Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Ben ‘kadının Allah’ın erkeklere bir emaneti olduğunu’ söylüyorum, bu feministler, ’hakarettir’ diyor. Senin bizim dinimizle ilgin yok ki, biz sevgililer sevgilisinin o Veda Hutbesi’ndeki hitabına bakıyoruz" dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda ikinci kez muhtarlarla bir araya geldi. Çeşitli bölgelerden gelen muhtarlara seslenen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 15 yıl önce 3-5 milyarlar dolarlık manipülasyonla ekonomik kriz çıkartıla bilen bir Türkiye’den bugün yılda 4.5 milyar dolar fakir, fukara, en az gelişmiş ülkelere dış yardım yapabilen bir Türkiye’ye geldiğinin altını çizdi. IMF kapısında kredi dilenen bir Türkiye’den, IMF’ye borç verme görüşmeleri yapan bir Türkiye’ye gelindiğine dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Göreve geldiğimiz de 23.5 milyar dolar IMF’ye borcumuz vardı, şimdi yok” dedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Merkez Bankası’nın döviz rezervinin 27.5 milyar dolardan 125 milyar dolara çıktığını sözlerine ekledi.
“BEYHUDE UĞRAŞIYORSUNUZ, BU TREN ARTIK BU RAYDAN ÇIKMAZ”
Dün birkaç ay sonrasını birkaç yıl sonrasını göremeyen bir Türkiye’nin olduğunu hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bugün tüm hesaplarını 2023 hedeflerine göre yapan bir Türkiye var. Unutmayın, 1999 depreminde devlet tam anlamıyla yıkıntıların, molozların altında kaldı. Düzce, Sakarya, Kocaeli, Bolu depremi hatırlayın… Tamamen yıkıntıların, molozların altında kalmıştı. Bugün dünyanın dört bir yanındaki felaketlerde ihtiyacı herkesin yardımına koşan bir Türkiye Cumhuriyeti devleti var. Bakın Van depremini hatırlayın. Van depreminde 24 saatte oradaydık. Bütün ekibimizle ve bir yılda Van’ı adeta yeniden inşa eder duruma geldik. İkinci yılda artık evleriyle, her şeyiyle yepyeni Van Merkez diğer tarafta bir Edremit, diğer tarafta bir Erciş inşa ettik. Ben Van Gölü demiyorum, Van denizine nazır adeta orada bir şehir inşa ettik. Bunu iktidarımızla yaptık ve yapmaya devam ediyoruz. Bunlar bir yıl gibi zaman içerisinde inşa edildi ikinci yıl hamd olsun hemen hemen hiçbirşey kalmadı. Küçük hesaplar peşinde koşanlara, üç-beş sokak eylemiyle, üç-beş molotofla ülkenin istikametini değiştirebileceğini sananlara seslenmek istiyorum, başaramayacaksınız. Beyhude uğraşıyorsunuz. Bu tren artık bu raydan çıkmaz. Bu çomaklar bu tekeri yolundan alı koyamaz. Geçti o alaca karanlık günleri, geçti o fetret devri” şeklinde konuştu.
