USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000
Siyaset

'Bir devlet memurunun bütçeyi anlatmasını vicdanınıza sığdırıyor musunuz?'

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, "Bir devlet memurunun bu kürsüye gelip size 2020 bütçesini anlatmasını, 2018 kesin hesap kanununu anlatmasını, sizden oy istemesini vicdanınıza sığdırıyor musunuz?" dedi.

'Bir devlet memurunun bütçeyi anlatmasını vicdanınıza sığdırıyor musunuz?'
10-12-2019 01:32
Google News

TBMM

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Meclise gelip kendi bütçesini sunması gerektiğini savunarak, "Bir devlet memurunun bu kürsüye gelip size 2020 bütçesini anlatmasını, 2018 kesin hesap kanununu anlatmasını, sizden oy istemesini vicdanınıza sığdırıyor musunuz? Bugün burada bir devlet memurunun sunduğu bütçeyle yürütme organının vesayeti, parlamentonun üzerine düşmüştür." dedi.

Kılıçdaroğlu, TBMM Genel Kurulunda, 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2018 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanun Teklifi'nin tümü üzerinde konuşma yaptı.

Parlamento olarak bir hesaplaşma yapmaları gerektiğini ifade eden Kılıçdaroğlu, "Neyi doğru, neyi yanlış yapıyoruz, parlamento nedir, işlevi, yetkisi nedir, bu yetkileri başkasına devredelim mi devretmeyelim mi, demokrasi, hukuk nedir, hukukun üstünlüğü nedir? Bazen kısır tartışmalar içinde doğruları birbirimize yeteri kadar yansıtamıyoruz. Oysa hepimiz insanız, hepimizde bir vicdan var." diye konuştu.

Kılıçdaroğlu, hiç kimsenin, bir çocuğun açlıktan ölmesini, yoksulluğu, fakirliği istemediğini, herkesin her evde mutluluk olmasını istediğini belirtti. Bütün milletvekilerinin ortak hedefinin de bu olması gerektiğini vurgulayan Kılıçdaroğlu, "Ama bazen özgür irademizi kullanamaz noktaya geliyoruz. Kullanamadığımız için de baskılar altında kalarak maalesef parlamentonun olması gereken yetkilerini başka yerlere deklare ediyoruz." ifadesini kullandı.

Demokrasinin, uzun kavgalar ve ağır bedeller ödendikten sonra "egemenlik kayıtsız şartsız milletindir" diye ortaya çıktığını belirten Kılıçdaroğlu, "Biz de parlamentoya yazmışız. 1921 anayasasında, diğer anayasalarda, darbe anayasalarında ve son anayasada 'egemenlik kayıtsız şartsız milletindir' der.

Egemenliği, millet adına bir kişi mi kullanacak yoksa birbirini dengeleyen güçler mi kullanacak? Bütün çağdaş demokrasilerde bilinen kural vardır; yetki millet adına birbirini denetleyen üç organa; yasama, yargı, yürütmeye verilmiştir.

Bir güçler dengesi oluşur, yetki bir kişide temerküz etmez. Bir kişide temerküz etmesi otoriterleşmeyi getirir." değerlendirmesinde bulundu.

"O zaman sizin ne kıymetiniz var?"

Kılıçdaroğlu, Anayasa'nın 6. maddesine göre egemenliğin kullanılmasının, hiçbir suretle hiçbir kişiye, zümreye veya sınıfa bırakılamayacağını, hiç kimse veya organın, kaynağını Anayasa'dan almayan bir devlet yetkisini kullanamayacağını vurguladı.

Parlamentonun yetkilerinden birinin denetim olduğuna işaret eden Kılıçdaroğlu, 26. Dönem'de milletvekillerinin yürütme organına yönelttiği yazılı soru önergelerine süresi içinde cevap verilme oranının yüzde 10,99, 27. Dönem'de ise yüzde 8,19 olduğunu söyledi.

