Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "Dün yaşadığımız olay doğrudan bir darbe girişimidir" dedi.
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, olağanüstü toplanan Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada, “Türkiye Cumhuriyeti bize altın tabak içinde sunulmadı. Türkiye Cumhuriyeti Devletini acıyla, kanla, gözyaşıyla kurduk. Yeniden bir devlet kurmak için verdiğimiz mücadele bütün dünyanın saygısını kazandı. Mazlum milletlere örnek bir devlet kurduk. Cumhuriyeti, demokrasiyle taçlandırmakta Cumhuriyeti kuranların çocuklarına vasiyetidir. Demokrasiyi oluşturmak, geliştirmek, derinleştirmek kolay değildir. Tarihin her evresinde bunu görürüz. Bizde demokrasi adına ağır bedeller ödedik. Dikkat buyurunuz, hatırlayınız; bu ağır bedeller hep darbe dönemlerinden sonra olmuştur” diye konuştu.
“Dün yaşadığımız olay doğrudan bir darbe girişimidir”
“Dün yaşadığımız olay doğrudan bir darbe girişimidir” ifadesini kullanan Kılıçdaroğlu, “Cumhuriyetimize, demokrasimize, tarihsel birikimimize yapılmış açık bir saldırıdır. Oysa biz demokrasimizi güçlendirmek ve baki kılmak için anayasamıza öyle maddeler koyduk ki, değiştirilmesi dahi teklif edilemez. Örneğin, Türkiye Cumhuriyeti demokratik, laik, sosyal bir hukuk devletidir diyoruz. İşin anahtarı da aslında burada. Her koşulda demokrasiyi savunmak, hukukun üstünlüğünü, laikliği savunmak hepimizin ortak görevi ve ortak paydası olmalıdır. Kuşkusuz dün demokrasiye yapılan saldırıyı açık yüreklilikle Grubum adına, bize oy veren bütün kitleler adına, Türkiye Cumhuriyeti yurttaşları adına açıkça lanetliyoruz. Olay hepimizde derin üzüntü yarattı. Fakat ne mutlu ki bu süreç, siyasette başından beri olması gereken bir ortak paydada bizleri birleştirdi. Nedir bu ortak payda? Bu ortak payda Cumhuriyet ve demokrasiye olan bağlılığıdır TBMM’nin. Demokrasiyi geliştirmek ve derinleştirmek hepimizin ortak paydası oldu. Bu bize gurur ve onur veriyor. Ancak bunu sadece dilimizle değil, yüreğimizle de söylemeye devam edeceğiz” açıklamasında bulundu.
“Dün halkımız meydanlara çıktı darbeye karşı direnme hakkını kullandı”
Kılıçdaroğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Demokrasi aynı zamanda üstünleri hukuku değil, hukukun üstünlüğüdür. Demokrasi aynı zamanda anayasa ve ettiğimiz yemine bağlılık demektir. Demokrasi aynı zamanda düşünce özgürlüğü demektir. Demokrasi aynı zamanda medya özgürlüğü demektir. Demokrasi aynı zamanda tarafsız ve bağımsız yargı demektir. Demokrasi aynı zamanda güçler ayrılığı demektir. Demokrasi aynı zamanda din ve vicdan özgürlüğü demektir. Demokrasi aynı zamanda hukuku ve demokrasiyi katledenlere karşı direnme hakkı demektir. Dün halkımız meydanlara çıktı darbeye karşı direnme hakkını kullandı. Hukukun çiğnendiği, hukukun üstünlüğünün reddedildiği hallerde mesela demokrasinin darbeyle yok edilmesinin istenmesi halinde direnme hakkının ne kadar meşru olduğunu dün gördük. Direnme hakkına bundan daha güzel bir örnek verilemez. Şunu hiç kimse unutmasın; Bu Meclis sonuna kadar demokrasiyi savunacaktır. Bundan hiç kimsenin endişesi olmasın. Bu Meclis Cumhuriyetin değerlerini de sonuna kadar savunacaktır. Bundan da kimsenin endişesi olmasın.”
