Eski Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı ve AK Parti İzmir Milletvekili Binali Yıldırım, 'CHP’ye ve MHP’ye sormak lazım; nerede duruyorsunuz. Türkiye’nin değişmez 4 ilkesini, tek devlet, tek millet, tek bayrak, tek vatan; bunun neresindesiniz' diye sordu.
Eski Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı ve AK Parti İzmir Milletvekili Binali Yıldırım, 'CHP’ye ve MHP’ye sormak lazım; nerede duruyorsunuz. Ülkenin 2023 hedeflerinde, üniter devlet yapısında veya Türkiye’nin değişmez 4 ilkesini, tek devlet, tek millet, tek bayrak, tek vatan; bunun neresindesiniz?
Yaptığınızla, Türkiye’nin vazgeçilmez hesapları birbiriyle örtüşüyor mu? Siz sadece AK Parti’yi aşağı çekmek için ülkeyi bölmek, üniter yapıyı ortadan kaldırmak; milletin birliğini, beraberliğini, kardeşliğini zarara uğratacak, terörle bağlantılı bir partiye dolaylı ve örtülü destek vermekle neyi amaçlıyorsunuz. Bunu millete izah etmeleri lazım” dedi.
Eski Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı ve AK Parti İzmir Milletvekili Yıldırım, İhlas Haber Ajansı (İHA) ve TGRT Haber Ankara Temsilcisi Batuhan Yaşar’ın sunduğu “Gündem Özel” programına konuk oldu. Programda gündeme dair soruları cevaplayan Yıldırım, “Hakkari Yüksekova’da havalimanı yapmak, herhalde 2008’de biz bu işe teşebbüs ettiğimizde hayal bile edilemezdi ve hiç kimse böyle bir havalimanının yapılabileceğine ihtimal vermiyordu. Bunu eski siyasetçilerin ayaküstü söylediği vaatlerden biri olarak görüyorlardı. Kolay olmadı. Sebebini söyleyeyim; 2008 yılında biz yatırım kararı aldık, 2010’da proje hazırlıkları bitti. İadesini yaptık, 2015’te açıyoruz. Nihayet şehir havalimanı 5 yıl, halbuki biz çok daha büyük projeleri daha kısa sürede yaptık. 3. köprüyü, 2 yılda 2 buçuk yılda bitiriyoruz. Yarısı kadar sürede bitiyor. Her türlü yasadışı fiili durumları yaşadık ama ‘inatta bir murattır’ dedik yılmadık. Çünkü biz, Hakkari’nin, Yüksekova’nın hatta ovaya yakın İran bölgesinin, hatta güneyde Erbil’in bölgesel olarak dünyaya açılmasını önemsiyorduk” ifadelerini kullandı.
“TERÖR ÖRGÜTÜ TEHDİT ETTİ”
Terörü azaltacak, oradaki terör baskısını kaldıracak olanın havalimanı olduğunu belirten Yıldırım, “Bir yerde havalimanı varsa, o yer artık, Türkiye’nin her köşesine açıldığı gibi yurtdışına da açılmış hale geliyor ve bütün dış ve iç yatırımcılar akın akın oraya geliyor. Yani 20 saat 18 saat yollarda hem trafikte can güvenliği hem de terör tehdidiyle gelip oralarda yatırım yapmasını bekleyemeyiz ama havalimanı olunca bunların birçoğu ortadan kalkıyor. Bölge insanının morali düzeliyor, ihracat artıyor, yatırımlar artıyor ve terörün bataklığı da kurutulmuş oluyor. Temel atmaya gittiğimizde, 2010’un Nisan ayıydı sanıyorum, maalesef terör örgütü tehdit etti. Temel atma sevincine, Yüksekova’ya 5 kilometre olmasına rağmen, oradaki vatandaşlarımızın, Kürt kardeşlerimizin katılmasını engellediler. Biz, orada bulunanlarla, Ankara’dan gidenlerle, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanımız Mehdi Eker ile beraber temel attık. Tabi bugün açılışını yaptık, bizzat yapıp bitirdiğimiz bir işin, yapılmış bir eserin açılışında bulunmak ayrı bir haz, ayrı bir mutluluk. Bu işte tabi Sayın Cumhurbaşkanımızın, o dönemde Başbakanımız, çok büyük katkıları var. Nihayet tarifeli seferler de başladı” şeklinde konuştu.
