USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000
Siyaset

Cumhurbaşkanı Erdoğan: 1 Temmuz'da başlamak üzere sokağa çıkma kısıtlamalarını tümüyle kaldırıyoruz

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "1 Temmuz'da başlamak üzere sokağa çıkma kısıtlamalarını tümüyle kaldırıyoruz. Şehirler arası seyahat kısıtlamalarıyla şehir içi toplu taşıma araçlarındaki sınırlamalar sona eriyor" dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan: 1 Temmuz'da başlamak üzere sokağa çıkma kısıtlamalarını tümüyle kaldırıyoruz
22-06-2021 01:11
Google News
Ankara

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "1 Temmuz'da başlamak üzere sokağa çıkma kısıtlamalarını tümüyle kaldırıyoruz. Müzikle ilgili sınırlamayı da 24.00'e çekiyoruz." dedi.

Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'ndeki Kabine Toplantısı'nın ardından millete seslenen Erdoğan, NATO Zirvesi ile başlayan, Azerbaycan'da Bakü ve Şuşa'daki temaslarla devam eden, Antalya'daki iki ayrı uluslararası toplantı ve diğer çalışmalarla nihayetlenen yoğun bir haftayı geride bıraktıklarını söyledi.

Kabine Toplantısı'nda hem bu programları hem de gündemlerindeki diğer hususları enine boyuna değerlendirdiklerini dile getiren Erdoğan, Türkiye'nin 2. Dünya Savaşı sonrası kurulan NATO'ya 12 kurucu devletin hemen ardından 13'üncü üye olarak 1952 yılında katıldığını hatırlattı.

Türkiye'nin karşı karşıya bulunduğu tehditlerle mücadele için NATO üyesi olurken aynı zamanda demokrasiden ekonomiye uzanan geniş bir alanda da yeni bir tercihte bulunduğunu belirten Erdoğan, şöyle devam etti:

"NATO içinde Amerika'dan sonraki en büyük ikinci orduya ve en kritik stratejik konuma sahip olan Türkiye ittifaka karşı sorumluluklarını bugüne kadar eksiksiz yerine getirmiştir.

Dünya soğuk savaş sonrası bölgesel krizler, terör, yakın dönemde de salgın gibi kritik sınamalarla yüzleşirken NATO'nun üzerine inşa edildiği ittifak ve dayanışma ruhunun önemi bir kez daha görülmüştür.

Yakın bölgemizde son 10 yılda yaşanan hadiseler karşısında NATO'nun güvenilir şemsiye konumunu yeteri kadar sergileyemediği bir gerçektir.

Irak'tan Suriye'ye, Filistin'den Libya'ya, Kırım'dan Karabağ'a kadar nice can yakıcı meselede NATO kendisinden beklenen güçlü iradeyi ortaya koyamamıştır."

Brüksel'deki NATO toplantısının ittifakın küresel sınamalar karşısında da etkin sorumluluklar üstlenmesine yönelik taleplerin arttığı bir atmosferde geçtiğini vurgulayan Erdoğan, "İttifakın önümüzdeki 10 yıllık yol haritasını oluşturan NATO 2030 sürecini bu bakımdan önemli görüyoruz. Zirve boyunca gerçekleştirdiğimiz temaslarda NATO konseptinin askeri ve siyasi boyutlarıyla günümüz şartlarına ve beklentilerimize uygun şekilde geliştirilmesi gerektiğini muhataplarımızla paylaştık. Dayanışma ve beraberlik ruhuna vurgu yaparken ülkemizin terörle mücadele başta olmak üzere NATO'nun sorumluluk alanlarıyla ilgili önceliklerini de müttefiklerimizin dikkatine tekrar sunduk." değerlendirmesinde bulundu.

"Asla izin vermeyeceğimizi kararlılıkla hatırlattık"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, kimi NATO üyelerinin kapıldıklarını gördükleri "iyi terörist, kötü terörist" ayrımının ne kadar yanlış, tehlikeli ve çarpık bir anlayışı yansıttığını her vesileyle açıkça ifade ettiklerini belirterek, şunları söyledi:

"Suriye'de bir dönem ittifakın en önemli sorunu olarak gösterilen DEAŞ'a karşı tek gerçek ve netice verici mücadeleyi Türkiye'nin yaptığını herkese hatırlattık.

