Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, Türkiye’nin geçmişten bu güne darbelere maruz bırakıldığını belirterek, “Bu ülke bir daha türbülansa girmesin istiyoruz. Bu ülke kaybederse ümmet kaybeder” dedi.
Memur Sen ve Eğitim Bir-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, “Öncü Ülke, Öncü Sendika, Büyük Türkiye” programı çerçevesinde Zonguldak’ta teşkilat buluşmasına katıldı. Genel Maden İşçileri Sendikası Konferans Salonunda gerçekleşen programda konuşan Ali Yalçın, sendikaların yaşanan krizler ve darbeler karşısında vesayet oluşturan kurumların yanında yer aldığını savundu. 1960 yılında yapılan darbenin bir sendika tarafından desteklendiğini de hatırlatan Ali Yalçın, Gezi olaylarına da hatırlatmada bulundu.
“28 ŞUBAT ÇOK İYİ İRDELENMESİ GEREKEN BİR TARİH”
28 Şubat’ın iyi irdelenmesi gereken bir tarih olduğunun altını çizen Ali Yalçın, 28 Şubat’ın Türkiye’nin çöküş tarihi olduğunu vurguladı. Yalçın, şöyle devam etti:
“Türkiye’deki mevcut sendikal hareket bir sendikanın salonundan konuşarak ifade ediyorum. Bu ülkede yaşanan travmaların, ülkede yaşanan krizlerin, yaşanan darbelerin, vesayet oluşturan kurumların karşısında durmak yerine çoğunlukla ona yardım etmek ve onun yanında konum almak gibi erdemli olmayan bir yaklaşım sergilemiştir. 1960’da darbe yapıldığında bir sendika darbeyi desteklediğini ifade etmiştir. 80’de darbe yapıldığında yine aynı durum olmuştur. 28 Şubat’a gelindiğinde yine aynı durum olmuştur. 2006-2007 döneminde Cumhurbaşkanlığı seçim döneminde yine aynı durum olmuştur. Gezi olaylarına gelindiğinde aynı durum tekrar etmiştir. Ve örgütlü yapılar bazen birisi kullanılmıştır, bir sonraki adımda öbürü kullanılmıştır. Sırasıyla nadasa bırakılmıştır. Türkiye’de sendikal tarihe baktığınız zaman bu anlamda yüz akı davranışı göremezsiniz. 28 Şubat; çok iyi incelenmesi çok iyi irdelenmesi gereken bir tarihtir. Bu ülkenin çöküş tarihidir. Bu ülkeye milli gelirin küçük bir zümre tarafından iç edildiği, hortumlatıldığı ülkenin kaynaklarının çalınması neticesinde karaya oturduğu, Gölcük depremi sonrası dışarıdan gelen yardım fonlarıyla memur maaşlarının ödeyebildiği bir acziyet fotoğrafının ortaya çıkarıldığı kara bir kesittir. Ve o kara kesitin altında üzülerek ifade ediyorum sendikalar vardır. Onun ortaya çıkmasını sağlayan yapı sendikalar olmuştur. Bu ülkede sendikalar doğru yerde durmadılar. Bu ülkenin bu halde olmasının nedeni bu ülkede sendikaların yanlış yerde durmasıdır.”
“NÖBETİ KESK VE DİSK ALDI”
Gezi olaylarında meselenin ağaç olmadığını söyleyen Ali Yalçın, son 12-13 yılda Türkiye’de 7 defa darbe girişimi olduğunu söyledi. Gezi olaylarında nöbeti KESK ve DİSK’in aldığını öne süren Ali Yalçın, “Bu ülkede her 10 yılda bir darbe yapıldı. Standart, şaşmadı. Ama son 12-13 yıl içerisinde 7 defa darbe girişimi oldu. Çünkü 10 yıllık periyot şaştı. Gezi olaylarına geldiğimizde nöbeti bu kez KESK ve DİSK aldı. Herkes meseleyi ağaç zannetti. Faiz lobisi vardı. Türkiye’deki faiz lobisi, olayın finansmanıydı. Suflörü dışarıdakilerdi. Küresel bir oyun çekildi. Bedava kumanyaları ve biraları yudumlayanlar, Taksim’de ağaç diplerine kusmuk bırakanlar, heyet kurarak Ankara’da hükümete tehdit fırlattılar. Heyet halinde görüşüldüğünde kredi kartı faiz oranlarının düşürülmesi değil, çünkü faiz lobisi o faizleri indirmişti. Onu istemediler. Ne istediler, üçüncü köprü olmasın, üçünü havalimanı olmasın, Kanal İstanbul olmasın. Bunun ekmek, emek neresinde, alın teri neresinde? Bu bir küresel operasyondu. Ve yine aynı şekilde örgütlü yapılar bunun içinde yer aldılar. Biz bu ülkeye darbe yapılmaya çalışılıyor dediğimizde, hükümetin ağzıyla konuşuyorsunuz dediler. Bu bir darbe girişimiydi. Sharp’ın diktatörlükten demokrasiye geçiş kitabındaki modülleri sırasıyla uygulandı. Duran adam, polise çiçek sunan adam işi şirin göstermesi için bir Soros projesiydi ve yemedi” dedi.