“HAVAALANI İNŞAATINA YAPILAN 99 TERÖR SALDIRISIYLA ÇALIŞMALARIN 2 YIL AKSATTI”
Havaalanı inşaatına yapılan 99 terör saldırısıyla çalışmaların 2 yıl aksadığını ve maliyetinin arttığını dile getirenYıldırım, “Doğrudan maliyet artışı bir yana, 2 yıl önce bölgeye bu havalimanı gelseydi; bölgenin ticareti, turizmi, ekonomisi 2 yıl daha fazla canlanacaktı. Zaman kaybı telafi edilemiyor. Kaybolan parayı, ekonomik değeri telafi edersiniz ama zamanı telefi edemiyorsunuz. Oradaki insanların gözündeki pırıltıyı, sevinci, devlete güveni; kendisinin özgüveninin ne kadar arttığını, 1.sınıf vatandaş muamelesi gördüğünü; havaalanı kim biz kim, uçak kim biz kim. Bu dağların, vadilerin arasında mahrumiyetle hayataktan kurtardık. Bu, bölgede son 40 yıldır mücadele ettiğimiz sorunun tamamen ortadan kaldırılmasına yönelik en radikal adımlardan bir tanesidir. Ayrıca biz, Van Hakkari arasında 203 kilometrelik yolu tamamen bölünmüş yol olarak başladık. Orada yine terör örgütü, özellikle Başkale’de, sürekli şantiye yaktı, sürekli adamları dağa kaçırdı. Birkaç yıl oldu başlayalı. Bitirmemiz gerekiyordu, şu anda yarısından biraz fazlasını yaptık. 110 kilometresi bitti. Zap suyunun geçtiği vadide, Başkale’den Hakkari’ye Yüksekova’ya giderken 2 tane 3 bin 200 metrelik tünel yapıyoruz. O zor arazinin tamamını otoyol kalitesinde bölünmüş yol yapıyoruz. Bunlar niçin yapılıyor; bölgeye canlılık getirmek, hayat getirmek, terörün istismar alanını ortadan kaldırmak” diye konuştu.
“CUMHURBAŞKANI UZAYDAN MI GELDİ?”
Yıldırım, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın meydanlara çıkması ve miting yapmasına karşı çıkanların olduğu yönündeki soruyu şu şekilde değerlendirdi:
“Bunların hepsi seçim ortamında öyle söylenen laflar. Cumhurbaşkanı uzaydan mı geldi? Cumhurbaşkanı Türkiye Cumhuriyeti tarihinde en fazla halk desteğiyle, doğrudan seçilen bir siyasi figürdür. Yani millet iradesini Cumhuriyet tarihinde en fazla temsil eden makam Cumhurbaşkanlığı makamıdır; 10 Ağustos’tan beri ve o makamda oturan da halkın desteğiyle, yüzde 52 oyla Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan. Bunu herkesin bilmesi lazım. Yani millet seçecek 20 Milyon 21 Milyon oy verecek, ondan sonra sen konuşma otur. Baştan söylemiş Cumhurbaşkanımız, ‘Ben köşkte oturup, Cumhurbaşkanlığı’nda oturup, gelen giden misafirleri karşılayan, protokol Cumhurbaşkanı olmayacağım. Ben yollarla da ilgileneceğim, limanlarla da, demir yollarıyla da, sağlıkla da eğitimle de. Ülkemin insanının ihtiyacı olan her işle alakadar olacağım.’ Cumhurbaşkanımız ne yapıyor, gidiyor eserler açıyor, 12-13 yıl boyunca bu ülkenin her hizmetinde imzası var. Onları anlatıyor, bundan sonraki Türkiye hedeflerini, ufkunu ortaya koyuyor. Ne zararı var bunların. Muhalefet partileri, siyaseten çekemiyorlar. Yani AK Parti’nin alternatifi olacak projeleri, halkı inandıracak projeler ortaya koyamadıkları için hedef Cumhurbaşkanı.”