Bu çerçevede 9 bine yakın yabancı savaşçıyı sınır dışı ettiğimizi, 100 binden fazla kişiye de ülkemize giriş yasağı koyduğumuzu söyledik.

Ülkemizin bu gayretine rağmen güney sınırlarımızda bir başka terör örgütü üzerinden tehlikeli bir yapı oluşturma çabalarına asla izin vermeyeceğimizi kararlılıkla hatırlattık.

Türkiye'nin kendi sınırları içinde ve sınırları ötesinde 9 milyonu bulan sığınmacıya sağladığı desteğin ve güvenliğin önemine işaret ederek bu konuda daha samimi ve güçlü katkı beklediğimizi anlattık.

Kuzey Afrika, Doğu Akdeniz, Kafkasya gibi bölgelerde barışın, huzurun, istikrarın hakim olması için aldığımız inisiyatifleri ve elde ettiğimiz başarıları müttefiklerimizin dikkatine tekrar getirdik.

Bu zirvede bir kez daha görülmüştür ki Türkiyesiz bir NATO'nun bırakınız mevcut gücünü korumayı, varlığını sürdürmesi dahi oldukça güçtür.

NATO'dan ve müttefiklerden her alanda ülkemizin bu önemine ve katkısına uygun bir yaklaşım beklediğimizin altını bir kez daha çiziyoruz.

Salgın süreci, tıpkı Birleşmiş Milletler gibi nasıl NATO'nun da dünyadaki yeni gerçeklere uygun şekilde kendini geliştirmesi gerektiği tespitimizin haklılığını ispatlamıştır.

Türkiye en çok desteğe ihtiyaç duyduğu dönemde yalnız bırakılmış olmasına rağmen NATO'nun küresel güvenliğin tesisi ve korunması hususundaki önemini kabul etmektedir.

Bu anlayışla yükümlülüklerimizi yerine getirmeyi sürdürürken bir daha benzer sıkıntılar yaşanmaması hususundaki tespit ve tekliflerimizi her platformda tekrarlamayı sürdüreceğiz.

Ülke olarak kazandığımız her başarının tespit ve tekliflerimizin diğer müttefikler tarafından daha dikkatle ve olumlu şekilde değerlendirilmesini sağladığını görüyoruz.

İnşallah önümüzdeki dönemde hem ittifakla hem de müttefiklerimizle daha yakın ve yapıcı bir iş birliği içinde olacağız."

"Kararlılıklarımızı karşılıklı olarak ifade ettik"

Yaptıkları tüm temaslarda bu anlayışın ipuçlarını müşahede ettiklerini belirten Erdoğan, NATO Zirvesi marjında çeşitli ülkelerin liderleriyle çok daha kapsamlı meseleleri ele aldıkları görüşmeler yaptıklarını ifade etti.

Litvanya Cumhurbaşkanı Gitanas Nauseda, Letonya Cumhurbaşkanı Egils Levits ve Macaristan Başbakanı Victor Orban ile 13 Hazıran'da görüşme yaptıklarını söyleyen Erdoğan, zirve günü olan 14 Haziran'da ise Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Birleşik Krallık Başbakanı Boris Johnson, Almanya Başbakanı Angela Merkel, İspanya Başbakanı Pedro Sanchez, Hollanda Başbakanı Mark Rutte, Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis ve son olarak ABD Başkanı Joe Biden ile bir araya geldiklerini anımsattı.

Zirve sırasında pek çok ülke temsilcileriyle kısa süreli sohbet imkanı bulduklarını söyleyen Erdoğan, şöyle konuştu:

"Öncelikle bu görüşmelerin tamamının da taraflar bakımından olumlu ve yapıcı bir iklimde geçtiğini belirtmek isterim.

Bugüne kadar çeşitli gerilimler yaşadığımız kimi isimler başta olmak üzere bir araya geldiğimiz tüm liderlerle ülkelerimiz arasındaki ilişkilerin iş birliği alanları üzerinden gidilerek geliştirilmesi hususunda mutabık kaldık.

Bilhassa Sayın Macron, Sayın Miçotakis ve Sayın Biden ile doğrudan temaslarımızı sıklaştırma kararı aldık.

Bu sayede ülkelerimiz arasındaki yaşanacak muhtemel sorunları ve küresel gelişmeleri süratle görüşerek çözüm yollarını bulma kararlılıklarımızı karşılıklı olarak ifade ettik."

