USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000
Politika

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu: Hepimizin ortak amacı güçlü bir demokrasiyi inşa etmektir

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, "Hangi partiden, görüşten, kimlikten, inançtan olursa olsun, hepimizin ortak amacı güçlü bir demokrasiyi inşa etmektir." dedi.

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu: Hepimizin ortak amacı güçlü bir demokrasiyi inşa etmektir
21-05-2019 19:45
Google News

TBMM (AA) - CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin TBMM Grup Toplantısı'nda, gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Konuşmasına "müjdeli bir haber" olarak nitelendirdiği bir haberle başlamak istediğini belirten Kılıçdaroğlu, Spor Toto Süper Lig Lefter Küçükandonyadis Sezonu'nda şampiyon olan Galatasaray'ı ve Kulüp yöneticilerini tebrik etti.

Şampiyonluk için centilmence mücadele edildiğini ve ipi Galatasaray'ın göğüslediğini vurgulayan Kılıçdaroğlu, "Galatasaray, bir Türkiye, dünya markasıdır. Gerek uluslararası alanda gerek Türkiye'de futbol karşılaşmalarında büyük başarılara imza atmış, köklü gelenekleri olan bir takım aynı zamanda." ifadelerini kullandı.

Kılıçdaroğlu ayrıca hayata veda eden gazeteci Taki Doğan'a ve cinayete kurban giden arkeolog Sinan Sertel'e Allah'tan rahmet diledi.

Çarlık Rusyası'ndan, Osmanlı'ya yönelik Çerkez göçünün 155 yıl önce Kafkasya'dan başladığını anımsatan Kılıçdaroğlu, bu sırada binlerce kişinin hayatını kaybettiğini söyledi. Bu acıların, sürgün edilenlerin ve onlardan sonraki kuşaklarının acıları olarak varlığını koruduğunu dile getiren Kılıçdaroğlu, Abazaların ve Çerkezlerin Anadolu'yu yurt edindiklerini kaydetti.

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, şu ifadeleri kullandı:

"Onlar bizim tarihimizin de bugünümüzün de en köklü gelenekleri olan aileleri olarak aramızda bulundular. Onların acılarını yürekten paylaşıyoruz. 155 yıl önce büyük acılar yaşadılar, diliyoruz hiç kimse ama hiç kimse, sadece bizim coğrafyada değil, dünya coğrafyasında böyle acılarla karşılaşmasın, sürgünler olmasın, insanlar hayatını kaybetmesin. Karadeniz'de çok sayıda kişi hayatını kaybetti. Anneler, çocuklarını öldükleri halde denize bırakmadılar. Yüzlerce teknenin battığı söyleniyor. Karaya çıktıktan sonra Karadeniz'den çıkan balıkları uzun süre yiyemediler. İnşallah bir daha insanlar bu tür acıları yaşamazlar."

"19 Mayıs görkemli yolculuğun başlangıcıdır"

Kılıçdaroğlu, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün 19 Mayıs 1919'a ilişkin ifadelerini aktararak, şöyle konuştu:
"19 Mayıs, kaderimizi kendi ellerimizle belirlemenin, bağımsızlık uğruna ölümü bile göze almanın tarihidir, emperyalizme ve iş 00birlikçilerine boyun eğmemenin, sömürüye direnmenin tarihidir; bağımsızlığımızın önündeki engelleri yok eden onurlu mücadelenin tarihidir, en karanlık anlarda bile yurt sevgisiyle omuz omuza mücadele edenlerin tarihidir, mandacı ve emperyalistlerin himayesini reddeden, bir milletin hakkına hukukuna ve bağımsızlığına sahip çıkmanın azminin ve kararlılığının tarihidir, sadece düşman işgalinden kurtuluşun değil 23 Nisan 1920'de TBMM'nin açılmasıyla 'Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.' ilkemizi dünyaya duyuran görkemli yolculuğun başlangıcıdır."

Büyük bir azimle yola çıkıldığına ve bu süre zarfında önemli bedeller ödendiğine işaret eden Kılıçdaroğlu, herkesin Türkiye Cumhuriyeti'ni demokrasiyle taçlandırma görevi bulunduğuna değindi.

