İSTANBUL (AA) - Güç Gönel Sağıroğlu - Organ nakli konusunda çalışan ekipte belki de isimleri en az bilinenler organ nakli koordinatörleri, beyin ölümü gerçekleşen kişilerin yakınlarıyla görüşerek, onları hayatta en çok sevdikleri kişinin organlarını bağışlamaya ikna ediyorlar.
Organ nakilleri konusunda görev yapan ekibin belki de en önemli üyelerinden olan organ nakli koordinatörleri, beyin ölümü gerçekleşen kişinin organlarını bağışlamaları için yakınlarını ikna ederek, çok zor bir görevi üstleniyor.
Sağlık Bakanlığı verilerine göre, Türkiye'de yaklaşık 25 bin kişi bağışlanacak bir organla yaşama bağlanmayı bekliyor. Hastaların bir kısmı yakınlarının gönüllü donör olmasıyla hayatta kalmayı başarırken, uygun bir verici bulamayanların tek şansı beyin ölümü gerçekleşen kişilerin bağışlanan organları oluyor.
Organ nakli koordinatörleri de işte bu anda devreye giriyor. Beyin ölümü gerçekleşen kişilerin organlarının bağışlanması konusunda aile üyeleriyle yapılacak dünyanın belki de en acı görevlerinden birisini organ nakli koordinatörleri üstleniyor. Hastaneler bünyesinde görev yapan koordinatörler, kimi zaman bir anneden çocuğunun, kimi zaman bir çocuktan babasının organlarını bağışlamasını istiyor.
Yaşadıkları büyük acıya rağmen aileleri başka hayatları kurtarmaya ikna etmek hiç de kolay olmuyor.
"Manevi doyumu inanılmaz"Bakırköy Prof. Dr. Mazhar Osman Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları Eğitim Araştırma Hastanesi Organ Nakli Koordinatörü Özlem Koç da yaklaşık 11 yıldır bu zor görevi üstlenenlerden.
AA muhabirine mesleğinin zorluklarını ve güzelliklerini anlatan 44 yaşındaki Koç, 2006 yılında hemşire olarak çalıştığı hastanede düzenlenen organ bağışı haftası etkinliğinde karşılaştığı bir çocuk hastanın sözlerinin kendisini çok etkilediğini ve o gün organ nakli ailesine "koordinatör" olarak katılmaya karar verdiğini anlattı.
Hayatta en çok yapmak istediği şey sorulan böbrek hastası çocuğun, "Doyasıya su içmek istiyorum." dediğini aktaran Koç, "O gün çok ağlamıştım, biz var olan suyu içmiyoruz, o çocuk ise hayatta en çok doya doya su içmek istiyor diye... Yoğun bakım kökenli olduğum için onlara yardım etmek için bu işe girmeye karar verdim. Bu işin gelir açısından hiçbir katkısı yok. Manevi doyumu ise inanılmaz bir şey. Gece yastığa başınızı koyduğunuzda 'Ben güzel bir şey yaptım.' düşüncesi inanılmaz." dedi.
Beyin ölümünün yoğun bakımlarda bildirimi zorunlu bir durum olduğunu ifade eden Koç, bu vakaların kendilerine bildirildiğini ve kendilerinin de aileyle irtibata geçtiklerini söyledi.
"En zor görev anneden çocuğunun organlarını istemek"Aile görüşmesinde "ön yargısız" olmak gerektiğini vurgulayan Özlem Koç, görüşme odasına girdiklerinde ailenin o andaki psikolojik durumuna hemen uyum sağladıklarını dile getirdi.
En zor görevlerin ise çocuklar olduğunun altını çizen Koç, "Evladını kaybetmiş bir anneyle konuşuyorsanız bizim için de bir dram oluşuyor. O anda anneyle birlikte ağlayabiliyoruz da... Kalkıp o anne size sarılabiliyor. Omzunuzda ağlayabiliyor ve siz de buna eşlik ediyorsunuz. Karmaşık duygular. O anki ailenin yaklaşımıyla siz de hareket ediyorsunuz." ifadelerini kullandı.