“KORKAKLAR HER GÜN ÖLÜR, CESURLAR BİR KERE ÖLÜR”
Yıldırım, “Doğu bölgelerinde özgür iradenin sandığa yansıması konusunda bir şüpheniz var mı?”soruna ise, “Bölgede, özelliklede kırsal kesimde, köylerde çok ciddi bir baskı uygulandığı bilgileri geliyor. Bununla ilgili bakanlığımız, İçişleri Bakanlığımız, kolluk kuvvetleri gereken tedbirleri alıyor, alacak. Devlet, vatandaşın can ve mal güvenliğini ne kadar korumakla mükellefse, hür iradesiyle de oyunu istediği gibi kullanmasını sağlamak, bunun alt yapısını oluşturmak görevidir. Bu görevi de en iyi şekilde yapacağız. Bizim bütün vatandaşlarımıza talebimiz şu; tehditlere boyun eğmeyelim. İnsan bir kere ölür, her gün ölmez. Korkaklar her gün ölür, cesurlar bir kere ölür. Bunu derken tedbirsiz olsunlar demiyorum. Ama bu şekilde bir durumla karşılaştıklarında mutlaka devletin ilgili birimlerine, kolluğuna gidip bu durumu anlatmaları lazım. Aksi halde şöyle bir durum ortaya çıkıyor, PKK terör örgütü ve ondan destek alan HDP ne diyordu, ‘Nerden çıktı bu hareket, terör. Bölgede baskı var, devlet baskı uyguluyor, bölge insanına hayat hakkı tanımıyor, insanlar özgürlüklerini rahat yaşayamıyor; seyahat özgürlüğü, konuşma özgürlüğü, dil özgürlüğü’ bütün bu özgürlükleri biz getirdik mi, o hali kaldırdık mı, Kürtçe yayını serbest bıraktık mı, yer isimlerini serbest bıraktık mı; alfabede değişik harfler kullanmayı, anadile özgürlük getirdik mi, hepsi geldi. Şimdi ne oldu, tersine döndü. Baskı devletin geçmiş dönemde, terörle mücadelede yanlışlarını fark edip ortadan kaldırdığı, ortam rahatlayınca bu sefer o boşluğu terör örgütü doldurdu ve terör örgütü aynı baskıyı daha şiddetlisini bölge halkına uyguluyor. Bu ülkenin her köşesinde yaşayan vatandaş, devletin güvencesi altındadır. Bu ülkeye vatandaşlık bağı ile bağlı, etnik kimliği ne olursa olsun, konuştuğu dil ne olursa olsun, hangi meşrepten olursa olsun değil mi ki biz, tek bayrağımız, tek vatanımız ve tek millet olarak Anadolu topraklarında, bu ülkede hayataya ahdetmişiz bin yıldan beri, bunun gereğini yapmakta devletin görevidir” cevabını verdi.
“İNSANLARDAN, CANIYLA TERCİHLERİ ARASINDA BİR SEÇİM YAPMASI İSTENİYOR”
Tedbirlerin bu bölgeye özel olarak daha itinalı alınacağını vurgulayan Yıldırım şunları kaydetti:
“Genel anlamda, YSK, il, ilçe seçim kuruları yetkileri çerçevesinde yapacağı şeyler var. Oylama günü, kolluğun, polisin, jandarmanın yapacağı işler var. Biliyorsunuz yasa değişti. Şimdi resmi kıyafetli kolluk güçlerinin sandıklara 15 metreye kadar yaklaşma hakkı var. Dolayısıyla bu gibi baskılara maruz kalanlar, mutlaka bu hakkını kullanmalı, üzerindeki baskıyı kaldırıp hür iradesiyle istediği yere oyunu verebilmeli. Bunlar bize neyi hatırlatıyor, CHP’nin tek parti seçim dönemini hatırlatıyor. CHP tek parti seçim döneminde, bir kişi ailede herkes nereye vereceğine karar veriyor, gidiyor oraya oyunu veriyor. Ama orada, silahla tehdit yok, öldürme tehdidi yok. Orada biraz daha insaf var. Burada insanların canıyla tercihleri arasında bir seçim yapması, oyu arasında bir seçim yapması isteniyor. Bu insani bir şey değil, insanlık dışı bir şey. Özgürlükleri daha da arttıracağım diyen, bugünlerde kampanyalarda ağzından bal damlayan, şirin bir siyasetçi edasıyla, ‘Biz Türkiye partisi olduk, Robin Hood olduk, biz Kürtleri değil bütün Türkleri kurtaracağız’ gibi havalarda olan bir partinin, bütün bunları söyledikten sonra, bölgedeki insanları kendi partilerine oy vermeye mecbur etmesi, zorlaması ne demokrasiyle bağdaşır ne de insaniyetle bağdaşır. Bıraksınlar herkesi hür iradesine kararını versin.”
