USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000
Dünya

'Dünya barışının anahtarı Filistin'dir'

Orta Doğu ve Afrika Araştırmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Kurşun, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın BM'de son 10 yılın en etkili konuşmasını yaptığını belirterek, "Dünya barışının anahtarı büyük ölçüde Filistin'dir." dedi.

'Dünya barışının anahtarı Filistin'dir'
26-09-2019 14:42
Google News
İstanbul

Orta Doğu ve Afrika Araştırmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Zekeriya Kurşun, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Birleşmiş Milletler'in (BM) 74. dönem faaliyetlerinin açılışında İsrail'in Filistin'e yönelik uygulamalarıyla ilgili son 10 yılın en etkili konuşmasını yaptığını belirterek, "Dünya barışının anahtarı büyük ölçüde Filistin'dir. Filistin sorunu çözülmeden dünya düzeninin doğru bir zemine oturması mümkün değildir." dedi.

Kurşun, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 10 yıldır BM'de İsrail'in Filistin'e yönelik uygulamalarını dile getirdiğini, bu son konuşmanın ise 10 yılın en etkili konuşması olduğunu söyledi.

Cumhurbaşkanının Erdoğan'ın konuşmasında sahadaki vahşi gerçekliğin idealizme dönüşmesinin dünya barışı için elzem olduğunu bir kez daha dile getirdiğini kaydeden Kurşun, "Dünya barışının anahtarı büyük ölçüde Filistin'dir. Elbette dünyada pek çok problem var ama Filistin dünya barışının anahtarıdır. Filistin sorunu çözülmeden doğru bir sürecin yürütülmesi, doğru bir kararın alınması, dünya düzeninin doğru bir zemine oturması mümkün değil." diye konuştu.

BM'nin, Cemiyet-i Akvam'dan devraldığı en büyük mirasın Filistin meselesi olmasına rağmen maalesef bu sorunu bugüne kadar çözemediğini aktaran Kurşun, şu değerlendirmelerde bulundu:

"BM İsrail lehine tavır almıştır. 1967 savaşından sonra İsrail esas itibarıyla meşruiyetini kaybetmiş, işgalci bir devlet konumuna düşmüştür. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın konuşması İsrail'in 1967'ye kadar olan meşruiyetini tartışmamakta bilakis işgal ettiği topraklardan çekilmesi koşuluyla meşru bir İsrail devletinin de zeminine işaret etmektedir.

Bu söylem sadece Cumhurbaşkanı'nın söylemi değil BM kararları ve uluslararası hukukun da gerektirdiği bir şeydir. Maalesef BM kararları ve uluslararası hukuk 1967'den sonra hiçbir zaman ve zeminde uygulanmadı. Nitekim İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu seçimlerden önce kendileri için vadedilmiş topraklara yayılmayı, Ölü Deniz'e kadar olan bölgeyi ilhak etmeyi propaganda argümanı olarak kullandı."

"Erdoğan BM Genel Kurulu'na yol haritası sundu"

Prof. Dr. Kurşun, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın BM'de uluslararası hukuka ve BM kararlarına atıf yaparken İsrail Başbakanı Netanyahu'nun ise hukukun ve doğrunun karşısında bir hezeyanını dillendirdiğini söyledi.

Erdoğan'ın BM'de gündeme taşıdığı İsrail sorununun yıllardır konuşulduğunu, bu yönüyle yeni bir şey olmadığını vurgulayan Kurşun, şöyle devam etti:

"Elbette Erdoğan'ın yaptığı bu konuşmanın BM nezdinde bir karşılığı vardır. Arap ülkeleri ve diğer İslam ülkeleri bu mevzuya yönelik ciddi bir yaklaşım getirmemişken Türkiye, dünya barışına giden bir yol olarak bu meseleyi göstermektedir. Bunun İslam ülkelerinde bir karşılığı olmuştur. Bu konu ayrıca BM'de etkin olmak isteyen fakat Güvenlik Konseyi'nin ve ev sahibi ülkenin engellemeleri ile karşılaşan ülkeler üzerinde de büyük etki yapmıştı.

Bununla beraber yaptırım kararlarının uygulanabilmesi için daimi 5 üyenin etkilenmesi gerekiyor. Ama BM Genel Kurulu'nda yer alan diğer ülkelerin bu konuyla ilgili fikir geliştirerek daimi 5 ülke üzerinde baskı kurması mümkün görünüyor. Erdoğan en azından BM Genel Kurulu'na bir yol haritası sunmuştur."

