ANKARA - NAZLI YÜZBAŞIOĞLU
Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu (UNFPA), bireylerin çocuk sahibi olup olmayacağına, çocuk sayısına ve zamanlamasına karar verme gücüne sahip olmasının, ekonomik ve sosyal kalkınmayı destekleyeceğini bildirdi.
UNFPA 2018 Dünya Nüfusunun Durumu Raporu, "Tercihin Gücü: Üreme Hakları ve Demografik Dönüşüm" başlığıyla yayınlandı.
Her yıl ekim ayında UNFPA tarafından yayınlanan raporun bu yılki nüshasında üreme haklarının hayata geçirilmesindeki büyüme ve gelişme eğiliminin hızlandığı vurgulandı.
Bireylerin çocuk sahibi olmayı isteyip istememe, kaç çocuk sahibi olacaklarına karar verme ve zorunlulukla değil seçeneklerle hareket etme hakkı olduğunun altı çizilen raporda, herkes için "tercihleri mümkün kılmanın" gerekliliğine dikkat çekildi.
Yakın bir geçmişe kadar ortalama beş çocuklu geniş ailelerin daha yaygın olduğu belirtilen raporda, son dönemde küresel çapta, insanların daha küçük aileler kurmaya yöneldiği kaydedildi.
Raporda, dünyada hiçbir ülkenin, "vatandaşlarının üreme haklarına tam anlamıyla erişebildiğini iddia edemeyeceği" ifadesi de yer aldı.
Rapora göre çoğu çift, ekonomik imkanların yetersizliği, aile planlaması imkanlarına erişememe ya da diledikleri büyüklükteki aileyi kurabilmeleri için gereken sosyal destekten yoksun olma nedeniyle istediği sayıda çocuk sahibi olamıyor. Diğer yandan da etkili doğum kontrol yöntemlerine erişemeyen yüz milyonlarca kadın istediğinden daha fazla çocuk sahibi oluyor.
Aile üye sayısının üreme, eğitim, yetersiz gelir ve ayrımcılık gibi konularla iç içe geçtiği vurgulanan raporda, haklarının farkında olan bireylerin her alanda ilerleme kaydettiğinin de altı çizildi. Ancak haklarının bilincinde olmayanların da barındırdığı potansiyeli hayata geçiremediği, bu toplumlarda doğurganlık oranının ya istenenin altında kaldığı ya da çok üstüne çıktığı belirtildi.
Rapora göre, üreme konusunda insanlar sınırlı seçeneklere sahip olduklarında ya çok geniş ya da çok küçük aileler kuruyor, hatta bazen çocuk sahibi olmuyor.
Kadın başına 4 ve üzeri doğum düşen dünyadaki 48 bölgeden 38'i Afrika'daDünya Nüfusunun Durumu Raporuna göre, kadın başına 4 ve üzeri doğum düşen dünyadaki 48 bölgeden 38'i Afrika'da.
Sahraaltı Afrika ülkelerinin çoğunda kadın başına 4 ve üzeri doğum düşüyor. Sağlık ve eğitim imkanlarına erişimin kısıtlı kaldığı bu fakir ülkelerde cinsiyet ayrımcılığının yerleşik olması, kadınların kendi kararlarını kendilerinin almasının önünde engel oluşturuyor. Erken yaşta anneliğin nedenlerinden olan erken evlilik de bu ülkelerde yaygın görülüyor.
Afrika dışındaki bölgelere bakıldığında ise raporda Afganistan, Irak, Filistin, Doğu Timor ve Yemen son birkaç on yılda çatışma ya da krize maruz kalmış olmasına rağmen kadın başına 4 ve üzeri doğum oranı düşen yerler olarak kaydedildi.
Rapora göre, dünya genelinde bazı ülkelerde doğurganlık oranında keskin düşüşler görülürken, bazılarında bu düşüş sabit kalıyor, bazılarında ise doğurganlık oranı tekrar artmaya başlıyor. Nüfus eğilimlerinin gösterdiği bu değişkenliğin nedenleri arasında ise aile planlaması programlarının devam ettirilememesi ile çatışma ya da ekonomik kriz kaynaklı sonuçlar yer alıyor.
Doğurganlık oranlarındaki bu farklılık aynı ülke içinde şehir ve kırsal yerleşimde, zengin ve fakir bölgelerde, eğitimli ve eğitim düzeyi düşük yerlerde de kendini gösteriyor. Örneğin, böyle ülkelerin bulunduğu Latin Amerika'da yetişkinler arasında yüksek hamilelik oranlarına rastlanıyor. Rapora göre, bu ülkeler aynı zamanda, hızla yaşlanarak gelecekte daha az insanın iş gücüne dahil olması, emeklilik ve sağlık harcamalarının artacağı gerçeğiyle de karşı karşıya.
Asya, Avrupa ve Kuzey Amerika'daki bazı gelişmiş ülkelerde doğurganlık oranının çok uzun zamandır düşük olduğu vurgulanan raporda, bu ülkelerde eğitim ve gelir düzeyinin daha yüksek seyrettiği, bireylerin kadın ve üreme hakları konusunda daha bilinçlendiği belirtiliyor ancak bu ülkelerde de kaliteli çocuk bakımını maddi olarak karşılamaya çalışan bireylerin iş ve aile dengesini kurmakta zorluk çektiği, bu durumun aileleri arzu ettiklerinden daha az sayıda çocuk yapmak zorunda bıraktığı kaydediliyor.
Dünya çapında nüfus ve kalkınma konusunda uluslararası finansmana sahip yardım kaynağı olan ve 1969'da kurulan UNFPA, sürdürülebilir kalkınmayı destekleyen politikalar ve stratejiler oluşturulması konularında 150'yi aşkın ülkede faaliyet yürütüyor. Temel ilkesinin "Herkesin haklarını ve seçimlerini güvence altına almak için çalışıyoruz" diye ifade eden UNFPA, 1971'den bugüne Türkiye'de de üreme sağlığı, toplumsal cinsiyet eşitliğinin desteklenmesi, kalkınmayla ilgili verilerin toplanması, kullanımı ve yaygınlaştırılmasının artırılması ve insani yardım konularında çalışmalar yapıyor.
Kaynak: AA
dikGAZETE.com