“Bu darbe girişimi parlamenter demokratik sistemimizin önlediğini de unutmamız gerekiyor”
Meclis’e düşen tarihi bir sorumluluk olduğunu söyleyen Kılıçdaroğlu, “Hep birlikte Cumhuriyet ve özgürlükçü demokrasi bağlamında cepheyi genişletmek zorundayız. Benzer olayların tekrarlanmaması için herkes bu tarihi sorumluluğun gereğini yerine getirmek zorundadır. Bu darbe girişimi bize şunu açık ve net gösterdi. Bu darbe girişimi parlamenter demokratik sistemimizin önlediğini de unutmamız gerekiyor. Bu parlamenter demokratik geleneğimizin bize kazandırdığı bir mirastır. Bu mirasa sahip çıkmakta hepimizin ortak görevidir. Darbenin bastırılması ayrıcı parlamenter demokratik sistemimizin ulaştığı olgunluğu da göstermektedir. Ayrılık, gayrılık yok demokrasi konusunda sonuna kadar birlikte mücadele var. Bu parlamenter demokrasi sistemimizin olgunluğunu gösteren en önemli olaydır Türk siyasal tarihinde” değerlendirmesinde bulundu.
“Medya dün halkın doğru bilgilendirilmesini sağladı. Halka direnme hakkını kullanma konusunda cesaret verdi”
İlerde bu darbe girişimi nasıl önlendi diye tarihçilerin oturup araştıracaklarını kaydeden Kılıçdaroğlu, “Bu ülkede korkusuz, demokrat ve özgürlükçü kalmış bir medyamız var. Her türlü eziyet ve yasağa rağmen özgürlüğünü korumaya çalışan medya darbecilerin yolunu kapattı, özgürlüğün yolunu gösterdi. Dün televizyonlarımızın başında otururken bu gerçeği hepimiz gördük. Hepimizin gözleri önünde canlı yayında medya dün halkın doğru bilgilendirilmesini sağladı. Halka direnme hakkını kullanma konusunda cesaret verdi. Medyaya bu bağlamda yürekten teşekkür ediyorum. Neden medya özgürlüğü diye ısrarla söylerdik, medya özgürlüğü çağdaş demokrasilerde yasama, yargı ve yürütmeden sonra dördüncü büyük güç. Artık bu gücün hepimizin önünde olduğunu da hepimiz bilelim. Siyasi partilerin darbe karşısında gösterdiği ortak tavır Cumhuriyete ve demokrasiye bağlılık konusunda öz eleştiri yapma fırsatını da bize sundu. Çünkü demokrasi geliştikçe Türkiye dünyanın saygın ülkelerden biri olacaktır. Bu konuda en ufak bir endişemiz yok. Bu darbe girişimiyle ilgili olarak her siyasi partinin oturup bir öz eleştiri yapması tarihin zorunlu kıldığı bir durumdur. Bu darbe girişimiyle ilgili olarak her türlü darbeye karşı olmak bu parlamentonun görevidir. Darbecinin kimliği ve amacı ne olursa olsun teröre karşı nasıl ortak bir tavır koyuyorsak bir tepki gösteriyorsak demokrasi üzerindeki vesayete karşı da ortak tavır, ortak hedef koymalıyız ve mücadele etmeliyiz. Demokrasi üzerindeki vesayeti asla kabul etmemeliyiz. Madem ki milletin takdiriyle buraya geldik, madem ki milletin oyu çok değerlidir, madem ki milli irade çok değerlidir demokrasi üzerinde kim olursa olsun makamı mevkisi ne olursa olsun, rütbesi ne olursa olsun demokrasi üzerinde vesayete bu parlamento asla izin vermemelidir, vermeyecektir de bundan sonra” ifadelerini kullandı.
