USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000
Genel

'Cumhuriyet tarihinin en talihsiz olayı 27 Mayıs darbesidir'

Erzurum eski Milletvekili Rasim Cinisli, "Cumhuriyet tarihinin en talihsiz olayı 27 Mayıs 1960 darbesidir. Darbe, devletin belini kırmış, demokrasiyi katletmiş, otoriteyi silmiş, vatandaşın devletine karşı olan güvenini sarsmıştı." dedi.

'Cumhuriyet tarihinin en talihsiz olayı 27 Mayıs darbesidir'
20-05-2018 16:19
Google News

ERZURUM

Bir dönem Adalet Partisi ve Demokratik Parti saflarında milletvekili olarak siyaset yapan ve Milli Türk Talebe Birliği (MTTB) eski genel başkanlarından Rasim Cinisli, 27 Mayıs 1960 darbesinin Cumhuriyet tarihinin en talihsiz olayı olduğunu söyledi.

Rasim Cinisli, 27 Mayıs'ın ardından Türkiye'de dış güçler tarafından birçok darbenin yapılmaya çalışıldığını belirtti.

Milli iradeye müdahalelerin haince planlar üzerinden gerçekleştiğini ifade eden Cinisli, "27 Mayıs'tan bu yana dış güçler tarafından Türkiye'de darbe yapanların ana gayeleri Türk milleti ve devletinin gelişmiş ülkeler seviyesine çıkmasını engellemektir. Darbelerin rol modeli 27 Mayıs'tır. Diğer darbelerde de bunu model alıp geliştirerek içerideki yandaşlarını da yanları alarak neticeye varmak istediler" dedi

Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni baltalamak isteyenlerin, aklın alamayacağı şeyler yaptığını belirten Cinisli, Fetullahçı Terör Örgütü'nün darbe girişimine değinerek, "Son darbe girişiminde bulunanlar da köprüleri tutarak sivil halkı ezmeye, kurşunlamaya çalıştı. Bu askeri darbe değil, iç savaşı hazırlamak için haince yapılmış, kardeşi kardeşe düşürmek için hazırlanmış plandır." dedi.

Cinisli, kirli planların halk tarafından kısa sürede fark edildiğini ve büyük bir tehlike atlatıldığını ifade ederek, oynanan oyunun bizatihi halk tarafından bozulduğunu anlattı.

"Cumhuriyet tarihinin en talihsiz olayı 27 Mayıs 1960 darbesidir..."

Yaşanan darbelerin demokrasiye yapıldığını ve insanların bundan zarar gördüğünü ifade eden Cinisli, 27 Mayıs 1960 darbesinde de insanların birtakım iftira ve propagandaya maruz kaldığını hatırlattı.

"İstanbul Üniversitesinde 27 Mayıs öncesi ve sonrasında Hukuk Fakültesi birinci sınıf öğrencisiydim. 27 Mayıs'ı hazırlayan mitinglerin, basında çıkan manşetlerin ve silah zoruyla devlet gücünü elinde bulunduran Milli Birlik Komitesi yönetiminin şahidiyim." diyen Cinisli, söz konusu dönemde yaşananlara ilişkin şunları söyledi:

"Cumhuriyet tarihinin en talihsiz olayı 27 Mayıs 1960 darbesidir. Darbe, devletin belini kırmış, demokrasiyi katletmiş, otoriteyi silmiş, vatandaşın devletine karşı olan güvenini sarsmıştı. Vatandaşta silahlı bir gücün devleti yıkabileceği kanaati oluştu ve devlete olan güven sarsıldı. Bize gerici, yobaz ve tahkir edici başka sıfatlar kullanarak üniversitelerden içeri sokmuyor, dövüyor, kendilerine ait olmayanları kabul etmiyorlardı."

Üniversite gençliğinin de yanlış yönlendirildiğini ve insanların zulme uğradığını anımsatan Cinisli, "Darbeciler, 27 Mayıs darbesi olması için her türlü gayreti, yalan iftira ve propaganda zemini içerisinde üniversite gençliğini coşturup halkı yanlış bilgilendiriyorlardı.

İftiralar öyle korkunçtu ki ‘yüzlerce öğrenci öldürülmüş, asfaltların altına gömülmüş ve kombinalarında kıyılıp hayvan yemi yapılmış’ veya ‘Ardahan ve Kars Ruslara gizli şekilde satılmış. Kim satmış? 'Menderes Bey hükümeti satmış' benzeri, insanın tüylerini diken eden acı iftiralar, önce gençliği sonra da kamuoyunu yanıltan büyük bir propaganda atmosferi içerisinde yaşadık." dedi.

