İSTANBUL (AA) - CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "Ekonomide Yeni Arayışlar" başlıklı Maltepe Ekonomi Forumu'nda yaptığı konuşmada, "Her şeyi ben bilirim mantığından çıkıp, birlikte sorunlara çözüm üretebiliriz" sürecini başlatmanın bu toplantının ana teması olduğunu ifade etti.
Eğer bir ekonomi kurumsallaşmışsa, siyaset kurumu kurumsallaşmışsa sıfırdan yeni başlangıçlara ihtiyaç olmayacağını dile getiren Kılıçdaroğlu, "Sıfırdan başlarken siyaset dünyasının kullandığı bir cümle var 'Yeni bir beyaz sayfa açacağız.' Çünkü kullandığımız sayfa o kadar çok kirlendi ki yeni bir sayfa ile başlamak zorundayız. Sorun nedir? Sayfayı kirletenler kimdir? Eğer siyaset kurumu gerçekten görevini yapabilseydi belki böyle bir cümleye ihtiyacımız olmayacaktı. Birinci temel sorunlarımızdan biri bu." diye konuştu.
Yeni sayfa açmada bir şeyin daha olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, "Tek başına iktidar olanların bir süre sonra siyaset arenasından çekildiğini görüyoruz. Kurumsallaşmış bir siyasal yapının eksikliğini hep birlikte hissediyoruz. CHP dışında iktidar olup da varlığını sürdüren siyasi parti hemen hemen hiç yok. Bunun da sorgulanması lazım. Neden iktidar oluyorlar? Bir süre ülkeyi yönetiyorlar bir süre sonra ayrılıyorlar ve tarihteki yerlerini almak üzere görevlerini sonlandırıyorlar. Biz bu siyasal yapıyı, böyle sürdürecek miyiz? Bu da bizim önümüzdeki ciddi sorunlardan birisi." değerlendirmesini yaptı.
Siyasette liyakat konusuna değinen Kılıçdaroğlu, "Siyasette liyakatin olmaması, vadedilen ile iktidara geldikten sonra gerçekleşenlerin taban tabana zıt olması başka bir soruyu gündeme getiriyor. Devlette liyakatin de zaman içinde bozulduğunu görüyoruz. Liyakat dediğimiz kavram önemlidir. Bürokrasinin de zaman içinde aşındığını ve yozlaştığını görüyoruz." İfadelerini kullandı.
12 Eylül darbesinden sonra Anayasa başta olmak üzere siyasetimizi oluşturan yasaların temel düşüncesini darbecilerin oluşturduğunu anlatan Kılıçdaroğlu, "Biz buna darbe hukuku diyoruz. Sadece siyasi partiler yasasının değil, darbe hukukunu içinde barındıran bütün yasaların, darbe hukukundan arındırılmasını istiyoruz, Anayasa başta olmak üzere. Eğer darbe hukukunu, ayıklamazsak kendi hukuk sistemimizden çağdaş ülkelerde olduğu gibi sağlıklı, tutarlı bir demokrasi inşa etme şansımız yok. Eğer AB standartlarında bir demokrasi getireceksek ülkemize, hukuk sistemimizi darbe hukukundan arındırmak zorundayız" dedi.
Türkiye ekonomisinin değer yaratma açısından içe döndüğünü ifade eden Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:
"Şu soruyu sormamız lazım, 17 yıldır iktidarda kalan bir siyasal iktidar, inşaat sektörünü neden kutsadı. Bu sorunun yanıtını, siyasetin finansmanında aramamız gerekiyor. Siyaseti hangi sektör, kim finanse ediyor? Eğer rant, siyaseti finanse ediyorsa iktidarın arkasındaki parasal gücü inşaat sektörü sağlıyorsa, o zaman siyasal iktidarın, iktidarını sürdürmesinin yolu bu süreci desteklemekten geçiyor. Nereye kadar? Çıkmaz noktaya gelinceye kadar. Bugün geldiğimiz nokta iktidarı çıkmaz sürecin içine girdiği noktadır."