“AK PARTİ OLARAK ÇÖZÜMÜN SAĞLANMASI İÇİN HER TÜRLÜ FEDAKARLIĞI YAPTIK”
Bölgenin özgürleştirilmesi ve kalkınmanın sağlanması için ilk hareketin, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 2005 yılındaki Diyarbakır konuşması olduğunu hatırlatan Yıldırım şöyle devam etti:
“ Orada bir paradigma değişikliği yapıldı. Daha sonra 2009’da milli birlik, kardeşlik ve açılım süreci ve onu nasıl sabote ettiler, akamete erdirdiler hatırlıyoruz. Daha sonra 2012 sonlarında çözüm sürecini resmen başlatan Sayın Cumhurbaşkanımız, Recep Tayyip Erdoğan’dır. 2013 Martında da Öcalan bir nevruz mesajı yayınladı. Orada da bu çözüm süreciyle ilgili Sayın Cumhurbaşkanımızın ortaya koyduğu iradeyi kabul ettiklerini ve hemen silahların bırakılacağını ilan ettiler. 2015 yarıya geldi silahlar falan bırakıldı mı? Bırakılmadı. Ama ne oldu, yer yer açıklamalar da geldi, tehditlerde gelmeye devam etti. Burada bir samimiyetsizlik var. AK parti olarak çözümün sağlanması için her türlü fedakarlığı yaptık, yapmaya da devam ediyoruz. Yeter ki bir insanımız, bir askerimiz, bir polisimiz ölmesin. Bunun için her türlü gayreti gösteriyoruz, ama burada oluşan ortamı maalesef terör örgütü ve onunla irtibatlı olan, terör destekli HDP istismar etti ve bölgede sağlanan bu rahat ortamı kendi lehlerine geliştirme yönünde ciddi bir gayret gösterdi. Bugün yaşadığımız sorunların bir kısmı da bunda kaynaklanıyor.”
“CHP’YE VE MHP’YE SORMAK LAZIM, NEREDE DURUYORSUNUZ”
HDP’nin ilk defa parti olarak seçime girdiğine dikkat çeken Yıldırım, muhalefet patilerine yönelik şu eleştirilerde bulundu:
“ Diğer ittifak eden küçük partiler var. Öyle anlaşılıyor ki ana muhalefet partisi iktidar alternatifi olma hedefini, iddiasını yitirmiş. Zaten söylüyor, ‘Biz maksimum yüzde 35’dir’ diyor. Sınırı da koyuyor. Ama olmayacağını kendide biliyor. MHP’nin de tek başına iktidar olmak gibi bir şansı yok. ‘Ne yapalım AK Parti iktidar olamasın, biz bölücülerle kol kola gezen, bu ayrılıkçı partiyi destekleyelim de o yukarı çıksın barajı geçsin, ona katkı sağlayalım, böylece AK Partiyi iktidardan düşürelim.’ Proje bu. Bu projenin dış destekleri de var. Amerika’daki en büyük yayın organı, İngiltere’deki en büyük yayın organı ve paralel örgütün yayın organları her gün bu projeyi gerçekleştirmeye yönelik destekleyici yazılar yayınlıyorlar. CHP’ye ve MHP’ye sormak lazım, nerede duruyorsunuz? Ülkenin 2023 hedeflerinde, üniter devlet yapısında veya Türkiye’nin değişmez 4 ilkesini, tek devlet, tek millet, tek bayrak, tek vatan; bunun neresindesiniz? Yaptığınızla, Türkiye’nin vazgeçilmez hesapları birbiriyle örtüşüyor mu? Siz sadece AK Parti’yi aşağı çekmek için ülkeyi bölmek, üniter yapıyı ortadan kaldırmak; milletin birliğini, beraberliğini, kardeşliğini zarara uğratacak, terörle bağlantılı bir partiye dolaylı ve örtülü destek vermekle neyi amaçlıyorsunuz? Bunu millete izah etmeleri lazım. Kendi gücünüzle niye ortaya çıkıp da iktidar olmak istemiyorsunuz? Bu soru eminim ki millet tarafından, bu partilere gönül veren vatandaşlarımız tarafından detaylıca değerlendirilecek. Birlikte bir koalisyon için çalışmaları gerekmiyor. Ama Söylemlerine baktığımız zaman, sahadaki sonuçlara baktığımız zaman hedef AK Parti’yi aşağı çekmek. AK Parti’yi aşağı çekmeyi kendi güçleriyle başaramayacaklarını anladıkları için, buna yetecek inandırıcı projeleri yok vaatleri yok. Şimdi prim yapan nedir? HDP’nin söylemleri. Ne yaparsa yapsınlar, ben açık konuşuyorum AK Parti tek başına iktidardır. Bu konuda hiç küsmenin tereddütü olamasın.”