Kılıçdaroğlu, yürütme organının, "Ey parlamento, ey milletvekilleri kusura bakmayın; ben sizi takmam, sizin sorularınıza cevap bile vermem." dediğini öne sürdü.

Soru önergelerine 15 günlük süresi içinde neden cevap verilmediğini soran Kılıçdaroğlu, "O zaman milletvekili olarak sizin ne kıymetiniz var? Yürütme organı tarafından bir sorunuza bile cevap verilmiyorsa TBMM'nin itibarı ne oluyor? Buna ben de her partiden milletvekili de itiraz etmeli.

'Böyle bir rezalet olmamalı' denilmeli." diye konuştu.

Bütçeyi Fuat Oktay'ın sunmasına eleştiri

Bütçeler görüşülürken asıl tartışılması gereken kesin hesap kanunlarının bir tarafa atıldığını ifade eden Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:

"Son düzenlemelere kadar TBMM'ye gelip bütçeyi sunan kişi seçilmiş kişiydi, arkasında milli irade vardı. Bütçeyi sunan kişi bir devlet memuru, seçilmiş değil, arkasında bir irade yok. Sizin vicdanınız bunu kabul ediyor mu? Bir devlet memurunun bu kürsüye gelip size 2020 bütçesini anlatmasını, 2018 kesin hesap kanununu anlatmasını, sizden oy istemesini vicdanınıza sığdırıyor musunuz? Hani demokrasi, hani milli irade diyorduk. Normalde buraya Sayın Cumhurbaşkanının gelip bütçeyi sunması lazım. Bütçeyi bir devlet memuru sunuyor ama Sayın Erdoğan, başka toplantıda konuşmalar yapıyor. 'Benim parlamentoda kurşun askerlerim var, ellerini kaldırır, ellerini indirirler, benim Meclis'e gitmeye yetkim var ama gitmek istemiyorum. Niye duracağım saatlerce?' Bunu, parlamentoya söylüyor. Sizler vicdan sahibiyseniz buna dur demelisiniz.

Bu bütçe, 82 milyonun bütçesi. 82 milyona hizmet götüreceksiniz, 82 milyondan vergi toplayacaksınız ama gelip bütçeyi bir devlet memuru sunacak. Olmaz. Bu kürsüye, tarihinde devlet memurları gelip bütçe sunmamıştır. 'Atanmışların vesayeti olmaz' diyoruz.

Hep şikayet ettik bundan. En çok şikayet eden AK Parti Grubu'dur. Bu parlamentonun üzerinde hiçbir vesayeti, hiçbirimizin kabul etmesi mümkün değildir. Aramızda görüş farklılıkları, tartışmalar olabilir, sorunları çözmede farklı çözümler üretebiliriz ama bu parlamento üzerinde vesayeti asla kabul edemeyiz.

Bugün burada bir devlet memurunun sunduğu bütçeyle yürütme organının vesayeti, parlamentonun üzerine düşmüştür. Bu doğru değildir. Gelir buraya seçilmiş birisi, kahramanlar gibi oturur, kendi bütçesini savunur."

"Ödenek üzerinde harcama yapılamaz"

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, merkezi yönetim bütçesiyle verilen ödeneğin, harcanabilecek tutarın sınırını gösterdiğini, Anayasaya göre bütçe kanununa, harcanabilecek tutarın Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle aşılabileceğine ilişkin hüküm konulamayacağını söyledi.

Buna ilişkin ayrıca Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu'nda bir maddenin bulunduğunu anlatan Kılıçdaroğlu, burada kamu idarelerinin, bütçelerinde yer alan ödeneklerin üzerinde harcama yapamayacağı ve yapanlara yönelik verilecek cezaların yer aldığını vurguladı.

Sayıştayın raporunda, "2018 yılı merkezi yönetim hükümet bütçesiyle ilgili olarak 63 milyar 295 milyon 717 bin 486 lira ödenek üstü harcama tespit edilmiş, bu harcamaların onaylanması hususu yüce Meclis'in takdirine sunulmuştur." denildiğini belirten Kılıçdaroğlu, "Bu para nereye harcanıyor diye kendi vicdanlarınıza sormayacak mısınız?