"Peki İsrail yarın hangi toprakları ekleyecek sınırlarına?"

Sakarya Üniversitesi Ortadoğu Enstitüsü Araştırma Görevlisi Haydar Oruç, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, Türkiye'nin son dönemde muhatap olmak durumunda kaldığı sorunlardan bölgesel ve küresel meselelere kadar geniş kapsamlı bir konuşma yaptığını belirterek, İsrail'in uyguladığı bazı insanlık dışı politikalara dair sarf ettiği sözleri, BM kürsüsünden ilk defa seslendirdiğini kaydetti.

Oruç, Erdoğan'ın konuşmasını tam bir yıl önce İsrail Başbakanı Netanyahu'nun aynı kürsüden yaptığı gibi sözde İran'ın gizli nükleer tesislerinin fotoğraflarını göstererek değil, bilakis tüm dünyanın bildiği ancak görmezden geldiği İsrail yayılmacılığının fotoğrafını göstererek yaptığını vurguladı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın dile getirdiği "İsrail'in sınırları neresidir?" sorusunun son derece önemli olduğunu dile getiren Oruç, şunları kaydetti:

"Zira hiçbir devlet yoktur ki sınırları belli olmasın. Ama İsrail'in sınırları defacto olarak belli değildir. İsrail'in kuruluşundan 70 yıl sonra aynı zamanda Filistin devletinin de başkenti olan Kudüs, ABD Başkanı Trump tarafından yalnızca İsrail'in başkenti olarak ilan edilmiştir. Bu yetmiyormuş gibi 1980'den beri İsrail işgali altında olan Golan Tepeleri de tek taraflı olarak İsrail toprağı ilan edilmiştir. Ama bu genişleme de İsrail'e yeterli gelmemiş olacak ki tam da seçim öncesi Netanyahu, Batı Şeria'nın C bölgesini ve Ürdün Vadisi'ni topraklarına ekleyeceğini seçim kampanyasına malzeme etmiştir. Peki İsrail yarın hangi toprakları ekleyecek sınırlarına? Filistin toprakları bittikten sonra diğer komşuların topraklarına göz dikilmeyeceğinin bir garantisi var mıdır?"

Oruç, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bir kere daha Türkiye'nin Filistin halkına desteğini açıklamasının da çok önemli olduğuna vurgu yaparak şunları söyledi:

"Gerçi bölge halkı zaten Türkiye'nin bütün kurumlarıyla bu insanlara dokunuşundan dolayı desteğin farkındadır. Ama bölgenin diğer Müslüman ülkelerine bunu tekraren hatırlatmakta fayda var. Zira Filistin halkı ve Kudüs sadece Türkiye meselesi değildir ve olmamalıdır. Filistin meselesini böyle uluslararası ortamlarda dile getirmek ve savunmak nihayetinde hiçbir şeyi değiştirmese de Filistin halkının umutlarını yaşatmasına vesile olmaktadır.

Cumhurbaşkanı'nın konuşması gerekli etkiyi yapmış olacak ki, konuşmanın birinci dereceden muhatabı olan Netanyahu'dan cevap gecikmedi. Fakat tahmin edileceği üzere Netanyahu, Erdoğan'ın haklı sorularına cevap vermek yerine yine Türkiye'ye iftira atmakla yetindi. Netanyahu, Türkiye'yi Kürtlere katliam ve Ermenilere de soykırım yapmakla itham etti.

Aslına bakılırsa bu haksız ithamlar İsrail'e yöneltilen suçlamaların vahametini ortadan kaldırmadığı gibi eleştirileri bu şekilde savuşturmaya çalışmak da suçluluk halinin ispatı niteliğindedir. Dolayısıyla başta Netanyahu olmak üzere tüm İsrailli yöneticilerin eleştirilere kulak vererek, kendilerine yöneltilen suçlamaları ortadan kaldıracak adımlar atmaları daha isabetli olacaktır."

Kaynak: AA

dikGAZETE.com
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
ÇOK OKUNANLAR
ARŞİV ARAMA
PUAN DURUMU TÜMÜ
GÜNÜN KARİKATÜRÜ TÜMÜ
Günün çizgisi
ANKET TÜMÜ