"Yolsuzlukların da içselleştirildiğini bu süreç içinde görüyoruz. Toplum neden yolsuzluklar konusunda büyük ölçüde duyarsız hale getirildi? Toplum öyle bir noktaya geldi ki devlet başkanının yolsuzluklardan pay alması bile makul karşılanmaya ve bu konuda yazılar yazılmaya başlandı." diyen Kılıçdaroğlu, akademik dünyanın yolsuzluklar konusunda çok daha kapsamlı ve derinlikli araştırmalar yapmasını beklediğini ifade etti.
Kılıçdaroğlu, tank palet fabrikasına da değindiği konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Toplumda kim duyarlı? Müslümanlığı savunanlar var, ‘Müslümanız’ diyenler var. Yolsuzluk nedir peki, kul hakkı yemek nedir? Siyasetçinin hesap vermesi gerekiyor? Doğru. Niçin? Kamu kaynağını harcadığı için. Siyasetçi hesap veriyor mu? Vermeye gerek bile duymuyor. Siyasetin yozlaşmasının temelinde de zaten bu var."
"İnşaatta rantı yaratan büyük ölçüde kayıt dışılık"İnşaatta rantı yaratanın büyük ölçüde kayıt dışılık olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, tapu kaydında yer alan değerlerin yüzde 90’ının doğru olmadığını öne sürdü.
Sistemin kayıt dışılık üzerine inşa edildiğini, en büyük gelirin buradan sağlandığını savunan Kılıçdaroğlu, kayıt dışılığın üzerinde durulması gereken temel konulardan biri olduğunu vurguladı.
Türkiye’de 100’ün üzerinde üniversitenin bulunduğunu söyleyen Kılıçdaroğlu, "Acaba gerçekten Türkiye’de var olan 100’ün üzerindeki üniversite, gerçek anlamda üniversite mi? Katma değeri yüksek ürünü nasıl üretirsiniz? Üniversite bilgi üretecek ki sanayici üretilen bilgiyi, elle tutulan teknolojik objeye dönüştürsün. Üniversiteler bilgi üretebiliyor mu? Neredeyse bilgi üretmesi yasaklandı. Farklı düşünen akademisyeni siz üniversiteden atıyorsanız, o üniversite nasıl bilgi üretir." ifadelerini kullandı.
Türkiye’deki eğitim sistemine ilişkin değerlendirmede bulunan Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
"Kendi çocuklarını, eğitimde denek olarak kullanan tek ülkeyiz, 4+4+4 sistemiyle tabi ki. Kendi çocuklarımızı denek olarak kullandık. Bir ülkeyi geri bıraktırmak istiyorsanız işgal etmenize gerek yok. Tek bir şey yapacaksınız, eğitim sistemini bozacaksınız. Yapılan ne? Yapılan da bu. 4+4+4 parlamentodan çıkmasın diye bu konudaki bir çok insanı davet ettim, toplantılar yaptık daha gür bir ses çıksın diye ama olmadı. Eğitim sistemimiz bugün tam bir felaket. Çocuğunu okula gönderen hiçbir anne ve baba eğitim sisteminden memnun değil. Eğitime ayrılan kaynaklar son derece düşük."
Türkiye’de aylık geliri 673 TL'nin altında 8 milyon 647 bin 283 kişi olduğunu ileri süren Kılıçdaroğlu, aylık geliri 1000 TL olan dul ve yetim sayısının ise 847 bin 643’e ulaştığını söyledi.
Önümüzdeki günlerde asgari ücretin belirleneceğini hatırlatan Kılıçdaroğlu, "Asgari ücret şu anda 2020 TL. Türk-İş’in yaptığı açıklamada açlık sınırı 2102 TL. Asgari ücret, açlık sınırının altında. Devlet kendisi açısından, enflasyonu yüzde 22.58 olarak belirledi. O zaman asgari ücrete de yüzde en az yüzde 22.58 zam yapılması ve büyümeden pay verilmesi lazım." dedi.
Kemal Kılıçdaroğlu, Türkiye’de dört ayaklı bir stratejiye ihtiyaç olduğunu belirterek, "Bunlardan birincisi demokraside hukukun üstünlüğü. Güçler ayrılığı ilkesinin olduğu, yargının bağımsız olduğu, düşüncenin özgürce ifade edildiği, seçilenlerin görevlerinin başında olduğu, merkezi yönetimin halkın iradesine darbe vurmadığı bir demokrasiye ihtiyacımız var." değerlendirmesi yaptı.