Erdoğan, "Kendisiyle göreve geldikten sonraki ilk yüz yüze temasımız olması bakımından ayrıca önemliydi. Yaklaşık 17 yıllık bir geçmişimiz olan Sayın Biden ile bu defa Amerika Birleşik Devletleri Başkanı sıfatıyla ülkelerimiz arasındaki ilişkilerde yeni bir dönemi başlatmak üzere bir araya geldik." diye konuştu.

Erdoğan, bu görüşmede ülkeler arasındaki bilinen sorunların karşılıklı ifade edildiğini ve karşılıklı pozisyonların tekrar ortaya konduğunu vurguladı. Sadece bununla da kalınmadığını dile getiren Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:

"Asıl bundan sonraki iş birliği alanlarımız hususunda kendisiyle çok daha kapsamlı ve verimli görüş alışverişinde bulunduk.

Hem baş başa hem heyetler arası görüşmelerimizde muhatabımızla Amerika ile üstesinden gelemeyecek hiçbir meselemizin bulunmadığı, tam tersine iş birliği alanlarımızın çok daha geniş ve karlı olduğu üzerinde mutabık kaldık.

Nitekim Sayın Biden da görüşme sonrası yaptığı açıklamalarda bu yöndeki değerlendirmelerini kamuoyu ile paylaştı.

Amerika ile diyalog kanallarımızı her düzeyde güçlendirmek suretiyle Sayın Biden ile yakaladığımız bu güzel iklimi ülkelerimiz bakımından maksimum faydaya dönüştürmekte kararlıyız.

Gerek ikili yaptığımız görüşme gerek daha sonra heyetler arası yapmış olduğumuz görüşmelerle bundan sonraki süreçte belirlediğimiz isimlerle önce kendileri bir araya gelsin, ardından da biz bir araya gelelim kararına vardık."

İki ülke arasındaki sorun başlıklarının ise karşılıklı hassasiyetler ve beklentiler ekseninde zaman içinde çözüme kavuşacağına inandığının altını çizen Erdoğan, "Türkiye'nin tek talebi, siyasi ve ekonomik her alandaki egemenlik haklarına saygı duyulması, sınırları içinde ve dışında terör örgütleriyle yürüttüğü mücadeleye destek verilmesidir." dedi.

Erdoğan, bu şartla her ülkeyle olduğu gibi ABD ile de yakın müttefiklik kurmaya ve geliştirmeye hazır olunduğunu söyledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Ülkemizin hiçbir devletle kurduğu ilişki diğerlerinin alternatifi değildir, tam tersine iş birliği arayışlarımızın hepsini de kendimiz, muhataplarımız, bölgemiz ve tüm insanlık için birbirlerinin tamamlayıcısı olarak görüyoruz. Bu anlayışla Amerika Birleşik Devletleri ile de olumlu ve yapıcı bir temelde yeni bir dönemin kapılarını araladığımıza inanıyoruz." değerlendirmesinde bulundu.

"Bölgenin en geç bir yıl içinde yepyeni bir çehreye kavuşmuş olacağına inanıyorum"

NATO Zirvesi'nin yapıldığı Brüksel'den Bakü'ye geçtiklerini anımsatan Erdoğan, sonra da Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ile birlikte işgalden kurtarılan Şuşa şehrine hareket ettiklerini anlattı.

Erdoğan, hem Brüksel'den birlikte geldikleri hem de doğrudan Azerbaycan'a intikal eden heyet üyeleriyle birlikte karayoluyla Şuşa'ya giderken işgal ve savaş döneminin yıkımlarını, acılarını, sonuçlarını bizzat görme imkanı bulduklarını söyledi.

Yaklaşık 30 yıl süren işgal döneminde Karabağ ve gasp edilen Azerbaycan topraklarına tek çivi çakılmadığı gibi, var olan mirasın da hoyratça tahrip edildiğini gördüklerini dile getiren Erdoğan, her tarafın nasıl yıkıldığını ve yakıldığını gördüklerini ifade etti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti:

"Bütün bunlarla beraber, bunların kalkıp dünyaya birinci derecede Batı'ya 'Gelin, lütfen Karabağ'ı görün.

Minsk üçlüsünün özellikle buraları tekrar tekrar görmesi lazım. Gelin, görün. Kim, nereleri 30 yılda ne hale getirmiş, bunu görün.