“Önümüzde çok kritik bir dönem olduğu gerçeğini kabul etmeliyiz"
Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:
“Korumaya yemin ettiğimiz demokratik, laik, sosyal hukuk devleti bütün bu sorunlarımızın aslında çözüm anahtarıdır. Dün burada her partiden milletvekilimiz el ele yan yana mücadele ettiler. Büyük saldırılara karşı birlikte göğüs gerdiler. Patlayan bombalar altında demokrasiye sahip çıktılar. Yarında hepimiz ortak akılla, uzlaşı kültürü içinde Türkiye’nin sorunlarını çözmek için birlikte çalışmak zorundayız. Bu bizim halkımıza vereceğimiz, vaat edeceğimiz güzel bir olaydır. Yaşadığımız tüm sorunları tam demokrasi daha fazla özgürlük ve adalet içinde çözebiliriz. Çünkü özgürlüklerin kısıtlanması adaletin tek taraflı hale getirilmesi ve demokrasiden taviz verilmesi sorunların çözümü değil, sorunların kendisidir. Demokrasiye yönelen her tehditte Türkiye’ye yönelen bir tehdittir. Anayasa ve hukukun dışına çıkanlar kim olursa olsun bunun bedelini mutlaka ödemeliler. Önümüzde çok kritik bir dönem olduğu gerçeğini kabul etmeliyiz. Bu dönemi soğukkanlılıkla devletin vakarına ve ciddiyetine yakışan bir anlayışla yani hukuk içinde kalarak atlamamız gerekmektedir. Devletin vakarına saygı göstereceğiz. Hukuktan vazgeçmeyeceğiz. Adalet mülkün temelidir. Kim adaletten saptıysa hukukun içinde yargılayacağız. Ön yargılardan uzak adalete teslim edeceğiz. Bu saldırılar sırasında hayatını kaybeden bütün vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet yaralılara acil şifa milletimize de başsağlığı diliyorum. Halk arasında gerilimi tahrik ve teşvik edici üslup ve girişimlerden kaçınılması gerektiği vurgusuyla Türkiye’nin bir daha böyle acılar günler yaşamamasını diliyorum.”
(İHA)
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, olağanüstü toplanan Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada, “Türkiye Cumhuriyeti bize altın tabak içinde sunulmadı. Türkiye Cumhuriyeti Devletini acıyla, kanla, gözyaşıyla kurduk. Yeniden bir devlet kurmak için verdiğimiz mücadele bütün dünyanın saygısını kazandı. Mazlum milletlere örnek bir devlet kurduk. Cumhuriyeti, demokrasiyle taçlandırmakta Cumhuriyeti kuranların çocuklarına vasiyetidir. Demokrasiyi oluşturmak, geliştirmek, derinleştirmek kolay değildir. Tarihin her evresinde bunu görürüz. Bizde demokrasi adına ağır bedeller ödedik. Dikkat buyurunuz, hatırlayınız; bu ağır bedeller hep darbe dönemlerinden sonra olmuştur” diye konuştu.
“Dün yaşadığımız olay doğrudan bir darbe girişimidir”
“Dün yaşadığımız olay doğrudan bir darbe girişimidir” ifadesini kullanan Kılıçdaroğlu, “Cumhuriyetimize, demokrasimize, tarihsel birikimimize yapılmış açık bir saldırıdır. Oysa biz demokrasimizi güçlendirmek ve baki kılmak için anayasamıza öyle maddeler koyduk ki, değiştirilmesi dahi teklif edilemez. Örneğin, Türkiye Cumhuriyeti demokratik, laik, sosyal bir hukuk devletidir diyoruz. İşin anahtarı da aslında burada. Her koşulda demokrasiyi savunmak, hukukun üstünlüğünü, laikliği savunmak hepimizin ortak görevi ve ortak paydası olmalıdır. Kuşkusuz dün demokrasiye yapılan saldırıyı açık yüreklilikle Grubum adına, bize oy veren bütün kitleler adına, Türkiye Cumhuriyeti yurttaşları adına açıkça lanetliyoruz. Olay hepimizde derin üzüntü yarattı. Fakat ne mutlu ki bu süreç, siyasette başından beri olması gereken bir ortak paydada bizleri birleştirdi. Nedir bu ortak payda? Bu ortak payda Cumhuriyet ve demokrasiye olan bağlılığıdır TBMM’nin. Demokrasiyi geliştirmek ve derinleştirmek hepimizin ortak paydası oldu. Bu bize gurur ve onur veriyor. Ancak bunu sadece dilimizle değil, yüreğimizle de söylemeye devam edeceğiz” açıklamasında bulundu.
