ANKARA
Türkiye'de görev yapan Avrupalı akademisyenler, referandum öncesi bazı Avrupa ülkelerinde Türk siyasetçilere yönelik engellemelerin kabul edilemez olduğunu belirtti.
Yıldırım Beyazıt Üniversitesi İktisat Bölümü Öğretim Üyesi ve Jean Monnet Kürsüsü Başkanı İtalyan Prof. Dr. Angelo Santagostino, AA muhabirine 16 Nisan halk oylaması sürecinde, Avrupa ülkelerinin tutumlarını değerlendirdi.
Bazı Avrupa ülkelerinde, Türk siyasetçilerin seçmenlerle buluşmasını engelleyici tavır takınılmasına ilişkin soru üzerine Santagostino, devletlerin kendi sınırları dışında seçim kampanyaları yürütmesinin Avrupa için oldukça yeni olduğunu ifade etti.
Santagostino, "Avrupa Birliği, ülkeler arasında kişilerin ve malların serbest dolaşımını düzenleyen kurallar oluşturdu ancak siyasi düşüncelerin serbest dolaşımı konusunda açık kurallar oluşturulmadı. Bu yeni bir konu. Burada bir kural yok ancak prensip olarak Türkiye'nin herhangi bir başka ülkede siyasi propaganda yapabilmesine izin verilmesi gerekir. Bir siyasi parti başka bir Avrupa ülkesindeki vatandaşlara hitap edebilmeli." diye konuştu.
"Siyasi propaganda için anlaşma imzalanmalı"
Avrupa Birliği üyesi ülkeler arasında siyasi kampanyaların rahat dolaşımı için de kuralların oluşturulması gerektiğine işaret eden Santagostino, şöyle devam etti:
"AB üyesi ve aday ülkeler arasında, siyasi propaganda yapmak için temel kuralları ortaya koyan ve önceliği mütekabiliyet olan bir anlaşma hazırlanmalı.
Uluslararası ilişkilerin temel kurallarından biri mütekabiliyet prensibi olduğu için ülkedeki vatandaş sayısına göre değil, başka bir ülkede bir vatandaşı bile olsa bir siyasetçinin, o ülkede kampanya yürütmesine izin verilmeli. Devletler arasında sınır ötesi siyasi kampanyaları düzenleyecek ve yönetecek bir kurallar çerçevesi oluşturulması gerekiyor. Son haftalarda bazı Avrupa ülkelerinde Türk siyasetçilere karşı meydana gelen bu durum aslında bir kural eksikliğinden kaynaklanıyor.
Öte yandan, Avrupa'daki ülkelerde de hassas bir seçim dönemi yaşanıyor. Örneğin Hollanda'da hassas seçimler oldu. Fransa'daki seçimler daha da hassas olacak. Almanya'da da aynı. İtalya da gelecek yıl seçimlere gidecek. Bu nedenle belki Türk siyasetçilere karşı aşırı bir tepki verme durumu oluşmuş olabilir. Bu olaylar iç siyasette olan gerginlikten kaynaklanan aşırı tepki olarak değerlendirilebilir. Bu da siyasi fikirlerin ülkeler arasında serbest dolaşımı konusunda oluşturulacak kuralların önemine işaret ediyor."
"Terör örgütü PKK'nın gösteri düzenlemesi kabul edilemez"
Referandum öncesi İsviçre'de terör örgütü PKK yanlılarının düzenlediği toplantılara izin verilirken, "toplantı odalarının yetersizliği" gibi bahanelerle bazı ülkelerde Türk siyasetçilere engellemeler yapılmasına ilişkin soru üzerine Santagostino, AB'de PKK'nın terör örgütü olarak kabul edildiğine ancak İsviçre'nin AB üyesi olmadığına dikkati çekti.
İsviçre'de PKK'nın terör örgütü olarak kabul edilmediğini anımsatan Santagostino, "Hiçbir Avrupa ülkesinde, PKK gibi terör örgütlerinin gösteri düzenlemesine izin verilmemeli. Terör örgütlerinin sembollerinin de kullanılması engellenmeli. Kamu düzeninin korunması için bir terörist organizasyonun gösteri düzenlemesi kabul edilemez." diye konuştu.
"Engellenmemesi hataydı"
Pek çok Avrupa ülkesinde olduğu gibi İtalya'da da Nazizm ve faşizm propagandası yapılmasının yasak olduğunu aktaran Santagostino, "Terör örgütü PKK'nın İsviçre'deki gösterilerinin engellenmemesi hataydı. Hiçbir terör grubuna müsamaha gösterilmemeli." ifadesini kullandı.
"Avrupa'daki bazı ülkeler, PKK gösterilerine karşı bir ya da iki gözünü kapattı." sözlerine yer veren Santagostino, geçmişte yaşanan kötü örneklerin tekrarlanmaması gerektiğini vurguladı.
"AB karşıtı partiler, bu durumu suistimal etmiş olabilirler"
Santagostino, daha önce Türk siyasetçilerin Avrupa'daki vatandaşlarıyla buluşmasında herhangi bir sorun yaşanmadığını anımsatarak, "Çünkü şu anda Avrupa ülkelerinde yaşanan seçim sorunları o dönem yoktu." dedi.