“BU ÜLKE NE ZAMAN TÜRBÜLANSA GİRDİYSE BİZ KAYBETTİK”
Türkiye’nin “Yurtta Sus, Cihanda Sus” politikasını geri bıraktığını ifade eden Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, “Milli gelir 0 noktasından 10 bin dolara geçmiş. 3. Havalimanını yapar kişi geziyi yaşamasaydık kişi başı milli gelir hesabımıza göre 15 bin dolar olacaktı diyor. Dolayısıyla yurtta sus, cihanda sus politikasını geri bırakmış durumdadır. Nerede mağdur ve mazlum varsa Türkiye bir şey söylesin diye bakıyor. Bu ülkeyi rahat bırakmazlar. Biz de bundan sonra hazır ol da durmayız. Her zaman bu konuda görevde durmak zorundayız. Bu ülke bir daha türbülansa çekilmemeli. Korku tüneline sokulmamalıdır. Çünkü ülke ne zaman türbülansa girdiyse biz kaybettik. Bu gün aramızda gezen birçok zengin 28 Şubat’ta iç ettikleri paranın hesabını vermedi. 381 milyar dolar kaybeden bir ülkede batık bankaların başında emekli paşalar vardı. Olay büyük. O yüzden bu ülke rahat bırakılmaz” dedi.
“17-25 OLDUĞUNDA SAĞDUYU ÇAĞRISI YAPTIK”
Türkiye’nin bir daha kaybetmesini istemediklerini belirten Genel Başkan Ali Yalçın, sözlerini şöyle tamamladı:
“17-25 olduğunda biz sağduyu çağrısı yaparak; Türkiye’de milletin çocuğunun kursağından eksilterek verdiği ve himmet ettiği bir yapının fütursuzca yoldan çıkışını, CIA’nin, MOSSAD’ın elini tutuşunu ve aldığı dersin gereğini yerine getirişini gördüğümüzü ifade ederek Türkiye’ye küresel operasyon çekiliyor. Bu bir darbe girişimidir buna alet olmayın, hizmetinizi hezimete, cemaat kelimesini enflasyona uğratıp cerahate dönüştürmeyin dedik. Mesele dershane dediler. Gezide mesele ağaç değildi, orada da dershane değildi. Bize, “Güneydoğu’da dağa çıkışın sayısını biz düşürüyoruz. Çocuklar bizim sayemizde dağa çıkmıyor. Dershane kapanırsa çocuklar dağa çıkar’ dediler. Milleti bunun üzerinde ikna etmeye çalıştılar. Fakat 17-25 sonrası bir şey çok net kendini gösterdi. Diyarbakır Belediyesi’nin arka kapısından girip el tutuştular. Dolayısıyla mesele dershane değil. Bu ülkeye bir operasyon çekiliyordu. Memur-Sen ailesi olarak kral çıplak dedik. Bizimle ilgili olumlu manşet atan o yayın grubu tamamında ters manşete döndü. Bizi toplum nazarında küçük düşürmek için elinden gelen bütün yöntemleri denedi. Çünkü biz bu ülke bir daha türbülansa girmesin diyoruz. Bu ülkede ham demokrasi, tam demokrasi olsun diyoruz. Bir daha bu ülke kaybetsin istemiyoruz. Bu ülke kaybederse ümmet kaybeder.”
