USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000
Genel

Belki de böbrek hastası olduğunuzdan haberiniz yok

Türk Nefroloji Derneği (TND) tarafından Türkiye genelinde yapılan araştırmaya göre her 7 kişiden 1’inin böbrek hastası ancak hastalığının farkında olanların oranının yüzde 5’i geçmediği belirlendi. Türk Nefroloji Derneği tarafından ‘Dünya Böbrek Günü ve H

Belki de böbrek hastası olduğunuzdan haberiniz yok
14-03-2015 15:13
Google News

Türk Nefroloji Derneği (TND) tarafından Türkiye genelinde yapılan araştırmaya göre her 7 kişiden 1’inin böbrek hastası ancak hastalığının farkında olanların oranının yüzde 5’i geçmediği belirlendi.
Türk Nefroloji Derneği tarafından ‘Dünya Böbrek Günü ve Haftası’ nedeniyle yapılan açıklamada, böbrek yetmezliğinin dünya nüfusunun yüzde 10’unu etkileyen, sinsi seyreden ancak erken saptandığında önlenebilir ve ilerlemesi durdurabilinir bir hastalık olduğu vurgulandı.
Toplumlardaki farkındalık oranının çok düşük olduğu bildirilen açıklamada, gelişmiş toplumlarda bile farkındalık oranının yüzde 10’larda iken Türkiye’de bu oranın yüzde 5’in altında kaldığına dikkat çekildi. Bu amaçla Türk Nefroloji Derneği tarafından yapılan ‘Türkiye Kronik Böbrek Hastalığı Prevalans Çalışması -CREDIT ve Böbrek Sağlığı Otobüsü Projesi’ verilerine göre hastalığın farkındalığının sırasıyla yüzde 2 ve 5,7 oranlarında bulunduğu ifade edildi.

CİDDİ ÖLÜM NEDENİ
Kronik böbrek hastalığının Türkiye için çok önemli bir halk sağlığı sorunu olduğunu ve bu konuda acil eylem planı oluşturulması gerektiğini söyleyen Türk Nefroloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Turgay Arınsoy, “Kronik böbrek hastalığı ülkemiz için çok ciddi bir ölüm nedenidir. Ancak bu hastalıkla ilgili farkındalık çok düşük seviyelerde. Oldukça sinsi ilerleyen bir hastalık olan kronik böbrek hastalığı son aşamaya kadar belirti vermediği için pek çok hasta ileri evrede tanı alabiliyor. Dünyada böbrek hastası olanların yüzde 10 bu hastalığının farkında ama Türkiye’de bu oran çok düşük” dedi.

HİPERTANSİYON VE OBEZİTE ÖNEMLİ BİR RİSK FAKTÖRÜ
Hipertansiyon ve kalp hastalarının kronik böbrek hastalığına yakalanma riskinin yüksek olduğunu hatırlatan Prof. Dr. Arınsoy, “Kalp ile böbrek doğru orantılıdır. Ayrıca diyabet, obezite ve hipertansiyon önemli risk faktörleri arasında sayılabilir. Kişi obez ise kronik böbrek yetmezliği oluşma riski çok daha fazladır. Risk grubunda olan bu hastalar doktora başvurup, kandaki kreatin değerini ölçtürerek böbrek fonksiyonlarının ne durumda olduğunu görebilirler” diye konuştu.

TUZ VE AĞRI KESİCİLER EN ÖNEMLİ NEDENLER ARASINDA
Türkiye’de kişi başına tüketilen tuz miktarının normal değerlerin üç katı olduğunu dile getiren Türk Nefroloji Derneği Genel Sekreteri Prof. Dr. Siren Sezer şunları söyledi; “Özellikle kahvaltıda tüketilen peynir, zeytin, salam gibi gıdalarda çok ciddi miktarlarda tuz bulunuyor. Bu ürünleri mümkün olduğu kadar diyet ürünlerle değiştirmemiz gerekiyor. Böbrek sağlığı için tuz tüketimini mutlaka azaltmak gerekiyor. Avrupa’da tuz tüketimi çok düşük, Türkiye’de ise tuz ile ilgili alınacak çok yol var. Sofrada yediğimiz yemeklerdeki tuz oranını azaltarak, daha sağlıklı bir hayat sağlayabiliriz. Yine ülkemizde bilinçsiz kullanılan ağrı kesiciler böbrek sağlığı için ciddi bir tehdit oluşturuyor. Pek çok hastada böbrek hasarının gelişmesinin en önemli nedenlerinden birisini aşırı ve yanlış ağrı kesici kullanımı oluşturuyor.”