Kemal Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bugün ülkemiz, 100 yıl önceki mücadele sonunda elde edilen kazanımların gerisine düşmüş olabilir; bugün ülkemiz, demokrasimiz ve anayasal kurumlarımız çağın gerisine düşmüş, ülkemiz otoriter tek adam rejimi ile yönetiliyor olabilir; bugün ülkemiz güçler ayrılığı ortadan kalkmış, düşünce ve ifade özgürlüğü başta olmak üzere, bütün temel haklar kısıtlanmış olabilir; bugün ülkemiz hayatın her alanındaki kötüye gidişe ses yükselten bütün yurttaşlar, bütün sivil toplum örgütleri baskı ve zülümle karşı karşıya gelmiş olabilir; bölen, kutuplaştıran ve baskıcı siyasette ulusal birliğimiz yara alıyor olabilir; iktidar sahipleri halka hizmeti değil, efendi olmayı, halkı demokrasi ve özgürlükten yoksun bırakmayı, saraylarda yaşamayı ve halkı yoksullukla terbiye etmeyi amaçlamış olabilir. Ama gençlerimiz, fikri, vicdanı ve irfanı hür tüm gençlerimiz başta olmak üzere bizler tüm zorlukları yenip, halkımızla birlikte ülkemizi çağdaş uygarlığın üzerine taşıyacağız. Bu bizim Mustafa Kemal ve arkadaşlarına verdiğimiz sözdür. Bu sözün arkasında duracağız, hiç kimse bizi bu sözden geri döndüremeyecek. Bütün baskılara, zulme, sarayda oturmalarına, milleti ezmelerine, düşünce özgürlüğünü kaldırmalarına, güçler ayrılığı ilkesini kaldırmalarına rağmen, bize ve bu ülkenin bütün yurttaşlarına gerçek anlamda demokrasiyi getirme sorumluluğu yüklenmiştir. Hangi partiden, görüşten, kimlikten, inançtan olursa olsun, hepimizin ortak amacı güçlü bir demokrasiyi inşa etmektir."

"Bir gün bile doğru dürüst CHP'nin haberleri verilmiş değildir"

Kemal Kılıçdaroğlu, kamu hizmeti veren TRT'nin yasalar doğrultusunda, tüm siyasi partilere eşit mesafede olması gerektiğini belirterek, "TRT maalesef bu görevini büyük ölçüde yitirmiş durumda." dedi.

15 Temmuz'dan sonra TRT'ye yönelik eleştirisini dile getirdiğini anımsatan Kılıçdaroğlu, 15 Temmuz'dan sonra TRT'ye davet edildiğini, "bu darbe girişimi olmasa belki davet bile edilmeyeceğini" söyledi.

Kılıçdaroğlu, "Bizimle röportaj yaptılar. Erdoğan, 'Bu olmaz. Yanlış yapmışlar.' dedi. 20 Temmuz'da sivil darbe oldu, TRT eski TRT'ye döndü. Bir gün bile, bir gün doğru dürüst CHP'nin haberleri verilmiş değildir. Bir gün bile bir CHP milletvekili veya Genel Başkanı, davet edilip gazetecilerin önünde bildiğimiz normal toplantı ve röportaj yapılmış değildir. Böyle bir TRT ile karşı karşıyayız. Siyasal iktidarın kendi militanı haline getirdiği bir TRT gerçeği ile karşı karşıyız." diye konuştu.

Kemal Kılıçdaroğlu, "istihdam fazlası" gerekçe gösterilerek 169 kişinin TRT'deki görevlerinden uzaklaştırılmak istendiğini ancak bu sayıdan daha fazla kişinin aynı zaman diliminde kurumda istihdam edildiğini ileri sürdü.

