İSTANBUL
Türkiye Gençlik Vakfı (TÜGVA) Yüksek İstişare Kurulu Üyesi Bilal Erdoğan, Dünya Erdemli Sanayici ve İş Adamları Derneğinin (DERSİAD), İBB Deniz Köşk Toplantı Salonu'nda düzenlediği "Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ve İş Dünyasının Kazanımları" konulu programa katıldı.
Bilal Erdoğan, burada yaptığı konuşmada, Türk milletinin inançları üstündeki baskının ekonomik baskıyı da beraberinde getirdiğini aktararak, ekonomi büyümediği için bağımsızlığın da kazanılamadığını söyledi.
Türk milletinin bağımsızlığa aşık bir millet olduğuna dikkati çeken Erdoğan, "Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde güçlü bir özgüven ihyası gerçekleşti ve 1961'de Merhum Menderes'in idamında sokağa çıkamayan millet, 15 Temmuz'da hain ve işgalcileri zelil etti. Civanmert bir lider olduğu zaman, millet de liderinin arkasına düşüp kendi bedenini siper etmesini bildi. Lideri, milletine güvendiği için sokağa çağırdı, kendisi de yanlarına koştu. Millet de liderine güvendiği için meydanlara indi, vatanını, milletini ve namusunu korumasını bildi. Bu, işte bu milletin ayağa kalktığının en açık göstergesi, bu millet uyandı. Bu millet uyandığı için bu ülkeye olan saldırılar son yıllarda bu denli arttı. İşte Gezi'yi hatırlayın. O Haziran ayı ekonomik göstergeler anlamında cumhuriyet tarihinin en parlak ayı. Hemen arkasından bir Gezi kalkışması. '3. Havaalanı, 3. Köprü yapılmasın' dedikleri Gezi kalkışması." diye konuştu.
"Yasama ile yürütme arasındaki çizgiler, daha belirgin bir hale gelecek"
Erdoğan, Gezi kalkışmasının Türkiye'ye yapılan ilk önemli saldırı olduğunu ifade ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"O gün liderimize biraz daha destek olabilseydik, o iş belki de o kadar ayyuka çıkmayacaktı ama sonunda hepimiz bu işin nasıl organize edildiğini anladık. Sonra 17-25 Aralık. Onun da ne olduğunu şimdi anladık ama o günleri biz yaşadık. Ne oldu 17-25 Aralık'tan 15 Temmuz'a geçen süreçte biraz daha şu işin üstüne gidebilseymişiz, belki de 15 Temmuz olmazdı demeyeyim ama 15 Temmuz'la çok daha hesaplaşabilirdik. Şimdi adamların hepsi kaçtı, gitti. Kaçacak yer çok, dünyada bizim düşmanlarımızı ağırlayacak yer de çok. 15 Temmuz'daki kazanımımız, doğrudan bağımsızlığımızla ilişkiliydi. Koca bir millet, bütün dünyaya 'Türkiye geçilmez' dedi. 'Bunun için biz kanımızla, canımızla mücadele vereceğiz' dedi. Dolayısıyla bir daha Türkiye'nin kolay kolay işgal edilemeyeceği görülmüş oldu, bu önemli bir kazanım. "
"15 Temmuz, anayasal değişikliği gerekli hale getirdi"
Erdoğan, 15 Temmuz'un yönetim sistemini düzelten ve toparlayan bir anayasal değişikliği gerekli hale getirdiğini belirterek, onun için şu anda bu değişikliğin yapılma zorunluluğu olduğunu söyledi.
"Babam diye söylemiyorum, Bu değişikliği Tayyip Erdoğan varken yaptık yaptık. Bu değişiklik Tayyip Erdoğan sonrası için lazım ama böyle bir değişikliği Tayyip Erdoğan'dan sonra Türkiye yapabilir mi? Bana sorarsanız biraz sıkar." diyen Erdoğan, "14 yıl koalisyon olmadan, dünyadaki ekonomik krizlere rağmen Türkiye'yi böylesine yönettiği için Tayyip Erdoğan büyük bir imtihan verdi ama sonra ne olacak? Bu değişikliği, Tayyip Erdoğan'ın kendisi için yaptığı bir değişiklikmiş gibi anlatmaya çalışanların hezeyanlarını görmemiz lazım. Buna bir parti meselesi olarak değil, memleket meselesi olarak bakmamız lazım. Türkiye'de anamuhalefet böyle bir meşruiyet temelinde oluşmadığı için kalkıp kaset, kumpas ile geldiği için, birçok seçimden hezimetle ayrılmasına rağmen hesap veremediği için, muhalefet tarzı da çok sığ ve başarısız. Yalanla ithamla, iftirayla yürüyen bir muhalefet tarzı. Bu Türkiye'nin en büyük sorunlarından biri." ifadelerini kullandı.
"Yönetim ile millet arasındakiler tasfiye edilmiş olacak"
Erdoğan, Türkiye'ye asıl haksızlığı basit ve sığ muhalefetin yaptığına işaret ederek, "16 Nisan'ın getireceği bir avantaj da bundan sonra böylesine halkıyla kavgalı, güven bağı kuramayan bir muhalefet yaşayamayacak. Çünkü yüzde 50'lere talip olman lazım. Yürütmeye talip olacaksan yüzde 51'e talip olacaksın. Böyle bir ortamda CHP, Türkiye'nin değerleriyle kavgalı bir parti olarak mı kalır, yoksa ister istemez merkezi kucaklayan, toplumun daha geniş kesimlerine hitap eden bir parti mi olur? 16 Nisan'ın yapacağı reformlardan en büyüğü, muhalefeti de Türkiye'ye hizmet eden bir muhalefet haline getirmesi olacak. Onun için 16 Nisan, 1950, 2002 seçimlerinden de hayati. Çünkü 16 Nisan'ın getirecekleri 21. yüzyıl Türkiyesini şekillendirecek ve dünyanın çalkantılı olduğu bir dönemde Türkiye'de daha güçlü bir liderliğin, daha yönetilebilir bir sistemin yerleşmesi sağlayacak. Belki sonuçlarını hemen göremeyeceğiz, belki 2019 seçimlerini görmemiz gerekir. Belki bir sonraki seçimde tam olarak anlaşılacak. Bu sistemde Türkiye'de seçim 5 yılda bir olacak. Bu sistemde kaybeden bürokratik oligarşi olacak, kazanan millet olacak. Yönetim ile millet arasındakiler tasfiye edilmiş olacak." değerlendirmesinde bulundu.
Muhabir: Semra Orkan
dikGAZETE.com