TÜRK USULÜ KAHVALTI EN ÖNEMLİ TUZ TUZAĞI
Prof. Dr. Sezer, Türk toplumunda tuz tüketimi oldukça fazla olduğunu belirterek Türk Hipertansiyon ve Böbrek Hastalıkları Derneği tarafından 2008 yılında yapılan SALTurk çalışmasında erişkinlerde günlük tuz tüketimi 18 gram bulunduğunu, 2012 yılında yaptığı SALTurk2 çalışmasında ise muhtemelen 2012 yılı başında ekmekteki tuz miktarının düşürülmesine bağlı olarak günlük tuz tüketimi 14,8 gram saptandığını söyledi.
Sağlık için alınması gereken tuz miktarının 6 gramı aşmaması gerektiğine dikkat çeken Prof. Dr. Sezer, şunları kaydetti:
”Günlük tuz alımımızın üçte biri yediğimiz ekmekten, yüzde 40’ı ise yemek pişirilirken eklenen tuzdan gelmektedir. Günlük tuz alımı azalınca sadece hipertansiyon gelişimi değil, kalp hastalığı, felç, mide kanseri gibi birçok ek hastalığın riski de azalmaktadır. Unutmamak gerekir ki sadece tuz alımını azaltarak kan basıncımızı 2-8mmHg kadar düşme sağlayabiliriz. Tuz alımını azaltmak için ilk olarak sofradan tuzluğu kaldırmamız gerekiyor. Türk usulü kahvaltı en önemli tuz tuzağıdır. Kahvaltıda tüketilen ekmek, zeytin ve peynirin tuzsuz olarak seçilmesi gerekmektedir. Yemeklerdeki tuz miktarının azaltılması, salatalara tuz konulmaması; sucuk, sosis gibi sakatat ve salamura gıda alımının azaltılması, hazır gıdalardan, cips türü yiyeceklerden sakınılması tuzsuz bir diyet için önemlidir.”

RİSK GRUBUNDA BULUNAN KİŞİLERİN TAKİP EDİLMESİ GEREKİYOR
Türkiye’de ileri evre kronik böbrek hastalığında yaşanan artışta risk grubunda olan kişilerin iyi takip edilmemesinin çok önemli bir rolü olduğunu belirten Türk Nefroloji Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Bülent Altun ise, özellikle ileri yaşta bulunan kişilerin mutlaka böbrek hastalığı açısından taranması gerektiğini söyledi.
Böbreklerde ileri yaşla birlikte önemli değişimler olduğunu hatırlatan Prof. Dr. Altun, şu bilgileri verdi:
“Yaşımız ilerledikçe böbreğin süzme kapasitesi azalıyor, vücudumuzdaki sıvı miktarı azalıyor, böbreğin kanlanması azalıyor, bu sebepler kronik böbrek yetmezliği hastalığına yol açabiliyor. Yaşlılarda böbrek yetmezliği daha fazla görülüyor. Yaşlılarda ortaya çıkan bu soruna olanak vermemek için sıvı alımlarına dikkat etmek gerekiyor. Bu nedenle yaşlı grup böbrek sağlığı açısından çok daha dikkatli olması gereken grup olarak karşımıza çıkıyor. Yine hipertansiyon ve diyabet hastaların böbrek hastalığı riski için düzenli kontrollerden geçirilmesi gerektiğine inanıyoruz.”

BİTKİSEL ÜRÜNLER KONUSU HEKİME SORULMALI
Son yıllarda hastalık tedavilerinde bitkisel ürünlere başvurulabildiğini bildiren Prof. Dr. Bülent Altun, “Özellikle aktarlardan alınan ezme, kaynatmak, sıkmak gibi yöntemlerle hazırlanan bitkiler bezen tek bazen karışımlar halinde tüketilmektedir. Bu tip ürünleri tüketirken yararlı olabilecek kısımları dışında alerji yapabilecek veya diğer organlara zarar verebilecek maddeleri de tüketiyoruz. Vücudumuz daha önce karşılaşmadığı alerjenlerle maruz kalabiliyor ve hayatı tehdit eden reaksiyonlar gelişebiliyor” dedi.
Bitkisel ürünlerin genelde karaciğer ve böbreklerden temizlendiği için yan etkilerinin de çoğunlukla bu organlara bağlı testlerin bozulması ile tespit edilebildiğini kaydeden Prof. Dr. Bülent Altun, “Böbreklerden atılım sırasında böbrek boşaltım sisteminde ciddi alerjik reaksiyon ve buna bağlı akut böbrek yetmezliğine sık rastlayabiliyoruz. Hasar bazen geri dönüşümsüz olabiliyor ve hasta böbrek fonksiyonunu kaybedebiliyor. Ödem çözmek, böbrek taşı düşürmek, ağrıyı kesmek, öksürük azalmak gibi birçok derde çözüm getireceği iddia edilerek satılan bitkileri kullanmadan mutlaka hekiminizin onayını alınız” ifadelerini kullandı.
(İHA)
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
ÇOK OKUNANLAR
ARŞİV ARAMA
PUAN DURUMU TÜMÜ
GÜNÜN KARİKATÜRÜ TÜMÜ
Günün çizgisi
ANKET TÜMÜ