Kılıçdaroğlu, "Gönderdikleri arasında ödüllü ses ve saz sanatçıları, muhabirler, müfettişler, spikerler, kameramanlar, prodüktörler, stüdyo ve film yapımcıları var. Ses sanatçısını Dışişleri veya Tarım Bakanlığına göndereceksin, ne yapacak orada? Bu akıldan ve mantıktan yoksun kurum haline gelmiş şu durumda TRT. Bir insanın aşıyla işiyle oynamak." ifadelerini kullandı.

Kendisini dinleyenlere, TRT Verici İşletmeleri Dairesi Başkanlığına yazılan bir yazı olduğunu belirttiği bir belge ile bir tutanak gösteren Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:

"TRT'nin iki istasyonundan Turkuvaz Aktif Televizyon Şirketine belli bir ayrıcalık tanınıyor. Havuz medyasına, A Haber, Sabah, Atv'ye, o gruba ayrıcalık sağlanıyor. Protokol yapılmış mı? Hayır. Tutanağı var. Peki niye yapılmıyor? Hangi gerekçeyle? '169 kişiyi gönderirsek bunların hiç birisi ortaya çıkmaz. Bizim militanlarımız hep beraber gideriz, havuz medyasının aktörleri oluruz.' diyor. Bütün imkanlarını havuz medyasına aktarıyor. İstediğin kadar aktar, istediğin kadar havuz medyasına çalış kardeşim. Havuz medyasının ne televizyonları izleniyor, ne de gazeteleri okunuyor. Bu gerçeği bilin artık."

"Mevlana'yı da mı bilmiyorlar?"

Kılıçdaroğlu, ramazan ayında hiç kimsenin ve hiçbir çocuğun yatağa aç girmesini istemediklerini vurgulayarak, bu ayda binlerce ailenin doğal gazının, elektriğinin ve suyunun kesildiğini söyledi.

İktidarın bu insanların sorunlarına kayıtsız kaldığını savunan Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:

"Hz Mevlana, şöyle söyler: 'Şems bana bir şey öğretti. Yeryüzünde bir tek inanan üşüyorsa ısınma hakkına sahip değiliz. Ben de biliyorum ki yeryüzünde üşüyen birçok inanan var, onun için ısınamıyorum. Önceden bir tas çorbanın içine ekmek doğrayıp yediğim zaman doyuyordum, şimdi bana hiçbir şey besin hazzı vermiyor. Çünkü yeryüzünde bir sürü aç var.'

Acaba ramazan ayında oturup da iftar sofralarından sonra siyasi konuşmalar yapanlar bunları biliyorlar mı? Hangi kültürden, inançtan geliyorlar? Mevlana'yı da mı bilmiyorlar? Bu toprakların mayasında Mevlana, Hacı Bektaşi Veliler, Köroğlular, Dadaloğlular, adaletsizliğe karşı mücadele var. Bu toprakların mayasında Mevlana gibi pek çok düşünen insan var. Bütün bunların tamamı bir tarafa atılmış vaziyette. Bundan ülkeyi yönetenler sorumlu. 'Çocuklar yatağa aç girsin.' diye dış güçler mi yaptı? 'Fakirin fukaranın elektriğini kesilsin.' diyen dış güçler mi? Onların su saatlerini kesenler dış güçler mi?"

Kılıçdaroğlu, 15 Temmuz darbe girişimi sırasında şehit olanların yakınlarına yönelik yardım kampanyasında toplanan paranın akıbetinin hala belirsiz olduğunu söyledi.

Bu paralarla vakıf kurulacağı sözü verildiğini anımsatan Kılıçdaroğlu, "Hani tek adam rejiminde her şey hızlı olacak, hemen bitecekti. Siz şehitlerin aşına, işine, paralarına bile göz diktiniz, hangi Müslümanlıktan söz ediyorsunuz? Bütün bunlara baktığınız zaman karşınızda devasa işsizlik var. İşsizliği yaratanlar da mı dış güçler? Kim işsizliği yaratıyor?" diye konuştu.

"İşsizlerin sorunlarını, içlerindeki ruh halini anlamak çok kolay değildir"

Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak'ı eleştiren Kılıçdaroğlu, "Ekonomiyi bilmez, vatandaşı, fakiri, fukarayı, yatağa aç giren çocukları, gecekonduda yaşayanları, susuzluk çekenleri, ekmeksiz yaşayanları bilmez. Hiçbir şey bilmez." ifadelerini kullandı.

