Bosna Hersekli yönetmen, senarist, yazar ve şair Abdulah Sidran, "Bu gezegende Türkiye'den başka bir dost görmüyoruz. Bizim umudumuz halklar nezdinde önemli bir dostluğun olmasıdır. Bu dostluk soyut anlamda çok güzel bir ilişkiye dayanıyor ancak somut adımlar da atmalıyız. Spor ve kültür alanında yapacağımız iş birlikleri bizi ayrılmaz bi bütün haline getirecektir. Bu yüzden kültürel alanda çalışanlara çok önemli görevler düşüyor." dedi.
Zeytinburnu Kültür ve Sanat Merkezinde düzenlenen "Denizi Biçmek: Sinema, Savaş ve Bosna" isimli konferansta konuşan Sidran, sinema, edebiyat ve Bosna Hersek'in kültürel hayatını anlattı.
Sidran, sinema filminin şiirden ve diğer edebi metinlerden daha güçlü olduğunu vurgulayarak, "Eğer bir film güzel oluyorsa, edebiyatla ve şiirle ilişkisi iyi olduğu içindir." diye konuştu.
İşçi bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldiğini belirten sanatçı, "Ateist bir çevrede büyüdüm ve Tanrıya yönelme yolculuğum bireysel bir yolculuktu. Bugün geldiğim noktada, bir insanın ateist olmabilmesi için akılsız olması gerektiğini düşünüyorum." ifadelerini kullandı.
Bosna Hersek kültür hayatına çok sayıda eser kazandırdığını vurgulayan Sidran, bütün eserleri arasında en değerli olanların şiirleri olduğunu söyledi.
Sidran, babasının hayat hikayesini anlattığı "Otkup Sirove Koze" isimli eserin Balkanlarda çok popüler olduğunu ve 10'uncu baskıyı yaptığını anımsatarak, Türkiye'de yayıncılarla Türkçeye kazandırılması için görüşmeler yapacağını dile getirdi.
Aliya İzzetbegoviç'le 14-15 yaşlarında tanıştıBosna Hersek'in merhum Cumhurbaşkanı Aliya İzzetbegoviç ile henüz 14-15 yaşlarındayken tanıştığını aktaran sanatçı, şunları kaydetti:
"Aliya'nın direnişi her gün tekrarlanan bir propagandaya karşı nasıl mücadele edileceğinin örneğiydi. Onun çevresinde bulunanlar genelde aynı şeyi söylerler, 'Onu yakından tanıyıp onu sevmeyen yoktur.' Benim açımdan onun edebi bilgeliği ön plana çıkıyor. Aliya İzzetbegoviç kendi yazılarını yayımlamadan önce bana gönderirdi. Benim eleştirilerimi genel olarak tavsip etmezdi ancak benim bütün eleştirilerimi kendi dipnotlarına yerleştirirdi. 'Bu konuda şair Abdulah Sidran'la aynı kanaatte değiliz, o şöyle düşünüyor' notuyla eklerdi. Çok yakındık kendisiyle, Allah rahmet eylesin. Ben onun 'Doğu ve Batı Arasında İslam' kitabını anladığımı düşünenlerdenim. Aliya orta yol fikrini teolojik bir altyapıya sahip argümanlar üzerinde temellendirmiyordu. Aliya'ya göre evrimci olan bir yazar, değerler düzenine sahip bir eser üretemezdi. İyi bir liderdi, savaşta beni askerlerle görüştürürdü. Motivasyon için askerlerle konuşurdum."
Sidran, Dayton Anlaşması'nın Boşnakları, kendilerini işgal etmeye çalışan, katleden ve onlara zulmeden halklarla beraber bir vatan inşa etmeye zorladığına işaret ederek şöyle devam etti:
"Boşnak milleti misafirperver bir millettir, ancak kaynakları sınırlıdır. Bu gezegende Türkiye'den başka bir dost görmüyoruz. Bizim umudumuz halklar nezdinde önemli bir dostluğun olmasıdır. Bu dostluk soyut anlamda çok güzel bir ilişkiye dayanıyor, ancak somut adımlar da atmalıyız. Spor ve kültür alanında yapacağımız iş birlikleri bizi ayrılmaz bir bütün haline getirecektir. Bu yüzden kültürel alanda çalışanlara çok önemli görevler düşüyor."
Sidran, kendisine sorulan bir soru üzerine de Türk sinemasında kendisini en çok Yılmaz Güney'in Yol filminin etkilediğini belirterek, sözlerine son verdi.
Kaynak: AA
dikGAZETE.com