Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, şovmen Beyaz’ı eleştiren CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na tepki göstererek, "Biliyorsunuz daha önce hendekçi teröristleri de ’arkadaşı’ olarak ilan etmişti. Beyefendi, bir kazma kürek de sen eline al, sen de git orada hendek açıver" dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Ankara Arena Spor Salonu’nda kamu- özel sektör tarafından tamamlanan 99 baraj ve hidroelektrik santralinin toplu açılış merasimine katıldı.Programda konuşan Erdoğan, Türkiye’nin birçok üniversitesinde görev yapan akademisyenlerin devleti "katliam yapmak"la itham ettikleri bildiriye ilişkin, "Bunların vatan diye bir meselesi yoktur. Bunların millet diye bir meselesi yoktur. Bunlar sadece şu güzel ülkemizi, şu güzel vatanımızı nasıl karıştırırız, bu milleti nasıl birbirine düşürürüz? Bunun gayreti içindeler. Bu mesele kesinlikle demokrasi, hak ve özgürlükler, düşünce ve ifade hürriyeti meselesi değildir" dedi.
Türkiye’nin bu konularda hiçbir eksiği olmadığını dile getiren Erdoğan, meselenin "devletin ve milletin bekası" meselesi olduğunu belirtti. Milletin varlığına, birliğine, dirliğine yönelik saldırılar karşısında gereken her türlü tedbirin alınacağını vurgulayan Erdoğan, "Unutulmasın ki devletin olmadığı yerde ne özgürlük olur ne demokrasi ne hak ne hürriyet. Devletin olmadığı yerde sadece kaos, kan ve gözyaşı olur. Dünyanın pek çok yerinde ve bölgemizde yaşanan durum ortada. Güneydoğu Anadolu bölgemizdeki çeşitli ilçelerimizde, mahallelerimizde teröristlerin yol açtığı sıkıntılar karşısında devlet olarak vatandaşlarımızın hakkını, hukukunu korumak mecburiyetindeyiz" ifadelerini kullandı.
"BİTİŞİK NİZAM EVLERDE EVLER ALTTAN TÜNELLERLE BAĞLANMIŞ"
Güneydoğu ve Doğu Anadolu illerinde devam eden terör operasyonlarına değinen Erdoğan, "Güvenlik kuvvetlerimizin sivil vatandaşlarımıza zarar vermeme hassasiyeti ile hareket etmeleri bu bölgelerin teröristlerin arındırılması sürecini yavaşlatıyor. Düşünebiliyor musunuz, bitişik nizam evlerde, evler alttan birbirlerine tünellerle bağlanmış. Bu evlerdeki benim Kürt kardeşim evden çıkartılıyor, göçe zorlanıyor ve dağdaki teröristler buralara yerleşiyor. Devlet olarak bizim görevimiz can güvenliği, mal güvenliği, akıl güvenliği, neslin korunması anlayışıdır. Bütün bunları biz yapmak zorundayız, bunu yapacağız" dedi."BU İŞİ ÇÖZMEDEN ASLA OPERASYONLAR DURMAYACAK"
Terörün sonlandırılmasına ilişkin Erdoğan, "Çözüm süreci derken biz çözüm sürecine bir yerlerden geldik. ’Demokratik açılım’ dedik, Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi dedik ama hiçbirisinden bunlar anlamadılar. Normal şartlarda 3-5 günde teröristlerden arındırılabilecek yerlerdeki operasyonlar bu hassasiyet sebebiyle haftalarca, aylarca sürebilir, sürebiliyor. Burada devletin herhangi bir zaafı yoktur, bunu bilin. Bu işi çözmeden asla bu operasyonlar durmayacaktır, bunu da bilin" dedi.SÖZDE AYDINLARDAN İZİN ALARAK...
"Biz 780 bin kilometrekarelik vatan topraklarını, 78 milyon vatandaşımızı bu bin 100 tane sözde aydınlardan izin alarak, icazet alarak mı yöneteceğiz" diyen Erdoğan, şunları söyledi:"Biz izni ve görevi milleten aldık. Şimdi milletin bize verdiği yetkiyi kullanıyoruz. Bunu sonuna kadar da kullanacağız. Burada sadece devletin kendi vatandaşlarının can ve mal güvenliğine duyduğu saygı vardır. Buna karşılık terör örgütü mensupları vatandaşlarımızın malına, canına, mahremiyetine ve diğer tüm haklarına fütursuzca saldırmaktadır. Kürtleri temsil diye bir şey yok, bunu bilin. Bunlar benim Kürt kardeşlerimiz temsil etmiyor, tam aksine bunlar benim Kürt kardeşlerimin oradaki mahremiyetlerini bile çiğniyorlar."