Stratejinin ikinci önemli adımının üreten Türkiye olduğunu aktaran Kılıçdaroğlu, sadece fabrikalarda üretmekten değil, tarlada, üniversitede, kültürde, sanatta üretmekten söz ettiğini ifade etti. Stratejinin üçüncü ayağının güçlü bir sosyal devletin inşa edilmesi olduğunu kaydeden Kılıçdaroğlu, "Hiç kimsenin aç ve açıkta kalmadığı, herkesin gelecek güvencesinde olduğu güçlü bir sosyal devlete ihtiyacımız var. Aksi halde toplumda huzur olmaz." ifadelerini kullandı.
Kılıçdaroğlu, stratejinin dördüncü ayağının sürdürülebilirlik olduğunu dile getirdi. Toplumun artık düzgün bir siyasetçi, saydam bir yönetim istediğini ifade eden Kılıçdaroğlu, "Seçimler bizim belirlediğimiz tarihte değil, yasaların ön gördüğü tarihte olacak. Biraz sabredeceğiz, yerel yönetimlerde elde ettiğimiz başarıyı, genel seçimlerde değerlendireceğiz. O beyefendiyi aşağı indirmek bizim boynumuzun borcudur. Bu kadar sıkıntıya bizim tahammülümüz yok." dedi.
"Belediye başkanları fırsatı iyi değerlendirmeli"İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu da "Dünyada ve Türkiye'de Kentleşme Olgusunda Yaşanan Dönüşümler" başlıklı oturuma konuşmacı olarak katıldı.
İmamoğlu, şehirde insanların varlığına değer veren, onları düşünen bir anlayışı ortaya koymuş biri olduğunu, aslında bütünüyle bunların kendilerine bir devrim, değişim ve dönüşüm fırsatı verdiğini, bunu belediye başkanlarının iyi değerlendirmesi gerektiğini söyledi.
Boğaziçi'ndeki imar yetkisi konusuna değinen İmamoğlu, şunları kaydetti:
"Kanunları yok sayma, mecliste kabul ettirme çabası var. 'Bunu biz böyle yaparız, geçiririz böyle olur'. Olmaz kardeşim, bu millet buna izin vermez. Elimizde büyük bir panzehir var, şeffaflık. Ne olursa olsun, vatandaşın önüne aktardığımız her türlü hususta muazzam bir vicdan işler. Şehre her unsuru mal etmek, onun paydaşı yapmak ve birlikte çözüm üretmek şart. Tabii kavga etmeden, gerektiğinde gereken cevabı vermemiz gerekiyor. Asla bir korku dili değil, tümüyle sevgi ve şefkatle bunu yapmamız gerekiyor. Akıllı bir siyasi yönetimin yapmaması gereken uygulamalar var. Ben bunu, yokuş aşağı duvara toslamak üzere freni boşalmış bir kamyona benzetiyorum. Diyelim ki kentleri kaybedecekler. 3 ayda susuzluk sorunu yaşıyor. Hangi sorunun nereden geldiğini, ne kaynaklı olduğunu bilirler. Bir zam meselesinin kaynağının bile ülke ekonomisinin ana parametrelerinden kaynaklandığını bilirler. O bakımdan tümüyle biz gerçekçi davranacağız."
Dün başlayan Maltepe Belediyesi'nin gerçekleştirdiği "Maltepe Ekonomik Forumu", CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Zeydan Karalar ve Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı Vahap Seçer, yurt içi ve yurt dışından ekonomistlerin katılımıyla devam etti.
Oturuma ayrıca CHP’nin Ekonomi Politikalarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak, CHP’nin Yerel Yönetim Politikalarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Seyit Torun, CHP’nin Kadın Politikalarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Lale Karabıyık, CHP’nin Arge-Bilim Yönetim ve Kültür Platformundan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Fethi Açıkel, CHP’nin Tarım Politikaları ve Tarım Örgütlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Orhan Sarıbal, Sarıyer Belediye Başkanı Şükrü Genç, CHP milletvekilleri Akif Hamzaçebi, Kadri Enis Berberoğlu, CHP eski milletvekili Kadir Gökmen Öğüt, çok sayıda siyasetçi, akademisyen ve ekonomist katıldı.
Muhabir: Çiğdem Alyanak