vereceğim demiştim, 4 kilo verdim sonra 4 kilo geri aldım, 4 verdim 4 de aldım 8 kilo da diyebilirim yani. Tabi böyle diyemeyiz dolayısıyla Allah’tan bu taahhütte bulunurken kaç ayın içinde yapacağımı söylemiştim de ne zaman başlayacağımı söylememiştim. Şimdi 4 ayı bir gün başlatacağız ve ondan sonra topluma borcumuzu ödeyeceğiz. Gerçekten bu meselenin bu kadar farkında olan bir kişi olarak kendim zorluk çekiyorsam, toplumun bu hususta zorluk çekeceği açıktır” diye konuştu.
“Esed’in ‘dur’ demesini bekliyorsak beyhude bekleriz”
“Suriye’de çocukların, yaşlıların, hastaların üzerine bomba atılıyorsa, eğer Suriye’de insanlar hedef gözetilmeksizin kullanılan silahlarla katlediliyorsa buna biz ‘dur’ diyeceğiz” ifadesini kullanan Bakan Akdağ, “Eğer buna Esed’in ‘dur’ demesini bekliyorsak beyhude bekleriz, kendi toplumu üzerine bombalar atabilen bir zalimliğin karşısına dikilmeliyiz. Türkiye, bu mesele de yalnız kalmamalıdır, uluslar arası güç ve örgütler, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi başta olmak üzere bu hususta Türkiye’ye destek vermelidir. Dünya Sağlık Örgütü olarak, biz sağlıkçılar olarak bu meselede sesimizi çok daha fazla yükseltmeliyiz. Savaşın, politik bir mesele olmadığını, bu anlamdaki sivillere yönelik saldırıların bir insanlık suçu olduğunu, ciddi bir sağlık krizi olduğunu sürekli olarak, sesimizi yükselterek ortaya koymalıyız, bunu inşallah önümüzdeki dönemlerde yapmaya devam edeceğiz. Bugün atacağımız imzaların bu vizyonla insanlara önemli katkılar sağlayacağına inanıyorum” değerlendirmelerinde bulundu.
“Acil durumlar için hazırlık ve hızlı cevap vermesi anlamında yapılacak çalışmaların merkezi olacak”
İmzaların atılmasının ardından Bakan Akdağ, bir gazetecinin İnsani ve Sağlık Acil Durumlarına Hazırlıklılık DSÖ İstanbul Ofisi ile ilgili detaylı bilgi istemesi üzerine şu bilgileri aktardı:
“Ofis, Dünya Sağlık Örgütü’nün Avrupa Bölgesi adına bulaşıcı hastalıklarla acil durumlar için hazırlık ve hızlı cevap vermesi anlamında yapılacak çalışmaların merkezi olacak. Dünya Sağlık Örgütü’nün böyle bir sağlık yapılanması var. Ona bölgesel olarak merkezin dışında ama aslında merkezin ofisi anlamında bir yapılanmayla çalışacak burası. Bütün ülkelerin özellikle Avrupa’daki ülkelerin afetlere, ani çıkan bulaşıcı hastalıklara karşı hazırlığının nasıl olması gerektiği burada tasarlanacak, konuşulacak, eğitimler yapılacak, çeşitli ülkelerle toplantılar yapılacak, ülke ziyaretleri yapılacak ve benim asıl çok önem verdiğim husus; hızlı cevapla alakalı kısmı yani bu hazırlık üzerinde geçmişte de çok durulmuştu ama özellikle hızlı cevap konusunda ülkelerin kendi politik şartlarının cevap hızı düşük olabiliyor. Depremlerde ilk birkaç saat önemli. Ondan sonra artık fazla bir müdahale yapamıyorsunuz. Biz hazırız ama hızlı cevap için bir sistem oluşturulmadığından geç kalınıyor. İşte bu ofis buna benzer problemlerin giderilebileceği bir ofis olacak.”
Kurulacak olan ofis ile halk sağlığı ve insani acillerle ilgili DSÖ üyesi ülkelerin hazırlıklılık, risk yönetimi, korunma kapasitelerinin artırılması, bölgede yaşanabilecek insani ve sağlık acil durumlara müdahale konusunda DSÖ’nün kapasitesinin artırılması ve müdahale kapasitesinin harekete geçirilmesi amaçlanıyor. Kurulacak olan ofis ile aynı nitelikleri taşıyan ve küresel sağlığın belli bir alanında uzmanlaşmış olan DSÖ Avrupa Bölgesinde 5 ofis bulunmakta olup 6. ofis Türkiye’de açılacak.
Goncagül Özcan - Emre Yüzügüldü
dikGAZETE.com