"ONLAR YIKAR, BİZ YAPARIZ"
6-7-8 Ekim olayları sırasında HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın "halkı sokağa davet çağrısı"nı hatırlatan Erdoğan, "6-7-8 Ekim’de yaşanan olaylarda dağın siyasetteki temsilcisi, eş başkan, benim Kürt kardeşlerimi sokağa davet etmedi mi? Sokağa davet ettikten sonra benim o zaman 50 Kürt kardeşim ölmedi mi? Bu 50 kişinin ölümüyle birlikte 15 yaşındaki Yasin Börü’yü bunlar bir binanın üçüncü katından aşağı atmak suretiyle arabayla da çiğnemediler mi? Ne yapıyordu Yasin Börü, kurban eti dağıtıyordu. Bunları yaşamadık mı, yaşadık. Buna benzer daha nice olaylar var" dedi."Bunların böyle bir derdi yok" diyen Erdoğan, şunları kaydetti:
"Biz bu ülkede 78 milyon vatan evladına hizmet verdik. Biz 780 bin kilometrekareye hizmet verdik. İşte şimdi bu 99 barajı görüyorsunuz. Bu barajlar ülkemin dört bir yanında var. Şu ana kadar yapılanlar hak keza öyle ama bu bölücü terör örgütü ve onların siyasetteki temsilcileri, özellikle Güneydoğu’da baraj yapılmasını istemiyorlar biliyor musunuz? Şu Ilısu Barajı’yla ilgili çektiğimiz çileyi bir ben bilirim, bir bakanım bilir, bir de onun müteahhitleri bilir. Bunu yaparken de yapmadıkları, etmedikleri şey bırakmadılar. Ama biz onlara rağmen Ilısu Barajı’nı yapıyoruz, yapacağız ve bitireceğiz. Onlar yıkar, biz yaparız. Aramızdaki fark bu. Şimdi bu tablo karşısında terör örgütünün yanında yer almak için ancak o bildiriye imza atan sözde akademisyenler gibi ruhunuzun kirlenmesi, kararması, her türlü insani hasleti yitirmiş olmanız lazım. Bu mümkün mü? Milletimizin bu mandacı artıklarına hak ettikleri cevabı vereceklerinden ben şüphe duymuyorum."
ERDOĞAN’DAN DEVLETİ "KATLİAM YAPMAK"LA SUÇLAYAN AKADEMİSYENLER İÇİN İLGİLİLERE ÇAĞRI
Devleti "katliam yapmakla" suçlayan akademisyenlerle ilgili çağrıda bulunan Erdoğan, "Buradan ilgili kurumlarımıza sesleniyorum, dün seslendim bugün de sesleniyorum. İlgili kurumlarımızın da Anayasa ve yasalarımıza göre açık suç teşkil eden bu ihanet karşısında, Anayasal ve yasal gerekenleri yapacaklarına inanıyorum. Buradan asla taviz verilemez. Sadece bu sözde akademisyenlerin değil kimi siyasetçilerin benzer tavırlar içinde olduklarını üzüntüyle görüyorum. Terör örgütünün güdümündeki siyasi parti ve siyasi arenada yer alan bu temsilcilerini hiç saymıyorum. Gerek yok. Çünkü benim gözümde artık onlar siyasetçi değil terör örgütünün bir maşasıdır. Şayet siyasetçi olsalardı kendi görüşleri, kendi iradeleri, kendi politikaları olur, onu uygular, ona göre hareket ederlerdi. Bunların tek yaptıkları ise terör örgütünden aldıkları emirleri yerine getirmekten, Türkiye’ye husumet besleyen kim varsa gidip ona yanaşmaktan ibarettir. Böyle bir siyaset olmaz. Bu şekilde davranan siyasetçi de olmaz" dedi."BEYEFENDİ, BİR KAZMA KÜREK DE SEN ELİNE AL, SEN DE GİT ORADA HENDEK AÇIVER"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, terör propagandası yapmaktan hakkında soruşturma başlatılan Beyazıt Öztürk’ü "Kardeşim neden özür diliyorsun sen? Yürek yok mu sende? Cesaret yok mu?" sözleriyle eleştiren CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nu