İSTANBUL - HÜSEYİN YAHYA ŞEKERCİ
Fatih’teki Akbaba Mehmet Efendi Camisinin müezzini, hafız Bülent Acun, görme engelli olmasına rağmen günde en az 3 gazete, ayda ise en az 5 dergiyi takip ettiğini ve engelleri okuyarak aştığını belirtti.
"Okumak benim için tarifsiz bir lezzet” diyen Bülent Acun, farklı türlerde eserler okuduğunu ifade ederek, şunları söyledi:
“37 yaşındayım. 20 yıldır sıkı bir okuyucuyum diyebilirim. Günlük en az üç gazete, aylık en az 5 dergi girer evimize hamd olsun. Biz son kitabın, ilk emrinin muhataplarıyız. Son kitap Kur'an, ilk emri 'oku'. Tabiatıyla okumak bir ibadet. Okumak tarifsiz bir lezzet. Okumak benim için hayata tutunmak demek. Ben baston kullanmıyorum, kitaplarımla yolumu buluyorum. Kitaplar bana yol gösteriyor, yön gösteriyor. En azından kalbimi, aklımı, gönlümü aydınlatıyor. Ben bu vakte kadar bütün engelleri okuyarak aştım. Hedeflerime kitaplarımla ulaştım, dolayısıyla okumak huzurun diğer adı. Anlatılmaz yaşanır denilen unsurlar arasında bence aşkın yanına okumayı da almak icap ediyor. Tıpkı aşk gibi okumak da anlatılmaz, yaşanır.”
"Görmemek okumaya engel değil"
Kitaba ve okumaya düşkünlüğünün ilkokul 4'üncü sınıftan beri var olduğunu aktaran Acun, büyüklerinin kendisini Cemil Meriç’i örnek gösterip teşvik ettiğini belirterek, şöyle devam etti:
“Bir gün okulumuza ilçemizin kaymakamı ve müftüsü geldi. O yıllarda tabii engellilik bilinci tam manasıyla oluşmamıştı. Ben biraz mahcup durmuşum. Gelen zevattan, sanki engellilik bir suçmuş gibi biraz utandım. Bunu gören kaymakamımız yanıma geldi. Niçin kenarda durmak istediğimi sordu. Sebebi içimde belliydi ama onu söylem haline getiremiyordum. Kaymakam bey şöyle dedi: ‘Evladım bak; asla engelinden utanma. Engelli olduğun için yılma, yıkılma. Okumana devam et çünkü biz milyonlarca gören insanlarız, ama hepimiz görmeyen Cemil Meriç’i okuyoruz. Onu anlamaya gayret gösteriyoruz. Onun için görmemek engel değil.’ demişti.”
Her zaman kendisine kitap okuyacak insanların var olduğuna dikkati çeken Bülent Acun, çocukluk yıllarında ders konusunda arkadaşlarının kendisine yardımcı olduğuna değinerek, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Ben kitapları hep insanlar aracılığıyla okudum. İlkokulda da arkadaşlarım bana kitap okurlardı. Derslerimizi birlikte yapardık. Ertesi gün anlatmamız gereken konuları, okurlardı bir gün önceden. Ben de onları ezberler, öğretmenime arkadaşlarımın okuduklarını aktarırdım.”
"Dinleye dinleye hafız oldum"
Hafız Bülent Acun, çocukluk yıllarında yaşadığı köye gelen ilçe müftüsünün kendisine hafızlık yapması yönünde telkinde bulunduğunu, ilkokuldan hemen sonra da 2 buçuk yılda hafızlığını tamamladığını söyleyerek, şunları kaydetti:
“İlkokulu bitirdim. Köyümüze gelen müftümüzle bir daha görüştüm. ‘Evladım, görme engelliler çok iyi hafız olur’ dedi. Hafızlık benim hayalimde bile olmayan bir şeydi çünkü ben görme engelli bir insandım. Önümü zor görüyordum deyim yerindeyse. Hafızlık bahse konu olunca hakikaten heyecanlandım. ‘Nasıl hocam’ dedim ‘Dinleyerek hafız olacaksın inşallah evladım’ dedi. Ve ilk adımı Aydıncık ilçesinde atmış olduk. Dinleyerek hıfzımızı tamamladık.”
"Allah iki gözümü almış ama bana iki yüz göz vermiş"
Yıllar içinde okuma konusunda etrafındakileri de gayrete getirdiğini aktaran Acun, gençlere harçlıklar vererek okuma alışkanlığı edinmelerini sağladığını şöyle anlattı:
“Mecburiyet ve mahrumiyetten doğan büyük bir mazhariyet oldu. Bazen latife yapıyorum ‘ben bir komutanım’ diyorum. ‘Nasıl yani’ dediklerinde ‘okuma ordusunun komutanıyım’ diyorum. Küçük yaştan bugüne mecburiyetten ve mahrumiyetten doğan bu çaba hakikaten etrafımızda yüzlerce okurun oluşmasına yol açtı. Bazen diyorum: “Rabbim iki gözümü almış ama bana iki yüz göz vermiş. Hepsinden Allah razı olsun. Bana okuma yapmak suretiyle çok iyi yerlere gelen gençler var. Mesela bir okuyucum uluslararası ilişkiler okudu. Başka bir okuyucum Ankara’da hukuk fakültesinde okumakta. Meslektaşlarım çok, imam, müezzin, vaiz. Hala yeni kitaplar ve yeni okuyucuların arayışı içerisindeyiz.”
Kaynak: AA
dikGAZETE.com