CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "Bir şeyden de özenle kaçınmamız lazım, ordu düşmanlığı. Orduya biz Peygamber Ocağı diyoruz. Bir grup cuntacı orada var diye bütün bir orduyu hedef tahtasına koymak asla doğru değildir" dedi.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmasında, demokrasinin önemine dikkat çekti. "Bir ülkede demokrasi yoksa bir kişinin sözü geçer. Bir kişinin hukuk anlayışı geçer. Bir kişinin düşüncesi topluma dayatılır" diyen Kılıçdaroğlu, "O nedenle demokraside çok seslilik esastır. Herkes düşüncesini özgürce ifade eder. Biz ısrarla diyoruz ki Türkiye Cumhuriyeti 3’üncü sınıf demokrasiye değil, 1’inci sınıf demokrasiye, tam demokrasiye layıktır. Demokrasi sadece seçim dönemlerinde gidip oy kullanmak değildir. Bütün yurttaşlarıma sesleniyorum, seçimden seçime sandığa gidip oy kullanmak demokrasinin sadece bir parçasıdır. Demokrasi hukukun üstünlüğü demektir. Demokrasi aynı zamanda eşit yurttaş demektir. Demokrasi anayasaya ve ettiğimiz yemine bağlılık demektir. Anayasa ve ettiğin yemine bağlı değilsen demokrat sayılamazsın sen. Demokrasi aynı zamanda medya özgürlüğü demektir. Demokrasi aynı zamanda tarafsız ve bağımsız yargı demektir. Demokrasi aynı zamanda güçler ayrılığı demektir. Demokrasi aynı zamanda din ve vicdan özgürlüğü demektir. Demokrasi aynı zamanda hukuku ve demokrasiyi katledenlere karşı direnme hakkını kullanmak demektir. Hukuku katledersen, demokrasiyi katledersen vatandaş bütün çağdaş demokrasilerde olduğu gibi direnme hakkını kullanmak için sokaklara çıkar. Bir darbe engellenmişse o darbeyi engelleyen özgürlükçü parlamenter rejimdir. Sabaha kadar burada milletvekillerinin görev yapmasıdır. Parlamentoyu terk etmemeleridir. Ölümü bile göze alıp burada görev yapıyorlarsa demokrasiye olan bağlılığımızın nedenidir bu" diye konuştu.
"Düne kadar medyaya her türlü hakareti, her türlü baskıyı yapanlar medyaya el uzatmak zorunda kaldılar"
Kılıçdaroğlu, konuşmasına şöyle devam etti:
"Benim görüşlerimi benimsemeyebilirsiniz. Benim ekonomiyle ilgili, siyasetle ilgili görüşlerimi beğenmeyebilirsiniz ama hepimiz demokrasi paydasında bir arada olmak zorundayız. Biz çocuklarımıza yaşanacak bir Türkiye bırakmak zorundayız. Bunun tek bir yolu var, tam demokrasinin olduğu Türkiye. Özgürlükçü demokrasinin olduğu bir Türkiye. En büyük arzumuz budur. Biz çocuklarımıza yaşanacak bir Türkiye bırakmak zorundayız. Bu bizim namus borcumuzdur. 15 Temmuz darbesinin de bir gün tarihi yazılacaktır. O tarihi yazanlar bir şeyin altını özenle çizeceklerdir. Bütün baskılara rağmen özgürlüğünü korumaya çalışan medya halkın direnme hakkını kullanması için en önemli unsur olarak ortaya çıktı. Düne kadar medyaya her türlü hakareti, her türlü baskıyı yapanlar medyaya el uzatmak zorunda kaldılar. Aman bizi buradan çıkar, bizim sesimiz ol diye. Bu özgür medya demokrasinin, özgürlüğün sesi oldu. Biz medyaya da şükran borçluyuz. Daha düne kadar bir gazeteye bir milletvekilinin eşliğinde saldırıları