Otoritenin bilinçli bir şekilde sarsıldığı ve halkın müdahaleye açık bir psikolojiye getirilmeye çalışıldığı bir sürecin hazırlandığının altını çizen Cinisli, "Devletin kanunu, anayasası ve gücü önemini kaybetmişti. Vatandaş, devlet gücünün yerine gayrimeşru zorbalık olan silahlı güce ve darbelere umut bağlamıştı çünkü o dönemden sonra Türkiye'deki birçok darbe ordu vasıtasıyla yapıldı." ifadelerini kullandı.

Cinisli, söz konusu yıllarda Demokrat Partinin Türkiye için önemli işler yaptığını vurgulayarak, şöyle devam etti:

"Partinin 10 yıllık iktidar süresinde hiçbir iktidarın yapamadığı kalkınmaya hız verilmişti. Ekonominin sıfır olduğu sırada bile gelişmeler sağlandı ancak yaşanan darbe her şeyi altüst etti. Ordunun da en çok kıyıma uğrağı darbe 27 Mayıs darbesidir çünkü general sayısı 263 iken 233'ü emekli edilerek ordunun beyni koparıldı. Bunun yanında 1960'dan 1970'e kadar kardeşin kardeşe kurşun yağdırdığı günler oldu ve 5 bin gencimiz toprağın altına girdi."

"Yassıada, rejim ve hukuk açısından faciadır..."

Darbeye maruz kalan Adnan Menderes ve pek çok insanın hukuksuz şekilde yargılandığını aktaran Cinisli, adaletin adaletten bu kadar uzak kalındığı bir dönem yaşanmadığını anlattı.

Eski parlamenter Cinisli, şunları kaydetti:

"Yassıada, rejim ve hukuk açısından faciadır. Adının yüksek mahkeme olmasına rağmen adıyla alakası olmayan, zulüm aracı olarak kullanılan mahkeme sürecidir. Yassıada, halkın tepkisinden korkulduğu ve halkın uğramayacağı yer olması için denizin ortasına kurulan bir adadır.

Orada yaklaşık 400 sanık rüşvet ve hırsızlık gibi suçlardan tutukluydu ancak bu insanların hiçbirine bu suçlamaları hükmedememişlerdi. 'Ardahan ve Kars'ı sattı, anayasayı çiğnedi' diyerek devlet suçlusu gösterdikleri iktidarı mahkeme edenler, hukuki zeminde bulunamadılar.

'Partiyi halkın gözünde küçük düşürelim' diye köpek, bebek, atın yediği ot gibi gülünç davalarla hesap görmek gibi akla sığmayan iddiaları ortaya attılar."

"İdam sehpasında devlet sırrını söylemeyen devlet adamını tanıdım..."

Menderes'i aşağılamak için anarşist grupların vapurlarla Yassıada'ya götürüldüğünü belirten Cinisli, kendisinin de hukuk öğrencisi olması ve Demokrat Parti düşüncesine yakın olması dolayısıyla üç kere mahkemeye seyirci olarak katıldığını söyledi.

Rasim Cinisli, Yassıada mahkemesine gitmek için geceden kuyruğa girdiğini dile getirerek, sözlerini şöyle tamamladı:

"Orada elimize broşür verirlerdi ve salonda kimseyle göz göze gelinmez, ses çıkarılmazdı. Mahkeme Başkanı Salim Başol azarlayarak Menderes'i içeri davet etti ve 'İskenderun'dan yüklenen silahları kime gönderdiniz' diye sordu.

Menderes'in edepli şekilde, 'Efendim söyleyemem devlet sırrıdır' cevabını vermesine karşın 'Söyleyeceksin, siz onları yükleyip teşkilatlarına gönderdiniz ki Cumhuriyet Halk Partilileri öldürmek için değil mi' diye ısrarlı sormasına rağmen Menderes, devlet sırrıdır diye söylemedi.

Sonra da anlaşıldı ki o silahlar o yıllarda Fransızlarla mücadele eden Cezayirli mücahitlere gönderilmişti. O gün ben idam sehpasında devlet sırrını söylemeyen devlet adamını tanıdım."

Kaynak: AA

.

dikGAZETE.com

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
ÇOK OKUNANLAR
ARŞİV ARAMA
PUAN DURUMU TÜMÜ
GÜNÜN KARİKATÜRÜ TÜMÜ
Günün çizgisi
ANKET TÜMÜ