Toplanan para fakir fukaranın, tüyü bitmemiş yetimin parası? Neden parlamentonun iradesi çöp sepetine atılıyor? Evinize gidip başınızı yatağa koyduğunuzda bu ülkede milyonlarca fakir fukara var, onları düşünün. Anayasa'ya, yasaya aykırı yüzde 7,21 ödenek artışı var." dedi.

Partili cumhurbaşkanı olamayacağını, cumhurbaşkanının devletin sigortası olduğunu dile getiren Kılıçdaroğlu, "Cumhurbaşkanı milletin cumhurbaşkanı olacaksa tarafsız olması lazım.

Tarafsızlık demek, bir siyasi tarafa ya da partiye eğilimli olmayacağı anlamına gelmiyor. Elbette o da sandığa gidip oy kullanacak. Biz salt yüzde 100 bir tarafsızlık beklemiyoruz, onun da siyasi görüşü var.

Buna saygı duyarız ama cumhurbaşkanı tarafsızlık üzerine yemin ediyorsa bir siyasi partinin genel başkanlığını yapamaz. Yapıyorsa, ettiği yemine ters düşüyor demektir." değerlendirmesinde bulundu.

"Bir partinin genel başkanı hakim tayin edemez"

Kemal Kılıçdaroğlu, cumhurbaşkanının kullanacağı dilin kucaklayıcı olması gerektiğini belirterek, "Sevmese bile sıcak mesajlar vermesi lazım. Sabah, öğle, akşam bakıyorsunuz bir öfke, bir kin, bir saldırganlık. Bu olmaz, bu yanlıştır." ifadesini kullandı.

Cumhurbaşkanlığına neden tarafsızlık verildiğini soran Kılıçdaroğlu, "Çünkü cumhurbaşkanı hakim tayin edecek. Bir partinin genel başkanı hakim tayin edemez. Bir partinin genel başkanı hakim tayin ediyorsa o hakime hepimiz farklı gözlüklerle bakarız. Şimdi Anayasa Mahkemesine, AK Parti'nin genel başkanı hakim tayin ediyor. Doğru değil." dedi.

Kılıçdaroğlu, "Benim tayin ettiğim bir hakimi düşünün. Sizin de o mahkemede yargılandığınızı düşünün. 'Bunu CHP'nin genel başkanı atadı, bu kesinlikle benim aleyhime karar verecek' dersiniz.

Böyle düşünmek doğaldır. Bir siyasi partinin genel başkanı hakim tayin ederse kuvvetler ayrılığı ilkesi olmaz." diye konuştu.

"En ağır ve en sert cümlelerle eleştirilmesi gerekirdi"

Cumhurbaşkanının "Türkiye Cumhuriyeti'nin şan ve şerefini korumak" görevine işaret eden Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:

"Trump'ın yazdığı mektup asla kabul edilemez. Bu millete hakaret etmeye kimsenin hakkı, hukuku ve yetkisi yoktur. O mektup geldiği gün ya büyükelçinin eline verilip gönderilecekti ya da Washington'dan Türkiye Cumhuriyeti Büyükelçisi davet edilip 'Al kardeşim bu mektubu götür aynı yollarla iade et' diyecekti. Ne demek 'Cebime koyacağım, orada iade edeceğim'?

Hani Türkiye Cumhuriyeti'nin şan ve şerefini koruyacaktın. Bu benim ağırıma gidiyor, sizin de ağırınıza gitmesi lazım. Bu tür şeylere parlamento olarak hepimizin karşı çıkması lazım.

Biz kendi aramızda kavga edebiliriz. Bizim bayrağımız, vatanımız bir... Farklı siyasi görüşlerimiz olabilir, kimliklerimiz inançlarımız farklı olabilir ama bizler bu vatanda yaşıyoruz. Bizim vatanımıza bir başka kişinin farklı bakmasını asla kabul edemeyiz.

