CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, anayasaya göre baroların, kamu tüzel kişiliği niteliğinde olduğunu belirterek, "Bir devlette iki tane Merkez Bankası olmaz. Aynı vilayette iki tane vali olmaz. Aynı kazada iki kaymakam olmaz. İki tane maliye bakanı olmaz. Bir ilde de bir tane baro olur." dedi.
Kılıçdaroğlu, partisinin TBMM Grup Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, Bursa'da yaşanan sel felaketinde hayatını kaybeden vatandaşlara Allah'tan rahmet, ailelerine başsağlığı diledi.
CHP milletvekillerinin bölgede incelemelerde bulunduğunu dile getiren Kılıçdaroğlu, hangi nedenle olursa olsun zor duruma düşen bütün vatandaşların yanında olduklarını söyledi.
Yaşanan felaketler nedeniyle 19 ile milletvekillerini görevlendirdiğini anlatan Kılıçdaroğlu, "Çiftçilerin dertleriyle ilgilenmişlerdi. Her bir arkadaşımız, grubumuz raporlarını hazırladı. O raporları da büyük bir dikkatle okuyorum." diye konuştu.
Herkesin arada bir keyifli günü de olduğunu, Babalar Günü'nün bunun en güzel örnekleri arasında yer aldığını belirten Kılıçdaroğlu, bütün babaların, bu gününü kutladı. Kılıçdaroğlu, babaların mutlu olmasını istediğini kaydetti.
İstanbul seçimlerinin yıl dönümüİstanbul seçimlerinin 23 Haziran 2019'da yenilendiğini hatırlatan Kılıçdaroğlu, bugün bunun yıl dönümü olduğuna dikkati çekti.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun, 1 yıllık icraatlarının hesabını vermek için İstanbullularla bugün bir araya geldiğini söyleyen Kılıçdaroğlu, kendisinden, 23 Haziran dolayısıyla bir mesaj göndermesinin istendiğini kaydetti.
Mesajı gönderdiğini ifade eden Kılıçdaroğlu, grupta daha sonra gönderdiği mesajı okudu. Kılıçdaroğlu, mesajında şu ifadeler yer verdi:
"Sevgili İstanbullular, değerli yol arkadaşlarım, bizler 'Martın sonu bahar' diye yola çıktık. Yerel seçimlerde her yerde bu sloganı kullandık. Güzel bir dalımız vardı, çiçeklerle süslü. Martın sonu bahar olacaktı. Dilimizde baharın coşkusu, yüreğimizde insan sevgisi vardı. Bu kadim şehrin sorunlarını çözmek, İstanbullulara hizmet etmek için yola çıktık. Halka hizmet edecek, sorunları çözecek arkadaşımızın adı Ekrem İmamoğlu'ydu. Kararlı, inançlı, tuttuğunu koparan, herkesi kucaklayan, siyaseti 'halka adanmışlık' olarak gören bir başkanımızdı. Tıpkı diğer bütün belediye başkanlarımızın olduğu gibi.
Martın sonu bahar oldu ve İstanbullular Ekrem İmamoğlu'nun başkanlığını onayladılar ama önümüze engeller koyuldu. Devletin adalet dağıtması gereken kurumları adaleti örselediler. Dünyada örneği olmayan kararlara imza atarak seçimi geçersiz saydılar. Aynı zarfa, aynı kişi tarafından koyulan 4 oy pusulasının 3'ü geçerli, bir geçersiz sayıldı. Bütün dünya bu adaletsizliği izledi. Demokrasimiz derin yara almıştı. Sandılar ki İstanbullular bu adaletsizliğe ses çıkarmayacak, CHP'ye umutsuzluk egemen olacak. Ama yalnızca biz değil bütün İstanbullular bilendi. Tüm demokratlar, vicdan sahibi İstanbullular, dünya İstanbul seçimlerine kilitlendi ve İstanbullular bu kez 800 bin oyu aşan farkla İmamoğlu'nun başkanlığını tekrar onayladılar. Kazanan demokrasiydi. Yenilenler ise bir avuç sözde yargıç ve o yargıçlara talimat veren siyasi otoriteydi. Söz konusu yargıçları çete olarak tanımladım. Kanunlara aykırı olarak karar vermek için bir araya gelip kanunlara aykırı karar veriyorsanız bunun hukuktaki tanımı çetedir. Açarsınız, bakarsınız. Dolayısıyla çetelere de büyük bir ders verdik. Hep birlikte bir tarih yazdık. Zalimin zulmüne boyun eğmedik. Her firavunun bir Musa'sı vardır. Bu kez de Musa görevini İstanbullular üstlenmişlerdi. Dik ve onurlu duruşunuzla 'Her şey çok güzel olacak.' dedik ve dünyaya 'Türkiye'de demokrasiden yana olanlar kazandı.' mesajını verdik.