Program, Ali Yalçın’a çeşitli hediyelerin verilmesi ile son buldu.
(İHA)
Memur Sen ve Eğitim Bir-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, “Öncü Ülke, Öncü Sendika, Büyük Türkiye” programı çerçevesinde Zonguldak’ta teşkilat buluşmasına katıldı. Genel Maden İşçileri Sendikası Konferans Salonunda gerçekleşen programda konuşan Ali Yalçın, sendikaların yaşanan krizler ve darbeler karşısında vesayet oluşturan kurumların yanında yer aldığını savundu. 1960 yılında yapılan darbenin bir sendika tarafından desteklendiğini de hatırlatan Ali Yalçın, Gezi olaylarına da hatırlatmada bulundu.
“28 ŞUBAT ÇOK İYİ İRDELENMESİ GEREKEN BİR TARİH”
28 Şubat’ın iyi irdelenmesi gereken bir tarih olduğunun altını çizen Ali Yalçın, 28 Şubat’ın Türkiye’nin çöküş tarihi olduğunu vurguladı. Yalçın, şöyle devam etti:
“Türkiye’deki mevcut sendikal hareket bir sendikanın salonundan konuşarak ifade ediyorum. Bu ülkede yaşanan travmaların, ülkede yaşanan krizlerin, yaşanan darbelerin, vesayet oluşturan kurumların karşısında durmak yerine çoğunlukla ona yardım etmek ve onun yanında konum almak gibi erdemli olmayan bir yaklaşım sergilemiştir. 1960’da darbe yapıldığında bir sendika darbeyi desteklediğini ifade etmiştir. 80’de darbe yapıldığında yine aynı durum olmuştur. 28 Şubat’a gelindiğinde yine aynı durum olmuştur. 2006-2007 döneminde Cumhurbaşkanlığı seçim döneminde yine aynı durum olmuştur. Gezi olaylarına gelindiğinde aynı durum tekrar etmiştir. Ve örgütlü yapılar bazen birisi kullanılmıştır, bir sonraki adımda öbürü kullanılmıştır. Sırasıyla nadasa bırakılmıştır. Türkiye’de sendikal tarihe baktığınız zaman bu anlamda yüz akı davranışı göremezsiniz. 28 Şubat; çok iyi incelenmesi çok iyi irdelenmesi gereken bir tarihtir. Bu ülkenin çöküş tarihidir. Bu ülkeye milli gelirin küçük bir zümre tarafından iç edildiği, hortumlatıldığı ülkenin kaynaklarının çalınması neticesinde karaya oturduğu, Gölcük depremi sonrası dışarıdan gelen yardım fonlarıyla memur maaşlarının ödeyebildiği bir acziyet fotoğrafının ortaya çıkarıldığı kara bir kesittir. Ve o kara kesitin altında üzülerek ifade ediyorum sendikalar vardır. Onun ortaya çıkmasını sağlayan yapı sendikalar olmuştur. Bu ülkede sendikalar doğru yerde durmadılar. Bu ülkenin bu halde olmasının nedeni bu ülkede sendikaların yanlış yerde durmasıdır.”
“NÖBETİ KESK VE DİSK ALDI”
Gezi olaylarında meselenin ağaç olmadığını söyleyen Ali Yalçın, son 12-13 yılda Türkiye’de 7 defa darbe girişimi olduğunu söyledi. Gezi olaylarında nöbeti KESK ve DİSK’in aldığını öne süren Ali Yalçın, “Bu ülkede her 10 yılda bir darbe yapıldı. Standart, şaşmadı. Ama son 12-13 yıl içerisinde 7 defa darbe girişimi oldu. Çünkü 10 yıllık periyot şaştı. Gezi olaylarına geldiğimizde nöbeti bu kez KESK ve DİSK aldı. Herkes meseleyi ağaç zannetti. Faiz lobisi vardı. Türkiye’deki faiz lobisi, olayın finansmanıydı. Suflörü dışarıdakilerdi. Küresel bir oyun çekildi. Bedava kumanyaları ve biraları yudumlayanlar, Taksim’de ağaç diplerine kusmuk bırakanlar, heyet kurarak Ankara’da hükümete tehdit fırlattılar. Heyet halinde görüşüldüğünde kredi kartı faiz oranlarının düşürülmesi değil, çünkü faiz lobisi o faizleri indirmişti. Onu istemediler. Ne istediler, üçüncü köprü olmasın, üçünü havalimanı olmasın, Kanal İstanbul olmasın. Bunun ekmek, emek neresinde, alın teri neresinde? Bu bir küresel operasyondu. Ve yine aynı şekilde örgütlü yapılar bunun içinde yer aldılar. Biz bu ülkeye darbe yapılmaya çalışılıyor dediğimizde, hükümetin ağzıyla konuşuyorsunuz dediler. Bu bir darbe girişimiydi. Sharp’ın diktatörlükten demokrasiye geçiş kitabındaki modülleri sırasıyla uygulandı. Duran adam, polise çiçek sunan adam işi şirin göstermesi için bir Soros projesiydi ve yemedi” dedi.