Küresel dünyada bir siyasetçinin, başka ülkeye giderek, kendi vatandaşlarının seçim için düşüncesini etkileme hakkı bulunduğuna işaret eden Santagostino, Türk siyasetçilerin, gidilen ülkenin seçimlerini etkileyebilme ihtimalinden engellenmiş olabileceğini ifade etti.
Avrupa'daki sağ görüşlü partilerin oy kazanmak için bu engellemeleri yaptığına ilişkin görüşü değerlendiren Santagostino, şunları söyledi:
"Siyasetçiler her zaman oylarını artırmaya çalışırlar. O nedenle önlerine çıkan herhangi bir fırsatı kullanırlar. AB karşıtı partiler, bu durumu suistimal etmiş ve oylarını artırmak için kullanmış olabilirler. Kişisel değerlendirmem, popülizmin artışı iyi bir durum değil. Popülizmin yaygınlaşması, AB'nin diğer ülkelerle ve özellikle Türkiye ile ilişkilerinde olumsuz bir gelişme. Bu partiler, Avrupa'daki yabancı uyruklu toplumlara karşı olumsuz politikalar üretiyorlar."
"Çifte vatandaşlık ile referandum bağdaştırılmamalı"
Alman yetkililerin referandumda "Evet" çıkması halinde çifte vatandaşlığı askıya alabileceği yönündeki açıklamalara da değinen Santagostino, "Çifte vatandaşlığın başka prensiplerle düzenlenmesi tuhaf olur tabii. Çifte vatandaşlık ile referandum bağdaştırılmamalı." değerlendirmesinde bulundu.
Türkiye'nin AB üyeliğini başından beri desteklediğini bildiren Santagostino, "Türkiye üyelik için gerekli tüm potansiyele sahip." dedi.
"Bir çok Avrupalı'nın PKK yaklaşımı sorunlu"
Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Alman Yrd. Doç. Dr. Christian Lekon da "Maalesef bir kısım Avrupa kamuoyunda özellikle daha çok da sol kesimde PKK'ya ilişkin yanlış bir görüş var. Soğuk savaş döneminden gelen bir anlayışla solcuysan NATO'ya karşı olursun Türkiye NATO üyesi ve ABD müttefikidir. Dolayısıyla 'ABD ve NATO'ya karşı isen Türkiye'ye de karşı olmalısın. Eğer Türkiye'ye karşıysan Türkiye'ye karşı olan herkes iyidir.' Bu zihniyet hala böyle ve bu yaklaşım çok sorunlu." diye konuştu.
Lekon, Türkiye'de çalışan Alman bir akademisyen olarak iki ülke arasındaki son durumdan duyduğu üzüntüyü dile getirdi.
Devlet ve siyasi alan konusunun küreselleşme ekseninden tahlil edilmesinin doğru olacağını ifade eden Lekon, liberal siyasi alan inşasının ulus devlet ve yükselen milliyetçilik duygusu bağlamında gerçekleştiğine dikkati çekti.
Küreselleşmeyle siyasi alanın genişlediğine, sadece ülke sınırları dahilinde yapılmadığına değinen Lekon, "Aşikar şekilde artık Türk siyaseti sadece Türkiye'de yapılmıyor aynı zamanda da Almanya'da yapılabilir. Tersinden de bir ülkenin siyasetini, diğer ülkelerin etkisinden izole etmek artık mümkün görünmüyor." açıklamasında bulundu.
Lekon, siyasetin sadece belirli bir ülkenin sınırları içinde yapılması gerektiği görüşünün tartışmaya açılması gerektiğini bildirdi.
Sağın yükselişinin nedenleri arasında, küreselleşmenin ekonomik ve kültürel sonuçlarına tepkinin bulunduğunu anlatan Lekon, hem sağ hem de sol kanat siyasetin küreselleşmeye getirdiği eleştirilerin, AB'ye mesafeli yaklaşım gibi bazı noktalarda kesiştiğini söyledi.
"Tüm dünyada çok ilginç zamanlardan geçiliyor"
Lekon, Türk siyasetçilerin Almanya'da referandum için konuşma yapmalarına izin verilip verilmemesi tartışmalarının, sağ ve sol partiler arasındaki klasik yaklaşım farkı ekseninde şekillendiğini anlattı.
Dünyanın çok ilginç zamanlardan geçtiğini vurgulayan Lekon, Brexit ve Trump'ın ABD Başkanlığına seçilmesi gibi beklenmedik gelişmeler yaşandığına dikkati çekti.
Lekon, 1930 ve 1940'larda olduğu gibi, dünyanın son yıllarda büyük değişiklikler geçirdiğini söyleyerek, "O zaman, şu an olduğu gibi sağ kanatlı hareketlerin belirgin yükselişi ile işler problemli görünüyordu. Fakat nihayet, liberal demokrasi için mutlu bir son vardı. Aynı şeyin tekrar yaşanmasını umuyorum. Bu bağlamda, şu an zarar gören Türkiye-AB ilişkileri de onarılır." ifadesini kullandı.
Muhabir: Selma Kasap, Şerife Çetin, Ayşe Sarıoğlu
dikGAZETE.com