‘TÜRKİYE İÇİN ŞU AN EN İYİSİ KOALİSYONDUR’
Kemal Derviş’in bir televizyon programında, ‘Türkiye için şu an en iyisi koalisyondur’ ifadelerini kullanmasını değerlendiren Yıldırım, şunları kaydetti:
“Kendisine iş arıyor, demek ki işsiz kaldı. MHP, DSP, ANAP iktidarı kurtarıcı olarak getirdi. İMF’nin o acı reçetesini uygulamak için getirdi. Bu ara demek ki böyle bir işe ihtiyacı var. Koalisyon özlemi oradan geliyor. Koalisyon dönemlerinin Türkiye’ye neler getirdiğini isterseniz ben bir çırpıda anlatayım. Türkiye 1950’den 2015’e kadar 65 sene içersinde 3 dönem var. Türkiye’nin sıçrama yaptığı büyüme yaptığı, gelişme yaptığı. Bir 50-60 arası rahmetli demokrasi şehidimiz Adnan Menderes, bu dönemde Türkiye yollarla tanıştı. Toprak yollar stabilize yollara, asfalt yollara dönüştü. Çeşmeler, sular her türlü imar kalkınma hizmetleriyle buluştu. Halkın kendini ifade etmesi, devletin askeri gibi devletten emir alan, devletin hizaya soktuğu bir vatandaş anlayışından, devleti yönetenleri seçen bir anlayışa, çok partili döneme geçiş. Hem özgürlükler açısından, hem demokrasinin daha da gelişmesi açısından hem kalkınma açısından dolu dolu bir 10 yıl var. Ama sonunda yapacaklarını yaptılar, ihtilalciler onu ve arkadaşlarını asarak, yıllarca giderilemeyecek ülkemizin itibarını yerle bir eden bir idam vakasına da imza attılar, bir ayıba imza attılar. İkinci dönem, 1965’te sonra tekrar seçimler oldu kısa bir süre Süleyman Demirel Başbakanlığı var ve o dönemde de, Adnan Menderes dönemi kadar değil ama kısa bir süre barajlar, yatırımlar, işler yapıldı. 70’li yıllar 70-80 arası tamamen anarşinin azdığı, hükümetlerin birinin gelip birinin gidip koalisyonlarla yönetildiği ve Türkiye’de enflasyonun kontrol edilemediği, Türkiye’nin büyümeyi bırak sürekli küçüldüğü bir dönemi yaşadık.”
10 senede 13 tane hükümet kurulduğuna işaret eden Yıldırım, “Geliyoruz 80’e ihtilal yine bir çizgi çekiyor. Ondan sonra merhum Özal dönemi var. Özal dönemi de Türkiye’nin dünyaya açıldığı dönemdi. Hem ekonomik kararlarıyla hem dövizle ilgili sınırlamaların kaldırılmasıyla hem iletişimdeki devrimlerle, otomatik santrali Özal döneminde gördük. Sonra 90’lı yıllar, 28 Şubat, vesayetler, yine koalisyonlar. Bu da yine Türkiye’nin kayıp yılları, bir 28 Şubat’ı bir yerlere koyamayız. Dünyada kriz yokken Türkiye yerle bir oldu 2001’de. Bir Anayasa kitapçığının fırlatılmasıyla, o yazar kasaların Başbakanlığın önünde havada uçuşması, bunlar unutulacak şeyler mi. Türkiye bütçesi borçlarını ödeyemeyecek duruma gelmişti. Bütün bütçe gelirlerini borca veriyorsunuz, yine de yetmiyor. Bu hale gelen bir Türkiye. 26 bankası birden batmış, 50 Milyar Dolar uçmuş gitmiş, ondan sonra da bir kurtarıcı Kemal Derviş gelmiş. Şimdi demek o günlere ihtiyaç var” değerlendirmesinde bulundu.