herhalde unutmadık. Şimdi merak ediyorum o saldırıyı yapanlar bugün acaba bir vicdan sorgulaması yapıyorlar mı? Bir adamın ’ben tek başıma ülkeyi yöneteceğim demesi’ bir demokrasi için felakettir. O nedenle diyorum, siyasi partiler demokrasinin vazgeçilmez unsurudur. Her siyasi görüşten insan önce demokrasiyi savunacak sonra görüşlerini ifade edecek. Türkiye neden bu sorunları yaşadı? Devlet dediğimiz kavramı hepimizin çok iyi anlaması gerekiyor. Eğer siyaset devleti bilmezse ’ben istediğimi yaparım’ derse liyakat sistemini çökertirse bu iş baştan yok olur. Türkiye’nin 14 yılda geldiği nokta budur. Liyakat sisteminin çökmesidir. Eğer siz belli bir inanç grubunu, belli bir cemaati sadece o cemaate veya sadece o inanç grubuna mensuptur diye devlete alırsanız liyakat sistemini çökertirsiniz. Belli bir etnik gruptan insanları alırsanız liyakat sistemini çökertirsiniz. Liyakat sisteminin başlangıcı nedir biliyor musunuz? KPSS’dir. Çünkü liyakatın başlangıcı bilgidir. Bunu kim getirdi? Rahmetli Ecevit. Hem inançlıyım, hem liyakat sistemine uymayacağım dediğin andan itibaren kimse kusura bakmasın o kişi inançlı değildir. O kişi her şeyi kendi kişisel çıkarı için kullanıyor demektir."
"Talimat verilmiş dışarı çıkmışlar. Siz eri ve erbaşı linç edemezsiniz, öldüremezsiniz"
"Bir darbe girişimi oldu. Hep beraber karşı çıktık. Olağanüstü güzel bir olay" diyen Kılıçdaroğlu, "TBMM’de Meclis Başkanı ve dört siyasal partinin genel başkanları ortak bir metin imzaladılar. Biz buna demokrasi manifestosu diyoruz ve bu bildiriye sonuna kadar sahip çıkacağız. Bu bildiriden en ufak bir sapmayı da kamuoyuyla paylaşacağız. Parlamenter demokratik sistemimize hep sahip çıkacağız. Darbe yapanlar suç işlediler. Yargılanacaklar ama hukuk içinde kalınarak yargılamaların yapılması lazım. Sayın Başbakan ile görüşürken emir alan askerler var er ve erbaşlar. Askerlik yapan herkes şunu çok iyi bilir. Komutan talimat verir, siz itiraz edemezsiniz. Talimat verilmiş dışarı çıkmışlar. Siz eri ve erbaşı linç edemezsiniz, öldüremezsiniz. Ne günahı var onların. O çocuklarımızı biz ellerine kına yakarak askere gönderiyoruz. Bırakıyorsun rütbelileri gariban askere gidiyorsun linç ediyorsun. Darbecilerden ne farkı var onların. Yazıktır günahtır. Arkadaşlarıma talimat verdim, kesinlikle bu aileleri bulun. Bu ailelere sahip çıkacağız. Bu ailelerin çocuklarına sahip çıkacağız. Sayın Başbakandan da istirham ettim, linç girişimine katılanlara kesinlikle izin vermeyin, yakalayın ve onları da adaletin önüne çıkarın. Bir şeyden de özenle kaçınmamız lazım; ordu düşmanlığı. Orduya biz Peygamber Ocağı diyoruz. Bir grup cuntacı orada var diye bütün bir orduyu hedef tahtasına koymak asla doğru değildir. Türkiye’nin bulunduğu bölgeyi ve durumu çok iyi biliyoruz. Eğer Türkiye’nin bu bölgede gücü olacaksa ancak güçlü bir orduya sahip olmasıyla olur. Ordumuza da sahip çıkacağız. Polisimize de sahip çıkacağız. Hepimizin sağduyulu hareket etmesi lazım. Özellikle ülkeyi yönetenlerin. Kışkırtıcı beyanlardan özellikle kaçınılması lazım. Birisi kalkıp diyor ki, ‘Vatandaşa silah vereceğiz.’ Ne demek? olur mu böyle şey. Biz kendi ülkemizin güvenliğini sağlayamıyor muyuz? Bizim askerimiz, polisimiz yok mu? Demokrasi içinde, hukukun üstünlüğü içinde kalarak kararları almalıyız. Dikkatli almalıyız, hukukun üstünlüğüne göre almalıyız. Hukuk içerisinde kalınarak eğer sorunları çözersek Türkiye’nin dünyadaki itibarı artmış olur. Hukukun dışına çıktığımız zaman, şu soruyla muhatap oluruz, ’sizin darbecilerden ne farkınız var? Onlarda yasa dışı işlem yapıyordu siz de yasa dışı işlem yapıyorsunuz?’ Yasalara sadık kalmak devlete saygınlık kazandırır. Cezayı kişiler tayin edemez. Cezayı ancak ve ancak mahkemeler tayin eder" açıklamasında bulundu.
"Provokatif eylemlerden özenle kaçınılması gerekiyor"
Sokağa çıkan vatandaşlara sağduyu ile hareket etmeleri, taşkınlık yapmamaları çağrısında bulunan Kılıçdaroğlu, "Bütün siyasi partiler darbeye karşı ortak tavır sergilediğine göre bu demokrasi ideali hepimizin ortak ideali olduğuna göre provokatif eylemlerden özenle kaçınılması gerekiyor. Birileri provokasyon yapabilir. Asıl üzerinde durmamız gereken nokta, öz eleştiri. Bütün siyasi partilerin oturup samimi bir öz eleştiri yapmaları gerekiyor. Ne oldu da Türkiye bu noktaya adım adım geldi. Yanlışlar neydi? Samimi bir öz eleştiriye ihtiyaç var" değerlendirmesinde bulundu.
(İHA)
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmasında, demokrasinin önemine dikkat çekti. "Bir ülkede demokrasi yoksa bir kişinin sözü geçer. Bir kişinin hukuk anlayışı geçer. Bir kişinin düşüncesi topluma dayatılır" diyen Kılıçdaroğlu, "O nedenle demokraside çok seslilik esastır. Herkes düşüncesini özgürce ifade eder. Biz ısrarla diyoruz ki Türkiye Cumhuriyeti 3’üncü sınıf demokrasiye değil, 1’inci sınıf demokrasiye, tam demokrasiye layıktır. Demokrasi sadece seçim dönemlerinde gidip oy kullanmak değildir. Bütün yurttaşlarıma sesleniyorum, seçimden seçime sandığa gidip oy kullanmak demokrasinin sadece bir parçasıdır. Demokrasi hukukun üstünlüğü demektir. Demokrasi aynı zamanda eşit yurttaş demektir. Demokrasi anayasaya ve ettiğimiz yemine bağlılık demektir. Anayasa ve ettiğin yemine bağlı değilsen demokrat sayılamazsın sen. Demokrasi aynı zamanda medya özgürlüğü demektir. Demokrasi aynı zamanda tarafsız ve bağımsız yargı demektir. Demokrasi aynı zamanda güçler ayrılığı demektir. Demokrasi aynı zamanda din ve vicdan özgürlüğü demektir. Demokrasi aynı zamanda hukuku ve demokrasiyi katledenlere karşı direnme hakkını kullanmak demektir. Hukuku katledersen, demokrasiyi katledersen vatandaş bütün çağdaş demokrasilerde olduğu gibi direnme hakkını kullanmak için sokaklara çıkar. Bir darbe engellenmişse o darbeyi engelleyen özgürlükçü parlamenter rejimdir. Sabaha kadar burada milletvekillerinin görev yapmasıdır. Parlamentoyu terk etmemeleridir. Ölümü bile göze alıp burada görev yapıyorlarsa demokrasiye olan bağlılığımızın nedenidir bu" diye konuştu.