İç güven paketiyle ilgili muhalefet partilerinin eleştirilerine sert tepki gösteren Cumhurbaşkanı Erdoğan, açıklamasında şunları kaydetti:
“Elinde motolof kokteyliyle, demir bilyeyle, sapanıyla, yüzü zaten aydınlık olmasa niçin maske takıyorsun. Aydınlık değil, karanlık onun için maske takıyorsun ve bunları savunanlar var bu ülkede. Onların önünde yürümeyi millete vat edenler var. Bende diyorum ki, bu ülkede Molotof kokteyli en ileri derecede bir suç aletidir ve buna karşı en büyük tedbir, önleyici tedbir neyse bunların alınması lazım. O Molotof kokteylinin atılması neticesinde şehit olan Serap kızımızı biz bir kenara koyamayız. Bunun hesabını, bunun bedelini kim ödeyecek. Bana göre bu geç kalınmış bir adım zaten. Şuanda iç güvenlikle ilgili yasanın süratle çıkması ve biran önce bunun uygulamaya girmesi gerekir. İşlerine gelmeyenler dikkat edin bağırıyor. Niye? Oradan nemalanıyorlar. Oradan nemalanıyorlar, sokakları o şekilde karıştırıyorlar. Cam, çerçeve, bütün esnafların dükkanları böyle yakılıyor, yıkılıyor. Onun için bunu istemiyorlar. Arabaları böyle yaktılar, böyle yıktılar. Belediye otobüsü senin neyine ya neresi seni rahatsız ediyor. Belediye otobüslerimizi, ambulanslarımızı, otomobilleri, taksileri bunları yaktılar ve bunları yakanların arkasında kimlerin olduğunu siz muhtarlarımızdan daha iyi kimse bilebilir mi? Anadolunun bir çok yerinde ben muhtarlarımızın nasıl tehdit edildiğini de biliyorum. Kısa süre siyaset yapmış biri değilim, 40 yılım siyaset içinde geçti. Anadolunun ilçelerini tek tek bilen birisiyim. Nerede ne var, ne yok bunları bilen birisiyim. Damdan düşen birisiyim. Dam düşen birisi olduğum için biliyorum ama şunu da biliyorum, artık büyük Türkiye var, artık güçlü Türkiye var, artık yeni Türkiye var. Önümüzdeki seçimler bu bakımdan kritik öneme sahip. Ben 7 Haziran seçimlerinin Türkiye’nin önünü açacak şekilde neticeleneceğine inanıyorum. Onun içinde diyorum ki evet Türkiye için iktidara 400 milletvekili lazım. Yeni anayasa değil mi, hep bunu engellediler. Başbakan olarak bunun ızdırabını çok çektim. Hem yeni anayasa diye söz vereceksin, engellemek içinde elinde geleni yapacaksın. Bakın başbakan olduğum dönemde düşünün diğer 4 partinin toplamının milletvekili sayısı bizim milletvekili sayımızın çok altında olmasına rağmen onlar uzlaşma komisyonunda 9 kişiyle temsil edildi, biz 3 kişiyle temsil edildi. Niye, meyveyi yiyelim ya derdimiz meyveyi yemek. Ama hep engellediler ve yarıda kaldı. Şimdi millete gitmek zorundayız. O zaman diyorum ki iktidara 400 milletvekilini milletimiz inşallah versin bu yeni anayasa inşallah bu parlamentodan geçsin ve bununla birlikte başkanlık sistemi inşa edilsin, ihya edilsin ve ülke bu prangalardan kurtulsun.
“BAŞKANLIK SİSTEMİNİN TÜRKİYE’Yİ ŞAHA KALDIRACAĞINI DÜŞÜNÜYORUM”
Güney Amerika seyahatiyle ilgili eleştirilere de cevap veren Cumhurbaşkanı Erdoğan, 4 günde üç ülke gezdiklerini kaydetti.
Beraberindeki heyetten bahseden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “10 yıl önce o ülkelerde neredeydi, şimdi nerede ona bakıyorsun yani 10-12 milyon dolardan şimdi gelmişiz 1.2-1.4 milyar dolarlara. Burada oturarak, yatarak bunları yapamazsın. Gideceksin, geleceksin ve bu ülkelere ilk defa Türkiye Cumhurbaşkanı gidiyor, ilk defa. Gidemediğin yer senin değildir, gidersen. Bu iş böyledir. Dün Müteahhitler Birliğinde ödül törenine katıldık. Dünyada ikinci sıradayız. Bunları görerek tanışarak yapacaksın. Bunlar hayatta buralara gitmiş değil, görmezler, bilmezler. Sadece eleştirirler, hakaret ederler. Başkanlık sisteminin Türkiye’yi şaha kaldıracağını düşünüyorum ve ülkelerle konuşurken bunu gördüm. Bu mesele benim şahsi meselem değildir. Bu ihtiyaç milletimizin binlerce yıllık devlet geleneğinin tabi sonucudur. Tabi bir zorlamasıdır. Mevcut sistem artık Türkiye’ye dar geliyor, yetersiz geliyor. Dünya değişiyor. Bölgemiz değişiyor. Bizdeki bir takım çevreler ısrarla, inatla yerinde sayıyor. Demokrasi, başkanlık sisteminde yok mu, var. Dünyanın en ileri demokrasisi nerede ABD’de. Dünyanın en ileri ekonomisi ABD, orada da başkanlık sistemi var. İlla tıpa tıp mı yapacaksın hayır. Uygun gördüğün şeyleri oradan alırsın, Fransa’dan Avrupa’nın herhangi bir yerinde ne olacaksan onu alırsın, Güney Amerika ülkelerinden de ne alacaksan onu alırsın adeta bir arının hassasiyeti içerisinde her çiçekten nasibini alır balını yapar ortaya koyarsın, olay budur. Buda bize özgü olur, bizim geleneğimize, göreneğimize özgü bir başkanlık sistemi olur. ABD’de çift kameralı sistem var diye bizde çift kameralı sistem yapacağız diye bir şey yok. Şundaki sistemimizi aynen şuandaki parlamentomuzu aynen uygularız. Mevlana nediyor, ‘Dünle beraber gitti cancağızım, ne kadar söz varsa düne ait şimdi yeni şeyler söylemek lazım.’ Mesele bu. Halkımıza yeni bir şeyi olmayacak söyleyecek eskiye sıkı sıkıya yapışmış durumdalar” dedi.