Kılıçdaroğlu, Albayrak'ın, 25 Şubat 2019 tarihinde TOBB'da düzenlenen istihdam seferberliği toplantısında konuştuğunu anımsatarak, "TOBB da sanki iktidar partisinin yan kuruluşu. Sen bağımsız bir kuruluşsun. Sen de çık, esnaf kepenk kapatıyor ses çıkarmıyorsun, iflas eden sanayici var ses çıkarmıyorsun, sonra yerinde oturuyorsun, istihdam seferberliği başlattık diyorsun. Damat geliyor, atamayla gelen bakanlar, diğerleri geliyor. " diye konuştu.

2019'da 2,5 milyon yeni istihdamın hayata geçirileceğinin açıklandığını anımsatan Kılıçdaroğlu, ancak son 1 yılda, 1 milyon 376 bin kişinin işsiz kaldığını söyledi.

Kılıçdaroğlu, bugün geniş tanımlı, iş aramaktan umudu kesmişler de dahil işsizlik rakamlarına bakıldığında bu sayının 8 milyon 475 bin kişi olduğuna dikkati çekerek, "Sarayın, damadın, bakanların haberi var mı? Bakanlıkların önünde bilboardlarda 'İstihdam seferberliği başlattık' yazıyor. İşsizlik seferberliği deseler anlarım. İşsizlerin sorunlarını, içlerindeki ruh halini anlamak çok kolay değildir. İşsiz birinin akşam eve gittiğinde eve ekmek götürememesi ne demektir?" sorusunu yöneltti.

"Sanıyorlar ki herkes saraydaki gibi lale devri yaşıyor"

Kemal Kılıçdaroğlu, 2018 ve 2019 yıllarında TBMM'nin dibinde, Balıkesir, Sivas, Antalya, Bursa, Tekirdağ, Gaziantep'te işsizlik nedeniyle insanların kendisini yaktığını ifade etti.

İşsizliği, "sokağa çıkamamak, umutsuzluk, geleceğini Türkiye'de değil yurt dışında aramak, bütün kötü alışkanlıkların başlangıcı, geçimsizlik, aileyi parçalamak, toplumsal değerlerin yıpranması, ahlakın çökmesi, insanların uyuşturucu bataklığına sürüklenmesi, açlık, yokluk, bir babanın çocuğunun yüzüne bakamaması, bir annenin çocuğunu yatağa aç yatırması, yuva kuramamak" olarak tanımlayan Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Sosyete damat ve kibir abidesi kayınpederi ise 'işsizlikle uğraşmayın, bunu dile getirmeyin, haber yapmayın' diyorlar. Sanıyorlar ki herkes saraydaki gibi lale devri yaşıyor. 'Ekonominin sorunlarını çözeceğiz' diyorlar. Çözemezsiniz, bilginiz, birikiminiz, ülke, insan sevginiz yok. Erdoğan, 20 Şubat 2018'de 'Yakında ülkemizde işsizlik değil çalışan eleman bulma sorunu yaşayacağız.' diyor. Ne zeka, ne öngörü ama. Bunlar memleketi yönetemezler, yönetecekleri bilgi, birikim, kapasite yok. Önce vicdan lazım. İşsizlik sorununu, ekonominin sorununu bunlar çözemezler. Çözmeleri için bilgi, birikim, deneyim, istişare, devlette liyakat, devlette planlama, ekonominin nereden gelip nereye gittiğini bilmeleri, dünya ekonomisini ve siyasetini iyi okumaları lazım. Bunları yapıyorlar mı; hiçbir şey yapmıyorlar."

"Türkiye üretimden koparıldı"

Cumhuriyet tarihinin en büyük işsizliğiyle karşı karşıya olduklarını, bunun arkasının geleceğini, daha yüz binlerce kişinin işinden olacağını savunan Kılıçdaroğlu, Türkiye'nin üretimden koparıldığı için işsizliğin patlak verdiğini ileri sürdü.

