Söylem ve eylemleri ile "Darbeci Baro" yaftalamasına da muhatap olan İstanbul Baro'sunun Başkanı Ümit Kocasakal, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eleştirilerine karşılık vererek, “Cumhurbaşkanı benim için iyi bir şey söylese zaten şaşırır ve kendimden şüphe ederdim” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul Çağlayan Adalet Sarayı’nda Savcı
Mehmet Selim Kiraz’ın
şehit edilmesiyle ilgili muhtarlara seslendiği
konuşmasında İstanbul Barosu Başkanı Ümit Kocasakal’ın açıklamalarını eleştirmişti. İstanbul Baro Başkanı Ümit Kocasakal Beyoğlu’da bulunan İstanbul Baro binasında bir grup avukat ile birlikte yaptığı basın açıklamasında eleştirilere yanıt verdi. Kocasakal, “Anayasanın 103. maddesi uyarınca
edilen tarafsızlık yemini ve 104. maddede belirtilen görev ve yetkiler karşısında, özellikle genel seçimlere gidildiği bir süreçte, muhtarlarla
toplantı yapmak suretiyle ve bunu kullanarak, siyasi gündeme ilişkin taraflı
değerlendirme ve siyasi
propaganda yapmak, Cumhurbaşkanının anayasal görev ve yetkileri arasında bulunmamaktadır. Bu durum Anayasa’ya açıkça aykırıdır. ‘Ey Cumhurbaşkanı benim için iyi bir şey söylese zaten şaşırır ve kendimden şüphe ederdim” dedi
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın "Şimdi sormak lazım ey baro başkanı, sende telefonla görüştün bu teröristlerle hangi neticeyi aldın?” şeklindeki eleştirilerine ise Kocasakal, “Olay
yerine kendiliğimden gitmedim. Faillerin
bazı kişilerle birlikte beni
talep ettikleri bilgisinin Başsavcılıkça tarafıma iletilerek
yapılan davet ve rica üzerine, bir zorunluluğum bulunmadığı halde
insani ve vicdani bir
görevi yerine getirmek üzere gittim, sonuçlarını da hiç düşünmedim. Nitekim konuşmada açıkça
güvenlik güçlerinin her yola başvurarak baro başkanını ve babayı getirttiğini, görüştürdüğünü bizzat kendisi
ifade ediyor. İnsan yaşamı söz konusuyken hesap yapılmaz. Bugün olsa yine yaparım. Vicdanen müsterihim. Çünkü bu süreçte gerek ben, gerekse avukat meslektaşlarım elimizden
gelen her şeyi yaptık” ifadelerini kullandı.
Kocasakal, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kendisinin
tüm avukatları temsil etmediğini, yargının da
sadece bir bölümünü temsil ettiği şeklindeki açıklamalarına, “Kendisi, aldığı yüzde 52 oyla ne
kadar milleti temsil ediyorsa, ben de aldığım yüzde 67 oyla o kadar İstanbul Barosu avukatlarını ve baroyu temsil ediyorum. Bu çerçevede
yargı adına değil, şerefli cübbem vesilesiyle yargının kurucu unsurlarından birisi olan savunma adına konuşuyorum ve konuşmaya da
devam edeceğim. Kimse, avukatların hiçbir dahli olmadığı, avukatlarla ilgisi olmayan bir olayı avukatların
üzerine yıkamaz, tekil örneklerden hareketle onları birer potansiyel suçlu gibi göremez” şeklinde yanıt verdi.
İstanbul Barosu'nun meşru Hükümet ve onun temsilcileri ile cedelleşmesi, geçtiğimiz yıllarda Genç Siviller tarafından peş peşe iki pankartla böyle eleştirilmişti.