Alt yapının ya hiç olmadığı ya da tümüyle bozulduğu, tarihi ve kültürel eserlerin, evlerin, hatta ağaçların yakılıp yıkıldığı bu güzel coğrafyayı yeniden ayağa kaldırma çalışmalarına da bizzat şahit olduk.

Çoğu Türkiye menşeli firmaların 5-6 ay gibi kısa bir sürede bizim Karadeniz bölgemize benzeyen zor bir coğrafyada başardıkları önemli işleri görünce ülkemiz adına gurur duydum.

Yolların açılmaya, tünellerin yapılmaya başlandığı, şehir ve üretim alt yapısının yeniden inşa edildiği bölgenin en geç bir yıl içinde tamamen yepyeni bir çehreye kavuşmuş olacağına inanıyorum.

Sayın İlham Aliyev'de bu kararlılığı, bu inancı gördüm. Bununla birlikte de inşallah bu bölgenin bir yıl içerisinde ayağa kalkacağına da şahit olacağız.

Bir kartal yuvası gibi kayaların üzerinde kurulu Şuşa'da, Azerbaycanlı kardeşlerimizin azatlık sevincine biz de ortak olduk."

Gerçekleştirilen ziyaretler hakkında bilgi veren Erdoğan, Cıdır düzünde hayranlık verici bir manzaranın eşliğinde Azerbaycanlı gençlerin sergiledikleri gösterileri izlediklerini belirtti.

"Bir millet iki devlet ruhuna uygun şekilde tedbirlerimizi alıyoruz"

Erdoğan, Şuşa'nın, Karabağ Savaşı'nda en son kurtarılan, en çok mücadele verilen yerlerden biri olduğunu, Azerbaycan tarihine damga vurmuş pek çok sanat, kültür, bilim erbabının Şuşa'dan çıktığını söyledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Şuşa'daki yüzlerce tarihi eser, bölgeye vurulan Türk mührünü kazımak için vandalca ortadan kaldırılmıştır. Şuşa'nın azatlığa kavuşması, Azerbaycan halkı için sadece bir toprak kazanımı olmanın ötesinde anlama sahiptir. İnşallah, bu güzel şehir başta olmak üzere işgalden kurtarılan tüm Karabağ ve Azerbaycan topraklarının en kısa sürede mamur edilerek bölgenin asıl kimliğine yeniden kavuşturulacağı günler yakındır." diye konuştu.

Şuşa ile birlikte Fuzuli, Cebrail, Zengilhan, Kubatlı, Laçın, Kerbecel, Ağdan, Hocavend şehirlerinin de aynı şekilde hızla mamur edileceğini ifade eden Erdoğan, "Yıllarca vatan hasreti çeken Azerbaycanlı muhacir kardeşlerimizin en kısa sürede evlerine dönebilmeleri için Türkiye olarak biz de üzerimize düşen her şeyi yapıyoruz, yapmayı sürdüreceğiz." dedi.

Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:

"Karabağ'a yeniden hayat vermenin yanında Azerbaycanlı kardeşlerimizin bir daha böyle felaketler yaşamaması için de bir millet iki devlet ruhuna uygun şekilde tedbirlerimizi alıyoruz.

Kardeşim Aliyev ile birlikte imzaladığımız ve dünyaya ilan ettiğimiz Şuşa Beyannamesi ile ilişkilerimizde yeni bir dönemi başlattık.

Bu beyanname çerçevesinde pek çok anlaşmayı çok yakın zamanda Türkiye ve Azerbaycan imza altına alacak, böylece kardeşliğimizin hukuki temelini daha da güçlendireceğiz.

Şuşa Başkonsolosluğumuzun da en kısa sürede açılmasından, Zengezür Koridoru'nun bir an önce işlemeye başlamasına kadar gündemimizdeki her bir başlığı kararlılıkla ve hızla hayata geçireceğiz.

Önümüzdeki aylarda ülkemizde gerçekleştireceğimiz Yüksek Düzeyli Stratejik İş birliği Konseyi Toplantısı'nda bu hususlarla ilgili somut adımların çoğunu atmayı planlıyoruz."