"Düne kadar medyaya her türlü hakareti, her türlü baskıyı yapanlar medyaya el uzatmak zorunda kaldılar"
Kılıçdaroğlu, konuşmasına şöyle devam etti:
"Benim görüşlerimi benimsemeyebilirsiniz. Benim ekonomiyle ilgili, siyasetle ilgili görüşlerimi beğenmeyebilirsiniz ama hepimiz demokrasi paydasında bir arada olmak zorundayız. Biz çocuklarımıza yaşanacak bir Türkiye bırakmak zorundayız. Bunun tek bir yolu var, tam demokrasinin olduğu Türkiye. Özgürlükçü demokrasinin olduğu bir Türkiye. En büyük arzumuz budur. Biz çocuklarımıza yaşanacak bir Türkiye bırakmak zorundayız. Bu bizim namus borcumuzdur. 15 Temmuz darbesinin de bir gün tarihi yazılacaktır. O tarihi yazanlar bir şeyin altını özenle çizeceklerdir. Bütün baskılara rağmen özgürlüğünü korumaya çalışan medya halkın direnme hakkını kullanması için en önemli unsur olarak ortaya çıktı. Düne kadar medyaya her türlü hakareti, her türlü baskıyı yapanlar medyaya el uzatmak zorunda kaldılar. Aman bizi buradan çıkar, bizim sesimiz ol diye. Bu özgür medya demokrasinin, özgürlüğün sesi oldu. Biz medyaya da şükran borçluyuz. Daha düne kadar bir gazeteye bir milletvekilinin eşliğinde saldırıları herhalde unutmadık. Şimdi merak ediyorum o saldırıyı yapanlar bugün acaba bir vicdan sorgulaması yapıyorlar mı? Bir adamın ’ben tek başıma ülkeyi yöneteceğim demesi’ bir demokrasi için felakettir. O nedenle diyorum, siyasi partiler demokrasinin vazgeçilmez unsurudur. Her siyasi görüşten insan önce demokrasiyi savunacak sonra görüşlerini ifade edecek. Türkiye neden bu sorunları yaşadı? Devlet dediğimiz kavramı hepimizin çok iyi anlaması gerekiyor. Eğer siyaset devleti bilmezse ’ben istediğimi yaparım’ derse liyakat sistemini çökertirse bu iş baştan yok olur. Türkiye’nin 14 yılda geldiği nokta budur. Liyakat sisteminin çökmesidir. Eğer siz belli bir inanç grubunu, belli bir cemaati sadece o cemaate veya sadece o inanç grubuna mensuptur diye devlete alırsanız liyakat sistemini çökertirsiniz. Belli bir etnik gruptan insanları alırsanız liyakat sistemini çökertirsiniz. Liyakat sisteminin başlangıcı nedir biliyor musunuz? KPSS’dir. Çünkü liyakatın başlangıcı bilgidir. Bunu kim getirdi? Rahmetli Ecevit. Hem inançlıyım, hem liyakat sistemine uymayacağım dediğin andan itibaren kimse kusura bakmasın o kişi inançlı değildir. O kişi her şeyi kendi kişisel çıkarı için kullanıyor demektir."