isim vermeden eleştirdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti:"Benim asıl üzüldüğüm başta genel başkanları olmak üzere bu ülkenin ana muhalefet partisini temsil eden siyasetçilerin ortaya koydukları tutumlar ve beyan ettikleri ifadelerdir. Ana muhalefet Partisi’nin genel başkanı çıkıyor, terör örgütünün propagandasına alet olmasından duyduğu pişmanlığı dile getiren bir televizyon programcısını ’Dik duramadın’ diye eleştiriyor. Bu genel başkana göre o televizyon programcısı, bu durumdan üzüntü duymak bir yana ’aynı tavrını sürdürmeli yani terör örgütünün propagandasına devam etmeliymiş.’ Öyle diyor genel başkan. Biliyorsunuz aynı zat daha önce hendekçi teröristleri de ’arkadaşı’ olarak ilan etmişti. Beyefendi, bir kazma kürek de sen eline al, sen de git orada hendek açıver. Bu partinin kimi mensupları da çatışmalarda yaralanan yaralanan teröristleri hastanede ziyaret etmekten, güvenlik güçlerini tahkir etmeye, teröristlerle dayanışma ilanları asmaya kadar sergilemedik kepazelik bırakmadılar. İstanbul’da, Sultanahmet Meydanı’nda bir terör örgütü bomba patlatıyor. Misafirimiz olan turistlerin ölümlerine, yaralanmasına yol açıyor, bu genel başkanın takıldığı yer, savcılığın koyduğu yayın yasağı. Hale bak. Ne olacaktı? Oradaki o tabloları tüm dünyaya izletecek miydik?"
CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN’IN AĞRINA GİDEN OLAY
Erdoğan, Sultanahmet Meydanı’ndaki terör saldırısına ilişkin sorumsuz tutum sergileyen basın yayın kuruluşlarını şu ifadelerle eleştirdi:"Fransa’da terör eylemleri yapıldığında hem bu ülkenin medyası hem de dünya medyası rahatsız edici en küçük bir görüntüyü servis etmeme konusunda hassasiyet göstermişti. Doğrusu da budur. Fakat benzer bir hadise ülkemizde yaşanınca bu hassasiyetin zerresini göremiyoruz. Hatta ülkemizdeki kimi basın yayın kuruluşları attıkları manşetlerde sergiledikleri o çifte standartla gerçek yüzlerini bir kez daha gösterdiler. Bir şey çok önemli, çok da ağrıma gitti. Fransa’daki Paris saldırısını söylüyorum, saldırıyı manşetlerinden benim ülkemdeki bir gazete ’Fransa Çocuklarına Ağlıyor’ başlığıyla verdi. Fakat Sultanahmet’teki olayı ’Katliam Ülkesi’ diyerek sunması, bizi şaşırtmadı. Ama umuyorum birilerinin aklını başına getirmiştir. Böyle şey olabilir mi? Sen bu ülkenin bir yayın organısın ve benim ülkemi ’katliam ülkesi’ olarak sürmanşetten veriyorsun. Fransa Paris’te diyorsun ki ’Fransa çocuklarına ağlıyor.’ Avrupa menşeili basın yayın kuruluşlarının Paris ve İstanbul saldırıları karşısında sergiledikleri çifte standardı da gördük, kaydettik. Bundan sonra kimse bizim karşımıza objektiflik, tarafsızlık, insan hakları, terör karşısında ilkeli tutum gibi argümanlarla gelmesin. Esasen Paris’te ölenlerin haklarıyla İstanbul’da ölenlerin haklarını aynı görmeyen bu zihniyetin çirkin yüzüne biz yıllardır pek çok konuda, sayısız defa şahit olduk. İstanbul’daki saldırı sonrasında sergilenen iki yüzlü tavır ne ilktir ne de son olacaktır. Bu utanç verici çifte standart insanlık tarihine kara bir leke olarak kaydedilmeye devam edecektir."