“AK PARTİ’NİN BUGÜNE KADAR YAPTIKLARI GELECEKTE DE YAPACAKLARININ TEMİNATIDIR”
AK Parti’nin kurulduğu yıldan günümüze kadar geçen sürede , yapılan faaliyetleri de anlatan Yıldırım, “Bir Türkiye üç Türkiye olmuş. Milli gelir kişi başına 4 kat artmış, ihracat 36 Milyardan 158 Milyara çıkmış. 26 havalimanı 55’e çıkmış. Hızlı tren yokmuş hızlı tren gelmiş, Marmaray gibi büyük bir hayal gerçek olmuş, dünyanın en büyük havalimanını Türkiye’ye yapmaya başlamış, 3. köprü, 2. Tüp geçidini, İzmir İstanbul karayolunu, en uzun 4. Köprüsünü yapmaya başlamış, Türkiye iletişimde Afrika seviyelerinden Avrupa’nın en ileri seviyelerine gelmiş. Bütün bunlar sağlık dünyanın en gelişmiş ülkelerinde dahi olamayan, sağlık bakımından insanlara haklar sağlanmış. Bunlar Türkiye’nin yıllardır özlediği, görmek istediği şeyler. Eğer ülkede bugüne kadar bunlar yapıldıysa, bundan sonra da 2023 hedeflerinde büyük Atatürk’ün muasır medeniyetler seviyesine ulaşma hedefini yakalayacak olan parti, yine AK Parti’dir. Çünkü AK Parti’nin bugüne kadar yaptıkları gelecekte de yapacaklarının teminatıdır” ifadelerini kullandı.
“PARA BİRİKTİRECEK HALİMİZ YOK”
Yeni dönemle ilgili düşüncelerini dile getiren Yıldırım, şöyle devam etti:
“Yeni dönemde tabi daha güzel şeyler olacak. Gençlerimize yönelik emeklilerimize yönelik. Şimdi emeklilere vaatlerde bulunuyorlar. Tabi iktidar olma şansları olmadığı için hepsi de ayrı ayrı vaatlerde bulunuyor. Diyelim ki iktidara geldiler, yapma şansları yok. Bütçe imkanlarıyla emeklilerimize de çalışanlarımıza da, niçin bütçeyi biz ne yapacağız, bizim para biriktirecek halimiz yok, yatırım yapacağız, üretimi destekleyeceğiz, sanayinin gelişmesini destekleyeceğiz; çalışanlarımıza, engellilerimize gereken desteği yapacağız. Onun için de ekonominin büyümesi lazım. Türkiye büyümeden bunları yapmanız mümkün mü? Pastayı büyütemezseniz, ülkenin kaynaklarını, gelirlerini büyütemezseniz lazım. Şimdi petrolümüz yok, doğalgazımız yok bazı ülkelerin mukayeseli üstünlüğü var. Ama ülkelerine bakın kalkınma bizim kadar yok.”
“AK PARTİ’NİN KURUCUSUYUM, SİYASETTEN KOPMAM SÖZ KONUSU DEĞİL”
Yeni dönemde 3 dönem kuralından dolayı milletvekili olmayacağını açıklayan Yıldırım, “AK Parti’nin kurucusuyum, siyasetten kopmam söz konusu değil. Mutlaka ülkem için 12 yıl boyunca yaptıklarımızı, kazandığımız tecrübemizi, bilgimizi, görgümüzü; ülkemizin kalkınması, yeni hedeflerinin gerçekleşmesi adına gelecek arkadaşlarla paylaşmaya, onları desteklemeye zaman ayıracağım. Belki biraz daha torunlarıma da zaman ayırma fırsatı bulacağım” diye konuştu.
“MİLLETİMİZ OLABİLDİĞİNCE YÜKSEK TEMSİL ORANI VERSİN, BİZ DE BU DARBE ÜRÜNÜ ANAYASAYI TAMAMEN DEĞİŞTİRELİM”
Son olarak seçimler hakkında konuşan yıldırım, şöyle devam etti:
“7 Haziran’da bir karar verecek milletimiz, şimdiden hayırlı uğurlu olsun. Ben eminim ki bugüne kadar milletimiz hiç yanlış karar vermedi. Yani biz siyasetçiler yanlış karar verdik, verdiğimiz yanlış kararları da sandıkta düzelten hep millet oldu. Cumhurbaşkanlığı seçimini muhalif siyasi partiler engelledi, daha doğrusu yargı; Anayasa Mahkemesi, o yanlışı sandıkta millet düzeltti. Biz milletimizin ferasetine, basiretine güveniyoruz. Türkiye, istikrardan, güçlü siyasi iradeden çok şey kazandı, bundan sonraki dönem bu kazanımlarını artık insanımızın refahına, mutluluğuna daha fazla ayıracağı dönem olacak. Biz şunu istiyoruz, milletimiz olabildiğince yüksek temsil oranı versin, biz de bu darbe ürünü Anayasayı tamamen değiştirelim, ülkede bir daha koalisyon hükümeti olmayacak şekilde de sisten değişikliğini yaparak, başkanlık sistemi ile Türkiye yoluna devam etsin ve hedeflerini kolay gerçekleştirsin.”