Çiftçinin perişan olduğunu, binlerce çiftçinin üretmediğini, büyük kentlerin varoşlarına giderek, "Acaba asgari ücretle bir iş bulabilir miyim?" dediğini iddia eden Kılıçdaroğlu, sorunu çözmek için önce sorunu yaşayan kişilerle oturup, konuşulması gerektiğini anlattı.

Bülent Ecevit'in bunun için Ekonomik ve Sosyal Konseyi kurduğunu, bunun daha sonra anayasal kurum haline geldiğini anımsatan Kılıçdaroğlu, 3 ayda bir toplanması gereken kurumun 10 yıldır toplanmadığını söyledi. Kılıçdaroğlu, "Bu insanlarla yan yana geldiklerinde hayatın bütün gerçeğini anlatacaklar, izlenen politikaların yanlışlığını anlatacaklar ama beyefendi eleştiriye tahammül edemiyor. " dedi.

"Gönül isterdi ki bunu TOBB, TESK yapsın"

Kılıçdaroğlu, Türkiye'nin kalkınma planının olmadığını, ülkede üretim yapıp, sorumluluk sahibi kişilerin uyarılarını yaptığını, bunlardan birinin TÜSİAD olduğunu ifade etti. Kılıçdaroğlu, "Gönül isterdi ki bunu TOBB, TESK yapsın. Binlerce esnaf kepenk kapatırken, binlerce sanayici iflas ederken, fabrikasını kapatırken, TOBB'un üst katlarında oturursan, 'bir şey söylersem bana kızarlar mı' diye düşünürken, bu ülkenin sorunlarına çare üretemezsin." diye konuştu.

TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyinin 15 Mayıs'ta yaptığı toplantıda Başkan Tuncay Özilhan'ın yaptığı konuşmadan bölümler okuyan Kılıçdaroğlu, "TOBB'u, TESK'i susturuyor, Ziraat Odaları Başkanı'nın hakkını yemeyelim, o konuşuyor, konuşmaya çalışıyor, çiftçinin derdini anlatmaya çalışıyor. O da herhalde yarın öbür gün Erdoğan'dan bir şeyler yiyecek." dedi.

Kılıçdaroğlu, bunu söyleyeni dinlemesi gereken, devleti yöneten kişinin 16 Mayıs'ta "Ben sizin 17 yıl önceki durumunuzu da biliyorum. Bugünkü durumunuzu da biliyorum. Yeri gelirse bunları da teşhir ederim. Ama şunu bilin ki bunun hesabını sormasını da bilirim." dediğine işaret etti. Bu kişilerin, vergi veren, işçi çalıştıran kişiler olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, şu değerlendirmede bulundu:

"Sen kimin hesabını soruyorsun? Yönetim beceriksizliğinin hesabını mı soracaksın? 8 milyon işsiz bekliyor hala bunu görmüyor musun? Havuz medyası günün 24 saatinde sana övgüler düzüyor ama kimse dinlemiyor bunu görmüyor musun? Hakimler senin istediğin gibi karar verse bile o kararların itibarının, hakimlerin hakim olmadığını hala görmüyor musun? Kibir abidesi dediğimde bazı çevreler, 'bu kadar da sert eleştiri olur mu' demişlerdi. Bunu inanarak söyledim, kibir abidesi demek; her şey benden çıkar, ben olmazsam olmaz anlamına gelir. Allah kimseyi kibirli yapmasın. Alçakgönüllü olmalı. Mevla'nın söylediği gibi olmak, herkesin ayağının türabı olmak, herkese saygı duymak. Hele devleti yönetenlerin bütün insanlara saygı göstermesi, eşit davranması lazım.