“Dün halkımız meydanlara çıktı darbeye karşı direnme hakkını kullandı”
Kılıçdaroğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Demokrasi aynı zamanda üstünleri hukuku değil, hukukun üstünlüğüdür. Demokrasi aynı zamanda anayasa ve ettiğimiz yemine bağlılık demektir. Demokrasi aynı zamanda düşünce özgürlüğü demektir. Demokrasi aynı zamanda medya özgürlüğü demektir. Demokrasi aynı zamanda tarafsız ve bağımsız yargı demektir. Demokrasi aynı zamanda güçler ayrılığı demektir. Demokrasi aynı zamanda din ve vicdan özgürlüğü demektir. Demokrasi aynı zamanda hukuku ve demokrasiyi katledenlere karşı direnme hakkı demektir. Dün halkımız meydanlara çıktı darbeye karşı direnme hakkını kullandı. Hukukun çiğnendiği, hukukun üstünlüğünün reddedildiği hallerde mesela demokrasinin darbeyle yok edilmesinin istenmesi halinde direnme hakkının ne kadar meşru olduğunu dün gördük. Direnme hakkına bundan daha güzel bir örnek verilemez. Şunu hiç kimse unutmasın; Bu Meclis sonuna kadar demokrasiyi savunacaktır. Bundan hiç kimsenin endişesi olmasın. Bu Meclis Cumhuriyetin değerlerini de sonuna kadar savunacaktır. Bundan da kimsenin endişesi olmasın.”
“Bu darbe girişimi parlamenter demokratik sistemimizin önlediğini de unutmamız gerekiyor”
Meclis’e düşen tarihi bir sorumluluk olduğunu söyleyen Kılıçdaroğlu, “Hep birlikte Cumhuriyet ve özgürlükçü demokrasi bağlamında cepheyi genişletmek zorundayız. Benzer olayların tekrarlanmaması için herkes bu tarihi sorumluluğun gereğini yerine getirmek zorundadır. Bu darbe girişimi bize şunu açık ve net gösterdi. Bu darbe girişimi parlamenter demokratik sistemimizin önlediğini de unutmamız gerekiyor. Bu parlamenter demokratik geleneğimizin bize kazandırdığı bir mirastır. Bu mirasa sahip çıkmakta hepimizin ortak görevidir. Darbenin bastırılması ayrıcı parlamenter demokratik sistemimizin ulaştığı olgunluğu da göstermektedir. Ayrılık, gayrılık yok demokrasi konusunda sonuna kadar birlikte mücadele var. Bu parlamenter demokrasi sistemimizin olgunluğunu gösteren en önemli olaydır Türk siyasal tarihinde” değerlendirmesinde bulundu.