Azerbaycan Milli Meclisine misafir olduklarını da dile getiren Erdoğan, "Zafer sevincini oradaki milletvekilleriyle birlikte adeta yeniden yaşadığımız bu ziyarette Azerbaycan'ın hep yanında olduğumuzu, hep yanında olacağımızı tüm dünyaya bir kez daha ilan ettik." ifadelerini kullandı.

"Burası dünyayı kendi siyasi ve ekonomik hırslarının aracı haline getirenlerin oyunlarının kırıldığı yer olacaktır." ifadesini kullanan Erdoğan, bölgenin yeniden huzura ve istikrara kavuşmasından en çok faydayı sağlayacaklardan birinin de önüne çıkan fırsatı değerlendirebilirlerse Ermenistan olacağını belirtti.

Azerbaycan ziyaretinde bölgede görev yapan askerlerle bir araya gelerek sohbet ettiklerini aktaran Erdoğan, Türkiye-Galler maçını seyrettikten sonra Azerbaycan'dan ayrıldığını söyledi. Erdoğan, "Orada geçirdiğimiz iki gün boyunca Azerbaycanlı kardeşlerimizin bize olan samimi muhabbeti bizi ayrıca mutlu etti. İnşallah bu süreci hep birlikte Kafkaslar'da yeni bir dönemin başlangıcı haline getireceğiz." dedi.

"Bu yapının daha da geliştirilmesi gerektiğine inanıyoruz"

Erdoğan, Güneydoğu Avrupa İş Birliği Süreci Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesi'ni perşembe günü Antalya'da düzenlediklerini, Güneydoğu Avrupa bölgesinden 8 devlet ve hükümet başkanı ile çeşitli düzeylerde 15 temsilcinin katıldığı zirvenin, örgütün 25'inci kuruluş yıl dönümü olması sebebiyle de anlamlı olduğunu belirtti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"İş birliği süreci bölgedeki 13 ülkenin tamamının aynı masa etrafında toplandığı yegane oluşumdur.

Kurulduğu günden beri bölgedeki siyasi sorunların diyalog yoluyla çözümü konusunda önemli bir misyon üstlenen bu yapının daha da geliştirilmesi gerektiğine inanıyoruz.

Türkiye'nin bölgenin barış ve istikrarına verdiği öneme uygun şekilde, yürütülen projelere en kapsamlı desteği biz sağlıyoruz.

Belgrad-Saraybosna otoyolundan göç ve salgın gibi pek çok ortak meselemizi zirve toplantılarında ele aldık.

Avrupa Birliği'nin genişleme sürecinde ortaya çıkardığı Batı Balkanlar kavramı ile Türkiye'nin bölgeden dışlanma girişimlerinin üye ülkeler tarafından benimsenmediğini memnuniyetle gördük.

Üye ülkeler olarak aramızda bölgesel sahiplenme ve kapsayıcılık ilkeleri çerçevesinde çözemeyeceğimiz hiçbir sorunun bulunmadığı düşüncesiyle iş birliği ortamını geliştirmek için çalışıyoruz.

Zirveye katılan bütün misafirlerimize teşekkür ediyorum."

"Küresel siyasi ve ekonomik sistemin yeniden yapılanması tekrar gündeme geldi"

Antalya'da cuma günü Türkiye'nin uluslararası alanda önemli bir markası haline geleceğine inandığı Antalya Diploması Forumu'na katıldığını dile getiren Erdoğan, foruma salgının yol açtığı pek çok zorluğa rağmen oldukça üst düzey ve yoğun katılımın olduğunu vurguladı.

Erdoğan, 11 devlet ve hükümet başkanı, 45 dışişleri bakanı ve bakan, 60'a yakın uluslararası örgüt temsilcisi, iş ve akademi dünyası ile sivil toplum kuruluşlarından isimlerin 25 ayrı etkinlikte görüş alışverişinde bulunduğunu söyledi.

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu başta olmak üzere, salgın dönemi başladıktan sonra gerçekleştirilen en kapsamlı uluslararası toplantı olan Antalya Diploması Forumu'nun Türkiye'ye ve Antalya'ya kazandırılmasında emeği geçen herkesi tebrik eden Erdoğan, şöyle konuştu:

"Forumun açılış konuşmasında, dünyanın karşı karşıya bulunduğu sorunların büyüklüğünün ve çeşitliliğinin uluslararası alanda dayanışma ve iş birliğinin önemini artırdığını ifade ettik.