“BU FEMİNİSTLER FİLAN VAR YA”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Mersin’in Tarsus İlçesi’nde Özgecan Aslan’ın vahşice katledilmesiyle ilgili olarak, “Mersin’de bir vahşet yaşanıyor, yüreklere ateş düşüyor, muhalefet partisinin başındaki zat siyaset yapmak adına tutup meseleyi işsizliğe bağlıyor. Yahu adam cani, bu adamın inancıyla, etnik kökeniyle, sosyal statüsüyle bir ilgilisi yok. Adam cani işte. İşsizlik caniliği temize çıkarır mı? İşi var, adam minibüs şoförü, işsiz değil. Adam minibüsün başındayken, şoförlüğünü yaparken bu vahşeti, bu alçaklığı orada uyguluyor. Bunun işsizlikle ne alakası var. Adam kalkıyor orada bile siyaset yapıyor. Kalkıyor bakıyorsunuz kendi mensupları dans ediyor. Dansla bunu kutlamaya kalkıyor. Böyle bir şey olabilir mi? Yandaş medyaları da hala onları savunuyor. Neymiş, ‘Kadına tacizin yıl dönümüymüş, bu yıl dönümü vesilesiyle bunları yapıyorlarmış’ geç o işi geç… Biz bu tür vahşetlerin olduğu günlerde biz kendi medeniyetimizde, kendi inancımızda, kendi kültürümüzde kalkarız Fatihalarımızla, kalkarız bunlara rahmet dilemek suretiyle bu işi anarız, yad ederiz. Ben kalkıyorum ‘kadının Allah’ın erkeklere bir emaneti olduğunu’ söylüyorum, bu feministler filan var ya bunlarda çıkıyor, ‘Ne demek kadın emanetmiş, bu bir hakarettir’ diyor. Senin bizim medeniyetimizle, bizin inancımızla, bizim dinimizle ilgin yok ki, biz sevgililer sevgilisinin o Veda Hutbesi’ndeki hitabına bakıyoruz. ‘Allah’ın bir emanetidir. O emanete saygı duyun, o emanete sahip çıkın ve onu incitmeyin’ diyor. Ortada bu varken onu alıp farklı yerlere çekmenin hiçbir anlamı yok ve bunu rahatlıkla tartışa biliyorlar. Aslında bunların her işi böyle. Onun için yeni Anayasa ve başkanlık sistemi meselesinde de ufuksuzluklarını, vizyonsuzluklarını ortaya koyuyorlar. Ama ben buradan Özgecan’ımızın babasına da, annesine de gerçekten şahsım, milletim adına şükranlarımızı sunuyorum. Gerçekten bu vahşet karşısında her babanın, her annenin böyle bir vakur duruş ortaya koyması mümkün değil ve adeta Mehmet efendi gerçekten Türkiye’ye değil tüm insanlığa bir ders verdi. Fakat o dersi verirken bizde Türkiye Cumhuriyeti Devleti olarak ve bugünle Adalet Bakanımla görüşmem olacak kardeşlerim sonuna kadar bu vahşilere almaları gereken en ağır cezayı almaları noktasında elimizden geleni sonuna kadar yapacağız.”
(İHA)