“Medya dün halkın doğru bilgilendirilmesini sağladı. Halka direnme hakkını kullanma konusunda cesaret verdi”
İlerde bu darbe girişimi nasıl önlendi diye tarihçilerin oturup araştıracaklarını kaydeden Kılıçdaroğlu, “Bu ülkede korkusuz, demokrat ve özgürlükçü kalmış bir medyamız var. Her türlü eziyet ve yasağa rağmen özgürlüğünü korumaya çalışan medya darbecilerin yolunu kapattı, özgürlüğün yolunu gösterdi. Dün televizyonlarımızın başında otururken bu gerçeği hepimiz gördük. Hepimizin gözleri önünde canlı yayında medya dün halkın doğru bilgilendirilmesini sağladı. Halka direnme hakkını kullanma konusunda cesaret verdi. Medyaya bu bağlamda yürekten teşekkür ediyorum. Neden medya özgürlüğü diye ısrarla söylerdik, medya özgürlüğü çağdaş demokrasilerde yasama, yargı ve yürütmeden sonra dördüncü büyük güç. Artık bu gücün hepimizin önünde olduğunu da hepimiz bilelim. Siyasi partilerin darbe karşısında gösterdiği ortak tavır Cumhuriyete ve demokrasiye bağlılık konusunda öz eleştiri yapma fırsatını da bize sundu. Çünkü demokrasi geliştikçe Türkiye dünyanın saygın ülkelerden biri olacaktır. Bu konuda en ufak bir endişemiz yok. Bu darbe girişimiyle ilgili olarak her siyasi partinin oturup bir öz eleştiri yapması tarihin zorunlu kıldığı bir durumdur. Bu darbe girişimiyle ilgili olarak her türlü darbeye karşı olmak bu parlamentonun görevidir. Darbecinin kimliği ve amacı ne olursa olsun teröre karşı nasıl ortak bir tavır koyuyorsak bir tepki gösteriyorsak demokrasi üzerindeki vesayete karşı da ortak tavır, ortak hedef koymalıyız ve mücadele etmeliyiz. Demokrasi üzerindeki vesayeti asla kabul etmemeliyiz. Madem ki milletin takdiriyle buraya geldik, madem ki milletin oyu çok değerlidir, madem ki milli irade çok değerlidir demokrasi üzerinde kim olursa olsun makamı mevkisi ne olursa olsun, rütbesi ne olursa olsun demokrasi üzerinde vesayete bu parlamento asla izin vermemelidir, vermeyecektir de bundan sonra” ifadelerini kullandı.
“Önümüzde çok kritik bir dönem olduğu gerçeğini kabul etmeliyiz"
Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:
“Korumaya yemin ettiğimiz demokratik, laik, sosyal hukuk devleti bütün bu sorunlarımızın aslında çözüm anahtarıdır. Dün burada her partiden milletvekilimiz el ele yan yana mücadele ettiler. Büyük saldırılara karşı birlikte göğüs gerdiler. Patlayan bombalar altında demokrasiye sahip çıktılar. Yarında hepimiz ortak akılla, uzlaşı kültürü içinde Türkiye’nin sorunlarını çözmek için birlikte çalışmak zorundayız. Bu bizim halkımıza vereceğimiz, vaat edeceğimiz güzel bir olaydır. Yaşadığımız tüm sorunları tam demokrasi daha fazla özgürlük ve adalet içinde çözebiliriz. Çünkü özgürlüklerin kısıtlanması adaletin tek taraflı hale getirilmesi ve demokrasiden taviz verilmesi sorunların çözümü değil, sorunların kendisidir. Demokrasiye yönelen her tehditte Türkiye’ye yönelen bir tehdittir. Anayasa ve hukukun dışına çıkanlar kim olursa olsun bunun bedelini mutlaka ödemeliler. Önümüzde çok kritik bir dönem olduğu gerçeğini kabul etmeliyiz. Bu dönemi soğukkanlılıkla devletin vakarına ve ciddiyetine yakışan bir anlayışla yani hukuk içinde kalarak atlamamız gerekmektedir. Devletin vakarına saygı göstereceğiz. Hukuktan vazgeçmeyeceğiz. Adalet mülkün temelidir. Kim adaletten saptıysa hukukun içinde yargılayacağız. Ön yargılardan uzak adalete teslim edeceğiz. Bu saldırılar sırasında hayatını kaybeden bütün vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet yaralılara acil şifa milletimize de başsağlığı diliyorum. Halk arasında gerilimi tahrik ve teşvik edici üslup ve girişimlerden kaçınılması gerektiği vurgusuyla Türkiye’nin bir daha böyle acılar günler yaşamamasını diliyorum.”
(İHA)