Salgın döneminde yaşananlar bu gerçeği bir kez daha gösterdi. İnsanlığın tamamını tehdit eden böylesine hayati bir krizde iş birliği yerine korumacı ve rekabetçi politikaların öne çıkmış olması üzerinde uzun uzun durulması, düşünülmesi gereken bir çarpıklıktır.

Küresel siyasi ve ekonomik sistemin yeniden yapılanma ihtiyacı bu süreçte tekrar gündeme gelmiştir.

Türkiye olarak 'Dünya 5'ten büyüktür' ifadesiyle uzun süredir dile getirdiğimiz yapısal dönüşüm tekliflerimizi burada bir kez daha ifade ettik.

Ülkemizle ilgili gündeme getirilen eksen tartışmalarının gerisinde, ortaya koyduğumuz insan öncelikli diplomasi dili ve uygulamalarının kimi çevrelerde yol açtığı hazımsızlık var.

Buna rağmen biz doğru bildiğimiz yolda ilerlemeyi kendimiz, dostlarımız ve tüm insanlık için en hayırlı, en adil, en hakkaniyetli, en iyi olanı talep etmeyi sürdüreceğiz.

Dünyanın en kadim devlet geleneğine dolayısıyla da diplomasi kültürüne sahip ülkelerinden biri olarak öncelik verdiğimiz coğrafyalarda kendimize yakışır şekilde mücadeleye devam edeceğiz."

Erdoğan, Antalya Diplomasi Forumu'nun siyasetçileri, akademisyenleri, sivil toplum kuruluşlarını, iş dünyasını ve gençleri kucaklayan yapısıyla küresel sistemin istikametini belirlemede önemli rol oynayacağına inandığını dile getirdi.

Kemer'de NG Phaselis Bay Oteli'nin açılışını da cumartesi günü yaptığını anımsatan Erdoğan, Antalya programına ilişkin bilgi verdi.

"Turizm sektörüne verdiğimiz KDV desteğini 1 ay daha uzatıyoruz"

Erdoğan, salgında yaşanan gelişmeler ve bu çerçevede izlenilen yol haritasının kabine gündeminin ilk konusunu oluşturduğunu belirterek sağlık hizmetlerinden gıda zincirinin devamlılığına, kamu güvenliğinden sosyal dayanışmaya kadar her alanda Türkiye'nin salgın döneminin dünyada parlayan yıldızı olduğunu söyledi.

Hükümet olarak alınan tedbirlerden etkilenen her kesimin üzerindeki yükü hayata geçirdikleri destek ve teşvik paketleri ile azalttıklarını ifade eden Erdoğan, kısıtlamaları, üretim ve istihdam üzerinde olumsuz etki yapamayacak şekilde uyguladıklarını, sanayi üretiminin yükselişinin de düzenli olarak sürdüğünü vurguladı.

Erdoğan, nisanda bir önceki aya göre yüzde 12,5 olarak gerçekleşen yüksek teknoloji ürünleri üretimindeki artışın sevindirici olduğunu dile getirerek milli teknoloji hamlesi vizyonuyla, Türkiye'yi yüksek teknolojili ürünlerin pazarı değil üreticisi yapma yolunda adım adım ilerlediklerini belirtti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:

"Bu gelişmelere paralel olarak sanayi sektöründeki kayıtlı istihdam 4 milyon 700 bin sınırına dayanarak tüm zamanların en yüksek seviyesine ulaştı. Tarımda yaşanan kuraklık sebebiyle ortaya çıkacak muhtemel sıkıntılara karşı tedbirlerimizi aldık, alıyoruz.

Salgın ve kuraklık nedeniyle ortaya çıkan durumu istismar ederek hububat ile et, süt, yem fiyatlarını aşırı şekilde yükseltmeye çalışanlara da izin vermeyeceğiz, gerekli dersi vereceğiz.

Toprak Mahsulleri Ofisimizi en etkin şekilde devreye sokarak uygun fiyatlı yem ham maddesi satışını temmuz ayında başlatıyoruz.

Salgın döneminde işlerine ara vermek veya sınırlandırmak zorunda kalan esnafımızı kısa çalışma ödeneğinden kira ve ciro desteğine kadar pek çok yöntemle destekledik.

Diğerleriyle uyumlu şekilde turizm sektörüne verdiğimiz KDV desteğini de 1 ay daha uzatıyoruz."