Şimdi çalışma zamanı. Bütün belediye başkanlarımız çalışıyor. Şimdi ihanet edilen bu kadim şehri ayağa kaldırma zamanı. Sevgi, hoşgörü ve kucaklaşma zamanı. Şimdi hiçbir çocuğun yatağa aç girmediği bir İstanbul'u inşa etme zamanı. Bir yılın sonunda geldiğimiz nokta budur. Asla umutsuzluğa kapılmadık. Bu milletin sağduyusuna, ferasetine hep güvendik. 'Bu milletin bir vicdanı vardır.' dedik. 'Bu millet vicdan sahibi olmayanlara yeri geldiğinde en güzel dersi verir.' dedik. İstanbullular bunu yaptılar, bizi yanıltmadılar. Tekrar bütün İstanbullulara ve belediye başkanlarımızı seçen bütün vatandaşlarımıza yürekten teşekkür ediyorum."
"Yargıya olan güven en diplerde""Baskıyı kurumsallaştırmak isteyenler, kendilerine göre bazı çözüm araçları, baskıyı artıracak araçlar bulurlar, bulmaya özen gösterirler ya da baskıyla bunu sağlarlar." diyen Kılıçdaroğlu, bunlardan birinin yargı kurumu olduğunu söyledi.
Kılıçdaroğlu, "Yargıyı baskılarsanız; hakimi hakim olmaktan, savcıyı savcı olmaktan çıkarırsanız, bunları sarayın köleleri haline getirirseniz yargı yargı olmaktan, savcı da savcı olmaktan çıkar." dedi.
"Yargıya olan güvenin en diplerde" olduğunu savunan Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:
"Bunu ben söylemiyorum; Yargıtay Başkanı, Anayasa Mahkemesi Başkanı, sokaktaki vatandaş söylüyor. 'Bu ülkede var mı?' diye soruyorsunuz, 'Ne adaleti, adalet yok.' diyor. Ama bunu sağlayacağız. Bunu sağlayacak unsurlardan biri de savunmadır yani avukatlardır. Yargıyı kontrol altına aldılar, savcıyı da kontrol altına aldılar. Sıra geldi savunmayı kontrol altına almak. 'Bunun için kanun çıkaracağız.' Neymiş baroları parçalayacaklarmış. Başka işin mi yok Allah aşkına senin? Bunlarla uğraşıyorlar. Anayasaya göre barolar kamu tüzel kişiliği niteliğindedir yani Türkçesi budur. Bir devlette iki tane Merkez Bankası olmaz. Aynı vilayette iki tane vali olmaz. Aynı kazada iki kaymakam olmaz. İki tane maliye bakanı olmaz. Bir ilde de bir tane baro olur. Barolar da seçimle gelir. Baro başkanı seçilir. Savunma kutsal bir haktır. Bugün o polislere talimat verip avukatları sokmak istemeyenler ve gece boyunca orada açacağımız çadıra, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanımız Sayın Mansur Yavaş'ın açacağı çadıra izin vermeyenler şu gerçeği hiç unutmasınlar; gün gelecek siz de avukata ihtiyaç hissedeceksiniz."
Kaynak: AA
dikGAZETE.com