Beni üzen nokta; tek bir cümlenin dahi çıkmamasıdır. En ağır ve en sert cümlelerle eleştirilmesi gerekirdi."

"Talimatla karar veren hakim olur mu?"

Kılıçdaroğlu, Anayasa'daki "Hakimler, görevlerinde bağımsızdırlar; Anayasa'ya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdani kanaatlerine göre hüküm verirler.

Hiçbir organ, makam, merci ve kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hakimlere emir ve talimat veremez, genelge gönderemez, tavsiye ve telkinde bulunamaz." hükmünü okuyan Kılıçdaroğlu, "Rejim değiştikten sonra yargı büyük yara aldı." dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Rahip Brunson ile ilgili, "Bu can bu bedende olduğu sürece o teröristi alamazsın." dediğini anlatan Kılıçdaroğlu, "Can, ten, vatan da duruyor. Brunson nerede? Hangi gerekçeyle bıraktınız? Şimdi siz bana Türkiye Cumhuriyeti'nde yargı bağımsızdır mı diyeceksiniz? Değil." diye konuştu.

Hakimler tarafsız değilse hukukun üstünlüğüne inanmıyorsa o hakime nasıl güvenileceğini soran Kılıçdaroğlu, "Talimatla görüş veren, karar veren hakim olur mu?" dedi.

Uzun süre hapiste kalan Türkiye kökenli Alman gazeteci Deniz Yücel'in bir gecede iddianamesinin hazırlanarak, ertesi gün tahliye edildiğini, tahliye edildiği zaman başka bir mahkemenin tutuklama kararının kendisine tebliğ edildiğini, bu sırada Yücel'in Almanya'ya gittiğini anlatan Kılıçdaroğlu, "Şimdi siz bana mahkemeler bağımsızdır mı diyeceksiniz? Kime teşekkür ediyor Trump? Sayın Erdoğan'a teşekkür ediyor, Türk mahkemelerine değil.

Şimdi NASA'da çalışan var, 'Onu da yakında gönderecekler' diyor. Niçin? Söz veriyor." şeklinde konuştu.

"Hukuksa hepimiz için geçerli olması lazım"

Parlamentonun 15 Temmuz gecesi tarihe, gazilik unvanına uygun bir not düştüğünü dile getiren Kılıçdaroğlu, bombalar yağarken parlamentonun kapanmadığını söyledi.

Hukuk içinde "FETÖ Borsası" kurulduğunu iddia eden Kılıçdaroğlu, 2017'de bir Sabah gazetesi yazarının, 2018'de ise AK Partili bir milletvekilinin de bunu söylediğini aktardı.

AK Parti İzmir İl Başkan Yardımcısını ev hapsindeyken polis kılıklı iki kişinin öldürdüğünü ifade eden Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Çünkü FETÖ borsasıyla ilgili çok şey itiraf etmişti. Peki FETÖ borsası ne demek? Para veriyorsunuz, serbest bırakılıyorsunuz. Ben defalarca örnek verdim. Bank Asya'nın önünden geçeni içeri attılar, oğlunu FETÖ'nün okuluna göndereni içeri attılar.

15 Temmuz'dan sonra Pensilvanya'ya gidip gelen, yardımlarını yapan, Bank Asya'ya para yatıran kişiyi baş tacı yaptınız. İsim verdim, yer verdim. Hiçbir şey yapmadınız.

Savcı korkudan iddianame bile düzenlemedi. Bu nasıl bir düzendir? Ben buna itiraz etmeyeceğim de... Sizlerin de buna itiraz ettiğini gayet iyi biliyorum. Hukuksa hepimiz için geçerli olması lazım.

Parası olana bir şey yok, parası olmayan gariban içeride yatacak. Niçin? Hangi adalet, hangi hukuk, hangi vicdan bunu kabul eder."

Kaynak: AA

dikGAZETE.com

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
ÇOK OKUNANLAR
ARŞİV ARAMA
PUAN DURUMU TÜMÜ
GÜNÜN KARİKATÜRÜ TÜMÜ
Günün çizgisi
ANKET TÜMÜ