"HES Kodu uygulaması yaygınlaştırılarak sürdürülecektir"

Aşılamada dünyanın önde gelen ülkeleri arasında yer alındığına işaret eden Erdoğan, haziran ayıyla aşılamayı hızlandırdıklarını, Türkiye'nin bu cendereden bir an önce kurtulabilmesi için ne gerekiyorsa yaptıklarını ve yapacaklarını söyledi.

Erdoğan, Türkiye'nin aşılamada oldukça iyi bir yere geldiğini vurgulayarak şöyle devam etti:

"Bugün itibarıyla yaptığımız aşı sayısı 43 milyon doza yaklaşmıştır. Son bir haftada nüfusuna oranla dünyada en çok aşı yapan ülke konumundayız.

Son olarak 30 yaşa kadar indirdiğimiz aşılama faaliyetlerini aynı hızla sürdüreceğiz. Hedefimiz birkaç hafta içerisinde aşılamayı 18 yaş üzerindeki nüfusumuzun tamamına açmaktır.

Böylece Türkiye'nin salgın krizini en az sıkıntıyla ve ilk atlatan ülkelerden biri olmasını sağlamak istiyoruz.

Virüsün yeni varyantları sebebiyle dünyadaki sıkıntılar bir müddet daha devam edecek olsa da Türkiye bu süreci de başarıyla geride bırakacaktır.

Biz birliğimize, beraberliğimize, kardeşliğimize sahip çıktıkça Allah'ın izniyle üstesinden gelemeyeceğimiz hiçbir mesele yoktur."

Geçen ayın sonunda yaptıkları son kabine toplantısının ardından haziran ile başlayacak yeni dönem uygulamalarını kamuoyuyla paylaştıklarını anımsatan Erdoğan, bugünkü toplantıda da gelecek dönemde uygulamaya geçirecekleri kimi hususların istişaresini yaptıklarını ifade etti. Erdoğan, şunları kaydetti:

"Bu çerçevede tamamı da 1 Temmuz itibarıyla başlamak üzere sokağa çıkma kısıtlamalarını tümüyle kaldırıyoruz.

Müzikle ilgili sınırlamayı da daha ileri bir saat olan 24.00'e çekiyoruz. Kusura bakmasınlar gece kimsenin kimseyi rahatsız etmeye hakkı yoktur.

Şehirler arası seyahat kısıtlamalarıyla şehir içi toplu taşıma araçlarındaki sınırlamalar sona eriyor. Kamu kurum ve kuruluşlarında normal mesai düzenine geçiliyor.

Kamu ve özel sektördeki iş ve işlemlerin tamamında Sağlık Bakanlığının hazırladığı salgın yönetimi ve çalışma rehberlerine uyulması hassasiyetle takip edilecektir.

HES Kodu uygulaması yaygınlaştırılarak sürdürülecektir. Konuyla ilgili diğer ayrıntılar İçişleri Bakanlığımızın genelgesinde yer alacaktır. Tüm bu kararların ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını diliyorum.

Bu güzel gelişmelerin devamı için milletçe tedbirlere uymayı sürdürmemiz gerekiyor. Sırası gelen herkesin aşı olması hayati öneme sahiptir.

Vatandaşlarımdan, aşı konusundaki manipülasyonlara itibar etmemelerini, bu konuda bilim insanlarına kulak vermelerini istiyorum.

Biz de aşımızı olarak bilim insanlarımıza olan güvenimizi gösterdik. Yerli aşı çalışmalarında da birkaç ay içinde yaygın kullanıma geçebilecek seviyeye gelmeyi ümit ediyoruz.

Temizlik, maske ve mesafe kurallarına riayet ederek, bu musibetin üstesinden hep birlikte geleceğiz.

Bu vesileyle salgının başladığı tarihten bugüne kadar canla başla fedakarca görev yapan sağlık çalışanlarımız ve güvenlik güçlerimiz başta olmak üzere herkese şahsım ve milletim adına şükranlarımı sunuyorum."

Kaynak: AA

dikGAZETE.com

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
ÇOK OKUNANLAR
ARŞİV ARAMA
PUAN DURUMU TÜMÜ
GÜNÜN KARİKATÜRÜ TÜMÜ
Günün çizgisi
ANKET TÜMÜ