16 Mayıs'ta bir toplantıda, 'Herkesin midesini doyurduk, ama neticede durum böyle. Karnını doyuruyorsunuz, her türlü ihtiyacını karşılıyorsunuz, yine de oy vermiyor.' dedi. Millet akıllı kardeşim, niye sana oy versin? İşsize bakıyor bunu yaratan kim, yönetenler, dış politikaya bakıyor sıkışmış; yapan kim, sen yönetiyorsun. Çiftçi perişan, kim yaptı, sen yaptın. İşsiz kendini yakıyor, bunu, yöneten yaptı. Kimin parasıyla kimi doyuruyorsun, asıl soru bu? Kendi cebinden mi veriyorsun? Fakir fukaradan, 80 milyondan topladığın paralarla sosyal yardım yapıyorsun, sonra, 'ben seni doyurdum' diyorsun; bu kibir değil de nedir? Benden, kefen bezi alırken, otobüse, taksiye binerken, su içerken, bulaşık yıkarken vergi alacaksın, bununla fakir fukaraya 5-10 kuruş bir şey vereceksin, 'Karnını doyuruyorum' diyeceksin. Kimin parasıyla doyuruyorsun? Asıl o 80 milyon seni doyuruyor sen bunun farkında mısın? Dönüp kendine bir baktın mı sevgili kibir abidesi; yazlık, kışlık, uçan sarayların var, sana bunları kim aldı? Bu 80 milyon fakir fukara aldı. Senin rüyanda görmediğin maaşını, aylığını veriyorlar, senin bütün mutfak masraflarını, kira bedellerini, uçak masraflarını, benzinini, 3-5 bin korumayla gidersin, onların masrafını karşılıyorlar. 80 milyon senin karnını doyuruyor, sen kalkmış kibrinle 'Ben sizin karnınızı doyuruyorum' diyorsun. Yüzüne gözüne dursun. Verdikleri oy çok fazla bile."

"En çok merak ettiğim bu"

Erdoğan'ın, YSK'nin pazartesi günü gerekçeli kararını açıklayacağını söylediğini anımsatan Kılıçdaroğlu, YSK'nin tek üyesinin "sarayda oturan zat" olduğunu iddia etti. "Biz sarayda 200 sayfa yazdık, basın altına imzayı verin." denildiğini öne süren Kılıçdaroğlu, saraydan talimat alandan, vicdanı olmayandan, egemenin önünde iki takla atan adamdan hakim olmayacağını söyledi.

Kılıçdaroğlu, "7 kişi oturdu hazırladı. Biz de merak ediyoruz. Ama en çok merak ettiğim şu; bir zarfınız var, 4 tane de seçim pusulası var. Alıyorsunuz 4 seçim pusulasını bu zarfın içine koyuyorsunuz. Bu 7 kişilik çete, 'Bu zarfın içinden çıkan 4 seçmen pusulasının 1'ini kabul etmiyorum, 3'ünü doğru buluyorum.' diyor. Buna nasıl gerekçe uydurduklarını merak ediyorum, en çok merak ettiğim bu." diye konuştu.

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, Binali Yıldırım meselesine girmek istemediğini, onu Allah'a havale ettiğini belirtti. Kılıçdaroğlu, "Yolunu yordamını şaşırmış; sana ne oraya gitmek. Onlar ne kadar eski varsa çıkardılar, bizler ne kadar yeni varsa çıkardık. Onlar ne kadar bu işi bilmez, köşeyi dönmek için çalışan insanlar varsa belediye başkan adayı yaptılar. Biz genç, pırıl pırıl, idealleri olan insanları çıkardık. Her türlü iftirayı atıyorlar, ne yaparsa yapsınlar, bu milletin ferasetine, vicdanına, ahlakına güveniyorum, AK Parti'li kardeşlerimin vicdanına da güveniyorum. Vicdan sahibiysek, bir haksızlık varsa, haksızlık karşısında susmayacağız. Çünkü susan dilsiz şeytandır. Gideceğiz, haksızlığa uğrayana hakkını teslim edeceğiz. " diyerek sözlerini tamamladı.

Muhabir: Seval Ocak Adıyaman, Meltem Öztürk


SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
ARŞİV ARAMA
PUAN DURUMU TÜMÜ
GÜNÜN KARİKATÜRÜ TÜMÜ
Günün çizgisi
ANKET TÜMÜ