“BU ÜLKE NE ZAMAN TÜRBÜLANSA GİRDİYSE BİZ KAYBETTİK”
Türkiye’nin “Yurtta Sus, Cihanda Sus” politikasını geri bıraktığını ifade eden Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, “Milli gelir 0 noktasından 10 bin dolara geçmiş. 3. Havalimanını yapar kişi geziyi yaşamasaydık kişi başı milli gelir hesabımıza göre 15 bin dolar olacaktı diyor. Dolayısıyla yurtta sus, cihanda sus politikasını geri bırakmış durumdadır. Nerede mağdur ve mazlum varsa Türkiye bir şey söylesin diye bakıyor. Bu ülkeyi rahat bırakmazlar. Biz de bundan sonra hazır ol da durmayız. Her zaman bu konuda görevde durmak zorundayız. Bu ülke bir daha türbülansa çekilmemeli. Korku tüneline sokulmamalıdır. Çünkü ülke ne zaman türbülansa girdiyse biz kaybettik. Bu gün aramızda gezen birçok zengin 28 Şubat’ta iç ettikleri paranın hesabını vermedi. 381 milyar dolar kaybeden bir ülkede batık bankaların başında emekli paşalar vardı. Olay büyük. O yüzden bu ülke rahat bırakılmaz” dedi.
“17-25 OLDUĞUNDA SAĞDUYU ÇAĞRISI YAPTIK”
Türkiye’nin bir daha kaybetmesini istemediklerini belirten Genel Başkan Ali Yalçın, sözlerini şöyle tamamladı:
“17-25 olduğunda biz sağduyu çağrısı yaparak; Türkiye’de milletin çocuğunun kursağından eksilterek verdiği ve himmet ettiği bir yapının fütursuzca yoldan çıkışını, CIA’nin, MOSSAD’ın elini tutuşunu ve aldığı dersin gereğini yerine getirişini gördüğümüzü ifade ederek Türkiye’ye küresel operasyon çekiliyor. Bu bir darbe girişimidir buna alet olmayın, hizmetinizi hezimete, cemaat kelimesini enflasyona uğratıp cerahate dönüştürmeyin dedik. Mesele dershane dediler. Gezide mesele ağaç değildi, orada da dershane değildi. Bize, “Güneydoğu’da dağa çıkışın sayısını biz düşürüyoruz. Çocuklar bizim sayemizde dağa çıkmıyor. Dershane kapanırsa çocuklar dağa çıkar’ dediler. Milleti bunun üzerinde ikna etmeye çalıştılar. Fakat 17-25 sonrası bir şey çok net kendini gösterdi. Diyarbakır Belediyesi’nin arka kapısından girip el tutuştular. Dolayısıyla mesele dershane değil. Bu ülkeye bir operasyon çekiliyordu. Memur-Sen ailesi olarak kral çıplak dedik. Bizimle ilgili olumlu manşet atan o yayın grubu tamamında ters manşete döndü. Bizi toplum nazarında küçük düşürmek için elinden gelen bütün yöntemleri denedi. Çünkü biz bu ülke bir daha türbülansa girmesin diyoruz. Bu ülkede ham demokrasi, tam demokrasi olsun diyoruz. Bir daha bu ülke kaybetsin istemiyoruz. Bu ülke kaybederse ümmet kaybeder.”
Program, Ali Yalçın’a çeşitli hediyelerin verilmesi ile son buldu.
(İHA)