"Talimat verilmiş dışarı çıkmışlar. Siz eri ve erbaşı linç edemezsiniz, öldüremezsiniz"
"Bir darbe girişimi oldu. Hep beraber karşı çıktık. Olağanüstü güzel bir olay" diyen Kılıçdaroğlu, "TBMM’de Meclis Başkanı ve dört siyasal partinin genel başkanları ortak bir metin imzaladılar. Biz buna demokrasi manifestosu diyoruz ve bu bildiriye sonuna kadar sahip çıkacağız. Bu bildiriden en ufak bir sapmayı da kamuoyuyla paylaşacağız. Parlamenter demokratik sistemimize hep sahip çıkacağız. Darbe yapanlar suç işlediler. Yargılanacaklar ama hukuk içinde kalınarak yargılamaların yapılması lazım. Sayın Başbakan ile görüşürken emir alan askerler var er ve erbaşlar. Askerlik yapan herkes şunu çok iyi bilir. Komutan talimat verir, siz itiraz edemezsiniz. Talimat verilmiş dışarı çıkmışlar. Siz eri ve erbaşı linç edemezsiniz, öldüremezsiniz. Ne günahı var onların. O çocuklarımızı biz ellerine kına yakarak askere gönderiyoruz. Bırakıyorsun rütbelileri gariban askere gidiyorsun linç ediyorsun. Darbecilerden ne farkı var onların. Yazıktır günahtır. Arkadaşlarıma talimat verdim, kesinlikle bu aileleri bulun. Bu ailelere sahip çıkacağız. Bu ailelerin çocuklarına sahip çıkacağız. Sayın Başbakandan da istirham ettim, linç girişimine katılanlara kesinlikle izin vermeyin, yakalayın ve onları da adaletin önüne çıkarın. Bir şeyden de özenle kaçınmamız lazım; ordu düşmanlığı. Orduya biz Peygamber Ocağı diyoruz. Bir grup cuntacı orada var diye bütün bir orduyu hedef tahtasına koymak asla doğru değildir. Türkiye’nin bulunduğu bölgeyi ve durumu çok iyi biliyoruz. Eğer Türkiye’nin bu bölgede gücü olacaksa ancak güçlü bir orduya sahip olmasıyla olur. Ordumuza da sahip çıkacağız. Polisimize de sahip çıkacağız. Hepimizin sağduyulu hareket etmesi lazım. Özellikle ülkeyi yönetenlerin. Kışkırtıcı beyanlardan özellikle kaçınılması lazım. Birisi kalkıp diyor ki, ‘Vatandaşa silah vereceğiz.’ Ne demek? olur mu böyle şey. Biz kendi ülkemizin güvenliğini sağlayamıyor muyuz? Bizim askerimiz, polisimiz yok mu? Demokrasi içinde, hukukun üstünlüğü içinde kalarak kararları almalıyız. Dikkatli almalıyız, hukukun üstünlüğüne göre almalıyız. Hukuk içerisinde kalınarak eğer sorunları çözersek Türkiye’nin dünyadaki itibarı artmış olur. Hukukun dışına çıktığımız zaman, şu soruyla muhatap oluruz, ’sizin darbecilerden ne farkınız var? Onlarda yasa dışı işlem yapıyordu siz de yasa dışı işlem yapıyorsunuz?’ Yasalara sadık kalmak devlete saygınlık kazandırır. Cezayı kişiler tayin edemez. Cezayı ancak ve ancak mahkemeler tayin eder" açıklamasında bulundu.
"Provokatif eylemlerden özenle kaçınılması gerekiyor"
Sokağa çıkan vatandaşlara sağduyu ile hareket etmeleri, taşkınlık yapmamaları çağrısında bulunan Kılıçdaroğlu, "Bütün siyasi partiler darbeye karşı ortak tavır sergilediğine göre bu demokrasi ideali hepimizin ortak ideali olduğuna göre provokatif eylemlerden özenle kaçınılması gerekiyor. Birileri provokasyon yapabilir. Asıl üzerinde durmamız gereken nokta, öz eleştiri. Bütün siyasi partilerin oturup samimi bir öz eleştiri yapmaları gerekiyor. Ne oldu da Türkiye bu noktaya adım adım geldi. Yanlışlar neydi? Samimi bir öz eleştiriye ihtiyaç var" değerlendirmesinde bulundu.
(İHA)